Öcalan Devlet’in Bahçesinde

23-10-2024
Necat Zanyar
Etiketler Necat Zanyar Abdullah Öcalan Devlet Bahçeli Yeni çözüm süreci
A+ A-

Türk devleti 1 Ekim’de Devlet Bahçeli ile başlattığı planın kilometre taşlarını hızlı bir şekilde döşemeye devam ediyor.

Birinci süreç 2009’dan 2015 ortalarına kadar sürmüş, sözcülüğünü Erdoğan yapmıştı.

Daha hızlı yürüyen ikinci sürecin sözcülüğünü ise Devlet Bahçeli yapıyor.

Birinci süreç devletin ön bahçesinde yürütülürken, yeni süreç devletin arka bahçesinde pişiriliyor.

Devletin mafyöz yüzünün yürüttüğü süreci, kurucu parti CHP etkin bir şekilde destekliyor.

22 Ekim’de konuşan Erdoğan “Yangın sınırlarımıza yaklaşırken iç cephemizi kuvvetlendirmeye çalışıyoruz.” diyerek Devlet’in yürüttüğü sürecin amacına atıfta bulundu.

Aynı gün Devlet Bahçeli “Teröristbaşının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun” şeklinde çıtayı hayli yükselten bir açıklama yaptı. PKK’liler bile sadece, tecrit kalksın diyordu.

Bahçeli Öcalan için "Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın" diyerek, böyle yapması durumunda umut hakkından yararlanmasının önünün sonuna kadar açılacağını belirtti.

Bahçeli’ye göre “Ne Kandil, ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın".

Herkes şaşkınlıkla Bahçeli’nin Öcalan çağrısını konuştu. Ancak Kandil-Edirne vurgusu da dikkat çekiciydi.

Bazı Türk analistlere göre sürecin amacı PKK’yi Kandil ve Amerika’nın elinden almak, Kandil-Amerika hattının karşısına Öcalan-DEM hattını kurmak.

CHP lideri Özgür Özel, Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını şu sözlerle karşıladı: "Devlet Bey el yükseltti. Ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Bütün Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum".

Devletin kurucu partisinin bu açıklaması, Kürtlerin devletsiz olduğunun en üst ağızdan itirafı anlamına geliyor.

Böylece, düne kadar Kürt kelimesini bile öcüleştiren Türk siyaseti, bir anda Öcalan ve Kürtlerin devletinin olmasından bahsetmeye başladı.

Eldeki veriler önümüze bir fotoğraf koyuyor. Türk devleti Amerika ve İsrail’in olası İran operasyonuyla bölgede taşların yerinden oynaması ihtimaline karşı hamle yapıyor.

Bunun iki sebebi olabilir. Birincisi; askeri olarak Kandil civarına sıkıştırılan PKK tamamen kontrole alınacak ve olası bir bölgesel değişiklik durumunda yeni manevralar yapmasının önüne geçilecek.

Öcalan’ın sahaya sürülmesiyle Rojava’daki Kürt gücü Türk devletiyle uyumlu hale getirilecek. Böylece Amerika’nın Türkiye’yi yeni sürecin dışında tutması halinde, Türkiye PKK üzerinden Amerika’ya karşı elini güçlendirecek.

Ancak Türkiye’nin bu kontrolü sağlayabilmesi için öncelikle Öcalan’ı sahaya sürerek Kandil’i devre dışı bırakması ve DEM Parti (Meclis) formülüyle tüm yapılanmanın tamamen Türkiye’den kontrol edilebilir bir işleyişe kavuşturulması gerekiyor. Bahçeli bu durumu PKK’nin tasfiyesi ve lağvedilmesi olarak açıklıyor.

İkincisi; şayet Amerika, İsrail ve NATO bölgesel değişimde Türkiye’ye rol vermişse, bütün Kürt güçleri Türkiye eliyle İran’dan uzaklaştırılacak ve bölgenin yeniden dizaynında kullanılacak. Bu durumda Kürtlerin küresel güçlerce Türkiye’ye peşkeş çekilmesi riski doğacak. Türkiye bölgesel denklemde güçlenip İran’dan boşalan alanı doldururken, Kürtler yeniden şekillenme sürecinde bir kez daha egemenlik hakkından yoksun bırakılacak.

Kandil’de bulunan PKK Merkez Komite üyesi Helin Ümit gidişatı şu sözlerle değerlendiriyor: “Bir süreç var mı, yok mu tartışmalıdır.  Türkiye'de soykırımcı siyasetin mimarı olanlardan bir tanesi Devlet Bahçeli. Gidip Dem Parti ile böyle meclisin açılışında tokalaşmaları normal bir durum değil... Bir özel savaş oyunuyla daha karşı karşıyayız... Devlet Bahçeli'nin bu girişiminden çok hayırlı sonuçlar beklemek gaflet olur. Öncelikle onu söylemek istiyorum. MHP'nin grup toplantısında Önder “Apo silahları bırakma çağrısı yapsın” dedi. Yani gerçekten derler ya günahını bile karşılıksız vermeyecek bir kişiliktir Devlet Bahçeli... Bir Gladio partisidir MHP. Ne iyi niyet var ortada, ne de ciddiyet var. Ortada bir oyun var, bir komplo var... Dem Parti'yi yani mevcut durumundan uzaklaştırarak milli mutabakat mı dersiniz, yani milli siyaset mi dersiniz yani çizdikleri böyle bir strateji var. Ona eklemlemek istiyorlar. Yani AKP, MHP'ye eklemlemek istiyorlar... Böylelikle de Kürt özgürlük mücadelesinin bittiğini, PKK'nin bittiğini ilan etmek istiyorlar.”

PKK’nin Avrupa ayağını temsil edenlerden KONGRA-GEL Eşbaşkanı Remzi Kartal ise “Çağrıları büyük bir teşekkürle ve memnuniyetle karşılamak tek kelimeyle gaflettir” diyerek tehlikeli bir plan olabileceğine dikkati çekiyor.

Kürtlerin bu sürece ikna edilmesi için Kürtçeye resmiyet kazandırılacak, anayasada Kürtler bir etnisite olarak tanınacak, PKK üyelerine af çıkarılacak.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk devleti Kürt isyanlarını bastırınca, ardından çıkardığı aflarla hayatta kalan isyancıları Ankara'da milletvekili yapmış ve Kürt davasının yaklaşık 50 yıl geriletilmesini sağlamıştı.

Büyük ihtimalle çok kısa bir süre içinde Abdullah Öcalan Ankara’da eve çıkarılacak ve Türk Meclisi’nden PKK’ye silah bırakma ve örgütün tasfiyesi çağrısı yapacak.

Unutulmamalıdır ki, Kürt hareketleri aftan yararlanmak, Ankara’da paye sahibi olmak ve tutukluların bırakılması amacıyla ortaya çıkmadı. Bu hareketleri ortaya çıkaran dinamik Kürtlerin egemenlik arayışıdır. Bu anlamda Türkiye’nin federatif sisteme geçmesi dışındaki hiçbir asgari adım Kürtlere güven vermeyecektir.

Kürtler anavatanları olan Kürdistan’da egemen olmadıkça hiçbir yapay özgürlük fotoğrafı ve makam, sorunu ortadan kaldırmaz. Ancak sorunun bir kez daha halının altına süpürülerek uzun bir süre geriletilmesi her zaman için mümkündür.

Peki Kürtler olası riskleri nasıl minimize edebilir?

Öncelikle Kürt kamuoyunun bu tür süreçleri her yönüyle derinlemesine sorgulaması ve özgür bir şekilde tartışması gerekiyor. Sözgelimi Öcalan’ın tartışılmaz bir figüre dönüştürülmesi, Kürtleri suskunluğa mahkum eder, basiret bağlanmasına ve Kürtlerin devletçe aldatılmasına yol açar. Öcalan, öyle ya da böyle devletin bahçesindedir. Ancak ve ancak Türkiye’den çıkması durumunda farklı değerlendirmelerin yapılması mümkün olacaktır.

Sadece yaşayanlar değil, gelecekteki her bir Kürd’ün de kaderini ilgilendiren konularla ilgili tüm Kürtlerin konuşma ve görüş belirtme hakkı kutsal ve dokunulmazdır. Özgür düşünceye ket vurulmamalıdır.

Kürtler hiçbir sebeple küresel ittifakların dışında kalmamalı, var olan ittifaklar en ileri düzeye çıkarılmalıdır. Başûr ve Rojava bu ittifakların esas muhataplarıdır.

Kürt parti ve yönetimleri arasında maksimum düzeyde bir diyalog ve iletişim zemini oluşmalı, hiçbir şekilde Kürtler arası düşmanlaştırma ve çatışmaya mahal verilmemelidir.

Bunları sağlayabilen bir Kürt siyaseti gerisini getirmekte ve fırtınalı denizdeki Kürt gemisini selamet sahiline ulaştırmakta zorlanmayacaktır.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli