Bu yılki Newroz kutlamalarını birçok açıdan yenilikleriyle yaşadık. Kürtlerin Ortadoğu’da elde ettiği askeri ve siyasi kazanımların psikolojik yansımasını görebileceğimiz en önemli meydanlar, kuşkusuz Newroz meydanları.
Bu sene Urmiye’den Akre’ye, Diyarbakır’dan Köln’e, Chicago’dan Van’a, Kobanî’den Erbil’e kadar Newroz meydanları tam anlamıyla bir karnaval alanına dönüştü. Katılımın yüksekliği bir yana, farklı parçalardaki hareketler ve siyasi partiler arasındaki sürtüşmelerin yerini dostluk, birlik ve ortak bir “millet olma” duygusuna bırakması, kutlamaları önceki yıllardan farklı bir seviyeye taşıdı.
Newroz bayramının Kürtler dışındaki her halkın bayramı olduğuna dair tartışmalara da muhteşem bir cevap verildi. Newroz, onu en güzel kutlayanındır. Köln, İstanbul ve diğer yerlerdeki kalabalığı kim toplayabilirse, bayram onundur. Böylece demode bir tartışma tarihe gömülmüş oldu.
Newroz turumuz boyunca gözlemlerimizden oluşan bu yazıyı keyifle okumanız için sizi bir haftalık bir Newroz seyahatine çıkarmaya çalışacağım. Zira bu Newroz, önemli ilkler, mesajlar ve dikkat çekici anekdotlara ev sahipliği yaptı.
Rûdaw TV olarak son 5-6 yıldır Newroz kutlamaları için geniş bir planlama yapıyor, olabildiğince çok yerden kutlamaları takip ediyoruz. “Rumal” dediğimiz yöntemle, yani kamerayı uzun süre bir konuya çevirerek yayının akışını Newroz’a ayarlıyoruz. Tüm arkadaşlarımız yoğun bir mesaiyle, bir haftaya yayılan Newroz atmosferini ekrana taşımaya gayret ediyor.
Biz İstanbul ekibi olarak, en son Diyarbakır Newroz’unu görüp yaşadıktan sonra İstanbul’a dönerken, uçağın kapısında Mehmet Altan Hoca ile karşılaştık. Tanışıklığımız sayesinde yolculuk boyunca Newroz kritiği yapma fırsatı bulduk. Yan yana koltuklarda, hocanın yerinde durmayan zihniyle uzun bir sohbet etme ve faydalanma şansı yakaladık. Konuşma sırasında, “Newroz’un İlkleri diye bir yazı mı yazmalı acaba?” dedi. Hoca yazar mı bilmiyorum ama yazmazsa da bu yazının başlığı onun telifinde olabilir.
Özel yayın ve planlamalar sayesinde Newroz’u en dolu dolu yaşayanlardan biri bizler olabiliriz. O halde başlayalım; rotamızı Van’a inip Iğdır’a devam ederek bulalım.
Iğdır, izleyeceğimiz ilk Newroz’du. Geçtiğimiz iki yıl da gittiğimiz için nasıl bir kutlama ve programla karşılaşacağımızı tahmin ediyorduk. Ancak katılımcı sayısının önceki yıllara oranla epey artması ve asayişteki rahatlık dikkat çeken yeniliklerdi. Konuşmacıların, on yıl aradan sonra yeniden rahatlıkla “Sayın Öcalan” diye başlayan cümleler kurması da göze çarpan bir ayrıntıydı. Geçmiş yıllarda benzer ifadeler “güneş” benzetmesi ya da dolaylı tanımlamalarla yapılırken, bu kez “Sayın Başkan’a”, “Başkan Apo’ya” ya da “Sayın Abdullah Öcalan’a buradan selamlarımızı yolluyoruz ve Newroz’unu kutluyoruz” cümleleri tüm Newroz turumuz boyunca olağan bir detaya dönüştü. Bu meşruluk başka bir konuda da kendini gösterdi: “Kürtler…” artık meşru. Özellikle İBB Başkanı İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla süren süreçte, televizyon ekranlarındaki yorumcular ve hatta genel başkanlar, “Kürtler Saraçhane’ye gelecek mi?”, “Kürtler hükümetle Kürt sorunu görüşürken CHP’nin yanında duracak mı?” gibi cümleler kurmaya başladı. Bu, Türklük üst kimliği paradigmasının iflasını da işaret ediyor olabilir.
Kürt siyasetçilerin Newroz konuşmalarındaki doğrudan ve gür sesle talep ifade etme hali, meydanlardaki kalabalığın katlanmasıyla bağlantılıydı. Bir diğer dikkat çekici unsur ise Kürdistan Bayrağı’nın varlığıydı. Bu bayrak, hem güvenlik güçleri ve devlet nezdinde hem de DEM Parti ve öncülü partiler geleneğinde meşrulaştı.
Geçtiğimiz sene Diyarbakır’daki kutlamalarda Kürdistan Bayrağı’na hazımsızlık nedeniyle çok sayıda olaya tanıklık etmiştik. Ancak bu sene, gittiğimiz 6 kutlamada ve gitmediklerimizin görüntülerinde, bayrak Bakur’da sürpriz bir meşruluk kazandı.
Bu konuda iki anekdot paylaşayım: Altı ayrı programda Kürdistan Bayrakları’nın çokluğu ve alanlarda özgürce dolaştırılması önemli bir farktı. Önceki yıllara benzer hiçbir refleksle karşılaşmadığımı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Tam tersine, her kutlamada gençlerin bayraklarla fotoğraf ve story çekmek için sıraya girdiğini görmek bir yenilikti.
Diğer anekdot ise Doğubeyazıt’ta, “Bağımsız Gençlik Platformu”nun Ehmedê Xanî’nin mezarına yürüyerek gerçekleştirdiği kutlamadan. Bu örneği Doğubeyazıt bölümüne bırakıyorum.
Iğdır, son 30 yılda Kürtler ile diğer etnik grupların birleştiği seçimlerde ilginç durumlara sahne oldu. Şehir üç dönemdir DEM Parti geleneğinin yönetiminde. Bir kez kayyum atandı, bir kez belediye başkanı tutuklandı ve yerine vekalet edildi. 2009’da DTP’nin kazandığı seçimde, dönemin Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Kürtler yine Ermenistan sınırına dayandı, dikkat etmek lazım” demiş ve bu, sonraki yıllarda Newroz gibi etkinliklere gerilim getirmişti. Ancak bu kez şehir kendi halinde akarken, etkinlik alanı da coşkusunu korudu.
Ağrı’daki kutlamalar ise kadın sayısının erkeklere oranla azlığı ve alanın sıkışıklığı nedeniyle diğer yerlerin coşkusunu taşımadı. Yine de Kürdistan Bayrakları ve siyasetçilerin dilindeki rahatlık burada da sürdü.
Van, Diyarbakır’ın habercisi
Son 5 yıldır Van Newrozlarını takip eden biri olarak, bu seneki farkları saymak gerekirse: Genç nüfus zaten fazlaydı ama bu sene çok daha fazlaydı. Kürdistan Bayrakları’nın sayısı üçe, beşe katlanmıştı ve geçmişteki reflekslerin yerini fotoğraf çekimleri almıştı. Geleneksel Kürt kıyafetleriyle en fazla katılımın olduğu yerlerden biri Van’dı. Üç dönemdir kayyum atanmasına rağmen, Diyarbakır’dan önceki en büyük Newroz olarak yine öne çıktı. Coşkulu, renkli ve dinamik.
Doğubeyazıt’ta ise son iki yıldır iki ayrı Newroz kutlanıyor. Gündüz yapılan kutlama şehir içinde, etrafı çevrili ve sönük geçti. Diğer kutlama ise Platforma Ciwanên Serbixwe tarafından meşalelerle Ehmedê Xanî’nin mezarına yürüyüşle gerçekleşti. Yüzlerce genç, organik ve renkli bir atmosfer yarattı. İshak Paşa Sarayı yakınında toplanan gençler ile 7-8 kişilik askeri birlik arasında ilginç anlar yaşandı. Komutan, “Burası bağımsız bir ülke, başka bir ülkenin bayrağı yasal değil” dedikten sonra, “Aslında o sloganı da attırmamam lazım” ve “Bari o bayrakları indirin, bir tane kalsın” diyerek devam etti. Bu kutlamanın Xani’nin mezarında yapılması sembolik bir önem taşıyor ve gençler, Doğubeyazıt’taki Newroz’u merkez haline getirecek gibi görünüyor.
Diyarbakır’da ise tablo geçmiş senelerden farklıydı. Alandaki dev beton sahne yıkılmış, yerine daha işlevsel bir platform kurulmuştu. 6 kapıda gerginlik yaşanmadı ve her şey bahar tadında geçti. Katılımcı sayısı burada da katlandı. Kürdistan Bayrakları konusunda en çok sıkıntı yaşanan yerlerden biri olmasına rağmen, bu sene durum tersine döndü. Geçen yıl polislerle katılımcılar arasında bitmeyen çekişmenin yerini gençlerin halayları aldı. En önemli değişiklik ise Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nden gelen üst düzey misafirlerdi. Mesut Barzani’nin ilk kez bir mesajı sözcüsü tarafından okundu. Neçirvan Barzani’yi de sözcüsü temsil etti. Diğer Kürdistan partilerinden kalabalık bir heyet, en önde ağırlandı. Konuşmalarda “birlik” ve dayanışma mesajları, PDK ile “Bakur siyaseti” arasındaki köprüye katkı sundu.
Kürtlerin bölgedeki kazanımları, İmralı ile devlet arasındaki süreç ve barış umudu, tüm Newroz alanlarında geçmiş yıllardan daha güçlü hissedildi. Silahların sustuğu ya da susmasına dair ciddi cümlelerin kurulduğu dönemlerde Newroz’un karnaval havasında geçtiğine şahit olduk. Bu sene ise bu başlıklarda inanılmaz mesafe alındı.
İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve Kürtlerin gündemi
İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması gibi büyük bir gelişme bile Kürtlerin gündemini Newroz’dan çalamadı. Bir haftaya yayılan kutlamalar boyunca ilk kez başka bir olay Newroz’un önüne geçemedi. Kürt medyasının gücü burada da kendini gösterdi.
Newroz’daki uyanış, Kürt kimliğine dönüş ve milli şuurun tahminlerin ötesinde olduğunu söylemek abartı olmaz. Bunun sağlaması İstanbul Yenikapı’daki alanda yapıldı. Mansur Yavaş’ın “paçavra” kelimesiyle Kürdistan Bayrağı’nı ima etmesi, CHP adına baltayı taşa vurması ile sonuçlanmış oldu. Sosyal medyanın gün boyu bu konuyla sallanması, Özgür Özel’in açıklamaları ve Selahattin Demirtaş’a selam göndermesi yeterli olmadı. Milyonluk meydan, Özel’in mesajını okutmadı. Yavaş, Kürtlerden tek oy çıkmayacağını Yenikapı’da sert bir şekilde öğrendi ve siyasi bir mevta haline geldi.
Bu refleks, DEM tabanının partisine de bir mesajdı. Eşbaşkan Bakırhan’ın Saraçhane ziyareti öncesi taban, yönetime ciddi bir uyarı yaptı. “Mansur al sana pamuk şeker” pankartı ve mizahla tepki gösteren taban, bunu CHP Genel Başkanı’na da mesajını okutmayarak gösterdi. DEM Parti’nin bu uyarıyı ne kadar dikkate aldığı başka bir zamanın konusu.
İstanbul Newroz alanındaki kalabalık, Kürt siyasetinin ağırlık merkezinin metropollere kaydığı tartışmasını yeniden alevlendirdi. Geçen yıl başlayan ve bu yıl zirve yapan milyonluk katılım, belediye seçimlerinde Kürtlerin siyasal potansiyelini de gösterdi.
Sözün sonu: Ortadoğu’da her şey değişiyor ve etkisini herkesin evinde hissettiriyor. Ama Kürt’ün evsizliğinin ortak bir duyguda böylesine büyük bir haneye dönüşmesi, belki de en dikkate değer olanı.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın