1. Mülazim Halîme: İlk Kadın Peşmerge(lerden)
Birazdan kendisinden bahsedeceğimiz Hêro Hanım (Celal Talebanî’nin eşi) kendisine sorulan bir soruya verdiği cevapta şunları söylemiştir:
“Dağa çıkan ilk kadın peşmerge ben değilim. Halîme Hanım benden önce çıkmıştı ve biz ona ‘Mülazim Halîme’ (Teğmen Halîme) diyorduk. Şehit düşen Halîme Hanım’dan önce de bazı kadınlar eşleriyle birlikte dağa çıkıp peşmerge olmuşlardır. Ben ilk kadın peşmerge değilim, fakat kamera kullanan ilk Kürt kadınıyım” (1).
Gazeteci Tania Godsouzian’ın İngilizce el-Cezire adına Hêro Hanım ile yaptığı ve KYB sitesi PUKMEDIA’nın Arapça yayımladığı bir söyleşinin başlığı “Hêro İbrahîm Ahmed: Orijinal Dişi Peşemerge”dir.
Hêro Hanım bu söyleşide Halîme’den bahsederken şöyle der:
“Halîme Bacı daha önce daha çıkmıştı. Köyden gelen Halîme bir peşmerge birliğinin komutanı olarak 1970 yılında dağda savaşıyordu” (2).
2. Hêro Hanım: “Orijinal Kadın Peşmerge”
Uzun yıllar boyunca eşinin yanında Kürdistan dağlarında peşmergelik yapan Hêro İbrahîm Ahmed, İbrahîm Ehmed’in kızıdır. 11 Ekim 2007 tarinde kendisiyle yapılan bir röportajda “sen neden hâlâ Hêro İbrahim Ehmed olarak baba evindeki soyadınızla tanınıyorsunuz?” sorusuna şu ilginç cevabı vermiştir:
“Evlenip koca evine giden kadının kendi baba evindeki soyadını bırakması ona saygı değil, zulümdür. Kadının evlendikten sonra eski soyadını bırakması gerçekten zordur”.
Celal Talebanî 1977 yılında Irak Rejimine karşı silahlı mücadele başlattığı zaman Hêro Hanım da onun yanında yer alarak onunla birlikte dağları mesken edinmiştir. 1987 yılında Irak Rejimi ile yapılan savaşta dağlardayken Kürdistan’ı bombalayan Irak uçaklarının görüntülerini kamerasına almış ve dünya medyasına ulaştırmıştır. Böylece dünya kamuoyunun dikkatini Irak Rejiminin barbarlığına çekmeyi başarmış ve bu bağlamda bazı Avrupa devletlerinin bu barbarlığı kınamalarına vesile olmuştur. Hem peşmergelerin kahramanlıklarını hem de rejimin zulmünü kameraya alan Hêro bu noktada kamera kullanan ilk Kürt kadını olma unvanına sahiptir.
Dağda peşmergelerle tek tek ilgilenip hal hatırlarını soran Hêro Hanım, eşi Mam Celal’in at üzerinde taşınan arşivi üzerine çok titrediği için atın yularını eline alıp peşmergeler eşliğinde arşive olanca gücüyle sahip çıkmıştır. Dağda peşmergelik yapmanın yanı sıra, büyük bir çadırın altında teşkil edilen büronun sorumluluğu da Hêro Hanım’a verilmiş ve iğnelerini erkeklere yaptırmayan hasta kadın peşmergelerin iğnelerini de o yapıyordu (3).
3. Sonraki Süreç ve “Güneşin Kadınları Taburu”
Mülazim Halîme ve Hêro Hanım’dan sonra aşamalı olarak bazı kadın peşmergeler Irak Kürdistanı’nda dağlarda savaşmışlardır.
Ancak DAİŞ’in Musul’u ele geçirmesi ve Sincar mıntıkasına ve saldırması sonucu bu örgüte kaşı savaşmak için cepheye giden kadın peşmergelerin sayısında çok önemli artış meydana gelmiştir.
Hinar Maruf tarafından yazılan ve 11 Ekim 2018 yılında “el-Hurra”da Arapça yayımlanan “Mukatilatu’l-Bîşmerge” (Kadın Peşmerge Savaşçılar) başlıklı bir makale kadın peşmergelerin geçmişine ve günümüzdeki durumlarına ışık tutmaktadır. Yazarın bu makalesinde yazdığı bazı paragrafları aşağıda sunuyoruz:
Kadınların peşmerge güçleri içerisinde savaşması onlarca yıl öncesine dayanıyor. Fakat eski yıllarda daha çok sınır güvenliğini sağlama, mülteci kadınlara yer bulup yerleştirme ve tıbbî hizmetler sunma şeklinde öne çıkmışlardır. Bunun yanında gerektiği zaman bazen savaş ve çatışmalara da katılmışlardır. Fakat Haziran 2014 yılında DAİŞ saldırılarından sonra kadının silahlı mücadeleye katılmasını yadırgayan kültür ve geleneklerde esneme meydana geldi ve bu mesele daha bir hoşgörü ile karşılandı.
Kadın peşmergelerin resmî olarak peşmerge güçlerine katılması aslında 1996 yılında olmuştur. Kürdistan Yurtseverler Birliği bu tarihte hepsi kadınlardan oluşan 500 kişilik bir peşmerge gücünü oluşturmuştur. Bu kadın peşmegeler içerisinde askerî hiyerarşi bağlamında “tuğgeneral” rütbesine kadar yükselenler olmuştur.
DAİŞ saldırıları kadınların peşmerge olarak erkeklerden aşağı kalmadıklarını göstermiş oldu. Bu çerçevede yaklaşık 1000 kişilik bir kadın peşmerge gücü Musul’u özgürleştirme hatekâtına katıldı. Yaşları 19 ile 40 arasında değişen bu kadın peşmergeler Erbil’in dışında bulunan bir Kürt askerî üssünde İtalyan ittifak uzmanları tarafından iki ay sıkı bir eğitimden geçirildikten sonra cepheye gönderilirlerdi.
DAİŞ’in Ağustos 2014 yılında Sincar mıntıkasına geniş çaplı bir saldırı düzenlemesi ve binlerce Êzîdî kadın ve kızları kaçırması olayı geriye kalan Êzîdî kadınların da peşmerge olarak ortaya çıkmasının önünü açmıştır. Bununla bağlantılı olarak adı sıkça geçen Êzîdî kadınlardan biri aynı zamanda şarkıcı olan Xatûn Xidir’dur.
2014 yılında DAİŞ tarafından kaçırılan Êzîdî kadınlardan biri olan Xatûn Xidir, 2015 yılında bu örgütün elinden kaçıp kurtulduğu sırada Kürdistan Hükümeti’nin resmî izniyle Êzîdî kadınlardan oluşan “Güneşin Kadınları Taburu” adıyla bir tabur kurulmuş ve komutanlığına Xatûn Xidir getirilmiştir. 2016 yılında Zaho Fişhabur’da bulunan Nemr Üssü’nde 45 günlük sıkı bir eğitimden geçen 127 Êzîdî kadın bu tabura katılmıştır. 2017 yılında ise bu tabura yaşları 18-38 arasında değişen 200 kişilik bir kadın gücü katılmıştır.
İngiliz Telegraph gazetesi, Xatûn Xidir ile bir röportaj yapmıştır. “Güneş Taburunun Êzîdî Komutanı: DAİŞ ile mücadele etmek için şarkı söylemeyi bıraktım” spotu ile verilen bu röportaj, 25 Mayıs 2016 tarihinde https://24.ae/article sitesinde Arapça olarak yayımlanmıştır. Bu röportajdan o sırada 36 yaşında olan Xatûn Xidir ile ilgili bazı paragrafları aşağıda sunuyoruz:
Xatûn Xidir, soydaşlarının en ağır işkenceler altında iken kendisinin artık şarkı söylemeyeceğini ifade etti ve DAİŞ hapishanelerindeki Êzîdîleri kurtarmak için mücadele edeceğini söyledi. Kendi komutasındaki tabur 1000 savaşçıdan oluşup hepsi kadındır.
“DAİŞ’in yaptıkları basit şeyler değildir. Kaçırılan çocuklarımızı ve babalarımızı, gasp edilen topraklarımızı bu örgütten kurtarmak için bizim kahramanca mücadele etmemiz gerekir”.
“DAİŞ beni ve ailemi 11 gün botunca gıdasız ve susuz olarak alıkoydu. Bu sırada bizim daha fazla eziyet görmemiz için bizi doğrudan güneşin ışınları altında tuttu”.
“DAİŞ ile yaptığımız savaşta çok sayıda militanını öldürdüm. Onlardan esir aldığımız kimseye işkence etmeyiz ve şiddet uygulamayız. Oysa onlar esir aldıklarına işkence ve şiddet uyguluyorlar. Biz esir aldıklarımızı hukuki işlemler ve Sincar’da geçerli olan teamülün uygulanması için resmî makamlara teslim ederiz”.
Dipnotlu Kaynakça
(1)Baban, A’lamu’l-Kurd, II/553
(2)“Hêro İbrahîm Ahmed: el-Bîşmerge’l-Unsa el-Esliyye”, PUKMEDIA: 31.10.2015
.(3) Osê, Hoşeng, “ İmreetün Hadîdiyyetün Tetehekkemü Bî Masîri Hizbin ve Kadiyyeti Şa’bin ”, el-Arab, Yıl 2017, Sayı 10692, s.12; İttihad Gazetesi, Sayı: 1335 (18. 05. 2005, 10. 07. 2006); Baban, A’lamu’l-Kurd, II/551-554
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın