Duhok’un Zaho içesindeki Perex tatil köyüne 20 Temmuz’da düzenlenen top saldırısında aralarında çocukların da bulunduğu 9 kişi hayatını kaybetti, en az 30 kişi de yaralandı.
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, olayın hemen ardından incelemelerde bulunmak üzere bölgeye gönderilen heyete başkanlık etti.
Hüseyin, olay hakkında hazırlanan raporda, saldırının Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)tarafından kullanılan 155 mm’lik toplarla yapıldığının kanıtlandığını söyledi.
Türkiye ile PKK arasında yaşanan çatışmaların Kürdistan Bölgesi halkına zarar verdiğini vurgulayan Hüseyin, sorunun Türkiye’nin sorunu olduğunu ancak Irak topraklarına taşırıldığını belirtti.
Ankara’nın henüz resmi bir özürde bulunmadığını, ortak araştırma teklifinin de resmiyete kazandırılmadığını kaydeden Hüseyin, "Türkiye istediği zaman Irak topraklarına giremez" ifadesini kullandı.
Hüseyin, bombardımana ilişkin girişimlerde bulunduklarını kaydederek, "Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne resmi olarak şikayette bulunduk ve diplomatik yollarla elimizden geleni yapacağız" dedi.
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Rûdaw TV’de yayınlanan özel röportajda, Senger Abdurrahman’ın Zaho’daki saldırıya ilişkin sorularını yanıtladı.
Rûdaw: Irak hükümeti Perex köyüne yönelik bombardımanı araştırdı. Sizce yeni bir araştırmaya gerek var mı? Yaptığınız araştırma gerçeği ortaya çıkarmak için yeterli miydi?
Fuad Hüseyin: Olayın gerçeği birkaç şeydir; birinci kurbanlar, ikincisi olay yeri, üçüncüsü askeri olarak saldırının nerede yapıldığı, atılan topların nereden geldiği ve ne tür silahlar kullanıldığı? Bütün bunlar araştırıldı, neticede 9 şehit ve 31 yaralı var. Yer de belli, bu nedenle gerçekler açıktır.
Rûdaw: Olayın gerçeği nedir?
Fuad Hüseyin: Dediğim gibi kısmen köyle ve mekânla, kısmen oradaki insanlarla, kısmen de saldırıda kullanılan silahın türüyle alakalı. 155 mm’lik top mermisi kullanılmış ve olay yerine dört mermi atılmış. İlk mermiden yarım saat sonra diğer üç mermi ateşlenmiş. Yani saldırıda kullanılan topun çeşidi ve seri numarası elimizde. Askeri uzmanların eline geçen parçalar Bağdat'a getirilerek incelendi. Silahın seri numarası, yeri ve türü askeri uzmanlarca açığa çıkarıldı.
Rûdaw: İnceleme sonucunda tatil köyüne düşen bu dört top mermisinin Türkiye tarafından atıldığı doğrulandı mı?
Fuad Hüseyin: Askeri uzmanların hazırladığı rapora göre, Türk ordusu tarafından kullanılan 155 mm'lik bir silahtan söz ediliyor.
Rûdaw: Yani olayı Türkiye mi gerçekleştirdi?
Fuad Hüseyin: Verdikleri bilgilere göre, evet.
Rûdaw: Ama Türkiye birkaç kez bunu reddetti ve Türkiye Dışişleri Bakanı bir röportajda “biz değildik” dedi. Bu konuda nasıl bir sonuca varılacak? Türkiye ortak bir araştırma komisyonu kurulmasını istedi.
Fuad Hüseyin: Komisyon kurulmasını talep etmediler, sadece basında bundan söz ettiler. Soruşturma komisyonu kurulmasını talep ediyorlarsa resmi yollardan talep etmeleri gerekiyor. Araştırma komisyonu değil, olayın neden gerçekleştiğini araştırmayı talep etmeleri gerekiyor. Mesele neydi? Çünkü aldığımız askeri bilgiler, bunu yapanın Türk ordusu olduğunu gösteriyor.
Rûdaw: Irak Milli Güvenlik Kurulu, Başbakan Mustafa Kazımi başkanlığında toplandı ve sekiz karar aldı. Sizce Irak bu kararları uygulayabilir mi?
Fuad Hüseyin: Alınan kararlara gelince, öncelikle Irak savaşa girmiyor, savaşa girme gibi bir niyeti de yok. Irak savaşı kabul etmiyor, savaşa inanmıyor. Türkiye ile ilişkilerimiz, birbirimizin topraklarına ve insanlarına saygıya dayalı, sağlıklı ve düzgün olmalıdır. Diplomatik olarak gerekli olanlar evet uygulanıyor. Türkiye ile diplomatik ilişkilerimiz nasıl olacak? New York'taki Güvenlik Konseyi'ne şikayette bulunduk, tüm diplomatik yolları deneyeceğiz.
Rûdaw: Yani Türkiye'yi BM Güvenlik Konseyi'ne şikayet etme konusunda kararlısınız?
Fuad Hüseyin: Bugünden itibaren başladık.
Rûdaw: Irak Ulusal Güvenlik Konseyi'nin kararlarından birinde savunmaya hazır olunması gerektiği belirtiliyor. Bu, Türkiye'nin Irak ve Kürdistan Bölgesi'ne daha fazla ilerlemesine izin vermeyecekleri anlamına mı geliyor?
Fuad Hüseyin: Her iki taraf da, özellikle de Türkiye bu saldırıdan ders almalı. Irak Suriye gibi değil. Irak'ı Suriye'ye benzetmek isteniyorsa, Irak'a müdahale etmek çok zor olur. Evet, buraya kadar geldikleri doğru ama Türkiye'nin bu olaydan sonra politikasını değiştirmesi gerekiyor. Özellikle Irak buna niyetli değil, aksine Türkiye ile diyalog yoluyla iyi ilişkiler kurmak istiyor. Ancak ilişki, istedikleri zaman saldırmak, istedikleri zaman Irak topraklarında askeri operasyonlar yapmak ve istedikleri zaman Irak topraklarına girebilecekleri şekilde olmamalıdır.
Bunları söylerken Türkiye'nin PKK ile bir sorunu olduğunu anlıyorum. PKK Türkiye'nin sorunu ama doğruyu söylemek gerekirse PKK Irak'ın da sorunu. Çünkü Irak anayasası PKK'nin Irak topraklarında ve Kürdistan'da olmasına izin vermiyor. Askeri faaliyetlerini Irak topraklarında ve Kürdistan'dan organize etmesi ve başka bir ülkeye saldırması kabul edilemez. Başka bir deyişle, PKK Irak için de sorundur. Ama bu, Türkiye'nin yaptığı gibi saldırmakla çözülmez. Ayrıca Türkiye'nin saldırıları, askeri ve coğrafi açıdan Irak ve Kürdistan halkına tehdit teşkil ediyor. Bu süreçte çok sayıda sivil öldürüldü. Sık sık PKK'nin peşinde olduklarını ve PKK ile savaştıklarını söylüyorlar ama savaşın yayıldığını görüyoruz, hedefledikleri yerlerin PKK'nin yerleri olmadığını görüyoruz. Peki niyetleri ne ve neden böyle söylüyorlar? Nihai çözüm, bir; gerçekçi diyalogla olur. İkincisi; Türkiye ve PKK de Irak topraklarında kalmamalı. PKK ve Türkiye'nin sorunu sınırın öte yanında, bu tarafında değil. Ancak her ikisi de sorunu Kürdistan ve Irak'a taşırmış, bu da olmaz, olmamalı.
Rûdaw: Irak MGK kararından bir tanesi de PKK’nin Irak’tan çıkarılması üzerine. Bu adımı nasıl uygulayacaksınız?
Fuad Hüseyin: Irak'taki askeri durumu, Türkiye'deki güvenlik durumunu anlıyorum, PKK'nin nerede ve hangi dağlarda olduğu konusu kolay bir konu değil. Sonuç olarak, Irak'ta başka yabancı askeri güçler de vardı, ancak bunlar şimdi yoklar. Bir yol bulmalıyız ama bu Türkiye'nin işi, yani Türkiye sorunu çözmenin bir yolunu bulmalı. Sorun, Türkiye ile Irak arasında bir sorun haline gelmemeli.
Rûdaw: Böyle bir olayların bir daha yaşanması Irak ile Türkiye arasında daha büyük sorunlara yol açar mı?
Fuad Hüseyin: Irak'ın siyasi ve güvenlik sorunları olduğu doğru ama Irak bir ülke olarak dünyanın birçok ülkesi tarafından destekleniyor. Bu, Irak'ın zayıf olduğu anlamına gelmez. Irak hareket edebilir. Ancak Irak hiçbir komşu ülke ile sorun yaşamak istemiyor.
Rûdaw: Burada kastınız diplomatik harekat mı, askeri mi?
Fuad Hüseyin: Doğrusu askeri boyutundan bahsetmiyorum, sonuç olarak Irak ile herhangi bir komşu ülke arasındaki sorunlar askeri olarak çözülmemeli. Askeri yöntemler de çözüm değil. Bu nedenle Türkiye'nin sorunları çözmek için askeri yola başvurmaması gerektiğini söylüyoruz. Askeri yolu seçen Türkiye, PKK ile savaştığını söylüyor ama siviller hedef alınıyor.
Rûdaw: Hedef alınan bölgede PKK’liler var mıydı?
Fuad Hüseyin: Elimizdeki bilgilere göre PKK’liler orada yoktu.
Rûdaw: Irak’ta PKK sorununu nasıl çözeceksiniz?
Fuad Hüseyin: Sorun Türiye’nin sorunu ve Irak'a taşırılmış. Türkiye ile görüşmemiz lazım. Ama diyalog ile silah kullanmak farklıdır. Bu bir güvenlik yaklaşımıyla ele alınmalıdır. Bunu ne biz ne de Türkiye güvenlik yoluyla çözebildi. Başka bir yol bulmaları gerekiyor ve biz Türkiye ile masaya oturmaya hazırız. Ama şimdi böyle bir olay oldu ve Türkiye “biz yapmadık” diyor. Peki o zaman kim yaptı? İnsanlar öldürüldü, köyler bombalandı.
Rûdaw: Onlar “PKK yaptı” diyor..
Fuad Hüseyin: Onlar öyle diyor ama aldığımız tüm bilgiler, her şekilde bölgenin coğrafyası, silahın cinsi, mesafesi, her şey bunun Türk ordusunun işi olduğunu gösteriyor.
Rûdaw: Irak'ta çok tepkiler oldu. Kısa süre içerisinde Irak kamuoyunda büyük yankısı oldu. Sayın Mukteda es-Sadr, Türkiye ile tüm ilişkilerin kesilmesi, Türkiye sınırının kapatılması, Türk ordusunun Irak'tan çekilmesi ve Türkiye ile güvenlik anlaşmasının sona ermesi çağrısında bulundu. Irak bunu yapar mı?
Fuad Hüseyin: Birincisi Irak'ın Türkiye ile bir güvenlik anlaşması yok. Bu 1984'e dayanıyor. Birçok kişi, hatta siyasi analistler bile bir güvenlik anlaşması olduğunu söylüyor. 1984 yılında bir toplantı tutanağı var, dönemin Irak Dışişleri Bakanı Tarık Aziz ile Türkiye’nin o dönemki Dışişleri Bakanı ile. Tutanakta bir; Türkiye Irak topraklarına 5 kilometre derinliğe kadar girebilir. İki; Irak topraklarına girmeye karar verirse, önceden Irak hükümetine haber vermelidir. Üç; Irak topraklarına girerse, 72 saat sonra geri çekilmeli ve sınırın öteki tarafına geri dönmelidir. Dört; Bu tutanak imzalandığı tarihten itibaren bir yıl geçerlidir, bu kadar. Yani Irak ile Türkiye arasında bir güvenlik anlaşması yok. Bunu bir güvenlik görevlisiyle mi yoksa bir askeri yetkili ile mi konuştular bilmiyorum. Ancak bir anlaşma, kağıt üzerinde imzalanmış bir anlaşma yok. Bunu kullanmaları yanlıştır, bahsettikleri gibi bir şey yok.
Rûdaw: Türkiye ile sınırları kapatma ihtimali var mı?
Fuad Hüseyin: Ben dışişleri bakanıyım, işim sorun yaratmak değil, sorunları çözmek. Dışişleri bakanının görevi askerleri savaşa teşvik etmek değil. Irak savaşa girmemeli. Irak 50 yılını hem iç ve hem de dış savaşla geçirdi. Irak, 50 yıldır kendisiyle ve başkalarıyla savaş halinde. Yeter artık bu savaş kültürü, savaş anlayışı. Komşu ülkelerimizle bir yol bulmalıyız. Bize saldırsalar bile savaş diliyle karşılık vermek zorunda değiliz. Ama komşu ülkeler Irak'ın çok zayıf olduğunu düşünmemeli. Uluslararası alanda Irak'ın birçok dostu var ve Irak'a dair verilmiş bir çok söz var.
Rûdaw: Saldırı nedeniyle ülkeler size dayanışma mesajı gönderdi mi?
Fuad Hüseyin: Irak'la temas kurmayan ülke kalmadı diyebilirim, Batıdan, özellikle Arap ve İslam ülkelerinden Irak'a destek ve dayanışma mesajları geldi. Henüz harekete geçmedik ama komşu ülkeler Irak'a ülke olarak farklı davranmalı. Irak'ın sorunları olduğu doğru ama her istedikleri zaman Irak’ın topraklarına girmezler.
Türklerin Irak toraklarına girmelerini hangi gerekçe ile ifade ettiklerini biliyorum, iki şeyden bahsediyorlar; ilki; PKK'nin terör örgütü olduğunu ve örgütü vurma hakkına sahip oldukları. İkincisi ise meşru müdafaa hakkından bahsediyorlar. (PKK’nin) Terör örgütü olup olmadığı ayrı bir konu. Irak anayasası PKK dahil hiçbir örgütün Irak topraklarından komşu bir ülkeye saldırmasına izin vermiyor. Bu Irak tarafının görevidir. Ancak Türkiye kendini savunma gerekçesini BM Şartı'nın 51. maddesine dayandırıyor. Ama durum böyle değil. Saldırı yapılmış olsa bile, Irak'ın Türkiye'ye saldırması halinde olur, ancak bir örgütün Türkiye'ye saldırısı BM anlaşmasının çerçevesine girmez. Ayrıca Türkiye saldırıya uğramış olsa bile, meşru müdafaa yapmadan önce Güvenlik Konseyi'ne gitmeli ve saldırıya uğradığını kanıtlamalıdır. Meşru müdafaa, Irak sınırından içeri girmek değil. Ancak Irak'a PKK savaşı adı altında girdiler ve 1991!den beri birçok askeri üssü var. Ardından IŞİD'e karşı savaş adı altında girdiler. Bir biri ardında Irak hükümetleri Türkiye ile görüşmelerde bulunmuş ve sorunları diyalog yoluyla çözmeye çalışmıştır. Ama şimdi bu olay yaşandı, Türkiye ortak bir komiteden bahsediyor ama dediğim gibi bunu medyada konuşuyor, ne resmi bir yazı, ne resmi bir özür, ne bir şey gönderdiler.
Rûdaw: Türkiye'nin Irak Büyükelçisini çağırdınız ve kendisine Türkiye'nin özür dilemesi, mağdurlara tazminat ödemesi ve Irak'tan askerlerini çekmesi gerektiğini söyleyen bir protesto mektubu verdiniz. Türk Büyükelçisinin bu konudaki tutumu neydi?
Fuad Hüseyin: Önemli olan mektubun kendisine verilmiş olması ve onun da bunu hükümetine göndermesi, zaten bir büyükelçi sadece bunu yapabilir. Ama Irak hükümetinin bu tutumu Irak halkının tutumudur. Herkes gördü, Irak halkı saldırıya sert tepki gösterdi. Parlamento da cumartesi günü (bugün) oturum düzenleyecek ve elbette Parlamentonun da tavrı sert olacak. Dışişleri, Savunma bakanları ve güvenlik yetkilileri Parlamentoda hazır bulunarak konu hakkında aydınlatma yapacak. Bu artık kamuoyunu ilgilendiren bir durum. Türkiye, bunun bir başbakan, bir bakan ya da hükümet meselesi olmadığını anlamalıdır.
Rûdaw: Ama Türkiye Milli Güvenlik Kurulu, Irak'ta PKK'ye karşı operasyonlarını sürdürme kararı aldı.
Fuad Hüseyin: PKK'ye karşı mücadele ediyorlarsa etsinler ama Irak topraklarında yapıyorlar bunu. Mesele Irak toprağı olması, Irak başka bir ülke. Irak halkının şu ana kadar Türkiye ile çok iyi ilişkileri olduğunu düşünüyorum. Bu ilişkilerin iyi olmasını temenni ediyoruz ve bizim görevimiz komşu ülkelerle bu ilişkileri sürdürmek ve geliştirmek istiyoruz. Ancak saldırı Irak kamuoyunun görüşünü değiştirdi. Türkiye, Irak halkının Türkiye'ye karşı Çarşamba gününden öncekiyle aynı olmadığını anlamalı. Türkiye'nin bunu anlaması gerekiyor. Bunu anlamazlar ise, çok fazla sorun yaşanacaktır.
Türkiye, Irak hükümeti ve Kürdistan Bölgesi hükumeti ile ilişkilerini iyileştirmek mi yoksa kötüleştirmek mi istediğini kendisine sormalıdır. İlişkilerini geliştirmek istiyorsa o zaman böyle olmaz çünkü sonuçta Kürdistan Bölgesi ve Irak hükümeti, Irak ve Kürdistan parlamentosu kendi milletine karşı olamaz. Şimdi millet Türkiye'ye karşı ayaklandı, kendi milletinin karşısında kim durabilir? Irak kamuoyu artık Türkiye'ye karşı sert bir duruş sergiliyor. Türkiye'nin bunu anlaması ve bu sorunu çözmesi gerekiyor. Sorunları halka şiddet uygulayarak çözemez. PKK'den bahsediyor ama sivilleri vurmuş, insanlar bunu nasıl kabul etsin?
Rûdaw: Saldırının ardından Türkiye makamları ile üst düzey bir temasınız oldu mu?
Fuad Hüseyin: Hayır, şu ana kadar olmadı.
Rûdaw: Olaydan sonra Kürdistan Bölgesi'nden, Irak hükümetine karşı “daha önce ölenler Irak’lı değildi diye şimdiye kadar Bağdat’ın sesini çıkarmadığına dair şikayetler geldi. Türkiye’nin bombardımanları nedeniyle geçmişten bugüne kadar 138'den fazla Kürdistan Bölgesi vatandaşı şehit oldu. Irak hükümeti neden daha önce böyle tepki göstermedi?
Fuad Hüseyin: Hayır, Irak hükümeti her zaman sesini yükseltti ama bu defaki muhtemelen farklı olacak. Birincisi bu defaki büyük bir katliamdı. ikincisi; doğrusunu söylemek gerekirse olay basına yansıdı, her bir Irak’lı, Irak'ı önemseyen her kes, Iraklı ve Iraklı olmayan herkes olanları gözleriyle gördü. Dışişleri Bakanlığı daha önceki durumlarda da Türkiye'ye protesto mektubu gönderdi. Ancak bu defaki saldırı kamuoyuna mal oldu. Olayın çok acı ve üzücü hikayeleri var. Bu, kamuoyunda önemli bir konu haline geldi. Kamuoyunun tepkisinin ne kadar büyük olduğunu gördünüz. Fakat Türkiye ne zaman Kürt ya da başka bir topluğa, Arap ya da Hıristiyana, kısaca Iraklı sivillere karşı böyle bir şey yapmışsa buna bri tepki gösterilmiştir. Fakat bu olayın nasıl olduğu ile alakalı olmuştur. Bu defaki her bir Irak’lıya mal olmuş büyük bir sorundur.
Rûdaw: Irak hükümeti olarak mağdurların ailelerini tazmin edecek misiniz?
Fuad Hüseyin: Türkiye şimdiye kadar bir taziye mektubu dahi göndermedi. Evet, basında bahsediyorlar. Ama bizimle bağlantı kurmayan, başsağlığı dilemeyen ülke kalmadı. Ama onlar en azından bir taziye mesajı bile göndermedi. Çağrılan büyükelçileri bundan bahsetti. Ancak bu, bir büyükelçi çağırıp başsağlığı dilemekle olmaz.
Rûdaw: Ankara’daki büyükelçinizi geri çağırma kararı aldınız mı?
Fuad Hüseyin: (Irak’ın Ankara Büyükelçisi) Geri gelmiş.
Rûdaw: Ne zaman kadar dönmeyecek?
Fuad Hüseyin: Elçilik kalacak, Irak ve İran birbirleri ile savaş halinde olduklarında bile büyükelçilikleri vardı, kapatılmamıştı. Ama Türkiye Irak'taki yeni durumu anlamalı, bu yeni bir durum. Türkiye bu konudaki tavrını değiştirmeli, Irak konusunda açık diyalogu seçmeli. PKK hakkında konuşulmalı, bu insanlar için tazminat konusu konuşulmalı. Kürdistan'da ve Başik yakınlarındaki Türk askeri varlığı konuşulmalı. Bunlar artık konuşulması gereken meseleler, geri adım atılamaz. Irak dışişleri bakanı olan hiçbir bakan bu konuda geri adım atamaz, artık konuşulmalı. Türkiye bunun için adım atmalı, atmaz ise bir gerginliğe neden olur demektir. Ilımlıca konuşmak yerine savaşa devam etmeye karar verirlerse, bu olmaz.
Rûdaw: Bu kadar sert tepki verdiğiniz nadiren görülmüştür. Olay yerinde gördüğümüz ve bu güçlü tepkiye neden olan neydi?
Fuad Hüseyin: Her şeyden önce ben bir insanım. Gördüklerim hayatımda sık gördüğüm şeyler değildi. Felaket bir durum gördüm. Hayatım mücadelede, siyaset içerisinde, problemler arasında geçti. Ama gördüğüm şey çok farklıydı. Yetkili ya da politikacı biri olmayı bir yana bırakın. Gidip orada ceset parçalarını görün, bir et parçası, birinin kıyafetlerini görün, oradaki kanı görün! Hastaneye gittiğimde yaralı bir kadını gördüm; 5 gün önce evlenmiş ve eşi ile balayına gelmiş. O kadın bana ne dedi biliyor musun; “Beni boş verin, eşime yardımcı olun” dedi. “Eşin nerede?” diye sordum. Başka bir hastanede tedavi gördüğünü söyledi, “Onu kurtarın” dedi. Ama kocasının öldüğünü bilmiyordu. Genç bir kadın ve bir delikanlı beş gündür evliler, birkaç günlüğüne tatile gelmişler. Tatil yerine eşinin cesedi ona iade ediliyor. Bu olay herkesi etkiledi.
Türkiye'nin bunu anlaması lazım. Bir subayın oturup böyle bir emir vermesi kolay değil. Orada 500-600 kişi vardı. Orada 100'e yakın otobüs ve araç vardı. Türklerin kendileri çoğu zaman açıklamalarında şunu söylüyor; “biri bir mağaradan çıkıp başka bir yere gittiğinde yerini tespit edip vurabiliriz” diyorlar ve bunu da yaptılar. Peki, neden 500-600 kişiyi göremediler? Oraya park edilmiş 100 aracı nasıl görmediler? Diyelim ki ilk topu yanlış attılar, neden yarım saat sonra üç top daha attılar?
Rûdaw: Bölge yanlışlıkla bombalanmış olabilir mi?
Fuad Hüseyin: Bilmiyorum, bu lokal bir karar mıydı? Umarım öyledir. Merkezi veya hükümetin bir kararı olduğuna inanıyorum. Bu yüzden hep Türk ordusundan bahsediyorum, bölgedeki yerel yetkililerden soruyorum. Yerel bir karar mıydı? Ama sonuç felaket oldu. Siyasi sonucu da bir felaket. Irak'ta insanların nasıl tepki verdiğini görüyorsunuz. Bu tepki devam edecek. Irak'taki siyasi durum bu tepkiyi devam ettirecek. Irak'taki mevcut siyasi durum şimdi çok farklı.
Parlamento farklı, Bağdat-Ankara ilişkilerinin iyi devam etmesi için Türkiye'nin bunları anlaması gerekiyor. Bu ilişkinin bozulmasını istemiyoruz. Türkiye'nin Irak ile 20 milyar dolar civarında bir ticaret hacmi var ve bunların tamamı Türkiye'nin çıkarına. Bazı Iraklı siyasi liderler hadi sınırı kapatalım dediğinde, bu büyük bir mesele. Irak'ta faaliyet gösteren şirketlerin çoğu, hem Kürdistan'da hem de Güney Irak'ta Türk şirketleri. Aramızda bir sorun olursa Türkiye ekonomisi için büyük bir kayıp olur ama Irak da kaybeder. Dicle ve Fırat'ın kaynağı Türkiye'dir. Türkiye ile tarihi, coğrafi, ekonomik ve siyasi ilişkilerimiz var. Peki, tüm bunları unutup neden savaşalım? Sorunu çözmenin başka bir yolu var, neden savaşı tercih edelim? PKK meselesi bugünün meselesi değil. PKK Irak'ta değil Ankara'da kuruldu, bir grup öğrenci tarafından kuruldu. PKK 1984'te savaşmaya başladığında Irak'ta değil, Türkiye'de başladı. PKK 1991'de bu tarafa geldi. Irak'ta durumun kötüleştiği ve Raperin (Büyük Ayaklanma) olduğu zaman karşımıza PKK çıktı. PKK Irak Kürdistanı dağlarına o zaman geçti, Irak'ta doğmadı.
Rûdaw: Fakat Türkiye, “Irak topraklarından bize saldırıyor, kendimizi savunma hakkımız var” diyor?
Fuad Hüseyin: Türkiye sık sık PKK'nin bittiğini söylüyor, çoğu zaman artık sınıra ulaşacak gücü bile kalmadığını söylüyor. Irak Kürdistanı ile Türkiye arasındaki sınırda çeşitli Türk askeri üsleri olduğunu çocuklar bile biliyor. En son PKK ne zaman Irak topraklarından saldırdı ki bu tarafa geçiyorsun? Ayrıca kendi toprakların içerisinde kendini savunabilirsin, başkalarının sınırlarına girerek değil. Mesela şimdi bazı yerlere duvarlar örüyorlar. Bunun yanı sıra üstüne basarak, PKK'nin Irak'ta bulunmaya hakkı yok, PKK’nin Irak'ta faaliyet gösterme hakkı yok diyorum. Bu sorun ne Irak Kürtlerinin, ne Irak Araplarının ne de Irak'ın sorunudur.
Rûdaw: PKK sorununu Irak toprakları içerisinde nasıl çözeceksiniz?
Fuad Hüseyin: Öldürerek ve keserek sorun çözülür mü? Bu bir güvenlik veya siyasi mesele. Gerçekçi olalım; Türkiye'deki Kürt meselesi bir güvenlik sorunu mu yoksa siyasi sorun mu? Politik olarak çözmüşler mi, hayır. Ama güvenlik tedbirleri ile de çözülmez. Ama gelip Irak topraklarında güvenlik tedbirleri ile çözmek istiyor. Irak'ta Kürt sorunu vardı, Irak hükümetleri Kürt sorununu tanımadı ve tüm silahlarını Kürtlere karşı kullandı ama sonuç ne oldu? Çözmeniz gerekiyor ve şimdi çözüldü. Türkiye'nin iç işlerine karışma yetkim yok ve bu onların kendi meselesi. Fakat tek bir şey söyleyebilirim; PKK sorunu Irak’ın sorunu değil, sınır ötesi bir sorun, kendileri çözmeli. Ama Irak topraklarına giremezsiniz, öyle olmamalı. Dolayısıyla Çarşamba günü yaşanan olaydan sonra Türkiye'nin farklı düşünmesi gerektiğini söylüyorum, yani şiddetle değil, Irak topraklarında değil. Başka topraklarda aynı şey var mı yok mu bilmiyorum, bu benim sorunum değil. Fakat Irak topraklarında böyle davranamaz.
Rûdaw: (Irak’ta) Hükümet kurma konusuna gelelim; Koordinasyon Çerçevesi bu konuda Kürtlerin kendi aralarında anlaşmasını beklediklerini söylüyor. Siz önceki gün Süleymaniye'de Bafıl Talabani ile görüştünüz. Sayın Bafıl Talabani de Başkan Mesud Barzani ile görüşmeye geldi. KDP ve KYB anlaşmaya varacak mı?
Fuad Hüseyin: Şu anda Bağdat'ta hükümet kurulması için çalışan heyetin başkanıyım. KDP ile KYB arasında bir anlaşmaya varılması için her türlü çabayı gösteriyoruz. Bir anlaşmaya varılacağını umut ediyorum, bunun için çalışıyorum. Sonunda bir uzlaşmaya varılacağına inanıyorum.
Rûdaw: İlk seçeneğiniz uzlaşmaya varılması, bu olmaz ise diğer seçenekler nelerdir?
Fuad Hüseyin: Şu an sadece birinci seçeneğe odaklanıyoruz.
Rûdaw: Cumhurbaşkanlığı konusunda bir anlaşma olacak mı?
Fuad Hüseyin: KDP ile KYB arasında tek mesele cumhurbaşkanı meselesi değil. Tarihte iki taraf arasında birçok kez karşı karşıya araya geldi ama aynı zamanda ortak bir geçmişleri var ve birlikte mücadele ettiler. KDP ile KYB arasındaki ilişkilerin geçmişine baktığımızda birlikte oldukları her zaman başarılı oldular, gerek güvenlik meselelerinde, gerek siyasi alanda veya yasal ve anayasal çalışmalarda, Bağdat veya başka bir yerde, birlikte başarılı oldular. Her kavga ettiklerinde, anlaşamadıklarında ve birbirlerine karşı olduklarında ise tam tersine geriye gittiklerini görüyoruz. KDP ile KYB için başka bir çözüm yok, bir arada olmaları gerekiyor. İşbirliği sadece Bağdat'la değil, Kürdistan'la da ilgili.
Rûdaw: Süleymaniye ziyaretinde Bafıl Talebani ile görüşmeniz sırasında KDP'nin bazı yeni önerileri olduğu söylendi. Nelerdir bu öneriler?
Fuad Hüseyin: Yaklaşık 6-7 saat görüştük, bir çok konu tartışıldı. Herşeyi burada anlatamam, çünkü hala müzakere süreci devam ediyor. Yakın zamanda Bafıl beyin Bağdat’a gitme ihtimali olabilir. Burada bir daha görüşme ihtimalimiz var.
Rûdaw: Önünüzde daha zaman var mı, çünkü Koordinasyon Çerçevesi Kürtlerin bir an önce anlaşmasını istiyor?
Fuad Hüseyin: Şu ana kadar kendileri de aralarında anlaşamadılar. Gece saat 23:00’e kadar siyasi liderler toplantısındaydık ve bugün Koordinasyon Çerçevesi liderlerinin çoğuyla temas halindeydim. Sorunlarını henüz çözmediler, o yüzden Kürtleri suçlamasınlar. Bunları bir dışişleri bakanı olarak değil, bir politikacı olarak söylüyorum. Bazıları iki-üç gün içinde bir sonuca varılacağı konusunda iyimser davranıyor, bazıları o kadar da iyimser değil. Bekleyip görelim bakalım nasıl olacak ve şu ana kadar da bir sonuca varamadılar. Kürtler için hala biraz zaman var, müzakereler olacak, umarım önümüzdeki hafta ortak çalışmada netlik sağlanır.
Rûdaw: Berhem Salih ve Reber Ahmed’in dışında ortak bir aday belirlenmesi ihtimali var mı?
Fuad Hüseyin: Şu ana kadar her iki isim aday.
Rûdaw: Ortak aday konusunda bir yakınlaşma var mı?
Fuad Hüseyin: Bilmiyorum.
Rûdaw: Son iki toplantı bu konuda bri netlik sağlamadı mı?
Fuad Hüseyin: Daha var. Netlik olmalı ve KDP ile KYB ne şekilde olursa olsun bir anlaşmaya varmalı. Ama nasıl olacak bilemiyorum.
Rûdaw: Anlaşma olmaz ise 2018’deki senaryo tekrarlanır mı, KDP ile KYB farklı adaylarla Parlamentodaki seçime gider mi?
Fuad Hüseyin: Böyle olacağını sanmıyorum, her iki tarafın bir anlaşmaya varacağını tahmin ediyorum.
Rûdaw: KDP konunun Parlamentoda çözülmesini kabul edecek mi?
Fuad Hüseyin: Ben her iki tarafın bir anlaşmaya varacağını söylüyorum.
Rûdaw: Ama bir B planından söz ediliyor.
Fuad Hüseyin: Başka bir plan yok. Bu defa B planından söz etmeyeceğiz.
Rûdaw: Irak’ta Kürtler başbakanlık için hangi ismi tercih eder? Hangi aday Kürtler için iyi olur sizce?
Fuad Hüseyin: Bu ülkenin bir geleneği var, bileşenlerin temsilcileri oturup birini belirler, Sünnilerin Sayın Halbusi'yi meclis başkanlığı için belirlemesi gibi. Şiiler de birini başbakan olarak belirler. Kürtler de cumhurbaşkanı olarak birini belirler. Ama bu sadece Şiilerin, Sünnilerin veya Kürtlerin oyları ile olduğu anlamına gelmez. Ulusal çatı denen şekilde olmalı, yani Şiiler birini seçtiğinde onu meclise getirmeden önce Kürtlerle ve Sünnilere danışmalı, Kürtler de Sünnilerin yaptığının aynısını yapmalıdır. Başka bir deyişle, ister başbakan, ister cumhurbaşkanı, isterse meclis başkanı olsun, herkes için ulusal bir çatıya ihtiyaç vardır, çünkü nihayetinde bileşenlerin onu belirlediği doğru olsa da o isim tüm tarafların başbakanı olur.
Rûdaw: Hükümetin kurulacağı bir sürece mi giriliyor, yoksa çokca söylendiği gibi hükümetin kurulamayacak ve yeni bir seçime mi gidilecek?
Fuad Hüseyin: Hükümetin yeni bir seçime kadar kurulmaması yönünde bir girişim var ama hükümet kurulmazsa bu hükümet seçime kalacak iş başında kalacak demektir. Yani bir buçuk yıl iki yıl sonra seçim olur, 2 yıl hükumet olmaz ise problem olur. O zaman bu siyasi güçler için de bir sorun olur. Bu geçici hükümet kalır ve yetkilerinin yarısına sahip olursa, örneğin bir bütçe kanununu onaylama yetkisi olmaz ise durum herkes için kötü olur. Şimdi petrol fiyatlarındaki artıştan dolayı Irak'ın geliri arttı ama o ekstra geliri bankaya yatırıp harcayamaz isen, zaten Ukrayna'daki savaş yüzünden her şeyin fiyatı arttı, o zaman vu millet için bir sorun olur.
Rûdaw: Durum hangi yönde ilerliyor, yeni hükumet kurulacak mı, bu hükumet göreve devam edecek mi?
Fuad Hüseyin: Şiiler başbakanlık arayı üzerinde uzlaşırlarsa hükumet kurulu. Şiiler derken Koordinasyon Çerçevesi’nden bahsediyorum. Sadr Hareketi şu an siyasi sürecin dışında.
Rûdaw: Irak'ın İran ve Suudi Arabistan'ı yakınlaştırma çabaları nereye ulaştı, bir sonraki adım ne olacak?
Fuad Hüseyin: Şu ana kadar Suudi Arabistan ile İran arasında 5 görüşme oldu. Görüşmeler güvenlik ve istihbarat kurumları düzeyindeydi. Ama bu sefer Suudi Arabistan'a gittiğimizde, Sayın Prens Muhammed bin Selman ile görüştük. Kendisi, Suudi Arabistan dışişleri bakanını İranlı mekidaşını Bağdat'ta ağırlamamızı istedi. İran dışişleri bakanıyla da temasa geçtim. Şu an her iki ülkenin dışişleri bakanlarını bir araya getirmekle meşgulüz. Diğer görüşmeler gizliydi, güvenlik ve istihbarat yetkilileri arasındaydı, şimdi iki dışişleri bakanını bir araya getirmek istiyoruz.
Rûdaw: Taraflar Irak’ta buluşmaya razı oldu mu?
Fuad Hüseyin: Evet, Irak arabuluculuk yapıyor. Görüşmelerin tamamı Irak’ta oldu.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın