Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen’in HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani ile görüşmesinin “HTŞ’nin terör listesinden çıktığı” anlamına gelmediğini söyledi.
Esad rejiminin ardından Suriye’de yeni bir dönemin başladığını ve bunun Suriye halkı ve ülke için önemli bir değişim olduğunu kaydeden Dujarric, “Suriye halkı için güçlü ve sorumlu bir yönetim oluşturulmalı; bu yönetim, Suriye’nin tüm azınlıklarını, ister Kürt, ister Hristiyan ya da Alevi olsun, temsil etmelidir” dedi.
Azınlık tanımının nüfusça az olan toplulukları kapsadığını ancak Kürtlerin “azınlık” olmadığını dile getiren BM Sözcüsü, Suriye’deki geçiş sürecinin adil bir hükümete ve sonrasında seçimlere evrilmesi gerektiğini dile getirdi.
DSG ile Türkiye destekli SMO arasında Minbic ve çevresinde yaşanan çatışmaların sona ermesini temenni ettiklerini kaydeden Dujarric, “Herkesin Suriye halkına saygı duyması, Suriye topraklarının bütünlüğüne, Suriye'nin birliğine saygı duyması önemli” diye konuştu.
BM Genel Sekreter Sözcüsü Stephane Dujarric, Rûdaw New York muhabiri Sinan Tunçdemir’in sorularını yanıtladı.
Rûdaw: Sayın Stephane Dujarric, bize bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. İlk olarak şunu sormak istiyorum. Bildiğiniz üzere, BM Suriye Özel Temsilcisi Sayın Geir Pedersen şu anda Şam’da bulunuyor ve orada Colani ve diğer isimlerle bir görüşme gerçekleştirdi. Bu durum, Colani ve Heyet Tahrir eş-Şam’ın artık terör listesinde olmadığı anlamına mı geliyor? Bu durumu nasıl anlamalıyız?
Stephane Dujarric: Öncelikle, bir kez daha Rûdaw’a konuk olmaktan mutluluk duyuyorum. Rûdaw ile konuşmak her zaman keyifli. Sorunuza kısa bir cevap vermek gerekirse, hayır. Sayın Pedersen, BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi olarak görevini Güvenlik Konseyi’nin denetimi altında yürütmektedir. Başta da söylediğiniz gibi Suriye'de yeni bir başlangıç var. Artık Esad rejimi yok, Genel Sekreterin dediği gibi diktatörlük rejimi yok. Birleşmiş Milletler olarak, Genel Sekreter olarak gerçeklerleri görmek zorundayız. Dolayısıyla Sayın Pedersen'in Şam'da sorumlu olan kişilerle, yani Sayın Colani ile konuşması gerekiyor. Bunlar geçici otoriteler olarak tanıdığımız insanlar. Heyet Tahrir eş-Şam’ın Güvenlik Konseyi listesinde olması ile listeden çıkıp çıkmayacağı ayrı bir konu. Bu Güvenlik Konseyi’nin işidir. ABD, AB ve diğer ülkelerin Suriye’ye uyguladığı yaptırımların kaldırılıp kaldırılmayacağı meselesi, üye devletlere bağlıdır. Ancak biz, bu tür konuları sürekli olarak tartışmaktayız.
Örneğin, BM’nin Afganistan’da bir siyasi temsilcisi bulunmaktadır ve Taliban ile görüşmeler yapılmaktadır çünkü bu, mevcut iktidarı temsil etmektedir. Bu nedenle, bu tür durumların başka bir yerde benzer şekilde uygulanıp uygulanmayacağını bilemeyiz. Ancak Sayın Pedersen’in bu süreçte son derece net olduğunu gördük. Artık üye ülkelerin Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırmayı düşünmesinin ve belki Güvenlik Konseyi’nin listesine bakmasının zamanı geldi.
Rûdaw: Bu bağlamda, aynı konuya değinmek istiyorum ama farklı bir açıdan. Bildiğimiz üzere, Heyet Tahrir eş-Şam terör listesinde yer alıyor ancak diğer taraftan Demokratik Suriye Güçleri terör örgütü olarak tanınmıyor. Peki, neden Sayın Pedersen kuzeydoğu Suriye’yi ziyaret etmedi ve oradaki yetkililerle, özellikle Kürt liderlerle bir görüşme yapmadı?
Stephane Dujarric: Öncelikle bu onun değişimden sonra Şam'a yaptığı ilk ziyaret. Birkaç gün Şam'da kalacak. Ekibiyle birlikte orada kalacak. Bildiğiniz gibi Sayın Pedersen ve ofisi temas halindedir ve son birkaç yıldır Suriye'deki ilgili tüm taraflarla temas halindedir, elbette Kürt hareketleri de bunlardan biri. Ama tekrar ediyorum, bu onun ilk ziyaretiydi. Bir sonraki ziyaretinde Suriye'nin diğer bölgelerini de ziyaret edeceğinden eminim.
Rûdaw: Bu durumda, sizce yakın gelecekte kuzeydoğu Suriye’ye bir ziyaret gerçekleşmesi mümkün mü?
Stephane Dujarric: Onun adına konuşamam. Bana göre ister gazeteci olsun, ister Birleşmiş Milletler olsun, herkes işin içinde ve gün be gün bu durumu çözmeli. Her şey çok hızlı değişiyor. Bu, Suriye halkı ve ülke olarak Suriye için önemli bir değişim anıdır. Suriye halkı için güçlü ve sorumlu bir yönetim oluşturulmalı; bu yönetim, Suriye’nin tüm azınlıklarını, ister Kürt, ister Hristiyan ya da Alevi olsun, temsil etmelidir.
Rûdaw: Bildiğiniz üzere, Kürtler Suriye’de ikinci büyük etnik grup ve şu anda Suriye’de geçici bir hükümet bulunuyor. Kürtler bu hükümete dahil değiller. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Stephane Dujarric: Şam’daki liderlikten duyduklarımıza göre, yaklaşık üç ay içinde geçici bir hükümet kurulması gündemde. Bizim mesajımız, bu sürecin kapsayıcı olmaları gerektiğidir. Hükümetin tamamının nasıl olacağını bilmiyoruz ama ister Suriye'de ister başka birçok ülkede olsun bu azınlıkların temsil edilmesi çok önemli. Azınlık az sayıda bir topluluk anlamına geliyor ama bu tanım Kürtler söz konusu olduğunda böyle değil. Tüm bu azınlıklar hükümette temsil edilmeli ve temsil edildiklerini hissetmelidir. Şu anda bir geçiş dönemindeyiz ve bu sürecin, adil bir hükümete ve sonrasında seçimlere evrilmesi gerekiyor. BM olarak yapabileceğimiz şey, bu sürecin kapsayıcı olması için baskı yapmaktır.
Rûdaw: Edindiğimiz bilgilere göre, Kürtler Suriye’nin kuzeyinde bir federal sistem istiyorlar. Genel Sekreter’in bu konuda görüşü nedir?
Stephane Dujarric: Bakın, hükümetinin nasıl olması gerektiği konusunda Suriye halkına düşünce ve görüşlerini empoze etmek Genel Sekreter'in işi değil. Tekrar ediyorum, Suriye sınırları içindeki tüm insanların çıkarlarının ve Suriye topraklarının bütünlüğünün çok önemli olduğu, temsil edildiğini hissedeceği bir diyalog, bir geçiş zamanı olmalı. O halde bu süreci geçelim. Sürece yardımcı olma mesajımız, Suriyelilerin lider ve sahip olduğu, evrensel olduğu, azınlıkların korunması olduğu ve böylece Suriye'nin uluslararası toplumda yerini alabileceğidir.
Rûdaw: Şunu sormak istiyorum; Sadece Kürtler değil, Hıristiyanlar ve Şiiler de var, bunların bir kısmı Şam'da yaşıyor ve bu yeni hükümetten yani geçiş hükümetinden endişe ettiklerini söylüyorlar. Birleşmiş Milletler veya Genel Sekreter onlara nasıl yardım veya koruma sağlayabilir? Genel Sekreter'in kendilerini güvende hissetmeleri için onlara mesajı nedir?
Stephane Dujarric: On yıldan fazla süren acımasız bir iç savaşın, yirmi yıldan fazla süren acımasız bir rejimin ardından değişim zamanının istikrarsız ve normal bir aşama olduğunu biliyoruz, insanlar endişeli. Tekrar ediyorum, Sayın Pedersen ve insani hizmetler başkanı Sayın Fletcher'ın verdiği mesaj aynıdır ve tüm halkınızın bahsettiği şey de budur, ülkenizde kendinizi güvende hissedin. Şu ana kadar Şam’daki otoriteden güzel şeyler duyuyoruz. Bu sözlerin eyleme dönüşmesi ve uluslararası toplumun bunu görmesi önemli. Ancak insan haklarının korunması, azınlıkların korunması ve kadınların korunması konularında yardım etmek ve bunlar üzerinde çalışmak için buradayız. Yardım etmek için buradayız.
Rûdaw: Sizce bir sonraki adım ne olmalı? Yani sizce Sayın Geir Pedersen ve ekibi yeni bir anayasa üzerinde çalışmalı mı? Yoksa seçim sistemi üzerinde mi çalışmalılar sizce?
Stephane Dujarric: Tekrar ediyorum, bu sürecin sahibi ve lideri Suriyelilerdir. Elimizde Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı olan bir harita var. Tabii muhalefetin ve hükümetin iktidarda olduğu farklı bir dönemde yaşandı. Bildiğimiz gibi bu değişti ama bu kararın esasları değişmedi. Bütünlük meselesine, bizzat önderlik ettikleri ve sahip oldukları Suriyelilerin yönetimi meselesine, yani yeni bir anayasanın oluşturulması meselesine döneceğim. Sürece yardımcı olmak için buradayız. BM'nin bir anayasa ya da süreç dayatmasının hiçbir faydası yok. Bunun başarılı olabilmesi için köklerinin Suriye'de olması gerekiyor. Kökleri her Suriye toplumunda olmalıdır. Bu nedenle tüm Suriyelilerin bir araya gelebilmesi, tüm Suriyelilerin temsilcilerinin bir araya gelip bu konularda çalışabilmesi için en iyi yolları, en iyi yöntemleri sunmak için buradayız.
Rûdaw: Bir kez daha Kürtler hakkında konuşmak istiyorum. Esad rejiminin saldırısının ardından, Kürtlerin bulunduğu bölgeler, en azından Kürtlerin yönetimi altındaki bölgeler, hala saldırı altında. Türkiye'nin desteklediği grupları, Demokratik Suriye Güçleri'ne ve Kürt bölgelerine saldırıyorlar. Birleşmiş Milletler, bu saldırıları durdurmak için ne yapıyor?
Stephane Dujarric: Minbic bölgesinde var olan ateşkesin artık sona erdiğini biliyoruz. Ateşkesin daha uzun süreceği konusunda çok umutluyduk. Bu ABD, Türkiye ve diğerleri tarafından müzakere edildi. İnsanların savaşın olmadığı bir yerde yaşaması gerekiyor. O bölge çok sayıda yerel ve yabancı savaşçının bulunduğu bir yer. Herkesin Suriye halkına saygı duyması, Suriye topraklarının bütünlüğüne, Suriye'nin birliğine saygı duyması önemli. Bizim mesajlarımız da her zaman bu yönde olacak.
Rûdaw: Efrin'den bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, 120 bin kişi Efrin'den göç etti ve bunların çoğu Kürt. Son saldırılardan sonra da tekrar göç etmek zorunda kaldılar. Şu anda Suriye'nin kuzeydoğusunda durum çok kötü. Tel Rıfet ve Minbiç çevresinde. Birleşmiş Milletler, bu insanlar için hangi insani yardımları sunuyor?
Stephane Dujarric: Göçmenlere yardım etmeye çalışıyoruz ve elimizden geldiği her şekilde onlara yardım etmeye devam ediyoruz. Tom Fletcher, Şam'daki insani yardım sorumlularımızdan biri olarak, hükümetle anlaşmalar yaparak yardım koridorlarının açılmasını sağladı. Türkiye, Irak, Ürdün ve Lübnan gibi birkaç sınır noktasından yardımlar gelmeye başladı. Bu da bize, gerçekten yardımların daha fazla yapılabilmesi için bir fırsat sağlıyor. Bildiğiniz gibi, eski rejim kontrolündeki bölgelerde insani yardımların ulaştırılmasında çok büyük engeller vardı. Birçok sınır noktası kapalıydı ve şimdi yeniden açıldı. Irak'tan gelen sınır noktaları da kapalıydı. Şimdi, bu sınır noktalarının hızla açılmasını ve insani yardımların Suriye halkına ulaşmasını çabucak kabul ettikleri çok takdir ediyoruz. Fletcher Bey, Halep ve Humus'a gidecek ve başka bölgelere de gitmesi planlanıyor. Ayrıca Türkiye'yi de ziyaret edecek. Yardım çalışmalarımızı daha etkin ve etkili hale getirmeye çalışıyoruz, böylece tüm Suriyelilere ulaşabiliriz, ister Kürt, ister Hristiyan, Şii, Alevi veya başka bir kimlikte olsunlar.
Rudaw: Son sorum Efrin halkıyla ilgili. Bazı aileler yerlerine dönmeye çalışıyor ancak geri döndüklerinde bazı silahlı gruplar onları tutuklayıp serbest bırakmak için fidye talep ediyor, hatta evlerine dönebilmek için evlerinin bir kısmını, arazilerini veya paralarını vermek zorunda kalıyorlar. İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) bu konudaki raporlarını sürekli yayınlıyor. BM de bunu izliyor mu?
Stephane Dujarric: Bu durumların farkındayız ve bunun kabul edilemez olduğunu size söylemeliyim. Neredeyse her şeyini kaybetmiş, kendi ülkesine göç etmiş insanların daha fazla şiddete maruz kalması korkunç bir şey. Şam yetkililerine, Suriyeli silahlı gruplar üzerinde yasa ve düzenin sağlanması için devlet ve güvenlik denetimi uygulanması yönünde verdiğimiz mesajlardan biri ve sebeplerden biri de budur. Ama azınlıkları koruyan bir yasa ve sistem, halkı bu tür ihlallerden koruyacaktır.
Rûdaw: Sayın Stephane bize bu imkanı sunduğunuz için teşekkürler.
Stephane Dujarric: Ben de çok memnun oldum. Teşekkürler!
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın