Irak Parlamentosu Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Grubu eski üyesi Şahevan Abdullah, Kerkük’te Araplaştırma sürecinin aralıksız sürdüğünü ve 140. Madde kapsamındaki Kürdistani bölgelerde Baasçı zihniyetlerin atandığını söyledi.
Kerkük’e yeni bir valinin aday gösterilmesi sürecine kadar da iyi bir yol aşıldığını belirten Abdullah, “Kentin Araplaştırılması süreci 1957 yılından sonraki istatistik bilgiler ve o dönemden sonra gelen tüm hükümetlerin uyguladığı Araplaştırma politikası sürdü. Özellikle Eylül Devrimi’nden 2003 yılına kadar. Kürtlerin bölgelerine dönmesi ve Saddam Hüseyin’in devrilmesi sürecine kadar da devam etti” dedi.
Şahevan Abdullah, Kerkük’ün mevcut durumu ve çalışmalarına ilişkin Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…
Kerkük’teki durumun normalleşmesine yönelik Kürt tarafların gösterdiği çaba hangi aşamaya ulaştı?
Kerkük’ün normale dönüşmesine yönelik birkaç aydır çaba gösteriliyor. Kerkük’e yeni bir valinin aday gösterilmesi sürecine kadar da iyi bir yol katettik. Adayın resmi olarak açıklamasını beklenildiği için oturumlar ileriki tarihlere ertelendi.
Ancak bu hafta sonunda toplantılarımız başlayacak. Askıya alınan sorunların çözümüyle başladık. Siyasi birçok konuda anlaşma sağlandı. Arap ve Türkmenler ile çözülmesi beklenen bazı basit siyasi sorunlarımız var. Gelecek toplantıda söz konusu sorunların çözülmesini umut ediyoruz. Çabalarımız sürüyor. Yasal ve diplomatik yollarla anlaşmayı umuyoruz.
Irak’ın orta ve güney kesimlerindeki Arap göçmenlerin Kerkük’e yerleştirilmeleri süreci halen sürüyor mu?
Kerkük’ün Araplaştırılması süreci 1957 yılından sonraki istatistik bilgiler ve o dönemden sonra gelen tüm hükümetlerin uyguladığı Araplaştırma politikası sürdü. Özellikle Eylül Devrimi’nden 2003 yılına kadar. Kürtlerin bölgelerine dönmesi ve Saddam Hüseyin’in devrilmesi sürecine kadar da devam etti.
O dönemden bu yana ve 140. Maddenin çıkartılması ve Kerkük’ün normalleşmesine yönelik yapılan çalışmalar, ithal Araplar ve Kürtlerin Kerkük’e dönmesi de işbirliği içerisinde oldu. Her ne kadar 140. Maddenin hayata geçirilmesi için yapılan tüm çalışmalar bir sonuca varmış değil ve daha kattedilmesi gereken çok süreç var.
Müzakere heyeti olarak Hadi Amiri ile yaptığımız görüşmelerin ardından 140. Madde Komisyonu için bir bütçenin ayrılmasını talep ettim. Bu sürece başlanması gerekiyor. 16 Ekim 2017 olaylarının ardından ise Araplaştırma politikası birçok yönden aralıksız bir şekilde başlatılmıştır. İdari, toprak, dışardan insanların kentte yerleştirilmesi, nüfus ithalatı ve gıda kartlarının Kerkük’e taşınması gibi birçok alanda Araplaştırma politikası sürdürüldü.
Bu konular hakkında yaşananları nasıl engelliyebilirize dair konulara yönelik toplantılar yaptık. İl Meclisi Yasası’nın düzenlenmesine yönelik toplantıda komisyon ile işbirliği içerisinde kurulacak bir mekanizmanın oluşturulmasını ele aldık. 140. Madde kapsamındaki bölgelerin gıda kartı söz konusu madde kapsamında yapılıyor. Onun dışında uygulanacak ve izlenecek yolların hepsi yasadışıdır.
Peki bunlar nasıl belirlenecek?
2013 yılına kadar bu süreç devam etti. 2013 yılından sonra tüm prosüdürler 140. Madde kapsamına alındı. Bir diğer anlamda ne Kürtler ne Araplar geri dönebilir. Kürtler için de gıda kartı durdurulmuş durumdadır.
140. Madde uygulanana kadar gıda kartı pusulalarının da durdurulması konusunda anlaşıldı. O zaman Kerkük’ün de durumu normalleşmeye gidecektir.
Bu amaç doğrultusunda iki Kürt temsilci olarak Bağdat’ta Irak Parlamentosu’ndaki temsilcilerimizle birlikte yaptığımız istişarede 12. Maddede düzenlemenin yapılması halinde bu kentteki gerek Kürt gerek diğer oluşumların zararlı çıkmaması için KDP ve KYB gruplarının diğer Kürdistani gruplarla görüşerek, söz konusu yasanı değiştirilmesş halinde Kürtlerin zararlı çıkmaması için yetkilendirdik.
35.Maddenin 12. Bendinin de hiçbir şekilde değiştirilmemesi gerekiyor. Bununla birlikte bileşenlere seçimlerin yapılması halinde reforma yönelik başlatacakları her türlü çalışmaya da hazır olduğumuzu belirttik. Ayrıca bir diğer şartımız da İl Meclisi seçimlerinden önce de durumun normalleştirilmesi şartını koştuk.
Bir diğer anlamda anayasal olarak 2013 yılından sonra Kerkük’e getirenlerin nüfus sayımı ve il meclis seçimlerine de katılmamasına yönelik bir mekanizma oluşturulmuş değil…
Yasalarda kabul edilen mekanizmalar Kerkük’ün Araplaştırılmasına yönelik tehditlerin ortaya konulmasıdır. 16 Ekim öncesinde de başka bölgelerden yaklaşık 500 bin Arap aile vardı ama tehdit oluşturmuyorlardı. Çünkü gıda ve oturum onlara resmi olarak verilmemişti.
Ancak mevcut durumda olanlar, belgeler de elimizde oturumları Kerkük’e aktarılmış ve kimlikleri de değiştirilmiş durumdadır. Bu iki durumda Irak Bakanlar Kurulu’nun Kerkük’te nüfus kaydı ve değişikliğine onay verilmemesi kararını almış durumdadır.
Araplaştırmaların arkasında kim var?
İlk sırada Rakan Cuburi var. Çünkü gıda pusulası ve kimlik değişikliği valinin yetkisinde, ardından da kaymakam ve Gıda Pusula Müdürlüğü’dür. Bu 3 kurum da şu anda onların elindedir.
Tüm yapılanlar yasadışıdır ve anayasaya da aykırıdır. Komisyonla da konuştuk 2013 yılı veriler ve 2014’ndaki seçimler bağlayıcı olsun. Bununla birlikte 18 yaşını dolduranlar bu kapsama alınacak.
Bizler tehditin oy kullanma aşamasına ulaşmasını engellemeye çalışıyoruz. 2020’deki seçimlerin yanı sıra nüfus sayımı da önümüzde, Irak’ın nüfus sayımı süreci de 140. Maddenin uygulanması gerekiyor. Bunun daha hızlı yapılması gerekiyor. Çünkü ulusun belirlenmesi için önemli verilerden biri de nüfus sayımı sürecidir.
140. maddenin birinci bendi sadece göçmenlerin dönmesiyle ilgili değil, belki bazı bölgelerinde Araplaştırmalarına yöneliktir de. Örneğin; Tuzhurmatu Selahaddin’e, Kifri Diyala’ya Çemçemal’de Süleymaniye’nin üzerinde ve sayımın da Kerkük üzerinde kabul edilmesi için çaba gösterilmelidir.
Yeni Kerkük Valisi’nin görevine başlamasıyla beraber Kürt çiftçiler topraklarına geri dönebilecek mi?
Çiftçilerimiz mal ve topraklarının başındadır. Ancak bazı askeri gruplar tarafından onlara sorun çıkartılıyor.
Birkaç gündür Kerkük Operasyonlar Komutanlığı ile Irak Kara Kuvvetleri ile görüşmekteyim. Şoven ruhlu Baasçı Arapların söz konusu sınırlara görevlendirilmelerine ilişkin Sayın Osman Ganım ile görüştük.
Geçen yıl Irak Parlamentosu Savunma ve Güvenlik Komisyonu üyesi olduğum dönemde Federal Polise bağlı Albay Hüseyin, İçişleri’nin kararıyla Kerkük’e atandı.
Baasçı’ların bölgelere girmesiyle sorunlar yüz göstermeye başladı. Şu anda da Kerkük Operasyonlar Komutanı Said Herbi ve istihbarat Alayı’na bağlı Welae adlı şahıs bölgede birlikte yaşama ciddi tehdit oluşturmuş durumdadır.
Çünkü şunu saklamıyorum, Bağdat’ta Arap ve Türkmenlerle bir ay önce Kerkük’teki toprakların gerçek sahiplerine teslim edilmesi için ve Araplara tazminat verilmesi gerekiyor. Bunların anlaşmamızdan sonra söz konusu bölgelere yerleştirilmesi de ihlal edildiği anlamına geliyor. Bu konunun tamamiyle sonuca bağlanması için meydandayız.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın