HDP sine-i millet kararını açıkladı

20-11-2019
Rûdaw
Etiketler HDP Sine-i millet
A+ A-

Erbil (Rûdaw) - Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri kazanımlardan vazgeçmeyeceklerini söyledi.

HDP 31 Mart’ta kazandığı belediyelerin 24’üne kayyum atanmasının ardından bugün Ankara’da sine-i millet kararını vermek için toplandı.

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, toplantının ardından açıklamalarda bulundular.

HDP, bileşenleriyle birlikte yaptığı toplantıda Meclis ve belediyelerden çekilmeme yönünde karar aldı.

Pervin Buldan, büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri kazanımlardan vazgeçmeyeceklerini söyledi.

Buldan, “Bu yüzyıl Kürtlerin demokratik kazanım yüzyılıdır. Kayyum zihniyetine karşı Kürt halkı kendi içinde oluşturduğu ittifaklarla karşı koyacaktır. Evet, hep birlikte çok zor günlerden geçiyoruz. Bizim sermayemiz yürüttüğümüz mücadele ve ödediğimiz bedellerdir. Bugün de aynı daha güçlü bir şekilde duracağız. Bu emanete ve onura her koşul altında sahip çıkacağız. Halkımızın kazanımlarını asla teslim etmeyeceğiz. Bu bayrak bugüne kadar yere düşmedi bundan sonra da düşmeyecektir” dedi.

Sezai Temelli de açıklayacakları yol haritası deklarasyonu hakkında "Bu tutum belgesi aslında bir mutabakatımızın da göstergesidir" dedi. Buldan ve Temelli madde madde tutum belgesini açıkladı.

Tutum belgesinden öne çıkanlar şöyle:

1 - Türkiye’nin artık bir kayyım rejimi ile yönetildiği gerçektir. Kayyım politikası ortam yaşamın tepesine konulmuş bir dinamittir. 31 Mart seçim sonuçlarını tanımayan AKP toplumsal meşruiyetinin kalmadığını kabul etmiştir.

2 - Kayyım uygulaması Kürtlere karşı düşman uygulamasıdır. Kayyım politikası her şeyden önce siyasi iradenin yol sayılmasıdır.

3 - Seçme ve seçilme hakkı demokratik işleyişin en temel şartıdır.

4 - Yerel demokrasi demokrasinin beşiğidir, yatağıdır. Yerel demokrasinin olmaması durumunda hiçbir Atanan her kayyım faşizme giden yolda bir adımdır.

5 - Eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemi on yollardır kesintisiz mücadele sürdüren kadınların toplumsal dönüşüm için en önemli adımlarından biridir. Eş başkanlık mor çizgimizdir.

6 - Türkiye’nin bir kayyım rejimi ile yönetildiğini ve bu rejimin her alana yaygınlaştırılmak istendiği iktidarın temsilcileri de saklamamaktadır. İktidarın sürekli dile getirdiği 2023 hedefinin bu plandan bağımsız olduğu yanılsamasına hiç kimse kapılmamalıdır. 2020’de Meclisi, 2021’de Anayasa’yı tümden anlamsızlaştırmayı hedefleyen bu proje, 2023’te rejiminin başarısını açıkça ilan etmeye hazırlanmaktadır.

Kayyım politikalarına karşı çıkmak güçlü Meclisi, halkların barış anayasasını ve nihai olarak demokratik cumhuriyeti savunarak bütün demokrasi güçlerinin birlikte yürümesi demektir.  Savaşa, sömürüye, darbelere karşı demokratik uzlaşı, özgür siyaset ve evrensel hukuk ölçeğinde üçüncü yol siyaseti olan Demokratik Cumhuriyet paradigmamızı yüzyıldır biriken sorunları çözmek için sonuna kadar savunacağız.

7- İktidarın yasaları yok sayan ve kendi saray rejiminin kalıcılaşma hedefi olarak başvurduğu kayyım politikası tek adam sultasına dayalı bir ‘Atanmışlar Rejimi’ anlamına gelmektedir. Halkı sistematik olarak dışlayan bu yönetim zihniyeti, halksız bir yönetim hayalinin peşindedir. Bu anlayışın cumhuriyeti ve demokrasiyi tümden imkansızlaştıran bir yol olduğu açıktır.

İçişleri Bakanlığı Müfettişlerinin Eylül 2019’da hazırladıkları Mardin raporunda bu açıkça görülmektedir. Raporda, belediye meclislerinin seçimle gelebileceği fakat belediye başkanlarının Cumhurbaşkanınca atanması gerektiği önerisi yapılmıştır. Belediyelerin idari özerkliğinin ortadan kaldırıldığı ve ‘Saray Rejimi’ne doğrudan bağlandığı bir sistemin ilk adımları belediyelerimizde denenmektedir.

8- Kayyım politikalarını sadece HDP’ye, belediyelere ve Kürt halkına bir saldırı olarak görmek, iktidarın stratejik planlarının farkında olmamak demektir. Bu zihniyetin başarıya ulaşabilmesinin yolu toplumsal ve siyasal muhalefetin tümünün etkisiz hale getirilmesidir. İktidarın planlarının önündeki en büyük engel HDP ve Kürt halkının mücadelesi olduğu için, saldırıların odağına bizleri oturtmaktadır. AKP-MHP ittifakı tek adam rejimine dayalı faşizmi kurumsallaştırmak için yerel yönetimleri hedef almaktadır. HDP’li belediyelere atanan kayyımlar da bu zihniyetin en önemli adımlarından biridir. Bu nedenle sorun sadece HDP’nin ve Kürt halkının değil, bu ülkede yaşayan ve demokrasi, hukukun üstünlüğü, adalet ve barış isteyen herkesin sorunudur.

Olağanüstü hâl kalıcılaşırken, kayyım rejimi kurumsallaşırken, bu politikalara seyirci kalınırsa, AKP-MHP ittifakı, merkezi iktidar gücünü kullanarak kendi politik ve rant alanlarını sınırlayan bütün belediyelerin en önemli yetkilerini ellerinden alacağı ve Saray’ın uzantısı haline getireceği açıktır.

9- Kayyım rejimi aynı zamanda bir rant paylaşımı üzerinden yandaş sermayeyi palazlandırma rejimidir. Kayyımlar, kamu kaynaklarını kendi vakıflarına, kuruluşlarına, derneklerine aktarma ve bu sayede 2023 rejiminin ekonomik gücünü yaratma projesidir.

Böyle bir rejim ancak savaş politikaları ve milliyetçi hamaset üzerinden kendi durumunu ve tahakkümünü sürdürmeye çalışır. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik gerçekleştirilen savaş bu çerçeveden bağımsız düşünülemez. Kayyım rejimi savaş rejimidir. Kayyıma karşı mücadele barış mücadelesidir.

10- HDP’nin belediyelerden ve Parlamento’dan çekilmesi yönündeki görüşler çeşitli alanlarda ifade edilmektedir. Bu çağrı aynı zamanda, kayyım politikalarını sadece HDP’nin ve iradesi gasp edilen Kürt halkının bir meselesi olarak görme sonucunu doğurmaktadır.

Unutulmamalı ki HDP elde ettiği bu kazanımları kolay elde etmedi. Bedeller ödeyerek gelinen bu noktadan çekilmeyi en fazla bu zorba saray rejimi istemektedir. Demokratik siyasetin alanı çok fazla daralmış olsa bile yakın zamanda birlikte hareket etmenin başarı getirdiğini tüm Türkiye halkları gördü. 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri AKP-MHP ittifakı dağılmaz denilen bir zamanda gerçekleşti ve bu zorba iktidara yenilgi yaşatıldı. Şimdi AKP-MHP iktidarı Kürt Düşmanlığı üzerinden muhalefeti sindirmeye çalışmakta, topluma milliyetçilik üzerinden kutuplaşmayı dayatmaktadır. Bu cendereden çıkmanın yolu demokrasi mücadelesini yükseltmekten ve kazanılmış mevzileri sonuna kadar korumaktan geçer. AKP-MHP iktidarına kaybettirecek olan budur.

Halkın tüm baskı ve zulme rağmen canı ve emeği ile elde ettiği kazanımları korumak bizlerin boynunun borcudur. Bu konuda yaşanan eksiklik varsa kazanımların yeterince korunamamasıdır. Sorumluluk ise başta bizler olmak üzere, bu tekçi kayyım rejimine karşı sesini yükseltmeyen herkese aittir. HDP, bugünden sonra öncü rolünü her zamankinden fazla üstlenmeye hazırdır.

11-  Konu bu şekilde tartışılmadığı müddetçe kararımız nettir: HDP, başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye halklarının büyük acılar çekerek, ağır bedeller ödeyerek elde etmiş olduğu kazanımlardan vazgeçmeyecektir. Yerel yönetimler dahil, yaşamın bütün alanlarında kapsamlı, sistemli ve çok yönlü bir saldırıyla karşı karşıya olan HDP, hiçbir mücadele alanından çekilmeyecek, demokratik ve meşru zeminlerde mücadelesini büyük bir kararlılıkla sürdürecektir. Hedef demokratik siyaseti büyütmektir, söndürmek değil.

Bizler bu anlayışımızda ve kararlı demokrasi mücadelesinde ısrarlıyız. Yarın yeni bir seçim olsa, bizler Kürt halkının kendi iradesine amasız, fakatsız ve daha güçlü bir şekilde sahip çıkacağından kuşku duymuyoruz. Kayyımlar belediye binalarını, araç ve gereçleri gasp edebilir, ama halkın iradesini ve düşüncesini ele geçiremez. Bu uygulamaları halkımız asla kabullenmeyecektir. Seçilmişlerimiz de halkın kendilerine verdiği görev ve sorumlulukları kayyım gasplarına aldırmadan bütün imkanları ile yerine getirmeye çalışacaktır. Halkımız, daha önceden olduğu gibi iradesine, seçilmişlerine, partisine sahip çıkacaktır. Halk bizlerle beraber mücadeleye, fiilen çalışmaya devam edecek ve adaletsizliğe karşı mücadelesini yürütecektir.

12- Kamuoyuna çağrımızdır: Demokrasiyi inşa etmek, kazanımlarımızı korumak, yeni kazanımlar elde etmek ancak ve ancak demokrasi güçlerinin birlikte mücadelesiyle mümkün olabilir. Son yerel seçimlerin gösterdiği gibi hep beraber, kayyım rejimini ve tek kişi yönetimini durdurabilir ve engelleyebiliriz. Topyekûn demokratik mücadeleyi ve sivil itaatsizlik ile direnişi büyütebiliriz.

Uluslararası kamuoyuna: Erdoğan’ın kurmak istediği otoriter rejimin ilk uygulamalarını sürekli Kürtler üzerinde yaptı. Önce güvenlik algısı üzerinden Kürtlerin seçilmiş temsilcilerine ve diline yönelik saldırılarında muhalefeti sessizleştirdi. Sonrasında baskı araçlarını tüm Türkiye’ye yaydı. Bu anlamıyla demokrasi dışı uygulamalar Kürtlerle sınırlı kalmadı, ülkenin hemen hemen her yanına sirayet etti.

Türkiye’nin bugünkü siyasi fotoğrafı, kötülüğü yaygınlaştırma ve farklı coğrafyalara bulaştırma potansiyeline sahiptir. Suriye savaşının büyümesine neden olanlardan biri olarak Erdoğan, yerinden yurdundan edilen mültecileri şantaj olarak Batı’nın üstünde kullanması bunun en büyük kanıtıdır.

Beklentili tutum, demokratik siyasetin değil iktidar güçlerinin tutumudur! Türkiye’yi daha fazla istikrarsızlaştırmaya çalışanlara karşı uluslararası kamuoyunu demokratik değerleri korumak için yardımcı olmaya ve HDP’ye yapılanlara karşı sessiz kalmamaya çağırıyoruz.

AKP-MHP İttifakına çağrımızdır: 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde de görüldüğü gibi çoğunluk desteğini kaybetmiş, toplumsal meşrutiyet zeminini yitirmiş bu iktidar, kayyımlar gibi siyasi darbe yöntemleriyle halkların iradesini gasp ederek, hukuk dışı ve gayri meşru yollarla toplumu daha fazla yönetemez. Türkiye halklarının AKP-MHP sultasından kurtulması için ‘erken seçim’ diyoruz. Bu bir meydan okuma çağrısıdır. Buradan hodri meydan diyoruz! Bütün muhalefeti bu erken seçim talebinin etrafında birleşmeye ve harekete geçmeye çağırıyoruz.

Kuşkusuz ki, kimliği ve inancı ne olursa olsun her birimizin tarihi sorumluluklar alması gereken günün şafağındayız. Bu tarihi sorumluluk kısır siyasi tartışmalara, kimliklere kapanarak korunma kaygılarına ve ucuz siyasi hesaplara heba edilmeyecek kadar önemlidir. Bu ruh ve bilinçle, HDP olarak yaşadığımız coğrafyadaki her türlü baskıcı, faşist anlayışa karşı demokrasi, barış ve adalet diyen tüm yurttaşlarımızı, Meclis içindeki ve dışındaki tüm muhalefet partilerini, sivil toplum kuruluşlarını, sendika ve meslek birliklerini, demokratik dernekleri aktif dayanışmaya, birleşik mücadeleye ve demokrasi ittifakına çağırıyoruz.”

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli