Kürt aktivist Tekal: Belgesel sayesinde Almanya 1000 Ezidi kadını kabul etti

07-02-2020
Ala Şali
Ala Şali
Etiketler Ezidi Kürtler Almanya Düzen Tekal
A+ A-

Almanya’da yaşayan gazeteci ve aktivist Düzen Tekal, Almanya’nın IŞİD’le savaş sürecinde Ezidi Kürtler’e ve Peşmerge Güçleri’ne yardım etmesinde önemli bir role sahip oldu.

2014 yılında IŞİD’in Şengal’e saldırmasının ardından 5 binden fazla erkek katledildi, yaklaşık yarım milyon göçmen de evini terketmek zorunda bırakıldı. 6 bin Ezidi kadın ve çocuğu da örgüt tarafından kaçırıldı. Kadın ve çocuklarının bazılarının akibeti ise halen bilinmiyor.

Aslen Diyarbakırlı olan gazeteci Düzen Tekkal, 2014 yılından sonra “Hawar…Soykırama Seyahat” adlı belgeseli yaptı. Alman hükümeti ise IŞİD mağduru bin Ezidi Kürt kadınını ülkeye kabul etti.

Tekal, IŞİD mağdurlarından Kürt aktivist Nadiya Murad ile röportaj yaparak, Nadiya’nın örgüt tarafından alı konulduğunda yaşadığı korkunç süreci de dünyaya tanıtan kişi oldu.

Düzen Tekal ayrıca, Alman hükümetinin Ezidi Kürtler’e yardım amaçlı hazırladığı birçok projenin de kurucularındandır.

Gazeteci Tekal, Almanya'da Rûdaw'ın sorularını yanıtladı…

6 yıl önce Alman medyasından Kürdistan Bölgesi’ne giden ilk gazeteci olarak, Ezidi Kürtleri’nin uğradığı soykırıma ilişkin TV programı yaptınız. O dönemde yaşadıklarınızı anlatabilir misiniz?

Evet. Almanya’dan Kürdistan’a giden ilk Ezidi Kürt’ü gazeteci idim. Yaşananları yansıtmamda büyük bir etkisi olması nedeniyle de özellikle bu yönümle tanındım. O dönemde kimse ne olup bittiğine yönelik kulak asmıyordu! Bu nedenle de Kürdistan Bölgesi’ne gitmeye çalıştım. Hayatımın en zorlu ve ürkütücü dönemiydi ve halen de onun etkisindeyim. Ağustos 2014 yılında Şengal’deki görüntüler dünyaya yayıldığında IŞİD İngiliz gazeteci Jamed Fully’nin başını kesmişti.2 hafta sonrasında da Kürdistan’a dönmüştüm.

Yaşanaları sadece izlemekle yetinmek istemedim ve babamla Kürdistan’a gittim. Bu benim için çok ilginç bir süreçti. İlk kez savaş bölgesine gitmiştim ve ilk kez de Kürdistan’a gitmiştim. Erbil’e ilk indiğim anı unutmuyorum. Musul’a doğru giderken ilk kez Kürtçe yazılmış bir tabela gördüm. Tüm bedenim titriyordu. Çünkü IŞİD bizi yakalarsa başımıza neler geleceği konusunda endişeliydim. IŞİD’in kullandığı yolu kullanmak zoruydaydık. Göçmenleri gördüğümde korku hakimdi. Karşılaştığım o görüntüler ise tüm hayatını değiştirdi…

Yaptığınız haberlerle Almanya kamuoyunda etkili olduğunuz. Ezidi Kürt kadın ve çocuklarının kaçırılışı ve satılmalarını tüm ayrıntılarıyla anlattınız. Ayrıca Nadiya Murad ile ilk röportajı yapan gazetecisiniz. Yaşanan soykırımı Alman medyasında, kamuoyunun oluşturulması konusunda ne kadar önemliydi?

İnsanlar gözleriyle görmedikleri zaman yaşananları akıllarından bile geçiremezler. Yaşanan tüm acı ve felaketi, insanların yüzlerindeki derin korku ve hikayelerini kamera objektiflerinden yansıtmam gerekiyordu.

Nadiya, IŞİD’in elinden kurtarılan ilk kadındı. Yüzünü saklamadan kamera karşısında yaşadıklarını tüm ayrıntılarıyla anlattı. Bununla bir tabuyu kırdı ve bende onun yüzünü göstererek bir tabuyu kırmış oldum.

Çünkü genel olarak kültürümüzde Nadiya gibi tecavüz mağdurlarının yüzlerinin gösterilmemesi gerekiyor anlayışı hakimdi. Beni sinirlendiren konu, Alman medyası yaşanan suçlardan söz ederken, kurbanlarından hiçbir şekilde söz etmiyordu.

Bu halkın neler yaşadığını bilmiyorduk. Hem kurbanlardan hem de teröristlerden söz etmek benim için önemliydi. Hepsinden önemli mağdur kadınların kahramanlıklarının yansıtılmasıydı. Onlar yaşanan sessizliği kırdı.

O dönemde “Hawar…Soykırıma Seyahat” belgeseli yeni tamamlanmıştı. Sadece bunlar yapılmadı. Kürdistan’da da birçok kesim belgeselimi bitirmem için bana büyük yardımlarda bulundu.

Almanya’ya döndüğünüzde, başta Alman toplumu olmak üzere kamuoyunu neler yaşandığına dair bilgilendirme kampanyalarına başladınız. Bunu nasıl hayata geçirdiniz?

İnsan hakları aktivistleri olarak sorumluluklarımız ve attığımız adımların güçlü olması gerekiyor. Bizler bu ülkenin halkıyız. İçinde bulunduğumuz topluma yaşanan hikayeleri anlatarak bilgilendirebiliriz.

Tüm bilgileri topladım. Ardından Alman, Kürt ve bir Ezidi kadın olarak yaşananları halka anlatarak, hafızalarını yenilemeye çalıştım.

Bu halka yardım etmek istiyorsak, bu ülkenin -Almanya-yetkilileri ve hükümetteki karar mercilerini harekete geçirmemiz gerekiyordu. Hiç kolay olmadı ama yılmadık ve çalışmalarımızı sürdürdük. Şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Alman hükümeti gerçekten bu durumu çok önemsedi ve acılarını paylaştı. Orada -Şengal- neler yaşandığını bilmek istiyorlardı. Almanya’ya döndüğümde dönen IŞİD’liler ve toplu mezarlarla ilgili güvenlik kurumlarıyla güçlü bağlarım oluşmuştu.

O zamanlar olayların başıydı ve kimse neler yaşandığını bilmiyordu. Bir Alman gazeteci olarak Kürdistan’da yaşananları objektifime çektim. Yaşananlar sadece çalıştığım TV için değil, ülkedek tüm resmi kurumlar, güvenlik kurumları ve tüm partiler için ilginçti.

Çok iyi hatırlıyorum. Baden - Vortemberg eyaletinden Dr. Michael Blomer bana telefon açarak, “Sayın Düzen bugün raporunuzdan bir bölüm TV’de gördüm. Hükümetten birçok yetkili de gördü. Başbakan bin Ezidi kadının ülkeye getirilmesi kararını aldı” demişti. Bu durum benim için ne kadar güçlü olduğumuza dair bir örnekti. Herhangi birinin çalışmalarımıza güvenmemizin ne kadar etkili olduğuna dair de bir örnekti!

2010 yılında Hawar Help Derneği’ni kurdunuz. Almanya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile çalışıyorsunuz. Derneğiniz bünyesinde Ezidi Kürtler için ne tür çalışmalarınız var?

Almanya Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanı Gerd Müller ile IŞİD’den kurtarılan kadınlara yardım ederek, yeni bir yaşama başlamaları için “Yaşama Dönüş” adıyla kadına yönelik bir projemiz var. Proje kapsamında psikolijik desteğinde yanı sıra bazı eğitimler veriyoruz. Ancak onlarda benim sizin gibi bilgisayar ve ingilizce kurslarının açılmasını istiyorlar. Birçok çalışmamız var ve hayata geçireceğimiz başka projelerimiz de var. Kamplarda kadın merkezlerini artıracağız bu konuda da Kürdistan Bölgesi Hükümeti ile çalışacağız.

Necla Meto ile ilgili bir belgesel de yaptınız. Onunla Kürdistan Bölgesi’ne ve Şengal’e gittiniz. 5 yılın ardından Kürdistan Bölgesi’ne gitmenizdeki amaç ne idi. Almaya hükümetine ne söylemek istiyorsunuz?

Film bir salonda sergilendi ve birçok Alman yetkili de hazır bulundu. Onlara soykırımın, katliamın henüz sonlanmadığını, gördükleriniz filmden kareler değil ancak acı bir gerçek olduğunu göstermenin yanı sıra bu halkın halen ümitsiz olduğunu, yapılması gereken çok işin olduğunu ve haklarını elde edene kadar onlara yardım edilmesi gerektiği mesajnı vermek istedim. Sadece onlar -Ezidiler- adaleti sağlayamıyor…

 

Çeviri/Edit: Gülbahar Altaş

 

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli