Rus uzmanların perspektifinden Suriye krizi ve Rojava’nın geleceği

29-02-2020
Rûdaw
Foto - Rudaw
Foto - Rudaw
Etiketler Rusya İran Suriye Türkiye Rojava
A+ A-

Suriye ordusunun Rusya ve İran’ın desteği ile İdlib, Halep ve Hamma kırsalında Türkiye destekli muhalif gruplara ve cihatçı örgütlere karşı operasyonları sürerken bölgede Esad güçleri ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) karşı karşıya gelmesi ve her iki taraftan da asker kayıplarının yaşanması tansiyonu bir anda en üst düzeye taşıdı.

Türkiye yaşanan gelişmelerden Rusya’yı sorumlu tutarken Rusya da Türkiye’nin anlaşmalara uymadığını savunuyor.

Ankara ayrıca, 27 Şubat’ta yaşanan hava saldırısında 36 Türk askerinin öldürülmesinin ardından Suriye krizinin Şam ile aralarında “farklı bir meseleye” dönüştüğünü ve “Rusya’nın aradan çekilmesi gerektiğini” savunuyor.

Suriye’de, özelde de İdlib’de yaşananları, krizin Rojava ile ilgili boyutlarını Rus uzlanlar Rûdaw’a anlattı.

Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü’nden Konstantin Truyevtsev, Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi (MENA) uzmanı Alexey Khlebnikov, Rusya Ortadoğu Enstitüsü Kürdoloji Bölümü’nden Kiril Vertiyayev ve Sovyet Kürtleri aktivistlerinden Yuriy Dasini, Rûdaw TV’de yayınlanan “Özel Söyleşi” programında konuk oldu:

Sayın Truyevtsev, İdlib krizinden başlayalım. Şu an o bölgede durumların daha da kötüye gittiği görünüyor. Szce bu son olaylar neden yaşandı. Özellikle de Rusya ile Türkiye ilişkilerini ilgilendiren bölümü nedir?

“SORUN İDLİB’DE KİMİN KİMİ TERÖRÜST GÖRDÜĞÜDÜR”

Konstantin Truyevtsev: İdlib’in durumu iki şeye bağlı. Birincisi Suriye krizi ile ilgili Astana toplantıları ve Rusya, İran ve Türkiye liderleri arasında varılan üçlü anlaşmalar. Astana müzakerelerinin sonucunda silahlardan arındırılmış dört çatışmasızlık bölgesinin oluşturulmasına karar verildi. 2018’in ilk yarısında bu bölgelerin üçü silahlardan arındırıldı. Bu süreç  çok karmaşıktı, çünkü sadece askeri merkezlerin buralardan uzaklaştırılması ile kalmadı, aynı zamanda yeni anlaşmalar da devreye girdi. Sonuçta tüm silahlı gruplar ve terörist gruplar İdlib’e taşındı.  Bu sayede ve Suriye’de yaşanan değişik çekişme meseleleri sayesinde İdlib’de nüfus yoğunluğu yaşandı. Bu yığılma Idlib’in nüfusunun üç kat artmasına yol açtı.

Daha sonra Soçi görüşmelerinde İdlib’e özgü anlaşmalar yapıldı. Rusya Savunma Bakanlığı’nın İdlib’deki askeri merkezlere ait paylaştığı haritaya bakarsanız silahlardan arındırılan bölgeler Türkiye, Rusya ve İran’a eşit şekilde paylaşılmış. Bu bölgeler İdlib’in doğusunun tamamını, Halep kırsalını ve şu an teröristlerin kontrolünde olan Hama’ının kuzeybatısını kapsıyor.  Anlaşma şimdi size bahsedeceğim şekildedir. Neden oralara silahlardan arındırılmış, gerginliği azaltma bölgeleri deniliyor? Çünkü tamamıyla bu bölgelerin teröristlerden temizlenmesi ve bölgede ağır silahların kalmaması gerekiyordu. Bunun için de Türkiye, Rusya ve İran, süreci denetleme konusunda anlaşmışlardı. İran’ın gözlem bölgeleri daha çok Halep çevresini kapsıyordu. Rusya ile Türkiye’nin gözlem bölgeleri ise silahlardan arındırılması planlanan bölgeleri içeriyordu. Ülkelerin görevi bu bölgeleri silahlardan arındırmak ve terörirst grupları silahsızlandırmaktı. Fakat soru şu ki; tüm bu güçler kimi terörist görüyor? Suriye Cumhuriyeti kendisine karşı savaşan tüm grupları terörist olarak görüyor. Ama Türkiye sadece eski adı Nusra Cephesi olan Heyet Tahrir Şam’ı terörirst görüyor.    

“TÜRKİYE ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVİ YERİNE GETİRMEDİ”

Evet bu açık bir durum. Fakat son olayların sebebi yalnızca bunlar mı. Suriye ve Türkiye askerlerinin çatışmasının nedeni nedir?

Konstantin Truyevtsev: Hayır, bidliğim kadarıyla Türkiye eki adı Nusra Cephesi olan Heyet Tahrir Şam’ı silahlandırmak istedik fakat sonuç bilakis çıktı. Türkiye Nusra Cephesi güçlerini daha çok İdlib’e kaydırdı ve onlar da durumu karıştırmaya başladı. Yani Türkiye üzerine düşen görevi yerine getirmedi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov en az beş defa, “Türkiye üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmezse Suriye askeri güvüyle teröristlerin silahsızlandırılması ve bölgeden çıkarılması için devreye girecek” dedi. Bu nedenle de Rusya elinden geldiğince Suriye hükümetine destek verecek. Şimdi bahsettiğim durumlar silahlardan arındırılmış bölgelerde yaşanıyor. Suriye ordusunun şu anki operasyonları üç aşamadan oluşuyor. Birinci aşama İdlib’in kuzey doğusundaki Han Şeyhun’u kapsıyordu. Han Şeyhun ve çevresindeki operasyonun ardınmdan ikinci operasyon M5 kararyolunun tümünün kurtarılması için yapıldı ki bu yol Suriye için hayati bir yol, ülkenin iki başkentini, yani Şam ve Halep’i birbirine bağlıyor. Bu onlar için hayati önemde. Bu operasyon başladığında Türkiye’nin geri gönderdiği güçler bunu kabul etmedi, ne Suriye, ne Rusya ve ne de İran da bunu kabul etmiyor.

“ERDOĞAN’IN BAŞKA GEREKÇESİ YOK”

Peki bundan sonra ne olacağınız öngörüyorsunuz?

Konstantin Truyevtsev: Sonrası çok açık. Şu anki operasyonlar biterse bundan sonra Halep’in çevresinde bazı küçük bölgeler kalıyor. O bölgeler de silahlı gruplardan temizlenecek ki yarın birgün Halep üzerinde tehdit kalmasın. Daha sonra Suriyenin güney batısında operasyon yapılabilir ki buradan silahlı gruplar Lazkiye’ye, Rusya’nın Hmeymim’deki askeri üslerine saldırısı engellensin. Sonra operasyonlar durur. Ne  Suriye ordusu, ne Rusya ve ne de İran diğer bölgelere müdahalede bulunmak istemiyorlar. Çünkü Türkiye’nin desteklediği grupların kontrolündeki bölgelerde 2 milyon 800 bin sivil yaşıyor. Böyle bir operasyon çok sayıda sivilin de hayatını kaybetmesine neden olacak ki ne Rusya ve ne de İran böyle bir şeyin olmasına müsaade etmez. Behsetmek istediğim bir başka konu daha var. İdlib’de kendi kendisini yöneten özerk bölgeler de var ve onlar ne terörist gruplarla, ne Türkiye ile ne de Beşşar Esed ile anlaşmak istemiyor. Bu nedenle, sözkonusu bölgelere ulaştırılması gereken herhangi bir yardım bu özerk yönetimler aracılığı ile olmalı.

Teşekkürler. Sayın Alexey Khlebnikov, siz Türkiye-Suriye çekişmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu sorun nereye varır?

Alexey Khlebnikov: Şu an sahada Türkiye ile Suriye arasında somut bir savaş göremiyorum. Sadece çatışmalar var. Ayrıca Konstantin Truyevtsev’in Soçi Mutabakatı’na ilişkin sözlerine bazı ekelemeler yapmak istiyorum. Önemli olan Şam ile Halep’i birbirine bağlayan stratejik M5 ve M4 yollarının açılmasıydı. Bu iki yol hem Suriye ve hem de Rusya için stratejik önem ve amaç taşıyordu. Bu nedenle yollar onların kontrolünde olsun istiyorlar. Ben Rusya ve Suriye’nin İdlib’in tamamını kontrol etme niyetinde olmadığı konusunda  Konstantin Truyevtsev’in görüşlerine de katılıyorum. Ayrıca Türkiye’nin denetimindeki bölgeler de gözardı edilen bölgeler olarak kalıyor. O zaman Türkiye radikal gruplarla ne yapmak isterse yapar. Sahada gözlemlediğimiz Türkiye-Suriye çatışmalarına gelirsek, Erdoğan’ın ülke içindeki sorunları çözmek için kullanabileceği başka gerekçesi yok. Gerçekleştirilen operasyonların tümü de Türkiye’deki iç sorunlarla bağlantılıdır. Gittikçe Erdoğan’ın başını ağrıtan iç sorunlar, hem ekonomik anlamda ve hem de diğer boyutlarıyla, artıyor. Bu nedenle sokağın dikkatini dışarda yaşanan olaylare ve ordunun yurt dışında yaptığı operasyonlara kilitlemek istiyor.

Fakat olaylar tamamen kontrolden çıkmış demiyorum, aynı şekilde yeni çekişmelere yol açmaz da demiyorum. Olaylar bu aşamaya geldiğininde, çatışma ve çekişmeler kızıştığında biz sürekli Erdoğan ile Putin’in temas halinde olduğunu görüyoruz. Son süreçte de iki defa telefonda görüştüler. Ayrıca bu süreçte gerçekleşecek görüşmelerde İdlib hakkında son kararların alınması da olasıdır. Özellikle de M5 ve M4 yollarının Suriye ordusu tarafından kontrol edilmesi, gidiş gelişlerin normalleştirilmesi, hem Halep’in çevresinde ve hem de bu iki yolun atrafında silahtan arındırılmış bir bölgenin oluşturlması gibi. 

“İDLİB, TÜRKİYE VE RUSYA’NIN ORTAK ÇIKARLARINI HARCAYACAK KADAR KIYMETLİ DEĞİL”

Peki şöyle bir soru soracağım; Burada yaşanan sorunlar Suriye’deki Kürtleri ne kadar etkiliyor. Sizce bu etkiler negatif midir, pozitif mi?

Alexey Khlebnikov: Her ikisi de, yani hem olumlu ve hem de olumsuz olur. Her halükârda Türkiye’nin Kürt meselesi üzerinden Rusya ve Şam’a baskı kurma şansı azalıyor.  Türkiye’nin elinde başka bir seçenek daha kalıyor ki o da Suriye’nin kuzeyinde ABD ile koordinasyon sağlamak olur, hatta Kürtlerle de. Bunu Moskova’nın adımlarına karşı dengeleri kontrol etmek adına yapabilir. Bu şekilde Fırat’ın doğusunda Rusya ve Suriye’nin adımlarına karşılık verebilir. Nitekim ABD’nin son aylarda özellikle de Irak sınırına yakın bölgelerde askeri güçlerini arttırdığını gördük. Fakat ben İdlib’de olanların doğrudan Kürtlerle alakalı olduğunu düşünmüyorum. 

Fakat Türkiye ile Suriye, daha doğrusu Türkiye ile Rusya ilişkilerinin kötüye gitmesi Kürtleri etkilemez mi?

Alexey Khlebnikov: Ben Rusya-Türkiye ilişkilerinin kötüye gideceğini tahmin etmiyorum. Bu gerçekleşmez. Evet, birçok medya organı Türkiye ile Rusya arasında kargaşanın artacağını ve güven sorunu yaşanacağını belirtiyor. Bu olabilir. Fakat devletler arasında dönem dönem bu tür süreçlerin yaşanması doğaldır. Şimdi Rusya da Türkiye de siyasi tutumlarını çıkarları üzerinden geliştiriyor, onları birbirinden uzaklaştıran konular üzerinden değil, olumlu ve yapıcı noktalar üzerinden geliştiriyor. Kostantin Troyevtsev de çok açıkça bahsetti zaten; bugün olanlar Soçi Mutabakatında kararlaştırılan ve Rusya, İran ile Türkiye arasında kabul edilen şeyler. Mesele şu ki Türkiye anlaşmada belirlenenleri uygulama gücüne sahip değildi. Erdoğan da Putin’le gerçekleştirdiği basın toplantısında Lazkiye ve Hmeymin’de Rus askerlerine yönelik bir saldırı olmaması için Türkiye’nin tüm sorumlulukları üstleneceğini söyledi. Anlaşmaya göre 2018’in sonuna kadar gidiş-geliş yolları açılmalıydı fakat üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen birşey yapılmadı. Yine de ben Rusya-Türkiye ilişkilerinin bozulacağına inanmıyorum. Erdoğan da, Suriye hükümeti ile aralarındaki meselenin Türkiye-Rusya ilişkilerine etki etmeyeceğini söyledi. Her iki tarafın İdlib’den daha büyük ortak çıkarları var. İdlib, Türkiye ve Rusya’nın ortak çıkarlarını harcayacak kadar da kıymetli değil.

“PYD, EFRİN’İ YENİDEN KONTROL EDEBİLMEK İÇİN FIRSAT DOĞDUĞUNA İNANIYOR”

Rusya Ortadoğu Enstitüsü Kürdoloji Bölümü’nden Kiril Vertiyayev, Sizce Rusya’nın Suriye’deki Kürtlere karşı tutumu nasıl? Size göre olumlu mudur olumsuz mu?

Kiril Vertiyayev: Suriye’de Türkiye, Rusya ve Kürtler için farklı manevra imkanları var. Burada Ortadoğu tarihinin en kanlı içi savaşını yaşayan Suriye’yi konuşuyoruz. Suriye’de ortaya çıkan defakto durumdan dolayı Kürtler bir otonomiye sahip oldular. Ama bu Rusya’nın istediği bir şey değildi. ABD daha çok bu otonomiyi destekliyor. Yeni dönemde ABD bu şekildeki bir kaç meseleyi destekledi. Şu anda orda karmaşık bir durum var. Açıklayacağım görüşümün Rusya’nın resmi tutumuyla bir ilgisi yok. Bana göre Suriye’deki Kürtler sahip oldukları şans kadar aynı zamanda tehlike ile de karşı karşıyalar. Şimdi PYD ve bazı Rojavalı örgütler Suriye ve Rusya’nın desteğiyle Efrin’i yeniden kontrol edebilceklerine dair bir fırsat oluştuğuna inanıyor. Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki; bu konunun Ortadoğu’nun geleceğinde önemli bir etkisi olacak. Sonra da Efrin halkının ne istediğine bakmamız gerekiyor. Ayrıca Efrin kaderiyle ilgili kararın Suriye dışında verilmesi doğru değil. Bu Astana görüşmelerinde de ve daha sonraki Erdoğan ile Putin arasındaki görüşmelerde de ortaya çıktı.

Bende Esad’ın iktidarını kaybettiğine dair bir kanaat oluştu. Esad’ın uluslararası sorunlardaki rolü çok azaldı. Şu anda Suriye’nin topraklarında egemenliğin sağlanması Suriyelilerin istek ve ulusal çıkarının bir parçası olmuş. Suriye topraklarının bir kısmı Türkiye işgali altında. Dikkat çekici olan da Türkiye’nin bunu inkar etmemesi. Tam aksine Türkiye resmi bir şekilde bunun işgal olduğunu söylüyor. İdlib de Suriye’den ayırılmış bir parça şu anda. Türkiye Esad iktidarını meşru görmüyor. Burada sahadaki yaşanan tüm olaylara bakarak görüyoruz ki, Suriye’de Kürtler defakto bir otonomiye sahip olmuş. Bu otonominin çıkarları yok sayılamaz. Örneğin Kürtlerin Cenevre ve diğer yerlerde Suriye ile ilgili görüşmelere katılmalarına izin verilmiyor. Bu yanlıştır. Bence Rojava yönetimi Suriye’nin bir bileşeni olarak görüşmelere katılmalı. DSG ve Rojava güçleri bu görüşmelere katılmazsa, bölgede durumu değiştirmek ve farklı arayışlar için çaba gösterecekler ve güçlerini bu yönde kullanacaklar. Mesela Efrin’de olduğu gibi. Bu nedenle şu anda Rusya’nın Suriye Kürtleri ile resmi olarak bir ilişki kurma şansı var. Daha önceleri de dolaylı görüşmeleri vardı. Suriye Kürtlerinden sadece PYD’yi kastetmiyorum. Suriye’de istikrarın tekrar sağlanması için bölgedeki bütün bileşenlerle koordinasyon sağlanabilir.

“KÜRTLER SORUNLARINI SURİYE İÇİNDE ÇÖZMELİ”

Suriye Kürtleri ile Şam arasında görüşmeler devam ediyor. Sizce Suriye’deki Kürt meselesinin Şam’da mı çözülemesi daha iyi yoksa Şam dışında mı çözülmesi daha iyi?

Yuriy Dasini: Bana göre bu meselede Şam gözardı edilmemeli, çünkü Kürtler her şeyden önce sorunlarını Suriye içinde çözmeli. Rusya’nın bu konudaki resmi görüşü de bu. Evet Rusya her zaman Kürtleri destekledi ama gidip Kürtlerin yerine savaşmaz. Kürtlerin sorunlarını birlikte yaşadığı devletle çözmeli. Kürtler şu anda bölgede güç ve tutum sahibi. Bölgede siyasi haklarını garanti altına almak için önce Şam ile bir karara varmalı ve daha sonra özellikle Rusya ve ayrıca ABD, Türkiye ve İran gibi bölgesel ve uluslararası güçlerle görüşmeli. Ayrıca kendilerine yakın olan Lübnan, Ürdün ve İsrail gibi ülkelerle de görüşmeliler.

Evet, bence bu şekilde başlanmalı, çünkü çok karmaşık bir mesele. Esad’ın Kürtlerin otonomisine karşı olduğunu biliyoruz artık bağımsızlık nasıl olacak! Bu konular bir günlük işler değil ancak devamlı çaba gösterilmeli. Çünkü Kürtlerin bir devleti yok ve onları sürekli destekleyecek bir devlet de yok. Askeri komutan Mazlum Abdi’ye, “Rusya’dan mı Amerika’dan mı daha çok umutlusunuz?” sorusu soruluyor, Abdi’nin de, “Umudum sadece Allah’tır” dediği yönünde söylentiler var. Bence de böyle bir durumda Kürtlerin sadece Allah’tan umudu var. Şu anda Kürtlerin diplomatik kanalları kullanması ve Şam ile görüşmesi daha iyidir. İhtiyaç duyulması halinde daha sonra Rusya ve bu mesele ile ilgili komşu ülkeleri dahil edebilirler.

“KÜRDİSTAN İÇİN OTONOMİYİ HEM ESAD HEM DE MUHALİFLER REDDETTİ”

Rusya’nın Suriye Kürtlerine yönelik tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz Kürtlerin sorunlarını Esad ile çözmesinden yana mısınız yoksa farklı bir fikriniz var mı?

Konstantin Truyevtsev: Öncelikle Rusya’nın tutumunun Soçi’de Suriyeliler arasında yapılan görüşmeler için yapılan konferansta daha net olduğunu söylemek istiyorum. Rusya Suriye anayasa taslağını orda netleştirdi. Taslakta Kürdistan için çok net bir şekilde otonomi yazılıyordu. Ancak taslak hem Esad’ın temsilcileri hem de bütün Arap temsilciler tarafından reddedildi. Bu da bize Kürdistan’a doğrudan bir otonominin Suriye’de Kürt olmayan gerek hükümet gerekse de muhalefet taraflarıyla yapılacak bir müzakere ile mümkün olmayacağını gösteriyor. Bana göre Suriye Kürtlerinin otonomi hakkına ulaşması için bir yol var o da: yarın ya da sonraki gün değil bugün buna başlanılması gerekir. Nasıl olacağını anlatacağım; Suriye krizinin başladığı dönemde Suriye’de yerel yönetimlerle ilgili bir konferansa katılma şansım oldu. Suriye’nin 107 sayılı yasası yerel yönetim hakkını tanıyor ve bu yasa Esad’ın onayıyla çıkmış. Bunu doğrudan Esad’a da söyledim. Süleymaniye’de ve farklı yerlerde görüştüğümüz Kürtlere de söyledim. Ama iki tarafın da bu konuyu reddettiğini hissettim. Her ne kadar otonomi reddedildiyse de iki taraf da bu meseleyi çözebilir. Uzun bir süreç ve üzerinde çalışılması gereken bir konu olmasına rağmen çözülebilir bir mesele. Çünkü 107 sayılı yasa Suriye halklarına öz yönetim, gelir bağımsızlığı ve farklı haklar veriyor.

Sadece bu maddeler uygulansa bile Kürtler için defakto otonomi gerçekleşiyor. Her ne kadar Kürtler beni bu konuda eleştirerek bunu otonomi fikrinin ortadan kaldırılması olarak tanımladılarsa da ben bir çok görüşmede doğrudan Kürtlere, “Siz otonominin isim ve adresini mi istiyorsunuz yoksa pratiğini mi?” diye sordum. Onlara söz ve kabukların mı önemli olduğunu ya da içeriğin mi sizin için önemli olduğunu söyledim.  Suriye’nin kuzey doğusunda defakto bir durum var. Suriye ordusu oraya döndüğü zaman Kürt güçleriyle hiçbir sorun yaşamadı ve Kürtlerin siyasi varlığını ortadan kaldırmaya çalışmadı. Kürtlerin siyasi ve askeri varlıklarının korunması herşeyden önemli. Bu olabilirdi ama tam aksi şu anda aralarında adım adım müzakereler yürütülüyor. Rusya’nın burada arabulucu olarak önemli bir rolü olabilir doğal olarak. Daha önce bu sürece katıldım. Rusya’dan çok üst seviyedeki kimselerin bu arabulucuk görüşmelerine katıldığını söyleyebilirim. Şimdi bahsettiğim konuları Rus yetkililer her iki taraf da aktardı ve belirtmek istiyorum ki Erdoğan’ın Rojava’ya saldırması hem Kürtlerin ve hem de Suriye hükümetinin bahsettiğim konuya gelmelerine neden oldu. Erdoğan her iki tarafı müzakereye mecbur etti ki daha önce her iki taraf da buna meyilli değildi.

“RUSYA KÜRTLER VE ESAD’A ÇEÇEN MODELİ DUNDU”

Bu durumda Kürtler için öneriniz nedir? Sizce böyle bir durumda nasıl bir politika izlemeli?

Konstantin Truyevtsev: Kürtler kusursuz bir politika izlemeli, bahsettiğim çerçevede kendi çıkarlarına dikkat çekmelidirler. Özellikle de Kürtlerin üzerinde yaşadığı toprağa yoğunlaşmalıdırlar. Örneğin Deyrezor Kürtler için bir sorundur. Kürtlerin Deyrezor’da bulunması onlar için sorundur. Oradan çıkabilirler. Fakat ciddi meseleler üzerinden müzakere kurarak. Örneğin Deyrezor’dan çıkma karşılığında Kürt bölgelerini garantiye alacak sözler alabilirler. Bu konu Kürtler için önemli, bir de Kürtlerin askeri gücüne bağlı konu da her iki taraf açısından faydalıdır. Bir taraftan hem bu askeri güç Suriye ordusu çatısı altına girer diğer yandan da bağımsız olarak askeri faaliyetlerini yürüterek Türkiye’nin ve Türkiye destekli silahlı grupların işgal girişimlerine karşı durabilir. Diğer taraftan da Türkiye ile Rusya’nın ortak kontrol ettiği bölgelerde Rusya Türkiye’ye şunu söyledi; “siz ortak operasyonla sınırların güvenliğinden söz ediyordunuz, bu güvenlik ortak devrileyer yoluyla sağlandı.” Ve bu da Suriyeli Kürtlerin kazancına oldu. Çünkü şimdi Suriye ve Rusya bu sınırların büyük bölümünü koruyor. Burada şu an herşey iyi ve kimse bir şikayette bulunmuyor. Dolayısıyla yaşanan gelişmelerin Rojava’nın çıkarına olduğunu düşünüyorum.

Diğer bir mesele de Efrin meselesidir. Ben bu konunun şu an için kapatılmasını ve karıştırılmamasını öneriyorum. Çünkü bu bir patlamaya neden olabilir ki tüm meseleyi altüst edebilir. Daha sonra bu meseleyi gündeme getirebilirz. Şimdi gerekli olan mevcut kazanımların korunması ve Heseki ile Rakka konularında anlaşmadır. Tüm bu konular gerçekleşirse siyasi süreç ardından başlar ve başarıya ulaşabilir.

Yuriy Dasini de bahsetti, Kürtlerin haklarının garanti altına alınması için özerkliği mi başka bir yolu mu iyi görüyorsunuz?

Konstantin Truyevtsev: Ben doğrudan değil endirek bir otonomi olabileceğini belirttim. Fakat aynı zamanda uzun bir süreç de işliyor ki bu anayasal bir süreç. Dolayısıyla şimdi kalkıp doğrudan bir otonomi talep edilirse bu gerçekleşmeyebilir. Bu nedenle şimdi önemli olan Kürt yönetiminin siyasi heykelinin korunmasıdır. 

Fakat bu süreç çok karmaşık. Kürtler Esad’ın dediği gibi silahları bırakıp orduya katılmak ve silahsızlanmak istemiyor. Durum böyle devam ederse Kürtler için bir otonomi oluşabilir mi?

Konstantin Truyevtsev: Yine bahsettiğim siyasi muamele gündeme geliyor ki Rusya’nın varlığı olumlu bir rol oynayabilir. Kürtler Çeçenlerinkine benzer bir özyönetimden bahsediyor. Rusya da Çeçen modelini Kürtlere ve Esed’e sunmuş. Fakat onlar kabul etmiyorlar. Biliyor musunuz, bu bir son değil ve şimdi henüz sürecin başlangıcındayız. Bu süreç devam edilmeli, hak ve çıkarlardan ödün verilmemeli.

Baş e, Kîrîl Vêrtiyayev, li gor te divê Kurd çawa vê derfeta niha bi kar bînin, wek nimûne ew xwedî hêz in û ax di destê wan de ye, pêwîst e çi bikin da ku parastî bin û tiştê heye geş bikin?

“ROJAVA’DAKİ BİRLİKTE YAŞAM HAVASI BÜTÜN SURİYE İÇİN BİR ÖRNEK NİTELİĞİNDEDİR”

Pekala, Kiryel Vertiyayev, sizce Kürtler bu şansı nasıl değerlendirmeli, örneğin onların elinde güç ve toprak var, ellerindekileri korumak ve olanları da geliştirmek için ne yapmalılar?

Kiryel Vertiyayev: Konstantin Mihailoviç’in bir sözü var şöyle der; önemli soru şu; Kürtlerin alacağı otonomi nasıl olacak? Defakto bir otonomi mi olacak ya da herkesin onayladığı bir otonomi mi. Bir taraftan Özgür bir öz yönetimin oluşturulması talebi söz konusu aynı zamanda Demokratik Konfederasyon tarzında bir oluşumun varlığı hissediliyor. Diğer taraftan şöyle bir soru öne çıkıyor, otonomi çerçevesine giren bazı bölgeler Kürtlerle ne kadar ilişkili, örneğin Derezor defakto sonucu şu anda defakto otonomisinin bir parçası olarak görülüyor. Bazen Fırat’ın Doğu’su bazen de Kürdistan’ın Batı’sı olarak anılıyor. Bence şu anda resmi adı Kuzey ve Doğu Suriye Federasyondur. Birkaç kez bu isimi değiştirdiler. Evet, halihazırda Fırat nehrinin kıyısında siyasi bir öz yönetim var.

Açık söylemek gerekirse bir yönetim ilkesini barındırıyor, aynı zamanda toplumun içinde cinsiyet ortaklığı da söz konusu. Şunu da unutmamak lazım, orası çok uluslu bir toplum. Her ne kadar Rojava örneğinin bir çok kötü yanı var, örneğin Demokratik Birlik Partisi (PYD) kendi gücünü korumak ve devam ettirmek için büyük ölçüde diktatörce davranıyor ve tek particilik sistemi uyguluyor. Ancak Rojava’da hükümetsiz uygulanan birlikte yaşam havası bütün Suriye için bir örnek niteliğindedir. Çünkü Suriye’deki güçler, ülkede kontrol ettikleri bölgede Hükümetin varlığını tanımıyor. İdlib ve Fırat’ın kenarında oluğu gibi. Öz yönetime kavuşmak isteyen güçler de Suriye’de ayrılmak istemiyor aksine herkes Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor. Size bir şey hatırlatmak istiyorum, Rusya’nın önerdiği anayasa taslağında Suriye Arap Cumhuriyeti ibaresinin Suriye Cumhuriyeti olarak değiştirilmesini önermişti. Başka bir konu da daha size bir şey hatırlatmak istiyorum, birkaç yıl önce Irak ve Suriye sınırında, Rojava’da Suriye Arap Cumhuriyeti ibaresi yerine Suriye Cumhuriyeti yazıyordu. Kürtler, Rusya’nın hazırladığı anayasa taslağında kendilerine de bir hak verildiğini benimsemişlerdi. Onlar bunun dışında bir şey yapmayacaklarını anlamışlardı, dolaysıyla Suriye’deki çözüme ilişkin verilecek her kararda çok uluslu bir ülke olarak Suriyeli bütün vatandaşların hakları ve talepleri göz önünde bulundurulmalı.

“RUSYA ŞU AN KÜRTLERLE ŞAM ARASINDAKİ DİYALOGU YÖNETİYOR”

Sayın Alexey Khlebnikov sizce Kürtler Rusya’nın yanında daha mı korunaklı? ABD mi Rusya mı hangisi daha fazla Kürtleri korur?

Alexey Khlebnikov: ABD’nin Suriye’nin Kuzey Doğusu’nda kaldığı müddetçe bizim Suriye’deki Kürtlere ilişkin yapacağımız analiz ve değerlendirmeler çok da değerli olmayacaktır. Kürtler için ne düşünülürse düşünülsün uzun sürmeyecektir. Çünkü orada dengeyi sağlayacak bir faktör var, hem Kürtlerin hem de onların emniyetini garanti almak açısından. Kürtler, Esad’ın silahtan arındırılmış bölgelerde yaptığı hamlelerin tekrarlanmasından ve oradaki güçlerle davranışından endişeli. Bu nedenle Kürtler kendi bölgelerinde böyle bir durumun tekrarlanmasını istemiyorlar. Kürtler kendi kaderlerini tayin etmek için garanti istiyorlar. Burada asıl soru şu, Rusya bu garantiyi vermek için ne kadar hazır. Duyduğum kadar Rusya Kürtler için savaşmaya hazır değil. Aynı zamanda Kürtlerin haklarının tespit edilmesini istemiyor.

Rusya’nın yapacağı şey eşit bir şekilde grup ve taraflar arasında arabuluculuk rolü üstlenmek. Bütün bu olan bitenler aslında siyasi ve diyalog sürecinden ibaret. Şu da açık taraflar görüşmelerde bazı şeyleri kabul etmiyorlar ve karşılarındakini her zaman küçük görmeye çalışıyorlar. Ortak bir çözüme ulaşmak için süreç bu şekilde ilerliyor. Konstantin Mihailoviç’in de ifade ettiği gibi Kürtler ad ve san peşinde mi yoksa kalıcı olarak varlığın gerçekleşmesinden mi yana? Bir kez daha şu sorular önce çıkıyor, Suriye anayasası, 107’inci yasa ile öz yönetim hakkı. Anayasada ne yazıldığı mı neyin uygulandığı mı önemli. Dünyada bulunan bütün anayasalar nerdeyse hepsi birbirine benziyor. Ancak her yerde bir şekilde uygulanıyor. Bazı yerlerde birçok husus uygulanmıyor.

Dolayısıyla neyi yazıldığı değil neyin uygulandığı önemlidir. Anayasa ve kanunda gerçekten pratikte o ülkede uygulanıyor mu. Rusya şu an Kürtlerle Şam arasındaki diyalogu yönetiyor. Rusya Şam ile Kürtler arasında diyalogun gerçekleştirilmesi için gücünü kullandı. Halihazırda devam eden görüşmeler Rusya’nın arabuluculuğu sayesinde var. Aynı şey şu anada Türkiye ile Suriye arasında yapılıyor, Rusya sayesinde Türkiye ile Suriye arasında farklı düzeylerde diyalog ve iletişim var. Rusya’nın Kürtlerin haklarını garanti altına alacak diye bir sözü çok da doğru bulmuyor ve onaylamıyorum. Şam yönetimi Kürtlerle diyaloga girip istediklerini verirsek o zaman Türkmen, Ermeni ve diğer azınlık millet ve uluslara da aynı ayrıcalığı tanımamız gerekiyor. Biliyorsunuz orada birçok farklı ulus ve dine mensup insanlar yaşıyor. Bu nedenle Şam yönetimi bu hamleye kendi iktidarının sarsılacağı anlamına geldiği için kesinlikle müsaade etmeyecektir. Burada Rusya’nın rolü sadece arabuluculuk yapıp diyalogları yönetmek olacaktır. Şunu da anlamamız gerekiyor, yaşana savaşlardan sonra her şeyin 2011’den öncesine döneceği anlamın da gelmiyor,  bu durum herkes için açık ve bu şekilde devam ettirilmemelidir. Şam yönetimi de bunu kavramıştır ancak neler yapılmalı ve istenen sonuçların elde edilmesi için bu sürecin içinden nasıl geçmeli.

Birkaç dakikam daha var, hepinize aynı soruyu yöneltmek istiyorum, Kürtlerin Suriye’de kaderi ne olacak? Yuriy Dasin’den başlayalım?

Yuriy Dasin: Bence bundan sonra Kürtler bir trajedi daha yaşamayacak, Kürtlerin belirli bir amaçları olduğu doğrudur ve öz yönetimi amaçlıyorlar ancak bu amacın tahsil edilmesi için her şeyden önce Kürtlerin birlik olmaları gerekiyor. Kürtlerin önünde sadece bu yol var, Bazı taraflar Kürtleri suçluyor, Kürtlerin bazıları Rusya’yla, bazıları ABD ile, bazıları Irak’la bazıları ise Türkiye ile hareket ediyor. Bu sorunun cevabı açık, Kürtlerin yerinde olan her kes amacına ulaşmak için aynısını yapardı. Kürtler amaçlarına ulaşmak için bir yol haritası izlemeli ve bu konuda araştırmalarını yapmalı.

Kiril Tiyayev sizin bu soruya yanıtınız nedir?

Kiril Vertiyayev: Bence öne çıkan bu süreç Kürtlerin elinde oyun oynuyor, biz eğer Suriyeli Kürtlerden bahsedecek olursak, Suriye’nin Kuzey Doğusu olarak adlandırılan bölgede öne çıkan durum ve o bölgenin yüz ölçümü, Kürdistan’ın Batı’sından (Rojava’yi Kürdistan) daha geniş. Kürtlerin sınırı Öz Yönetimin sınırlarını aşmış durumda, ticari ilişkiler kurulmuş ve istikrarlı bir ekonomiye doğru ilerliyor. Bu nedenle bir meydan okuma olmadığı müddetçe halihazırda var olan oluşumun iyi bir geleceği olabilir. Çünkü her hâlükârda Suriye’de durum istikrara kavuşacak ve Kürtler pastanın en büyük payını kapacaklardır.

Alexey Khlebnikov aiz ne düşünüyorsunuz?

Alexey Khlebnikov: Ben özellikle nerdeyse bütün milletlerin sorunu haline gelmiş bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Düzenlediğimiz açık oturumda neden bu konuya değinmedik bilmiyorum, Kürtlerin birlik olmayışı. Suriye’deki Kürtler kendi aralarında ayrışmış durumda ve herkesin farklı görüşü var. Farklı partileri var ve kimse kimseden razı değil. Bu nedenle her şeyden önce Kürtler kendi içlerinde birlik olmaları gerekiyor. Suriye’de bir azınlık olarak birlik olmaları gerekiyor. Birlik olduktan sonra geleceklerini Suriye’de garanti altına almak için mücadele etmeli.

Teşekkür ediyorum, son olarak Konstantin Mihailoviç’ten görüşlerini alacağım. Siz Kürtlerin hakkında ne düşünüyorsunuz?

“SURİYE KÜRLERİ IRAK KÜRTLERİNDEN DAHA FAZLA BİRLİK İÇERİSİNDE”

Konstantin Truyevtsev Önce Kürtler hakkında birkaç cümle kurmak istiyorum ardından Suriye’deki Kürtlere geleceğim. Borsa ile Siyaset arasındaki ortak noktalar nedir? Politika ve borsada devamlı bir iniş çıkış gözlemleniyor. Kürtlerin siyasi borsası 2015 ile 2016 yılları arasında zirvedeydi. Özellikle de Türkiye’deki Kürtler gösteriye başladıktan sonra, daha sonra Irak Kürdistan’ında (Kürdistan Bölgesi) referandum yapıldı. Bu süreçten sonra da Kerkük elden gitti. Suriyeli Kürtler için en iyi süreç olduğunu söyleyebiliriz.

Şu demek istiyorum siyaset ve borsada en kötü durumda bile kendi ayakları üzerinde durabilenler kazanır, elindekilerle idare edip geleceğe odaklanmalı. Bu fırsat bütün Kürtler için var olduğunu söyleyebilirim, özellikle de Suriyeli Kürtler için. Yine de bu durum Suriyeli Kürtlerin farklı tutum ve düşüncelerine kalmış bir şey, parçalanmaları bence önlerindeki en büyük sorun. Çünkü birçok konuda Suriyeli Kürtlerin yüzde 85’i Demokratik Birlik Partisi’ni destekliyor. Diğer kalanların hepsi ENKS ve diğer 15 parti yüzde 12’yi oluşturuyorlar. Bağımsız diğer 5 parti ise yüzde 3 civarında bir oy potansiyelleri var. Ancak konum itibariyle önemliler çünkü Efrin’de etkili bir siyasi kitleye sahipler. Bu nedenle Suriye’deki Kürtlerin birliğinden bahsedecek olursak bence Irak Kürtlerinden daha fazla birlik içerisindeler.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli