Erbil (Rûdaw) - Rûdaw Sahur programının konukları araştırmacı yazarlar Necat Zivingî ve Ebuberkir Karwani, İslam’ın Kürdistan coğrafyasına gelişini, Kürtlerin Müslümanlığı kabul edişini, “ümmet ve millet” anlayışını yorumladı.
Ramazan boyunca Rûdaw TV’de yayınlanan Sahur Programı’nın dün akşamki konukları, araştırmacı yazarlar Necat Zivingî, Ebuberkir Karwani, hayırsever Sara Doski ve Rojhılatlı sanatçı Feriburz Kirmanşanî’ydi.
Kürtçe beyit ve ilahilerin okuduğu programda, Zivingî ve Karwani’ye, “İslam Kürdistan coğrafyasına savaş mı tebliğ ve barış ile mi geldi” sorusu yöneltildi.
Tarihi belgelerde de İslam’ın 7’inci yüzyılda Arap ordusu ile Kürdistan’a geldiğine işaret edildiğini dile getiren Necat Zivingi, “Hz Peygamber döneminde İslam Arap yarımadasının dışına çıkmamıştır. Doğrusu İslam Peygamberinin bu şekilde bir çabası ile de karşılaşmıyoruz. Sadece bir dönemde Müslümanlar Habeşistan’a gidiyor ancak kendi hayatlarını kurtarmak için gerçekleştirilen bir sefer bu ve bir tebliğ olarak sayılmıyor. Peygamber ömrünün sonlarına doğru bazı devletlerin sultanlarına İslam’ı kabul etmeleri için davet gönderiyor” dedi.
“İslam tarihçileri böyle anlatıyor”
Hz Muhammed’in vefatından sonra Araplar içerisinde güçlü bir birlik sağlandığını, Hz Ömer döneminde Arap ordusunun Arabistan dışına seferler düzenlediğini belirten Zivingi, “Ancak anlayış olarak İslam'ı, dinin hakikatini, siyasi ve toplumsal gerçeği karıştırmamamız gerekiyor ki o da Arap gerçeğidir. İslam bu dönemde ordu yolu ile Kürdistan’a geldi. Ticaret veya tebligat yolu ile gelmiş olsa belki durum farklı da olurdu” yorumunda bulundu.
Zivingi, İslam’ın bu coğrafyada zor yolu ile değil, cizye ödemek, boyunduruğunu kabul etmek gibi bazı şartlar çerçevesinde yayıldığını dile getirdi.
İslam tarihçileri Ebu’l-Hasen Dâvûd el-Belazuri’nin ve İbn’ul Esir’in yazdığı El-Kamil fi’t-Tarih kitabında o dönem yaşananların ayrıntılı bir şekilde anlatıldığını aktaran Zivingi, “Kitabımda da kronolojik olarak Kürdistan’da yaşanan savaşları yıl yıl yazdım. O dönemde savaşın Kürtler ile Arap ordusu arasında yaşandığı yazıyor” dedi.
Ebubekir Karwani ise Zivingi’nin görüşünün aksini ileri sürerek, o dönem için “Kürt, Kürdistan ve işgal” kavramlarının kullanılmasının yanlış olduğunu çünkü bu kavramların ulus-devlet dönemine ait olduğunu söyledi.
“Kürt ismi İslam’la ortaya çıktı”
Karwani, “Ulus kavramı 300 yıl önce Fransız Devrimi ile Avrupa’da ortaya çıktı. Ortadoğu coğrafyasında ise 19 ve 20’inci yüzyılın başlarına tekabül ediyor. Dolayısıyla İslam bu coğrafyaya geldiğinde ulus-devlet yoktu. İslam’dan önce ‘Kürt’ adı ile bir şey yok. Bazı kaynaklarda Kürt ismi var. Ancak ilk defa İslam ordusunun Sasanileri yenmesinin ardından Kürt ismi ortaya çıkıyor. Yani ilk defa Kürt kimliği Hz Peygamber döneminde ortaya çıkıyor. Cabbani Kurdi, Salmani Farısi, Suheybi Romi, Bilali Habeşi gibi isimlerin ardına eklenen kavim isimleri, Araplarla birlikte çıkıyor ki hepsi birlikte bir ümmettir ama etnik köken ismi ilk defa o dönemde ortaya çıkıyor. Kürtler burada ayrışıyor. Daha sonra İslam döneminde şahsiyet kazanıyor ve Emeviler döneminde yavaş yavaş savaşlara katılıyorlar. Haricilere karşı biliyoruz Şehrezur ovasında çatışmalara katılıyorlar. Mirlikler ancak Hicri 2’inci yüzyıldan sonra ortaya çıkıyor, öncesinde Kürt mirlikleri yoktur. Bu milliyetçi rivayeti kabul edersek bile ömrü bin yıldır. Çünkü Med’lerin yıkılışından İslam’ın çıkışına kadar da Kürtler tarihte kayıptır” değerlendirmesinde bulundu.
“Daha sonraki aşamada Kürtlerin İslam’a geçişi iki şekilde oldu. Birincisi kalemle, ikincisi kılıçla” diye belirten Karwani, “Kürtler İslam’a geçişle sultanlarla tanıştı. Sultan Buhai, Sultan Selçuk, Sultan Selahaddin gibi. Sultan Salahaddin Bağdat’ı işgal etmek istedi ama etmedi ki keşke işgal etseydi. Fakat Cezire’den Yemen ve Kahire’ye yarı bir imparatorluk oluşturdu” dedi.
“Osmanlı’da Türk demek küfür gibiydi”
O dönemde Arap, Türk ve Farsların kendi kavim ismi ile imparatorluk kurmadıklarını savunan Karwani, “Ulus-devlet çıkmadan önce ulus kavramı diye bir şey yok. Hatta Osmanlı döneminde Jön-Türkler çıkmadan önce Türklere bir hiç muamelesi yapılıyordu. Osmanlı’da Türk demek küfürle özdeşleşmişti. Türk demek aşağı sınıf demekti, Türklük aşağılanıyordu. İttihat Teraki’nin ortaya çıkması ile Türklük bir ulusal kimlik diye öne çıkarıldığında Kürtler de buna binaen kendi etnik kimliklerini öne çıkarmanın arayışı içinde oldular” diye konuştu.
Kürt milliyetçiliğinin çıkışını ve kökenlerini Şeyh Ubeydullah Nehri’ye bağlayan Karwan, ancak bu fikri ilk teorileştiren kişinin Hacı Kadiri Koyi olduğunu söyledi.
“Kürtler ulusal bilinç konusunda bölgedeki hiç bir milletten geri veya geç kalmadı” diyen Karwani, Şeyh Ubeydullah’ın İngiliz temsilciye, “Biz farklı bir milletiz. Dilimiz, kültürümüz, inanışımız Fars ve Türklerden farklıdır. Farslar Şii biz Sünniyiz. Türkler Şafii biz Hanefiyiz” dediğini anlattı.
Yazar Ebubekir Karwani ayrıca, Nakşibendi ve Kadiri tarikatlarının “Kürt nasyonalizmi” fikrinin yayılmasında önemli rol oynadığını, bu tarikatların “Kürt nasyonalizminin kuluçkası” olduğunu dile getirdi.
Karwani, “Farslar İslam'ı kılıçla kabul etti dersek tamam. Çünkü onların bir imparatorluğu vardı. Sasani İmparatorluğu. Peki biz Kürtlerin neyi vardı? Sasanilerin yıkılmasının ardından Kürtlerin büyük çoğu barış yolu ile İslamı seçti. Hicretten 400 yıl sonra bile Zerdüşt Ateşgahları Şarezur’da, Hewraman’da vardı. Tabi öyle birden bire olmadı Müslümanlığa geçiş, bir kaç aşamada ve onlarca yıllık bir sürede oldu” dedi.
“Kürtçe ilim ve irfan dili oldu”
“Tüm insanlık tarihinde milletlerin bulunduğunu, kendi aralarında çekişmeleri olduğunu ancak modern ulusçuluğun Fransız Devriminin ardından ortaya çıktığını anlatan Necat Zivingî de, Selahaddini Eyyubi’nin Mısır’da vezir olarak seçildiği süreçle ilgili, İsa Hakkari ile Şahabettin Xosro arasında geçen diyaloğu buna örnek gösterdi.
Tarihi kategorize ederek romantize ederek gönlümüze göre yorumlarsak bugünkü durumu da gerçek bir anlayışla değerlendiremeyiz” diye konuşan Zivingî, Belazuri’nin “661 yılında Araplar Kürtlerden biat etmelerini istedi” diye yazdığını söyledi Kürtlerin biat etmediğini ve Şarezur’da savaş yaşandığını, daha sonra da çatışmaların ve isyanların yaşandığını anlattı.
Yazar Necat Zivingi, Kürt mirliklerin Kür dili ve edebiyatının gelişiminde önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayarak, Kürtçenin onların döneminde ilim ve irfan dili olduğunu söyledi.
“Kürtler Erdoğan’ı kendilerine sultan görmüyor”
Kürtlerin İslam tarihi boyunca imparatorluk sahibi olmamalarının dini inançları ile, dili ile, kavmi ile ilgili olmadığını, tarihte üstlendikleri rol ile, bölgedeki güçlerle ilişki biçimi ile alakalı olduğunu belirten Karwani de, “Böyle olsa neden Asya’dan gelen Selçuklular imparatorluk kuruyor da Kürtler kurmuyor?” diye sordu.
Sunucunun, “Kürtler İslam'a olan bağlılıkları nedeniyle devletlerin yöneticilerini sultan olarak görüyor. Mesele Erdoğan’ı sultan görenler var. Hatta burada da sosyal medyada bunu savunanlar oldu” şeklindeki yorumuna yanıt veren Karwani, “Sosyal medyada bu şekilde yorum yapanlar Kürt halkının çoğunluğunu temsil etmiyor. Ben bağımsızlık referandumu yüksek kurulunda yer alıyordum. Kürtlerin yüzde 98’i bağımsızlığa evet dedi. Dolayısıyla 2-3 kişinin paylaşımı Kürtlerin tümünün görüşlerini temsil etmiyor. Bazıları IŞİD İslam'ı temsil ediyor diyordu. Ben de ‘Peki neden Peşmerge İslam'ın temsilcisi olarak görmüyorsunuz’ diye sordum. Neden Peşmerge Müslüman ve İslam ruhunu temsil etmiyor da bunlar temsil ediyor diyorlar” diye konuştu.
“Kürtler anlaşma ile Osmanlı hakimiyetini kabul eden tek millettir”
Ebubekir Karwani, Osmanlı İmparatorluğunun hakimiyetini kabul eden milletlerden sadece Kürtlerin bu iktidarı anlaşma ile kabul ettiğini söyledi.
Karwani, “Osmanlı padişahı Şeyh İdris’i Bitlisi’ye beyaz kağıt gönderiyor ve taleplerini yaz, kendi hükümdarınızı belirleyin diyor” diye belirtti.
Necat Zivingi ise, Kürtlerin Sefevilerin saldırılarına karşı Osmanlılarla siyasi bir ittifak yaptığını, ancak hiç bir zaman Osmanlı’nın tam hakimiyetini kabul etmediğini dile getirdi.
Kürdistan’ın bağımsızlığını savunduğunu dile getiren Karwani, “Kürdistan’ın bağımsızlığını destekliyorum. Selefiler hariç tüm İslami çevrelerin de bağımsız Kürdistan’ı desteklediğini garanti ederim” dedi.
Ebubekir Karwani, Kürdistan’da İhvancıların da bulunmadığını söyledi.
Program’a Duhok’tan katılan konuklarından Sara Doski de IŞİD’in Şengal’e saldırısı ile birlikte Ezidi Kürtlere yardım ulaştırdığını, Şengal’e, Peşmerge ile Kobani’ye gittiğini ve insanlara yardımlarda bulunduğunu anlattı.
Sanatçı Feriburz Kirmaşani de, Tar enstrümanının nasıl çalındığından, Yarsan kültüründe Tar’ın öneminden bahsetti.
Her bir Yarsan’ın evinde bir tar bulunduğunu belirten Kirmanşani, “Biz Tar’ı yere bırakmayız, evde yüksekte bir yerde tutarız. Yeşil bir örtü ile örteriz. Onu elimize almadan önce öper başımıza koyarız. Tar’ın tarihi 8 bin yıl öncesine dayanır” dedi.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın