Erbil (Rûdaw) – Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Uzmanı Oytun Orhan, “Özellikle İdlib bölgesinde daha önce Hama’da Humus’ta Rusya’nın ve rejimin fırınları özellikle hedef alarak orada bir sosyal kriz ve halkı cezalandırma yönünde, muhalifleri cezalandırma yönünde bir politika izlendiği biliniyor” dedi.
Rudaw Tv'nin 09:00 canlı yayın bültene konuk olan ORSAM Uzmanı Oytun Orhan Suriye ve Rojava’da yaşanan ekonomik krize ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Suriye’de ekonomik krizin daha da kötüleşebileceğini ön gördüğünü söyleyen Orhan, “10 yıla aşkın bir süredir savaşa maruz kalan bir ülkenin bu anlamda ekonomik bir krizle karşı karşıya kalması kaçınılmazdı. Ancak 2020 yılı içerinden ortaya çıkan bazı gelişmeler devam eden ekonomik krizin çok daha derinleşmesine neden oldu. Muhtemelen 2021 yılında daha da kötüleşebilecek gibi gözüküyor. Tabi temel nedenlerden biri iç savaşsın koşulları nedeniyle, bunun dışında enflasyonun giderek hızla artmaya başlaması, kötü bir yönetim sergileniyor olması ve bunun yanı sıra özellikle ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin uygulamış oldukları ekonomik yaptırımlar ki geçen sene içerisinde başkan Trump’ın imzaladığı kararnameyle Sezar yasası adı altında Suriye rejimine yönelik geniş kapsamlı ekonomik yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Lübnan’da da ekonomik kriz yaşanıyor, ülkede finansal sistem çöktü. Lübnan ekonomisi ile Suriye ekonomisi çok iç içe geçmiş durumda, bu durumda Lübnan’daki kriz de Suriye’yi etkiledi. Bütün bunlara yanı sıra özellikle ekmek konusunda yaşana bir kriz bu da özellikle Suriye içerisinde YPG bölgeleriyle rejim bölgeleri arasında devam eden hem petrol hem de buğday ticaretinden kaynaklı” dedi.
Suriye’nin özellikle Şam, Hama ve Lazıkıye’de insanların ekmek alabilmeleri için uzun kuyrukların oluştuğunu ve zaman zaman silahlı vakaların yaşandığını belirterek, şunları söyledi:
“Ekonomik krize bağlı olarak, buna bir de artan kuraklık tabi özellikle buğdayların Suriye’nin kuzey doğu bölgesinde YPG’nin kontrolündeki bölgelerden geliyor olması nedeniyle ve rejimle YPG arasında yaşanan bazı sorunlar döneminde rejim bölgesine buğday satışının engellenmesi gibi nedenlerle 2021 yılının başında derinleşen bir ekmek krizi var. Ekmek krizinin iki boyutu var, rejim bölgesinde şu anda insanlar karne ile anca ekmek alabiliyorlar ve ailede kişi sayısına orantılı olarak belli sayıda ekmek alabiliyorlar.
Şam’da Hama’da ve Lazıkıye’de uzun kuyruklar oluşuyor, ekmek almak için zaman zaman insanlar birbirine giriyor, bir birlerini yaralıyorlar, silahlı vakalara bile rastlanabiliyor. Dolaysıyla işin ekmek krizi boyut var bir de hem rejimin hem de Rusya’nın muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde ekmek fırınlarını hedef alarak oradaki halkı cezalandırma yönünde bir cezalandırma aracı olarak kullanıldığına şahit olduk. Bu durum devam ediyor, özellikle İdlib bölgesinde daha önce Hama’da Humus’ta Rusya’nın ve rejimin fırınları özellikle hedef alarak orada bir sosyal kriz ve halkı cezalandırma yönünde, muhalifleri cezalandırma yönünde bir politika izlendiği biliniyor.
Bunun tamamen yaşanan ekmek krizine bağlı olarak ve rejimin bölgelerinde yaşanan buğday sıkıntılarına bağlı olarak Rusya’nın muhtemelen Türkiye’den bir isteği bir talebi olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda da Türkiye zaten kendi denetimindeki bölgelerde insani ihtiyaçların karşılanması konusunda yeterli kaynaklara sahip ve oralara her türlü imkânı sağlamaya çalışıyor, hem İdlibe hem Zeytin dalına, Fırat Kalkanı, hem de Barış Pınar Harekatı bölgelerine Türkiye kendi imkanlarıyla oralara ve oradaki halkı ayakta tutmaya çalışıyor. Ancak diğer bölgelerde yaşanan bu ekmek krizi dediğim gibi insani bir konu ve Rusya ile Türkiye arasında bir işbirliği olduğu için böyle bir talep gelmişse Türkiye’de olumlu yanıt vermiş olabilir diye düşünüyorum.”
İdlib’te yakın vadede bir çözüm bulunmasının fazla mümkün olmadığını düşündüğünü aktaran ORSAM Uzmanı Oytun Orhan şöyle devam etti:
“İdlib son derece karmaşık bir mesele işin siyasi, askeri boyutu var, bir de insani boyutu var. Suriye’nin neredeyse tamamında insanlar güvenlik nedeniyle buraya doğru akın ettiler ve şu anda 3 buçuk milyonun üzerinde sivil burada bu küçük alanda yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Bu insanların önemli bir bölümü kamplarda Türkiye sınırlarına yığılmış şekilde çok zor koşullar altında hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor. Bunun dışında tabi ki birçok silahlı milis gücü burada Suriye muhalif grup burada kümelenmiş durumda bir de çok az sayıda birlikte bazı radikal terör grupları da İdlip’te yer alıyor.
Türkiye burada Bahar Kalkanı harekâtıyla birlikte büyük ölçüde denetimi eline almış durumda ancak içeride bu sorunlarla baş etmek durumunda diğer taraftan rejim ve Rusya’nın da bölgeye dönük askeri hamleleri daha fazla ilerlemeleri yönünde bazı çabaları söz konusu. Diğer taraftan da Türk Silahlı Kuvvetleri bu saldırıları engelleme konusunda bölgede bir çaba sergilemeye çalışıyor. İdlib konusunda yakın vadede bir çözüm bulunmasının fazla mümkün olmadığını düşünüyorum. Mevcut ateşkes sınırlarının rejim tarafından ve İran tarafından bozulacağını Türkiye’nin bölgedeki askeri varlığı sayesinde buna engel olacağını ve mevcut ateşkes sınırlarının artık korunacağını düşünüyorum. Ancak tabi ki saldırılar ve ateşkesi bozacak girişimler devam edecektir, hava saldırıları devam edecektir ama genel dengenin ve sınırların çok fazla değişmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın