Petrolün enerji kaynağı olarak yerini tutacak başka bir seçenek bulununcaya kadar, dünya ekonomisi ve siyaseti üzerinde erişilmesi çok güç olan etkisini her zaman koruması muhtemel. Petrol, tüm geçmiş boyunca daima pazarlıklara konu olmuş, hayati önemdeki kararların temelini oluşturmuş ve günümüz dünyasında da ilerleme ve hâkimiyetin sembolü haline gelmiş durumda. Bu nedenle savaşlar çıktı, ülkeler işgal edildi.
Uluslararası platformda da 2003 yılında ABD’nin Irak’a girmesinin ve işgal etmesinin en büyük sebebinin enerji ve enerji nakil hatlarının kontrol edilmesi olduğu uluslararası kamuoyunda sıkça konuşuldu. Bu bağlamda neden Irak sorusu akıllara geliyor. Buna ilişkin “Kaynak Savaşları” adlı kitabın yazarı ve ABD’deki Hampshire Üniversitesinde barış ve dünya güvenliği üzerine çalışmalar yapan Prof. Dr. Michael Klare, ABD’nin Irak’a ilgisini şu şekilde açıklıyor:
“Irak’ın kontrolü, petrolün yakıt olarak değil, güç olarak kullanımı içindir. İran Körfezi’nin kontrolü; Avrupa’nın, Japonya’nın ve Çin’in kontrolü içindir. Böylece, ‘musluk’ bizim elimizin altındadır.” Bugün yine söz konusu “musluğun” kimde olacağı tartışılıyor.
Irak ne durumda?
Irak’ın kanıtlanmış petrol rezervlerinin yaklaşık 145 milyar varil olduğu biliniyor. Bu miktar dünya petrol rezervlerinin yaklaşık yüzde 8’ine, Ortadoğu’daki petrol rezervinin yüzde 17’sine denk geliyor. Irak petrolü, üretim maliyeti açısından dünyanın en ucuz petrollerinden birisi olarak biliniyor. 2003’ten itibaren işgal, savaş, terör, siyasi istikrarsızlık, alt yapı problemleri gibi yaşadığı her türlü olumsuzluğa karşın Irak’ın bugünkü petrol üretimi günlük yaklaşık 5 milyon varili bulmuş durumda. Yakın zamanda bu miktarın 7 milyon varile ulaşması bekleniyor.
Buna rağmen Irak’taki alt yapı yetersizlikleri nedeniyle istenen düzeyde bir ihracat kapasitesine ulaşamıyor. Bugün Irak’ın en önemli petrol ihracat noktası Mina El-Bakr/Basra terminali. Irak’ta yalnızca Basra terminalinin tam kapasiteyle çalıştığı biliniyor. Irak’ın denize açılan tek kapısı Basra’nın stratejik önemi ön plana çıkıyor.
Bu noktada uzun yıllardır konuşulan, ancak 2019’da yapılan görüşmelerle somutlaşmaya başlayan Basra’dan Ürdün’ün Akabe Limanı’na uzanacak bir boru hattı bugünlerde yeniden gündemde. 2019 yılında Adil Abdulmehdi’nin başbakanlığı döneminde Irak hükümeti ile dönemin Ürdün hükümeti arasında Basra-Akabe Petrol Boru Hattı projesine ilişkin bir anlaşmanın imzalanmıştı. Ancak Irak’ta başlayan protesto gösterilerinin ardından Adil Abdulmehdi’nin istifası ve sonrasında yaşanan siyasi istikrarsızlık nedeniyle somut bir adım atılamadı. Buna rağmen son günlerde söz konusu boru hattı projesi ile ilgili olarak Irak kamuoyuna bazı bilgilerin sızdırılması, Basra – Akabe Boru Hattı projesine ilişkin tartışmaları alevlendirdi.
Irak kamuoyunda yer alan bilgilere göre söz konusu projenin yapımının uluslararası bir şirkete havale edileceği iddia edildi. Bu iddia hükümet kurma krizi ile çalkalanan Irak’ta yeni tartışmalara yol açtı. İran’a yakın siyasi ve Şii milis grupların oluşturduğu ve içerisinde Bedir Örgütü lideri Hadi el-Amiri’nin başkanlığındaki Fetih Koalisyonu ve Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu’nun da yer aldığı Şii Koordinasyon Çerçevesi, mevcut hükümeti bu projeden dolayı İsrail’le ilişkilerin ilk adımı olarak suçladı. Bu noktada Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin önemli enerji şirketlerinden biri olan Kar Grup’un sahibi Baz Kerim Berzenci’nin villasının bulunduğu bölgeye İran tarafından yapılan ve daha sonrasında Erbil yakınlarındaki bir rafinerinin bulunduğu bölgeye düzenlenen saldırı tekrar akıllara geldi. Zira söz konusu Türkiye – İsrail – Irak üçgeninde enerji işbirliği yapılacağı iddiaları üzerine yapıldığı iddia edilmişti.
Ortadoğu’daki normalleşme çabalarının yanı sıra Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sonrasında ortaya çıkan enerji krizinin aşılması için alternatif yollar arandığı biliniyor. Bu noktada özellikle Ortadoğu enerjisinin Avrupa ülkeleri ve ABD açısından gündeme geldiğini söylemek yanlış olmaz. Türkiye’nin özellikle İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ile ilişkilerini yumuşatmaya başlaması, Ortadoğu’daki yeni işbirliklerine kapı açabilecek nitelikte. Bu konuda Irak’ta da İran’ın baskısını dengeleyebilecek bir durumun ortaya çıkması, İran’ın bölgesel denklemde zor durumda bırakabilecek. Son dönemde IKBY hükümeti ve Irak merkezi hükümetinin enerji ve enerji gelirlerinin paylaşımı konusunda uzlaşıya yakın görüşmeler yürütmesi de Irak’ın enerji hatlarını ve işbirliklerini çeşitlendirmesi açısından önemli bir engelin ortadan kalkması anlamına gelecek. Bu diğer atıl olan projeleri de gündeme getirebilir. Bu noktada Irak’ın Basra ile birlikte iki petrol ihracat merkezi olan Kerkük odaklı yeni bir enerji gündeminin ortaya çıkması söz konusu olabilir.
Kerkük’le ilgili projeler
Irak’taki 5 terminalden biri olan ve Türkiye’den de geçen Kerkük-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, Irak’ın en büyük ihracat hatlarından biri. İki hattan oluşan Kerkük-Ceyhan, tam kapasiteyle çalışamamakta, güvenlik yetersizliği, sabotaj ve yağmalama gibi nedenlerle bu hatla zaman zaman petrol pompalanamıyor. Yaklaşık bin kilometrelik Kerkük-Ceyhan hattı, tam kapasiteyle çalışması durumunda günde yaklaşık 1.6 milyon varil petrol ihraç edebilir. Türkiye’den geçen ana hattın kapasitesi günlük 1.1 milyon varil olarak biliniyor. Ancak savaş öncesi en fazla günlük 900 bin varil ihraç edilebildi.
Bu iki hattın dışında kapalı olan iki boru hattı daha mevcut. Bunların biri Kerkük’ten İsrail’in Hayfa Limanına, diğeri Suriye’nin Banyas Limanına uzanıyor. 1950’lerin başında yapımı tamamlanan Irak ile Suriye arasındaki Kerkük-Banyas Petrol Boru Hattı yaklaşık 888 km. Irak-İran Savaşı (1980-1988) sırasında kapanan bu boru hattı, 2001 yılında tekrar faaliyete geçmiş; ancak ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgaliyle birlikte tekrar kapandı. Günlük kapasitesi 300 bin varil olan bu hat, çalıştığı dönemde günlük 150-200 bin varil petrolün ihraç edilmesine imkan sağlamıştı.
Zaman zaman 2003 yılından bu yana çalışmayan ve ABD’nin Irak’ı işgali sırasında büyük hasar gören bu hattın onarılarak yeniden faaliyete girmesi gündeme geldi. İlk olarak 2007’nin Ağustos ayında dönemin Irak Başbakanı Nuri El-Maliki’nin Suriye ziyareti sırasında görüşülen bu konu, aynı yılın son günlerinde Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin Suriye ziyaretiyle tekrar gündeme gelmiş ve hattın yeniden açılması konusunda anlaşıldığı ilan edilmişti. Hattın Irak bölümünde hasarın fazla olduğu bilinmekle birlikte, Ancak 2011’den bu yana Suriye’de devam eden savaşa kısa vadede bir çözüm bulunması zor olduğu düşünüldüğünde, söz konusu projenin gerçekleşmesi mevcut şartlar altında kolay gözükmüyor.
Öte yandan 1935 yılında yapımı tamamlanan ve faaliyete geçen; ancak İsrail’in kurulmasıyla birlikte 1948 yılında kapatılan yaklaşık 1000 km.lik Kerkük-Hayfa Petrol Boru Hattı’nın da tekrar açılacağı da zaman zaman konuşulan konulardan biri. Bu hattın tamir edilmesi ya da yeniden yapılması konusunda henüz somut bir adım yok. Ancak 60 yıldır çalışmayan bu hattın Irak’taki bölümünün tamamen hasarlı olduğu, Ürdün bölümünün hurda halinde satıldığı biliniyor. İsrail’de kalan kısmının ise ne durumda olduğu belli değil. Söz konusu projeye ilişkin Amerikan Ulusal Altyapı Bakanlığı’nın araştırmasına göre, çapı 105 cm olarak düşünülen yeni hattın 2007’de yapılan bir analizde 400 milyon dolara mal olacağı ifade edilmişti.
Zaman zaman gündeme gelen ama hep atıl kalan bu projeler, zaman zaman yeniden ısıtılıp gün yüzüne çıkartılıyor. Ayrıca Irak petrolünün çoğunun Basra Körfezinden ihraç edilmesi nedeniyle, Irak petrolünün ihraç yollarının çeşitlendirilmesi hem ABD ve uluslararası petrol şirketleri hem de Irak ekonomisi için önemli. Zira Basra Körfezinin açıldığı Hürmüz Boğazının kontrolünü elinde bulunduran İran’ın herhangi bir durumda burayı kapatması, Irak’ın petrol ihracatını durma noktasına getirebilir. Bu olgu geleceğe yönelik yapılan projeksiyonlarda Ortadoğu ve özellikle Hürmüz Boğazı çevresinden geçecek enerji akışının artmasından ilham alıyor. Tüm bunlar bir araya geldiğinde Irak’ın ABD için önemi daha fazla ortaya çıkıyor.
Bilgay Duman, ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın