Hamas 7 Ekim sabahı İsrail tarihinde daha önce benzeri görülmemiş bir yöntemle havadan, karadan ve denizden saldırdı ve bu yazıyı kale aldığım an itibariyle 1.450 İsrailli öldürüldü, 150’si de rehin alındı.
Tüm dünya, Hamas'ın bu saldırısının askeri açıdan benzeri görülmemiş bir zafer olduğu konusunda hemfikir olmuş durumda çünkü ilk kez Araplar savaşı İsrail'in içine taşıyarak yirmi dört saat içinde bu kadar çok kişiyi öldürüp bu sayıda kişiye de esir alabildi. İsrail ordusu ve istihbaratının sembolizmi ve efsanesi uzun zamandır ilk kez bu kadar ciddi şekilde yara aldı ve kan kaybetti.
Peki ya daha sonra? Bu benzeri görülmemiş askeri saldırısın başarısı, Filistin halkının kurtuluşu, Kudüs'ün kurtuluşu, İsrail'in sonu ve bir Filistin devletinin kurulması için nesnel koşulları yaratabilecek mi? Hamas bu zaferi sürdürebilir mi? Bu zafer Filistinlilere daha iyi bir gelecek sağlayacak mı? Hamas, Gazze Şeridi'ndeki Filistin halkını İsrail'e karşı koruyabilecek mi? Hamas'ın bu zaferi, tıpkı 1980'lerin sonlarında Yaser Arafat'ın El Fetih Hareketinin kendi devrimci öyküsünün son sayfasına atılan imzası gibi değil mi?
Bu sorulara yanıt olarak şunu söyleyebilirim ki, Hamas'ın askeri zaferinden sonraki yakın ve uzak gelecekte yaşanacak olanlar kesinlikle ne Filistin meselesinin ne de bizzat Hamas'ın çıkarına olacaktır. Bizzat Hamas liderleri, ne kadar büyük olursa olsun, böyle bir saldırının başarısının Filistin halkının kurtuluşuna, Kudüs'ün kurtuluşuna ve İsrail'in sonuna vesile olmayacağına inanıyor. Ayrıca ABD ve Avrupa'nın desteklediği İsrail'e karşı böyle zaferi koruyamayacaklarından eminler.
Dolayısıyla burada İsrail zırhlı araçları, F16'ları, akıllı füzeleri ve fosfor bombaları altında ezilen Sünni Hamas’ın ve Gazze'deki Sünni Filistinlilerin direnilişi İran Şii İslam Cumhuriyeti, Lübnan’daki Şii Hizbullah, Şii Heşdi Şabi, Yemen’deki Şii Husiler ve Suriye’deki Şii milisler için sonuçta kaybedilen bir bahisten başka hiç bir şey değil. Çünkü onlar için Filistin sorunu sadece sembolik bir yatırımdır! Hatta Hizbullah'ın İsrail'e karşı savaşlarının hiçbiri Filistin için değil, Lübnan'daki güç dengeleri içindi.
Öte yandan aynı soruyu İsrail'e de sormamız gerekiyor: Peki ya bundan sonra ne olacak? Gazze'yi işgal ettikten sonra ne yapacaklar? Gazze'yi işgal ederek ve Hamas'ı bitirerek Filistin’in ulusal sorununu bitirebileceklerini mi düşünüyorsunuz? Zırhlı araçların, F16'ların, akıllı füzelerin, fosfor bombalarının ve hatta atom bombalarının devletsiz bir milletin ve işgal altındaki topraklarının meselesini bitireceğini mi sanıyorsunuz?
Elbette İsrailliler, Hamas'ın lider kadrolarından en sıradan üyelerine kadar hepsini tek tek öldürebilir ve kısa sürede Gazze'nin tamamını işgal edebilir. Ancak şundan da emin olmalılar ki, tıpkı El Fetih'in sona ermesinin ardından daha radikal bir hareket olan Hamas’ın doğmuş olması gibi, Hamas'tan sonra daha radikal bir hareket doğacaktır çünkü İsrail şiddetinin niteliği ve niceliği ne kadar radikal olursa Filistin’in tepkisi de o kadar radikal olur.
İsrailliler şunu unutmamalı ki, 1948'den günümüze kadar devam eden binlerce Filistinlinin zorunlu göçüne rağmen hâlâ onlar çoğunlukta değiller. Rakamlara bakalım. Hem İsrail hem de Filistin bölgelerinde 14,5 milyon insan yaşıyor. Bu 14,5 milyonluk nüfustan 9 milyonu İsrail’in kontrolü altındaki bölgelerde yaşıyor ama bunların 2 milyonu Arap. Yani sadece 7 milyon İsrailli buralarda yaşıyor. Mevcut Filistin bölgelerinde ise 5,5 milyon insan var. İsrail'deki 2 milyonla birlikte bu nüfus 7,5 milyon oluyor!
Bu nedenle İsrail, Filistin'in aynı zamanda en azından kendisi ile aynı demografik seviyeye sahip bir ulus olduğunu ve onların bir kenarlarda boğabileceği bir azınlık olmadığını anlamalıdır. İsrail El Fetih'i yok edebilir, Hamas'ı yok edebilir ama ikisinin de yok edilmesi Filistin meselesinin ve Filistinlilerin sonu anlamına gelmez. Tam tersine, İsrail'in kendisine şu büyük varoluşsal soruyu sorması artık her zamankinden daha fazla gerekiyor: Gerçek çözüm nedir? Gerçek çözüm nerede?
Bu sorunun cevabı basit olduğu kadar karmaşıktır: Filistin çocukları huzur içinde uyumadıkça, İsrail çocukları da huzur içinde uyuyamaz. Filistin'de güvenlik ve istikrar sağlanmadıkça İsrail'in güvenliği ve istikrarı sağlanamaz. Filistin halkı kendi devletine sahip olmadıkça İsrail devletinin de hiçbir varoluşsal garantisi olmaz, olmayacaktır.
Fransa Irak Araştırma Merkezi Direktörü Dr. Adil Bakawan
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın