Erbil (Rûdaw) - Abdullah Öcalan'ın örgüte silah bırakma çağrısı yapmasının ardından örgütün bu çağrıya uyması, silah bırakması ve kendisini fethetmesi karşılığında bazı şartlar ileri sürülmeye başlandı. Bu şartlar arasında Öcalan’ın serbest bırakılması da bulunuyor. Öcalan'ın nasıl serbest bırakılacağına dair bazı formüller üzerinde konuşulduğu da kulislere yansıyor. Ancak bu konuda varılmış bir anlaşma henüz yok gibi görünüyor.
Öcalan'ın avukatı İbrahim Bilmez Rûdaw TV’de Öcalan'ın “umut hakkı”ndan nasıl yararlanması gerektiğine dair açıklamalarda bulundu.
Avukat İbrahim Bilmez, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 2014 yılında başvurduklarını ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Öcalan'ın ömür boyu hapiste kalmasının hukuka aykırı olduğuna karar verdiğini, bu kararın gereğinin yerine getirilmesinin Türkiye'ye bağlı olduğunu söyledi.
Bu konuda yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini belirten İbrahim Bilmez bunun için Meclis’in toplanarak karar alması gerektiğini söyledi. Bilmez şöyle dedi:
“Biz Türkiye'de yasal olarak yapılabilecek şeyleri yıllar önce tükettik. Zaten her şeyi yaptık ilgili bütün mahkemelere ve makamlara yani hem adli hem idari makamlara gereken bütün başvuruları yaptık. Türkiye'deki iç hukuk tükettikten sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru yaptık. Zaten mesele de orada düğümleniyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2014 yılında yani 11 yıl önce bir karar verdi ve dedi ki Sayın Öcalan'ın ömür boyu hapiste kalması, ağırlaşmış müebbet hapiste kalması, yani hiçbir şekilde dışarıya çıkma şansı olmadan hapse kalmış olması işkencedir, hukuk aykırıdır dedi ve Türkiye'nin bunu düzeltmesini istedi. Türkiye 11 yıldır bunu yapmıyordu. AİHM kararının gereğinin yerine getirilmesi için de biz Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'ne başvuru yaptık ki Türkiye bu karar için bir düzenleme yapsın. Bu süreç devam ediyor. Bakanlar Komitesi'yle yıllardır görüşüyoruz. 9/1 başvuruları yapıyoruz. Türkiye'deki sivil toplum bölümleri 9/2 başvuruları yaptılar. Dolayısıyla aslında yapılması gereken her şey yapılmış durumda. Şu anda yapılması gereken şey çok basittir. Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanacak ve bir düzenleme yapacak ki bu yasanın gereğidir. Yani hem Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bunu emrediyor hem de Anayasa'nın 90. maddesinin söylediği şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı da bunu söylüyor. Ve bu mesele sadece Sayın Öcalan’ı ilgilendirmiyor artık. Türkiye'de sayısını bilmediğimiz binlerce hükümlüye bu ceza verilmiş durumda. Ve bunların hepsi aynı statüde. Bunlar için de bu düzenlemenin yapılması gerekiyor. Zaten Türkiye'nin toplumsal barış ve Kürt sorunun demokratik yolları çözümü için de bu düzenlemenin yapılması şart. Çünkü Sayın Öcalan’ın rolünü oynayabilmesi için uygun koşullarda çalışabilmesi gerekiyor.”
“Bu parmak şıklatmakla olacak bir şey değil”
Umut hakkı düzenlemesinin zor olmadığını ve Öcalan’ın bu süreci yürütebilmesi için koşullarının düzeltilmesi gerektiğini belirten Bilmez, Öcalan’ın serbest bırakılacağına ya a ev hapsine alınacağına dair kendilerinde somut bir bilgi olmadığını vurgulayarak şöyle devam etti:
“Umut hakkı için bir düzenleme yapmak dediğim gibi zor değil yani. Mecliste yapılacak birkaç maddelik düzenlemeyle halledebilecek bir şey. (Öcalan’ın serbest bırakılacağına ya a ev hapsine alınacağına dair) bizde somut bir bilgi yok bu konuda. Fakat sürecin ruhu bunu gerektiriyor. Bu dönemin ruhu bunu gerektiriyor. Eğer büyük bir dönüşüm olacaksa, yani 100 yıllık Kürt meselesinden bahsediyoruz. Bu çözüm yoluna girecekse, PKK gibi bir örgüt silahları bırakıp kendi feshedecekse bu parmak şıklatmakla olacak bir şey değil. Bunun koşullarının oluşması gerekiyor. Sayın Öcalan’ın da o tecrit koşullarında, dört duvar arasında bunu yapması çok mümkün değil. Bunun için insanlarla görüşebilmesi lazım, mektuplar yazması lazım, belki konuşabilmesi lazım. Bu şartların oluşması gerekiyor ve biz bunun oluşturulacağını umuyoruz. Çünkü bu sürece bütün Türkiye toplumunun hatta Orta Doğu'nun ihtiyacı var. Bu gerçekten kangren olmuş, çok köklü bir mesele ve çözülürse yine bütün Türkiye'nin, Türkiye'deki bütün halkların, Kürtler de dahil, Türkler de dahil etnik inançların, dini inançların, Alevilerin ve Orta Doğu halklarının önünü açabilecek bir gelişme olacak. Geri gelmişken söylemiş olayım, biz bir süre önce heyet olarak, İmralı heyeti olarak Güney Kürdistan’ı ziyaret etmiştik. Orada görüşme şansı bulduğumuz bütün Kürt liderler de Sayın Mesud Barzani, Neçirvan Barzani, Mesur Barzani, Sayın Bafıl Talabani, yine Kubat Talabani hepsi bu meseleye sonuna kadar destek vereceklerini, ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını ve bu meselenin çözümünün hem kendi bölgelerine hem de Türkiye'deki Kürtlere ve bütün Ortadoğu'ya huzur ve barış getireceğini ifade ettiler. Dolayısıyla bu sadece biz söylediğimiz için böyle değil. Gerçekten bütün Ortadoğu'yu ilgilenen bir meseledir.”
Görüş için başvuru yapılacak
Avukatları olarak Öcalan’a görüşebilmek için başvuruda bulunacaklarını duyuran Bilmez, “Yasal olarak Türkiye'de ağırlaştırılmış müebbet hapis alan insanların da yani Sayın Öcalan'ın cezasını almış olan insanların avukatla görüşme hakları var. Aileyle görüşme hakları var. Fakat İmralı'da bu uygulanmıyor. Ki buna da gerek kalmaz zaten. Direkt avukatların görüşme hakkı var dediğim gibi. Her gün görüşmemiz lazım normalde. Biz başvurularımızı yapıyoruz ve bu süreçte umuyoruz ki gidip Sayın Öcalan'la avukatlar olarak da görüşebileceğiz. Yani dediğim gibi sürecin ruhu bunu gerektiriyor aslında” dedi.
“Bu misyonun bize görev yüklediğinin farkındayız”
Öcalan’ın avukatları olarak sürecin başarılı olması için üzerlerine düşeni yapacaklarını ifade eden avukat Bilmez, “Biz ofis olarak yani 99'dan beridir çalışıyoruz. Sayın Öcalan'ın vekilliğini üstleniyoruz. Onun hukuki sorunlarını çözmeye çalışıyoruz, hukuki haklarının gereğini yerine getirmesi için çalışıyoruz. Ve şunu da biliyoruz ki Sayın Öcalan sıradan bir hükümlü değil. Kürt meselesini çözme konusunda çözüm üretebilecek bu kapasitesi olan ve bunu samimiyetle isteyen bir aktördür, bir gücü var. Ve bu konuda da muhatap alınıyor. Geçmişte de çok yaşadık ve şimdi bu süreçte de yaşıyoruz bunu. Dolayısıyla bunun bilincindeyiz ve bu misyonun bize görev yüklediğinin de farkındayız. Geçmişte bunun için gerekli şeyleri yaptık, farklı çevrelerle diplomatik görüşmeler yaptık, basına konuştuk. Yazılar yazdık. Bundan sonra da bu yeni sürecin ruhuna uygun olarak elimizden ne geliyorsa yapacağız. Kendimizi de dönüştüreceğiz tabii ki yeni süreci uygun bir şekilde” diye konuştu.
“Biz ayda bir kere Bursa'ya gidip ihtiyaçları teslim ediyorduk”
Öcalan’ın kişisel ihtiyaçlarını görüşme yapılmadığı dönemlerde de paketler göndererek karşıladıklarını belirten Bilmez, “Biz ayda bir kere Bursa'ya gidip oradaki İmralı cezaevine gelen yetkililere kitap, dergi ve benzeri ihtiyaçları teslim ediyorduk. Onlar gidip Adaya götürüyorlardı. Hem Sayın Öcalan'ın için hem oradaki diğer üç müvekkilimiz için. O konuda bir sıkıntı yoktu. Ve yeri gelmişken onu da söyleyeyim. Sayın Öcalan’ın hiç böyle elbise falan umurunda değil. Elbisenin yeni olması, eski olması ya da koşulların uygun olması ya da yediği yemek hiç umurunda değil. Orada o asgari koşullarda hayatını sürdürüyor. Dergi, kitap özellikle (gönderiyorduk). Fakat bazen başka ihtiyaçları olduğu zaman da cezaevi yetkilileri bize söylüyordu. Biz de karşılıyorduk bu şeyleri. Zaman zaman alıyorlardı bizden. İhtiyaç olduğu zaman gelip söylüyorlardı bize. Biz de onu temin edip yetkililere teslim ediyorduk. Bu konuda bir sorun yaşamadık.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın