Son günlerde Irak’taki ABD askerlerinin Irak – Suriye sınırına yerleştiği yönünde Irak medyasında yoğun bir gündem var. Özellikle İran’a yakın Şii milis grupların sosyal medya hesaplarında ABD askeri hareketliliğine ilişkin görüntüler sıklıkla yer buluyor. Buna rağmen geçtiğimiz günlerde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani’nin, Musul’un terör örgütü IŞİD’den kurtarılmasının yıl dönümüne ilişkin komutanlarla yaptığı görüşme sırasında Irak’ın artık yabancı muharip güçlere ihtiyacı olmadığını ve IŞİD'e karşı uluslararası koalisyonla nasıl ilişki kurulacağına ilişkin müzakerelerde ileri bir aşamaya ulaşıldığına yönelik bir açıklama yapması dikkat çekti.
Sudani’nin bu açıklaması, Irak’ta özellikle ABD ile birlikte diğer koalisyon güçleri de dahil yabancı bir kuvvet istemeyen Iraklı kesim için yapılan dengeleyici bir açıklama olarak görülebilir. Nitekim 2019 ile birlikte İran’a yakın gruplar tarafından dillendirilen ve meclise taşınan tüm yabancı askeri kuvvetlerin Irak’ı terk etmesi hususu Irak gündeminde sürekli tutulan bir konu. Bilindiği gibi ABD Ordusu da 2019’dan sonraki süreçte Irak’taki birçok askeri üsten çekilerek üsleri Irak Ordusuna teslim etti.
Böylece Irak’taki ABD askeri mevcudiyeti de düştü. Ancak ülkedeki yabancı güçlerin tamamen Irak’tan çıkmasına yönelik Irak hükümeti üzerinde yoğun bir baskı var. Özellikle bu söylem Ketaib Hizbullah ve Asaib Ehlül Hak gibi İran destekli milis yapılar tarafından dönem dönem gündemde daha yüksek sesle anılıyor. Sudani’nin böyle bir çıkış yaparak artık yabancı güçlere ihtiyaç kalmadığını dillendirmesi bu kesime yönelik bir politik söylem olarak okunabilir.
Diğer yandan Sudani, Irak hükümetinin güvenlik sorunlarını kontrol altında tutabildiğini göstermesi açısından da verilen bir mesaj niteliğinde. Zira daha önceki dönemlere nazaran Irak’ın en önemli sorunlarından terör örgütü IŞİD ile mücadelede mesafe alındığı görülüyor. Bu anlamıyla Sudani’nin güvenlik bürokrasisinde yaptığı değişikliklerle, Irak’taki güvenlik sistematiğine yönelik stratejik dokunuşları ile sonuç aldığı görülüyor. Bu nedenle son dönemde terör olaylarını da az seviyede yaşayan Irak halkı için bu vurgulama Sudani hükümetine artı puan yazabilecek.
Ancak milis gruplar ve bu söz konusu grupların siyasi uzantıları tarafından hükümet üzerindeki baskısı sona erdiğini söylemek mümkün değil. Özellikle Sudani’nin liderliğindeki Irak hükümetinin ABD ile Stratejik Diyalog görüşmeleri çerçevesinde askeri işbirliği konusunda süreci yoğunlaştırması, söz konusu milis gruplar ve siyasi temsilcileri açısından rahatsızlık verici bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
Son olarak 7-8 Ağustos 2023 tarihlerinde Irak Savunma Bakanı Sabit el-Abbasi’nin, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ziyaretinde güvenlik alanında iş birliğini ele alan bir dizi görüşme gerçekleştirerek ABD-Irak Ortak Güvenlik İşbirliği Diyaloğu (JSCD) toplantısına katılması Irak’ta yeni bir gündem oluşturdu. Zira toplantıdan bir hafta önce açıklama yapan ABD’nin Ortadoğu'dan Sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı Dana Stroul, stratejik ortaklık içinde kalıcı savunma ilişkisi kurulmasıyla ilgilendiklerini ifade etmesi dikkat çekici olmuştu. Bu noktada söz konusu ziyaretin ardından Irak’taki ABD askeri hareketliliğinin artarak başta Irak-Suriye sınırı olmak üzere ABD askerlerinin Irak’ta bulunan üslerdeki hareketliliğin ve artması ülkede tansiyonu yükseltti.
Irak’taki ABD’li askeri güvenlik yetkilileri tarafından da Suriye – Irak sınırının kontrol altına alındığına yönelik açıklamalar yapıldı. Zira son dönemde İran’a yakın milis grupların ABD’nin Irak’taki varlığına yönelik saldırılarını arttırdığı ve buna yönelik propagandayı da yoğunlaştırdığı görülüyor. Zira attığı adımlarla Irak’taki devlet kurumsallaşmasını öncelediği görünen Sudani açısından milis grupları siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri faaliyetleri önemli bir engel gibi. Bu noktada da ABD’nin Sudani hükümetine açık bir desteği olduğunu söylemek yanlış olmaz.
ABD’nin Irak üzerinden yeni bir ekonomik denetim kuracak şekilde özellikle doların serbest dolaşımını kontrol altına almak amacıyla faaliyete geçirdiği ekonomik yaptırımlar sonrasında, her ne kadar Irak ciddi ekonomik problemlerle karşı karşıya kalsa da Sudani açısından uzun vadeli düşünüldüğünde, milis grupların faaliyetlerini kısıtlayıcı etki ortaya çıkaracağından faydalı bir durum olarak düşünülebilir. Nitekim mevcut durum itibariyle milis grupların oluşturduğu sosyal, siyasal, askeri ve ekonomik sistemin, Irak hükümetine meydan okuyacak bir biçimde “paralel bir devlet yapılanması” oluşturma eğiliminde olduğunu göz ardı etmek mümkün değil.
Sudani’nin en zayıf noktası, her ne kadar başbakan olsa da parlamento içerisinde kendisine bağlı güçlü bir siyasi desteğin olmaması. Zira Sudani, Mukteda es-Sadr’ın siyasal süreçten çekilmesi sonrası, Sadr’a rakip Şii grupların oluşturduğu Şii Koordinasyon Çerçevesi oluşumun desteğiyle başbakan olmuştu. Bu noktada Sudani’nin söz konusu yapı ile karşı karşıya gelmesi, Sudani’nin siyasal desteği kaybetmesine sebebiyet verebilir. Bu noktada Sudani’nin şimdiye kadar bir denge içerisinde hareket ettiği görülüyordu.
Ancak son dönemde yaşanan ABD askeri hareketliliğinin ardından milis grupların cevap niteliğinde pozisyon alması, Sudani açısından büyük bir meydan okuma. Bu durum Irak’ta istikrar bozucu bir boyut alabilir. Buradan hareketle ABD, milis güçler ve hükümet üçgeninde meydana gelebilecek olası bir gerginliğin silahlı çatışmaya dönme ihtimali göz önünde bulundurulduğunda Sudani açısından önemli bir sınav olacağını söylemek yanlış olmayacak.
ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın