Irak Başbakanı Haydar Abadi, Şii kanaat önderlerinin desteği ve halkın baskısıyla başlattığı “reform”la tabanını garantiye aldı. Ancak, asıl hedefini başka olduğun düşünülüyor.
Abadi, Irak’ı gerçekten şu anda içinde bulunduğu krizden ve yolsuzluklardan kurtarabilecek güçte mi? Bana göre Irak Hükümeti, IŞİD’e karşı savaşta ve belirsizliğin devam ettiği bu süreçte reform yapacak güçte değil. Ülkenin kaderinin bir belirsizliğe mahkum olduğu bu koşullarda, farklı proje ve alternatiflerin arkasında milli bir irade olsa da, çözümlerin hayata geçmesi mümkün görünmüyor.
Ülkede, güvenlik ve siyasi istikrarsızlığın yanısıra, yolsuzluk, adaletsizlik, hizmet eksikliği, IŞİD savaşı ve mezhep çatışmaları da halkın güvenini ciddi anlamda sarstı. Felç ve güçsüz bir ülkede, reform yapmak her zaman zordur. Bu ülkede reform mekanizmasının uygulanması Abadi’nin gücünü fazlasıyla aşıyor.
Abadi’nin, belli bir mezhebin üzerine inşa edilmiş bir politika yürüttüğü oldukça aşikar. Bu nedenle tüm taraflara eşit mesafede yaklaşamıyor. Şundan eminim ki, Abadi başlattığı reform hareketiyle, bazı tarafları devre dışı bırakırken, bazılarını da kamu kurumlarının “ağası” haline getirerek çok fazla yetki verecektir.
Peki, Kürtler bu reformun neresinde?
Yakılan reform ateşi nereye doğru gidiyor? Kürtler’e ne bahşedilip ve neler alınacak? Kürtler, ekonomik ve başkanlık krizinin yanısıra IŞİD’e karşı savaş ve iç çekişmelerden dolayı, Bağdat’ta olup bitenlerden bihaber. Oysaki Kürdistan Bölgesi’ndeki atmosfer Abadi için kaçınılmaz bir fırsat. Abadi’nin elinde daha önce böyle bir fırsat yoktu. Şimdi halkın taleplerine yanıt vererek Bağdat sokaklarından Kürtler’i çıkarabilir.
Kürdistan Bölgesi’ndeki soğuk savaş ve iç keşmekeşlerden dolayı halk bunaldı. Dolayısıyla bağımsızlık referandumu hafızalardan silindi. Ayrıca devam eden tartışmalardan dolayı Bağdat’ta elde ettiklerimizi de kaybetmek üzereyiz. Bence asıl merak edilen, Bağdat’ın içinde bulunduğu şartlarda “reform” girişiminde başarı olup olmayacağıdır.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi, Irak Başbakan Yardımcısı’nın Kürt olup olmaması ya da kabinede Kürt bakanların sayıca fazla olmasının pek bir önemi yok. Kürtler için önemli olan bir ulus olarak siyasi imtiyazlara sahip olmaktır. Kürtler, yapılması düşünülen reformlarla, Bağdat’ta söz sahibi olamayacaksa şayet, bu konunun peşine düşmesine gerek yoktur.
Bazı uzmanlar, Kürdistan Bölgesi için Abadi yönetiminin Maliki yönetiminden farklı olduğunu belirtiyordu. Ancak bu yorumlar zamanla yerini belirsizliğe bıraktı. Zira Arap politikasının Kürtler’e bakış açısının değişmediği gün yüzüne çıktı. Bana göre Abadi ve Maliki arasındaki tek fark var. Abadi, Şii kanaat liderlerinin desteğiyle, göstericilerin taleplerini karşılayacağını ortaya koyarak akıllıca bir oyun sergilerken, aynı zamanda Kürtler’i ve Sünniler’i zayıflatmaya yönelik üstü kapalı bir politika yürütüyor.
Oysaki Maliki, bu kesimlere karşı düşmanlığını açık bir şekilde ortaya koymuştu.
Şunu da gözden kaçırmamakta yarar var; Abadi’ye verilen reform desteğinin arkasında da siyasi başka hesaplar bulunuyor. Abadi’nin sözkonusu girişimi zamanla Şiiler’in güçlenmesine, Kürtler’in ve Sünniler’in zayıflatılmasına yol açacaktır.
Kürtler, kendilerine karşı oynanan oyunları uzaktan seyrediyor. Bazı Kürt temsilcileri, Abadi’nin reformunu desteleyen açıklamalar yapıyor. Tüm olup bitenlere karşı Kürtler’in bu kadar duyarsız ve hazırlıksız kalması beni çok incitiyor.
Hepimiz yolsuzlukların ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Ama bunun bu şekilde çözülemeyeceği belli.
Kürdistan Bölgesi’ndeki başkanlık krizinden dolayı, diğer sorunlar arka plana atılmış durumda. Bu nedenle sistemin aksadığı bu süreç, zamanla daha karmaşık bir hal alacaktır. Bağdat’ın kendi çıkarlarını düşünmesi gibi, Kürt yöneticiler de zamanlarını yapay gündemlerle değil, halkın çıkarları için çaba göstermeli.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın