Haber Merkezi – PKK lideri Abdullah Öcalan’ın avukatı Cengiz Çiçek, DEM Parti heyetinin dün Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşme hakkında, “Görüşme belli ki bundan sonra süreci daha fazla hızlandıracak ya da hızlandırmasını beklediğimiz bir görüşmeydi” dedi.
Rûdaw TV 15.00 bülteninde Hêvîdar Zana’nın sorularını cevaplayan Cengiz Çiçek, yeni çözüm sürecinin ciddiyetle ele alınması gerektiğini söyledi.
Görüşmenin sonuçlarını hep beraber göreceklerini ifade eden Çiçek, şöyle konuştu:
“Dünkü görüşme çok önemliydi, tarihi bir görüşmeydi. DEM Parti heyetimizin Sayın Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşme belli ki bundan sonra süreci daha fazla hızlandıracak ya da hızlandırmasını beklediğimiz bir görüşmeydi.
Sonuçlarını hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Benim elimde şu an itibariyle elbette ki o görüşmede neler konuşulduğu yönde bir bilgi yok. Ama sonuç itibariyle elimizde önceki iki çözüm sürecinin deneyimleri var. O deneyimlerden hareket ederek Kürt meselesinin Türkiye'deki çözümü gerçek anlamda bir disiplin gerektiriyor, gerçek anlamda bir hız gerektiriyor, sürat gerektiriyor ve aynı zamanda karşılıklı olarak adımların atılmasını gerektiriyor.
“Tarafların kendisi fazlasıyla birikime sahip”
Bunu gerek Sayın Öcalan'ın kendisi 27 Şubat tarihinde kendisiyle yaptığımız görüşmede söyledi. Gerekse de geçmiş çözüm süreçlerinde nelerin nasıl yapılması gerektiği noktasında fazlasıyla birikime sahip, tarafların kendisi fazlasıyla birikime sahip. Umudumuz odur ki barış ve demokratik toplum süreci olarak değerlendirdiğimiz bu sürecin taraflar tarafından ciddiyetle ele alınması ve adımların süratle, ivedilikle atılması yönünde.”
“Tecrit koşullarının ortadan kalktığını söyleyemeyiz”
PKK’nin Öcalan’ın çağrısına uyarak silah bırakacağını açıkladığını hatırlatan Çiçek, bunun devamında Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesi gerektiğini beklediklerini ancak bunun gerçekleşmediğini söyledi. Avukat Cengiz Çiçek şöyle devam etti:
“Türkiye'de özellikle iktidar bloğunun sık sık söylediği bir şey var. PKK'nin kendisini feshedeceği kongresini gerçekleştirmesi… PKK yetkilileri zaten Sayın Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum çağrısına hiç gecikmeden cevap verdiler 1 Mart tarihinde. Kendisinin çağrısına uyacaklarını söylediler, kongreye toplayacaklarını söylediler. Ama biz her fırsatta yani bir ayı aşan bir zaman geçti ve her fırsatta şunu söyledik. Yani bu süreçte ilk atılması gereken adımlardan biri aslında Sayın Öcalan'ın da bizimle görüştüğünde söylediği şeylerden biriydi. Kendisinin çağrısıyla birlikte kendisinin koşullarının düzeltilmesi gerekiyordu. Hem fiziki özgürlüğünün sağlanması hem de sürecin ilerletilmesi için, sağlıklı bir şekilde rol oynayabilmesi için bu süreçte İmralı'daki koşullarının düzeltilmesi ve serbest çalışır ortamın sağlanması gerekiyordu. Gelinen aşamada her ne kadar aile görüşü de olsa bu konuda ama hala tecrit koşullarının ortadan kalktığını söyleyemeyiz.
Aslında doğrudan kendisinin böyle gündemleştirdiği bir şey değil. Öyle de anlaşılmasını istemeyiz. Sayın Öcalan hiçbir zaman kendisinin koşullarını, kendisinin sağlık durumunu, içinde bulunduğu koşulları hiç öne çıkaran bir aktör olmadı. Tam tersi toplumsal sağlıktan, Kürt halkının toplumsal ve politik sağlığından bahsetti. Ama bütün tarafların kabul etmesi gereken bir şey var. Bu meselede yol alınmak isteniyorsa Sayın Öcalan bir baş muhatap ve baş müzakereci olarak koşulların düzeltilmesi gerekiyor. Geçmişte de bize şunu söylüyordu. Yani beni boş bir havuza attınız.
“Umut hakkı meselesini tartışmamız gerekiyor”
Mesela Oslo sürecinde giden avukatlardan biri olarak söylüyorum bunu. İşte beni boş bir havuza atmışlar, bana yüz diyorlar ama havuzun içinde su yok. Ben böyle bir havuzda nasıl yüzeceğim, rolümü nasıl oynayacağım? Tam da buradan hareketle işte umut hakkı meselesini tartışmamız gerekiyor.
“25 yılın sonunda Sayın Öcalan'ın koşullarının değerlendirilmesi gerekiyor”
Sayın Öcalan 25 yılı aşkındır hükümlü ve 25 yılın sonunda Sayın Öcalan'ın koşullarının değerlendirilmesi gerekiyor. Bu uluslararası bir hak, uluslararası mahkemelerce verilmiş bir karar ve Türkiye anayasası zaten uluslararası anlaşmaların ve hükümlerin üstünlüğünü tanıyan bir anayasa.
Buradan hareketle ivedilikle atılması gereken ilk adımlardan birinin Sayın Öcalan'ın hukuki ve siyasi olarak koşullarının düzeltilmesi gerekiyor. Bu işin hem hukuki boyutu var hem de siyasi boyutu var.”
“Çalışmalarını en iyi şekilde yapacağı bir ortama ihtiyacı var”
“Öcalan'ın kendisi şurada yaşamak istiyorum, burada yaşamak istiyorum diye bir gündemi yok” ifadelerini kullanan Cengiz Çiçek şöyle devam etti:
“PKK kongresini toplayacak ve açık bir şey söylediler. Ben Sayın Öcalan'la birlikte, liderimizle birlikte kongre sürecini götürmemiz gerekiyor. Onun kongre sürecine dahil olması gerekiyor. Gerçekten kongre sürecinin en sağlıklı şekilde örgütlenebilmesi için Sayın Öcalan'ın koşullarını iyileştirilmesi gerekiyor. Ama şunu merak ediyorsanız onu net bir şekilde cevaplayayım. Sayın Öcalan'ın kendisi şurada yaşamak istiyorum, burada yaşamak istiyorum diye bir gündemi yok. Sadece çalışmalarını en iyi şekilde yapacağı bir ortama ihtiyacı var. O nedenle az önce de bahsettiğim kendisinin çok özel olarak kendisine dair bir belirlenim yok. Ama bu işi politik, siyasi ve hukuki olarak en sağlıklı şekilde götürülmesi için kendi koşulların iyileştirilmesi gerekiyor.
“Öcalan'ın koşullarının iyileştirilmesi olmazsa olmaz”
Geçmişte bu süreç o yüzden yürümedi. Son çözüm süreçlerinde, son iki çözüm sürecinde o yüzden yürümedi. Yürümediği zaten ispatlandı ve bundan sonraki süreçte de Sayın Öcalan'ın koşullarının iyileştirilmesini sorunun barışçıl çözümü için olmazsa olmaz koşullardan biri olarak görmek gerekiyor. Biz bunu sadece bulunduğumuz yere göre, durduğumuz yere göre söylemiyoruz. Yani bütün benzeri çatışma çözümleri, dünyadaki bütün benzeri örnekler aslında bu koşulların iyileştirilmesiyle sağlandı. Bundan sonra da sanıyorum ki Pervin hanımın, Pervin vekilimizin bahsettiği hazirana kadar bazı gelişmelerin olacağı yönündeki söylemi en azından içini böyle doldurmamız gerektiğini düşünüyorum ben de.
Şüphesiz yani bu saatten sonra yapılacak her görüşme gerçekten pratik adım atılması şartıyla yapılmalı diye düşünüyoruz. Çünkü bugüne kadar iyi kötü taraflar birbirleriyle görüştüler.
Adalet Bakanı ile görüşme olacak mı?
Birbirlerini anladılar diye düşünüyoruz. Bundan sonra tarafların arasında yapılan her görüşmenin kendisi pratik bir adım atma amaçlı olmalıdır diye düşünüyoruz. Yani Sayın Adalet Bakanı ile daha önce de defalarca heyetimiz görüştü.
Bundan sonra Adalet Bakanıyla yapılacak görüşmenin kendisi şüphesiz yasal koşulların oluşturulması yönünde olacak diye beklentimiz var, tahminimiz var. Aksi durum şöyle olur, kendisini tekrar eden ve gerçekten kamuoyuna güven vermeyen bir tablo çıkar. O nedenle Adalet Bakanı ile yapılacak görüşmenin kendisinin başta umut hakkı olmak üzere gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasına dair başlıkların açılacağı bir görüşme olarak değerlendirmek mümkün. Yani sadece umut hakkı değil aynı zamanda gerekli yasal düzenlemelerin de çıkarılması gerekiyor. Örneğin bu sürecin içerisine giren bizlerin, rol alan bizlerin her birinin, her bir aktörün yasal güvenliğinin sağlanması, özel kanunların çıkarılması ve belki de en başa getirilmesi gereken konulardan biri de şu.
“Umut hakkı şu anda ivedilikle atılması gereken bir adım”
Elbette ki umut hakkı şu anda ivedilikle atılması gereken bir adım. Sayın Öcalan'ın hukuki durumunun gözetilerek, düşünülerek düzenlenmesi gerekiyor. Ama bir diğer şey de unutmamamız gereken bir diğer şey de geçmiş çözüm süreçlerinden çıkardığımız dersler itibariyle söylüyoruz bunu. Parlamentoda grubu olan bütün siyasi partilerin temsilcilerin içerisinde bulunduğu meclis bünyesinde yetkili kılınmış bir komisyonun da devreye girmesi gerekiyor. Bakın biz bunu defaatle söylüyoruz. Biz bir tarafız. Kürt meselesinin demokratik çözümüne dönük, Kürt halkının gerçekten halklarının test edilmesine dönük 10 yıllardır mücadele yürüten bir yapıyız ve tarafız. Ama biz Kürt meselesini Türkiye'deki demokratikleşme mücadelesiyle birlikte ele alıyoruz. Türkiye'deki demokrasi standardı gelişmediği sürece demokratik hak ve özgürlüklerin alanı açılmadığı sürece Kürt sorununda da çözümsüzlük aklının devrede olduğunun göstergesi. Aynı şekilde Kürt sorunun demokratik çözümü Türkiye'de de demokratik dönüşümü sağlayacak temel kaldıraçlardan biri olacak.
Böyle seyretmediği durumda sadece iki taraf arasında sıkışması durumunda toplumun bu sürece dair güvensizliği sadece Türkiye kamuoyunun değil Kürt kamuoyunun da bu sürece dair güvensizliği her geçen gün artacak diye düşünüyoruz. O nedenle bu sürecin son derece şeffaf katılımcı bir şekilde götürülmesi gerekiyor.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın