Kürt-Türk evlilikleri başlıklı yazımdan sonra anketçi, akademisyen ve okurlardan çok sayıda dönüş aldım.
Sosyal platformlarda “Kürt-Türk evlilikleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu konudaki gözlemleriniz neler?” şeklindeki sorularıma verilen cevapların bir kısmı konunun araştırma evrenini oluşturduğundan, bilimsel araştırmalara kaynaklık etmesi amacıyla bu yazı ortaya çıktı.
Tecrübe ve gözlemlerini aktaran kimi okurlarla doğrudan iletişim kurarak nitel bir araştırmanın altyapısını oluşturdum, elde edilen verilerin güvenilir olmasına dikkat ettim. Yazı vesilesiyle oluşan araştırma evreninden birkaç sonuca vardım:
- 1-Kürtlerle evlilik, askeri yetkililer ve ırkçı partilerce özellikle teşvik edilmektedir.
- 2-Kürt-Türk evlilikleri Kürtlerin Kürtlüğünden kopuşuyla sonuçlanmaktadır.
- 3-Kürt-Türk evliliklerinde kültür çatışması yaşanmakta, Kürt olan taraf zamanla Kürtlüğünden ötürü ciddi hakaretlere maruz kalmaktadır.
- 4-Kürt erkekleri Kürt kadınlarının Kürtçe ve Kürt kültürüne sahip çıkmamasından yakınmaktadır.
- 5-Kürt kızları Kürt erkeklerinin kendilerine karşı kabalık ve kıymet bilmezliğini, Türk kadınlarına olan ilgisini ve sonradan pişman olup Kürt bir kadınla evlenmeye yönelmelerini eleştirmektedir. Türk evliliklerinin çoğunluğunun buna duyulan tepkiden kaynaklandığını düşünmektedir.
- 6-Kürt erkeklerinin önemli bir kısmı Türk kızlarıyla ilişki kurmaya sıcak bakarken, onları evlenilecek kategoride görmemektedir.
- 7-Çarpık politikleşme, Kürt gençlerini çelişkiler yumağına mahkûm etmektedir.
Bu yedi maddeye ilişkin yüzlerce veri topladım. Ancak bir köşe yazısının sınırlarını fazlasıyla aşacağından, sahadan ve içeriden birkaç örnekle yetineceğim.
Kürt-Türk evliliklerinin en can alıcı yanı, bu evliliklerin bir asimilasyon projesi olması, asker ve ırkçı partilerce sistematik olarak teşvik edilmesidir.
Türkiye’de 15 Temmuz rejimine gidişin hemen öncesinde, 2015’teki hendek müdahalesiyle Kürt sosyolojisinde derin kırılmaların yaşandığı, devlet eliyle toplumsal ilişkilerin yeniden düzenlendiği araştırmacıların dikkatinden kaçmamıştır.
Sonraki yıllarda Bingöl ve Şırnak gibi Kürt coğrafyasının farklı uçlarından görüştüğüm üniversite öğrencisi kadınlar, genç kızların asker-polis arkadaşlıklarından bahsediyor, tanık oldukları ilişkileri anlatıyordu. Doğal olmayan bu durum belli ki bir planlama sonucuydu. Tabii ki gençler bu durumdan bihaberdi.
2021’de Antalya’ya taşınan Hasan Harrani’nin 2022’de Kürtçe yayımladığı bir yazısında yer alan tanıklıklar da bu düşünceyi desteklemektedir.
Harrani, Antalya’da yaşadığı mahallede Türk ailelerin sürekli Kürtlerle evlenmekten bahsettiğini, Kürt kızlarının terbiyeli ve ahlaklı olduklarından dem vurduklarını, sanayide çalıştığı işyerindeki MHP teşkilatlarından bir gencin sürekli bir Kürt kızıyla evleneceğim dediğini, bunun sebebini kendisine sorduğunda teşkilat sorumlularının onları Kürt kızlarıyla evlenmeye teşvik ettiğini, bunun için de Kürt kızlarının çalışkanlık ve dürüstlüğüne dikkat çektiklerini ve terör belasının bu şekilde son bulacağını söylediklerini aktarmıştır. Bu kişi sonraları Batmanlı bir kızla evlenmiştir.
Harrani, mobilya mağazasında çalıştığı sırada, Lice’de askerlik yaptığı dönemde bir Kürt kızıyla internetten tanışıp evlenen ustabaşının bekâr gençlere Kürt kızlarıyla evlenmeyi telkin ettiğine tanıklık etmiştir. Ustabaşına neden bir Kürt kızıyla evlendiğini sorduğunda, bölük komutanının Kürt kızlarıyla ilişki kurup terhis olduktan sonra evlenmelerini teşvik ettiğini söylemiştir. Komutanın neden bunu teşvik ettiği sorusuna da Kürt sorununun ve terörün bitmesi için cevabını almıştır.
2021’de montajcı olarak çalıştığı mağazanın MHP’li satış müdürünün de sürekli gençleri Kürt kızlarıyla evlenmeye teşvik ettiğini gören Harrani, sebebini sorduğunda 2007’de komanda olarak Şırnak’ta görev yaptığını, her 15 günde bir albayın gelip taburdaki askerlere operasyonlara çıktıkları için gözleri arkada kalmasın diye güvenilir insanlar olan yöre kızlarıyla severek evlenmelerini, izin günlerinde gidip görüşmelerini söylediğini aktarmıştır.
Türk devletinin kuruluşundan bu yana Kürtlere yönelik asimilasyon politikasının önemli bir ayağı olarak çapraz evlilikleri, muhtemelen konuyu araştıran biri sayısız örnekle fark edecektir. Türk gençlerinin bu evliliklere ikna olması için de Kürt kızlarının çalışkanlık, dürüstlük, sadakat gibi özellikleri vurgulanarak bu evliliklerin masumiyet perdesiyle gerçekleşmesi sağlanmaktadır.
Herhangi bir nedenle gerçekleşen bu evlilikler, büyük oranda Kürt tarafın dil ve değerlerinden kopuşuyla sonuçlanmaktadır. Görüşmecilerin çoğu bu konudaki tecrübelerini aktarmaktadır.
M.B adlı genç bir okur, altı aileye ilişkin gözlemlerini şöyle anlatmaktadır: “Olayın direk içinde olan biri olarak yazayım. Babam ve beş amcamın eşleri Türk. Şu anda hiçbir ailede Kürtçe konuşulmuyor. Bu altı kadından sadece biri Kürtçe konuşmayı öğrenmiş. Annem tek kelime Kürtçe konuşamaz. Kardeşlerim Kürtçe konuşmaz. Bilirler ama Türkçe artık ana dilleri olmuş. Babam sağken sağolsun bilinçli bir tutum olmasa da annemle dâhil Kürtçe konuşurdu. 70 hanelik köyümüzde annesi Türk olanların artık Kürtlükle ilgisi kalmamış. Benim de eşim Türk maalesef bizim de çocukların Kürtlükle ilgisi kalmadı.”
İ.S adlı okur da benzer gözlemlerde bulunmuştur: “Çevremdeki evlilikler hakkında bilgi vermek istiyorum. Özellikle Hakkâri civarında akrabam olup etnik olarak Türk kızı ile evlenen farklı dönemlerden üç ahbabım var. Üçü de eşlerinin istekleri doğrultusunda İstanbul’a tamamıyla taşınmış, çocukları zerre Kürtçe bilmiyor. Çocukları etnik olarak kendilerini Türk olarak da Kürt olarak da benimsiyorlar. Ancak Kürtçe bilmedikleri için Kürt bölgelerinde yaşamaya istekleri yoktur. Ve dahi boşanan bir çiftin çocuğu tamamıyla baba (Kürt) tarafı ailesiyle tüm ilişkisini kopartmıştır.”
S.H de Türk bir kadınla evli amcasının çocuklarında Kürtlüğe dair hiçbir emarenin olmadığını, abisiyle evli öğretmen yengesinin de Türk olduğunu ve kızlarına Kürtçe bir isim verdiklerini ancak her ikisi de sosyal demokrat olan Türk yengelerinin Kürtçe öğrenmeye tenezzül etmediklerini, dede ve nenelerin Türkçe bilmedikleri halde torunlarıyla Türkçe konuşmaya zorlanmalarından rahatsızlık duymadıklarını gözlemlemiştir.
M.M Türk biriyle evlenen abisinin çocuklarının tek kelime Türkçe bilmediğini, abisinin bu durumdan pişmanlık duyduğunu ve “değil iki, yüz çocuğum da olsa Kürt bir kadınla evleneceğim” dediğini, “siz siz olun Türklerle evlenmeyin, çünkü onlar bize uymaz, ya da hesaplarına gelmez” diye pişmanlığını dile getirdiğini anlatmaktadır.
Kürtlerle Türkleşenler arasında yapılan evliliklerde gerek kültür farkı gerekse de çatışan kimlikler durumundan ötürü insan onuruna aykırı davranış biçimi ve söylemlere sıkça rastlanmaktadır.
Türklerin en modern kesimi sanılan Ege bölgesinden Atatürkçü bir mühendis ile evlenen A.T’nin yaşadıkları çapraz evliliğin komplikasyonlarını gerek eş gerekse de çocuklar bakımından gözler önüne sermektedir: “Tam bir fiyasko bu evlilikler, kendimden bilirim. Evlendiğim kişi sizi s.ke s.ke Türkleştiriyoruz diyordu. Bundan büyük travma var mı! Akabinde benim çocuklarım Türk diyordu. Tarlaya ne ekersen onu biçersin. Önemli olan tohumdur. Ben Türküm benim çocuklarım da Türk’tür. Kızıma, sana vasiyetim asla Kürt biriyle evlenme, derdi. Kürtçe konuşmamdan, Kürtçe dinlememden rahatsızdı. Düğünlerde biz kuzenlerle omuz omuza halay tuttuğumuzda rahatsız oluyor, siz Kürtler birbirinize kız alıp veriyorsunuz, birbirinizi beceriyorsunuz, birbirinize nikâhınız düşüyor, bana ters derdi. Cenazelerimize gelmezdi, düğünlerimizde sıkılırdı. Maalesef kızım bir Türk’le evlendi. Ben ortamlarda Kürtçe konuştuğumda veya Kürt kimliğimi öne çıkardığımda kızım bundan rahatsız oluyor. Ama oğlum benim olduğum şehirden olduğunu söylüyor, bizim tarafa daha yatkın.”
Çapraz bir evlilikte tarafların tartışmalarında karşılıklı hakaretlerin doğal kimliklere yönelmesi, Türk toplumunun dünyadaki en ırkçı toplumlardan olduğu gerçeği göz önüne alındığında kaçınılmazdır. Bu durumun ağır travmalara yol açtığı gerçeği yadsınamaz.
Çocukların yaşadığı travmalar ise bu evliliklerin geleceğe bıraktığı asıl enkazlardır.
2015’te Kürt-Türk ilişkilerinin iyice gerildiği bir dönemde, hukuki destek için beni arayan yaşlı bir kadın, iç Anadolu’da bir Türk köyünde yaşadığını, ölmüş olan bir Türk’le evliliğinden olma yirmi yaş üzerindeki oğlunun ve köylülerin “sen Kürt’sün, seni istemiyoruz, köyümüzü terket” dediklerini, mal varlığı konusunda ne yapabileceğini sorduğunda dehşete düşmüştüm. Bir insanı annesini reddedecek derecede insanlıktan çıkaran ırkçılık nasıl bir şeydi! Bu anlamda çapraz evliliklerin mayınlı tarlası çocuklardır.
Konuya ilişkin tecrübe ve gözlemlerini anlatanların çoğu çocukların yaşadığı kimlik çatışmasına dikkati çekmektedir. Bunlardan biri olan B.B “Halam bir Türk ile evlendi. Eşi halama evet sen Kürt’sün ama çocuklarım Türk’tür, diyor” derken, güngörmüş yaşlı bir okur olan H. N: “Bugüne kadar karşılaştığım baba Türk anası Kürt olanların hemen hemen istisnasız tümünün en aşırı ırkçı ve MHP’li” olduklarını söylemektedir.
Orta yaş bir anne olan B.B de Kürt-Türk evliliklerinin çocuklara yaşattığı ikilem ve travmaya dikkati çekiyor: “Bence en büyük sıkıntıyı çocuklar yaşıyor. Kendini tanımlamakta zorluk çekiyor. Kürt tarafını savunduğu her zaman önüne bir sürü sorun çıkıyor. Kürtçe ve Kürtlükle ilgili toplumsal baskının altında kalıyor. Çocuk kendini nereye koyacağını bilemiyor. Yarım kalıyor.”
Çapraz evlilik yapmış, orta yaş Kürt bir baba ve eşi Kürtlerin bağımsızlık hakkını savunacak kadar erdemli biri olan R.A: “Çiftlerden biri hem Türkçe hem Kürtçe biliyor, diğeri sadece Türkçe biliyorsa, ailede otomatikman ortak bildikleri dil olan Türkçe konuşulur ve çocuklar da Türkçeyi ana dilleri olarak öğrenir. Maalesef asimilasyonun en önemli sebeplerden biri bu evlilikler olmuştur. Özellikle son dönemde Kürtlerin okuması, zenginleşmesi, dolayısıyla sosyal statülerinin yükselmesi, onları Türkler için çok daha cazibeli eş adayları haline geldi. Bu da çapraz evliliklerin ve özellikle okumuş Kürt gençlerinin asimilasyonunda önemli rol oynadı.”
A.D ise çapraz evliliklerin sadece çocuklar değil, tüm akrabalar üzerinde etkileri olduğunu anlatıyor: “Benim gözlemlerimde karma evliliklerde ister baba Kürt olsun ister anne Kürt olsun çocukların geneli Türk olmayı seçiyor. Tabiatıyla bu bir Türk kuzene sahip olan amca, dayı, hala ve teyze çocuklarını kendini sorgulamaya yönlendiriyor. Yani bir evlilik tek o aileyi değil tüm akrabalar üzerinde etki yaratıyor.”
Son dönemde Kürtlerin politik bilinçlenme süreçlerindeki çarpıklık da Kürt-Türk evliliklerini etkileyen faktörlerdendir. Türkiyelileşme (kavramın ucubeliği!) politikasının bir tür Türkleşmeye alan açması, Kürtlük bilinci olan Kürt gençlerinde bile derin çelişki ve çatlaklara yol açmaktadır.
Ö.P politik olarak Kürt toplumunun içinden biri. Bu konudaki gözlemini bir örnekle anlatıyor: “Almanya’da yıllardır yurtsever camiada olan bir ailenin hatta yakın bir tanıdığın kızı Türk biri ile evlendi. Düğüne gittik. Düğünde kızın kendisi düğünde Kürt rengine blokaj koyunca 10 aile toplu olarak düğünü terk ettik. Böyle örnekler de oldukça çok. Burada kimliği ile problemi olan bizim taraf.”
N.G adlı genç kadın da son dönemde “Atatürk’ün gençliğe hitabesi geri getirilsin” diyecek kadar Türklüğe evrilen kuzeninin Türk bir erkekle düğüne bir hafta kala yüzük atması üzerine “Kültür farkımız var” gibisinden çelişik söylemlere sarıldığını anlatıyor.
Ş.K’nin anlatımları da Kürtlerdeki çarpık politikleşmeye dair fikir veriyor: “Yazıyı okudum, hatta bizimkilere de attım. Çok hızlı asimile oluyoruz. Kuzenim bir ara ben dağa çıkacağım, bilmem ne bir sürü şey. Bugün kalktı Türk, üstelik ülkü ocakları üyesi bir kızla nişanlandı. Aile büyük karşı çıkmasına rağmen. Dediği şey biz insanız. Ben asla bir Türk’le evlenmem dediğimde aldığım tepki ırkçısın, milliyetçisin, bu düşünceler seni insan olmaktan çıkarır, diyorlar.”
R.B.K de genç bir kadın olarak bu durumun mağdurlarından. “Bu zamana kadar tüm ilişkilerim politik bilinci yüksek olarak düşündüğüm Kürtlerle oldu. Hatta uzun ilişkilerimin bu politiklik yüzünden toksikleştiğini düşünüyorum. Devlet tarafından inanılmaz baskılandıkları için Kürt erkekleri, ilişkilerinde de baskıcı oluyorlar. Hep bunu düşünüyorum son yıllarda. Ben onlara göre ‘burjuva’ kaçıyorum mesela. Bazı Kürt erkekleri ‘benim baharım dağlardadır’ deyip, kılıfını uydurup toksikleştiriyor mesela ilişkiyi. Hepsi çöp gibi geliyor ya bana, özellikle politik olanlar.”
Belli ki her şeyin fazlası gibi, politikleşmenin de fazlası insanların doğasını bozup sosyal ilişkilerini zehirliyor.
Bir yandan ölüme-öldürmeye giden kişi, diğer taraftan çatışan bir kimlikle duygusal ilişki kurmamayı ırkçılıkla yaftalayıp insan olmaktan, hümanizmden bahsedebilmektedir. Hepiniz Türksünüz diyen ülkücüyü “demokratik milliyetçi” gören, ben Kürt’üm diyene ırkçı muamelesi yapan bir Kürt özgürlükçülüğü çarpık politikleşmeyi fazlasıyla deşifre etmektedir.
Kimi Kürt kadınları ise Türklerle yapılan çapraz evlilikleri Kürt erkeklerinin kabalığına ve kıymet bilmezliğine bağlamaktadır.
E.T bunlardan biri: “Kürt erkeklerinin genel olarak kendini yetiştiremediğini düşünüyorum. Zarafet, kibarlık, kadına saygı anlamında çok geriler. Kariyer yapanı çok az. Maddi gücü olan çok az. Sosyal anlamda maalesef çok gerideler. Nezaket falan Y kuşağı hiç bilmiyor. Bilenler var onlarda da sınır yok. Babam ve akranları daha bilgili ve yetenekli. Fakat gençler gerçekten kötü durumda. Bu nedenle Kürt kadınları yalnız ya da Türklerle evli.”
Kürt erkeklerinin de azımsanmayacak bir kısmı Kürt kadınlarından yakınıyor. Özellikle genç Kürt kadınlarının Kürtçeye gereken değeri vermemesi eleştiri konusu.
H.Z konunun istisnalarından. Türk bir hanımla evlenmiş, eşini Kürtlerin bağımsızlık hakkına ve Kürtçe öğrenmeye ikna etmiş bir Kürt. Buna rağmen “Kürt-Türk evliliklerine olumsuz bakıyorum ama Kürt kızları ne kadar Kürt?” diye soruyor. “Bu Türklerle evlenin demek değildir tabi. Teori istisnalar üzerine kurulmaz.” diye ekliyor. H.Z’ye göre Kürt kızları Kürdiesk değil. Köylerde yaşamalarına rağmen Kürtçe bilmeyen, Türk dizilerinin zehirlediği kızların sayısı azımsanmayacak derecede. Daha önce arkadaşlık yaptığı Kürt kızı çocuklarına Kürtçe isim verilmesini kabullenmediği için ayrılmış. Cizre gibi bir yerde eşinin Kürtçe öğrendiğini gören Kürt kadınlarının “İnsan Fransızca öğrenir, Japonca öğrenir, Kürtçe nedir?” dediklerini üzüntüyle anlatıyor.
Araştırma evreni geniş, örnekler çok. Yeter ki objektif okumalara açık olun. Irkçılık şu-bu diyerek, kuşaklar boyu hayatımızı etkileyen bu tür konuların bilimsel düzlemde tartışılmasını engelleyenlere prim vermeyin. Unutmayın! Acizler, art niyetliler yaftalar, bahane arar, akıl sahipleri sorgular.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın