HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu Abdullah Öcalan'ın silah bırakma çağrısı yaptığı PKK'lilerin nasıl silah bırakacağına dair kendi görüşlerini paylaştı.
Yapıcıoğlu muhtemelen Kürdistan Bölgesi’nde ya da Irak topraklarında bir kamp kurulabileceğini, kanlı eylemlere karışmamış PKK mensuplarının bu kampta tutulabileceğini, önde gelen PKK liderlerinin ise Avrupa ülkelerine gidebileceğini söyledi.
Yapıcıoğlu bu arada devletin de bu kişilerin Türkiye'ye dönebilmesi için yasal düzenlemeler yapabileceğini sözlerine ekledi.
Zekeriya Yapıcıoğlu Rûdaw TV'de Dilbixwîn Dara’nın sorularına cevapladı.
Rûdaw: Çözüm süreci diye bir süreç olacak mı?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Abdullah Öcalan ile Türkiye istihbaratı arasında yaklaşık 1 yıldır görüşmeler var. Öyle görünüyor ki bir aşamaya da ulaşmış.
Rûdaw: Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu, süreç (çözüm süreci) başlayacak mı?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Bence süreç başladı. Yaklaşık bir yıldır Abdullah Öcalan ile Türk istihbaratı arasında görüşmeler yapılıyor. Görünüşe göre bir aşamaya gelindi. Ancak siyasetçilerin çoğu bundan kapsamlı olarak haberdar olmayabilir, ancak bugün [27 Şubat] bir DEM heyeti İmralı Adası'nı ziyaret edecek ve bugün silah bırakma çağrısı yapılması bekleniyor. Eğer bugün çağrı yapılmazsa, yarın yapılabilir. Bence bu çağrı bugün yapılırsa yarından, yarın yapılırsa bir hafta sonrasından daha iyi olur. Çağrı ne kadar erken yapılırsa o kadar iyi olur. Türkiye'de bu sürece terörün sona ermesi veya silah bırakma süreci deniyor. Yani, 40 yıldır devam eden silahlı mücadele dönemi sona erdirilsin ve süreç artık siyasi ve barışçıl bir şekilde müzakere edilebilecek bir aşamaya geldi.
Rûdaw: PKK silah bıraktıktan sonra bunun karşısında ne gibi değişiklikler olacak?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Bugüne kadar hükümet diyor ki, eğer PKK silah bırakırsa bazı adımlar atılacak, ancak bu adımların ne olduğu henüz belli değil ve açıklanmadı.
Rûdaw: Siz HÜDA PAR olarak, AK Parti'ye ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a çok yakınsınız. PKK'nin silah bırakması karşılığında Kürtler için ne yapılacak biliyor musunuz?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Şu ana kadar açıklanmadı. Sadece biz değil, hatta AK Parti'nin birçok yetkilisi de bilmiyor, DEM'in birçok yetkilisi de bilmiyor ve hatta İmralı'yı ziyaret edenler de bilmiyor. Neden? Çünkü 10 yıl önce "çözüm süreci" adı altında bir süreç başladı. O süreç sona erdi. Bana göre, sürecin bozulmasının sebeplerinden biri şuydu; Kürtlerin bazı haklarını talep etmesi ve bu hakların yerine getirilmesi için PKK ile muhatap olundu, yani bu adımların yerine getirilmesi için PKK'nin silah bırakması şart koşuldu. PKK de tüm Kürtlerin temsilcisi gibi muhatap alındı ve herkesi temsil etmeye çalıştı, biraz ağırdan sattı diyebilirim ve süreç bozuldu. Bence bu hatadan ders alındı. Bugün devlet (PKK'ye) diyor ki, seninle hiçbir şekilde muhatap olmam. Eğer Kürt vatandaşların talepleri ve istekleri varsa, muhatap onlardır. Bu konuda adım atılması gerekiyorsa, devlet ve hükümettir ve ne gerekiyorsa yapacağız, ancak hiçbir şekilde sizinle muhatap olmayacağız. Görünüşe göre PKK bunu kabul etti ve DEM de bunu kabul etti. Bu tür bir şeyden bahsettiklerinde hükümet onlara diyor ki, hiçbir şekilde sizinle muhatap olmayacağız. Diyorlar ki, tamam, PKK muhatap olmadan silah bırakırsa ne gibi adımlar atılacak? Hükümet diyor ki, ne gerekiyorsa yapacağız.
Rûdaw: Türkler adım atmaya hazır mı?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Hazır olduklarını söylüyorlar, ancak bu adımların ne olduğu, kaç adım atılacağı ve hangi alanlarda olacağı bilinmiyor.
Rûdaw: Sayın Yapıcıoğlu, Kürtler Türkiye'de ne talep ediyor? Kürtlerin taleplerinin yerine getirilmesi için Türkiye'nin bu adımları atmaya hazır olduğunu söyleyebilir miyiz?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Devlet veya hükümet hazır mı değil mi, gerçekten kimse bu konuda bir şey söyleyemez ve şu alanda adım atılacak diyemez, ancak ben birçok alanda adım atılacağına inanıyorum, ancak adımların ne olduğunu gerçekten bilmiyoruz. Detaylarını bilmiyoruz. Kürtler ne istiyor? Irak Kürdistan Bölgesi'nin durumu farklı. Bir referandum yapıldı ve halkın %90'ından fazlası bağımsızlık için oy kullandı. Orada federal bir sistem var. Suriye'deki Kürtlerin durumu farklı, İran'dakilerin durumu farklı. Bana göre Türkiye'deki Kürtlerin %90'ından fazlası ortak ve onurlu bir birlikte yaşam istiyor. Bunun için öncelikle şunu söylüyoruz, biz diyoruz ki 100 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda Kürtler ve Türkler birlikteydi. Hatta daha önce, 1914 ve 1915 yıllarında Birinci Dünya Savaşı sırasında her cephede birlikte savaştılar, vatanı savunmak için.
Eğer 500 yıl öncesine veya hatta 1000 yıl öncesine gidersek, hep birlikte olduğumuzu görürüz. Bu yüzden diyoruz ki, Kürtler de bu devletin kurucularındandır ve Kürtler de bu devletin sahibidir, bu vatanın sahibidir. Ülkenin her köşesinde Türkler ve Kürtler birlikte yaşıyor. Doğru, Hakkari'de (Cölmerg) nüfusun %95'i veya %98'i Kürt olabilir, ancak İstanbul'da da Kürtler var ve en çok Kürt nüfusunun yaşadığı şehir İstanbul'dur. Hatta ben kendim İstanbul'dan milletvekili oldum ve parlamentoya girdim. Bu yüzden Kürtler o yerlerde toprak sahibi, mülk sahibi ve iş sahibi oldular. Birlikte yaşıyorlar, birlikte çalışıyorlar ve şirketleri birlikte. Geniş bir akrabalık ilişkileri var. Kürtler de diyor ki, biz de bu ülkenin sahibiyiz, sadece Hakkari, Şırnak ve Diyarbakır'ın değil, tüm ülkenin sahibiyiz ve birlikte bu cumhuriyeti kurduk.
Rûdaw: Kürt dili ve kimliği ile, örneğin dil talebinde bulunuyorlar mı?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Kürt kimliği ile, Kürt dili ile, biz de bu ülkenin bir parçasıyız, biz de bu ülkenin sahibiyiz, biz de bu toprağın sahibiyiz ve hatta bu cumhuriyetin kurucularındanız. Diyoruz ki, bu ülke hepimizin olsun. Kürtler de bunu hissetsin ve devletin sahibi olduklarını görsünler. Cumhuriyetin ilk yıllarında, 1920'den 1923'e kadar ilk mecliste Kürdistan'dan milletvekilleri vardı, Kürdistan'ın temsilcileri olarak meclise girdiler. Lazistan'dan girenler de aynı şekilde, ancak daha sonra 1925'ten itibaren Kürtlerin varlığı reddedildi, dilleri yasaklandı, çok fazla zulüm yapıldı ve büyük katliamlar yaşandı. Bu yüzden Kürtler endişeli, kalpleri kırık. Sayın Bahçeli 22 Ekim'de mecliste bir çağrı yaptı ve dedi ki, Öcalan gelsin ve PKK'ye silah bırakma çağrısı yapsın ya da PKK kendini feshetsin, gelsin mecliste ve DEM grubun bunu söylesin, gerçekten Devlet Bahçeli gibi bir şahsiyetin böyle bir çağrı yapacağına kimse inanmıyordu. Sonra Özgür Özel, CHP lideri dedi ki, başka bir şey söyleyeceğim ve Kürtlere diyeceğim ki, devlet sizin için var, siz de devletin sahibi olun. Yani siz de bu devletin sahibisiniz. Gerçek şu ki başlangıçta biz de bu devletin sahibiydik, ancak adım adım Kürtler devletten uzaklaştırıldı. Eğer tersine bir süreç başlarsa ve Kürtler bir kez daha devletin sahibi olduklarını görürlerse, aynı şeyi talep ederler.
Rûdaw: Yani siz Türkiye'den ayrılmak istemiyorsunuz. Türkler sizin Türkiye'yi bölmek istediğinizden korkuyor. Kürtlerin Türkiye'yi bölme ihtiyacı var mı? Sizin Türkiye’yi bölme niyetiniz var mı?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Kendi adımıza bizim böyle bir niyetimiz yok. Türkiye'deki Kürtlerin %90'ının da böyle bir ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Belki Türkiye'deki Kürtlerin %10'u bağımsız bir ülke olmak veya federal bir sistem kurmak isteyebilir. Ancak bana göre Kürtlerin %90'ı ortak, eşit ve onurlu bir yaşam istiyor. Onurlu bir yaşam ki, kimse ağa olmasın, kimse hizmetçi olmasın. Kimse büyük olmasın, diğeri küçük ve eli bağlı olmasın.
Rûdaw: Tarihte Kürdistan denen bir yer var. Türkiye'de bir Kürdistan coğrafyası olduğunu söyleyebilir misiniz?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Evet diyebiliriz. 10 gün önce Diyarbakır'da bir toplantı yaptık, dedik ki, çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı bu bölgenin adı Kürdistan'dır. Bu coğrafi bir isimdir. Ancak onlar (Türkler) Kürdistan kelimesini duyduklarında, bunlar Türkiye'yi bölmek istiyor ve Türkiye Cumhuriyeti'nin topraklarının bir kısmını ayırıp bağımsız bir devlet kurmak istiyor diyorlar. Biz de diyoruz ki, hayır, bu coğrafyanın adıdır. Selçuklu döneminde, Osmanlı döneminde ve cumhuriyetin ilk yıllarında bu bölgelerin adı Kürdistan'dı. O dönemlerden birçok harita var ve sultanların birçok mektubunda Kürdistan ismi geçiyor. Hatta meclis kayıtlarında da cumhuriyetin ilk yıllarında yine Kürdistan ismi geçiyor.
Rûdaw: Barış sürecine dönelim. DEM Parti bu sürecin başarıya ulaşması için birçok partiyle görüştü. Size de geldiler mi?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Hayır, gelmediler.
Rûdaw: Kapınız kapalı mıydı yoksa onlar mı istemedi?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Hayır, kapımız kimseye kapalı değil. Birçok kez soruldu, cevabımız bu oldu. Sadece DEM Parti için değil, tüm partiler için geçerlidir. Kim isterse kapımız açıktır. Kapımız kimseye kapalı değildir.
Rûdaw: HÜDA PAR olarak bu sürece katılmak istemediniz mi?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Eğer bu süreç PKK'nin silah bırakması süreci olarak görülüyorsa, bizim elimizde silah yok ve bizim görevimiz de PKK'nin silahlarını almak değil, bu tür bir süreçte siyasi partiler arasında da bir uzlaşma olmalıdır. Soruyu değiştirip şu şekilde soralım; DEM Parti diğer partileri ziyaret ettiğinde ne yaptı? Ne konuştular? Ne karar aldılar ve ne gibi bir etkisi oldu?
Rûdaw: Ama siz yüzde yüz biliyorsunuz!
Zekeriya Yapıcıoğlu: Biz biliyoruz! Şunu da biliyoruz ki, süreç üzerinde hiçbir etkisi olmadı. Onlar da detayları bilmiyor ve ne olup bittiğini, nereye gittiğini ve ne zaman sonuçlanacağını bilmiyorlar. Şunu söylemek istiyorum, siyasi partiler birbirlerini sık sık görüyorlar. Örneğin burada 3’üncü Erbil Forumu’nda, eski AK Parti milletvekilleri, CHP ve DEM milletvekilleri vardı, konu üzerinde konuşuyorlar ve anlaşılıyor ki, birbirlerini ziyaret eden heyetler önemli bir şey konuşmamışlar. Biz dedik ki, böyle bir uzlaşmaya gerek yok, ancak eğer bizi ziyaret etselerdi, şüphesiz bizim de önerilerimiz olurdu.
Rûdaw: Ama siz de bir Kürt tarafısınız ve tabanınız Kürtlerden oluşuyor!
Zekeriya Yapıcıoğlu: Şüphesiz. Bana göre bu eksiklik, DEM Parti'nin eksikliğidir. Bir yandan diyor ki, tüm siyasi partiler bu sürece katılmalıdır, ya da size aynı bilgileri aktaracağız. Önerileri var mı, endişeleri var mı yok mu. Her kapıyı çalıyorsunuz, ancak HÜDA PAR'ı ziyaret etmiyorsunuz. Biz diyoruz ki, gönlünüzce olsun.
Rûdaw: Siyasi olarak farklı düşüncelere sahipsiniz ancak birbirinize de dostluk ediyorsunuz. Görüştüğünüzde birbirinize selam veriyorsunuz bir sorun yok değil mi? Rojava’da da aynı durum söz konusu, taziye de düğünde birbirlerini ziyaret ediyorlar. Sayın Yapıcıoğlu silah bırakmaktan bahsettiniz. PKK’nin binlerce gerillası var. Size göre silahsızlanma mekanizması nasıl olmalı? PKK’nin bu binlerce gerillası silahlarını nereye bırakacak?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Yaklaşık bir yıldır Türkiye devleti ile Abdullah Öcalan görüşmeler yapıyor, birbirleriyle temas halindeler ve bu konular hakkında konuşuyorlar. Abdullah Öcalan’a giden heyetlerin de kendisine gerekli bilgileri ve detayları aktardığını düşünüyorum. Bu mesele mutlaka konuşulmuştur. Silahlar nereye bırakılacak? Kim bırakacak? Silah bırakanlar nereye gidecek? Bunlar mutlaka ele alınan konulardır. Belki bir mekanizma üzerinde çalışılıyordur.
Bu sadece Türkiye ve PKK arasında ya da Türkiye devleti ile Abdullah Öcalan arasında bir mesele değil. Bana göre bazı uluslararası taraflar da bu süreçte yer alıyor. Başta da belirttiğiniz gibi eğer silahsızlanma gerçekleşirse bunun Irak Kürdistan Bölgesi üzerinde de etkisi olacak. Aynı şekilde Suriye Kürdistanı (Rojava) üzerinde de etkisi olacak. Yani her ne kadar süreç Türkiye’deki Kürtleri ve PKK’nin silahsızlanmasını ilgilendirse de, tüm bölgeyi etkileyen bir durumdur. İran, Irak, Bağdat merkezi hükümeti ve Şam yönetimi de bu sürece dahildir. Hepsi birbirine bağlı ve etkileniyor.
Bence bu konuda bir yol bulunmuştur. Örneğin, Irak topraklarında ya da Kürdistan Bölgesi topraklarında Rojava’da da olabilir bir kamp kurulabilir, ancak bu kampın yönetimi PKK’nin elinde olmayacak. Belki de böyle bir kampın kurulması düşünülüyordur, ancak kamp sakinleri silahsız olacaktır. PKK’nin bazı üst düzey yetkilileri Avrupa’ya gönderilebilir ve bazı Avrupa ülkeleri onları kabul edebilir. Bu ihtimal de masada. Elbette ABD de bu süreçte yer alıyor çünkü onların da Suriye, Rojava ve tüm bölge üzerinde hesapları var. Bu konuların mutlaka konuşulduğunu düşünüyorum, ancak detaylar henüz net değil ve açıklanmış değil. Eğer bizden görüş istenirse, öneri ve endişelerimizi de paylaşabiliriz.
Rûdaw: Bu konu hakkında görüşünüz nedir?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Bahsettiğim gibi, bunlar yapılabilir.
Rûdaw: Yani bir kamp kurulup PKK gerillalarının orada kalmasını mı istiyorsunuz?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Ne zamana kadar? Sonsuza kadar değil. Belki Türkiye, bu meseleyle ilgili yasal bir zemin hazırlar. Kan dökmemiş olanların Türkiye'ye geri dönmesine izin verilebilir. Diğerleri için ise sayı azaldıkça çözüm daha kolay olur.
Gazze ile Rojava kıyaslanmamalı
Rûdaw: Rojava Kürdistan meselesine gelelim. Görüşmenin başında da belirttiğim gibi, Rojava Kürtleri HÜDA PAR’ı çok iyi tanıyor. Sizi neden bu kadar iyi tanıyorlar? Büyük toplantılarınızı Filistin için düzenliyorsunuz. Rojava Kürdistan halkı soruyor: HÜDA PAR, Gazze ve Filistin için bu kadar büyük mitingler düzenlerken neden Rojava Kürtleri için böyle büyük mitingler düzenlemiyor?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Sayın Dilbxwin, destek sadece miting düzenlemekle mi olur?
Rûdaw: Rojava Kürdistan'ı desteklediniz mi?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Elbette! Rojava Kürtleri, PKK veya PYD'nin orada kontrolü ele geçirdiği dönemde yüz binlerce Kürt oradan kaçtı. Onlara kim yardım etti?
Rûdaw: Sayın Zekeriya, PKK kontrolü ele geçirdiğinde değil, 2014'te IŞİD saldırdığında halk kaçtı.
Zekeriya Yapıcıoğlu: Ben o dönemden bahsetmiyorum. IŞİD mağlup edildikten sonra PYD, ardından da Demokratik Suriye Güçleri (DSG) iktidara geldi ve özerk bir bölge kurdu. Peki neden Kürtler geri dönmedi? Kürdistan Bölgesi'nde yaklaşık 250 bin Kürt yok mu? Türkiye'de yaklaşık 500 bin Kürt yok mu? Neden geri dönmüyorlar? Rojava Kürdistan'ında IŞİD ve PKK arasında savaş olduğunda, onlara yardım eden sadece bizdik. PKK saflarında savaşanlar da vardı. Sırf PKK ve PYD saflarında yer aldıkları için onlara bile yardım ettik. "Rojava'yı savunuyoruz" diyen Kürtler, oradakilere yardım ediyor ama kaçanlara yardım etmiyor. Biz diyoruz ki, bizim için hiçbir fark yoktur. Kürt her zaman Kürt'tür ve mazlum her zaman mazlumdur, hatta Kürt bile olmasa. Kim mazlumsa biz onu destekleriz. Oradaki bazı gruplar arasında olaylar yaşandı. Hangi taraf saldırırsa, hangi taraf diğerine zulmederse, biz buna itiraz ederiz. Ama Rojava ile Filistin'i kıyaslamak doğru değil.
Rûdaw: Ama Rojava size daha yakın. Rojava Kürtleri, Filistinlilerden size daha yakın, Sayın Zekeriya!
Zekeriya Yapıcıoğlu: Biz her hafta ya da her ayın başında büyük mitingler düzenleyen bir parti değiliz. Filistin'de olanlar, Saddam Hüseyin rejiminin Enfal operasyonunda 182 bin Kürt'ün katledilmesinden ve Halepçe'nin kimyasal silahlarla bombalanmasından sonra, dünyada böyle bir katliam görülmemiştir. Çok küçük bir toprak parçasında —mesela Erbil ve çevresinde— iki milyondan fazla insan yaşıyor. Oraya 85 bin ton bomba atıldı. Enfal operasyonunun kurbanlarına yakın bir rakam olan yaklaşık 200 bin kişi yaralandı, sakat kaldı veya öldü. 16 veya 19 yıl ambargoya maruz kaldılar ve içecek su bile bulamadılar. Çoğu vatandaş, hastanelerde elektrik olmadığı için hayatını kaybetti. Orada yapılan vahşet, dünya tarihinde eşine az rastlanır. Bu yüzden "Onlar için yaptınız, neden bizim için yapmadınız?" demek doğru değil. Hâlâ bize diyorlar ki, "Sizin tek derdiniz Gazze." Gazze, insani bir sınavdır. Bütün dünyanın gözü önünde Gazze'ye saldırılar yapılıyor ve sadece büyükler değil, küçük çocuklar ve yaşlılar öldürülüyor. Kimse onlara yardım edemiyor. Ama Rojava... Ben diyorum ki, kıyaslanamaz.
Rûdaw: Ama Rojava, onlar sizin kardeşleriniz!
Zekeriya Yapıcıoğlu: Neden Gazze ile kıyaslıyorsunuz?
Rûdaw: Çünkü siz Gazze için büyük mitingler düzenliyorsunuz.
Zekeriya Yapıcıoğlu: Orada (Gazze'de) büyük bir zulüm var, bu yüzden büyük bir miting yaptık. Orada (Rojava'da) zulüm o seviyeye ulaşmadı. Elimizden geleni yaptık.
Rûdaw: Bir Kürtlerin bir kardeşi olarak, siz Kürtlerin kardeşisiniz değil mi? Bakınız siz Siirtlisiniz ben ise Kobaniliyim. Bir arada olmamız konuşmamız ne kadar güzel bir duygu. Rojava Kürtlerine nasıl bakıyorsunuz? Onların hangi haklarını savunmak istiyorsunuz?
Zekeriya Yapıcıoğlu: Rojava Kürdistanı ya da Suriye Kürdistanı'nda nasıl adlandırıyorsanız, Suriye Kürtleri de Araplar, Türkmenler, Asuriler ya da gayri müslimler gibi Suriye'nin bir parçasıdır. Sadece Müslüman değiller, farklı mezheplerden olanlar da var. Suriye çok renkli bir ülke. Baas rejimi çöktü, Saddam’ın ardından Esad da çöktü. Biz diyoruz ki, o zalim rejimin yıkılmasına şükrediyoruz. Yeni bir sistem kurulmalı. Ancak eğer Araplar bu ülkenin sadece kendilerine ait olduğunu ve başkalarının hakları olmadığını söylerse, bu iç savaşa yol açar. 14 yıl süren iç savaşın nasıl olduğunu gördük. Yeni bir savaş istenmiyorsa, Suriye'nin tüm bileşenleri haklarına kavuşmalı. Kürtler de aynı şekilde, diğer gruplar da. Müslüman olmayanlar, Dürziler, Asuriler, Aleviler, Hristiyanlar ve Sünniler de haklarını almalı. Adalet olursa huzur olur, adalet olmazsa huzur da olmaz.
Rûdaw: Çok teşekkürler, bu röportajdan çok memnun oldum. Kürtçeniz çok iyi.
Zekeriya Yapıcıoğlu: Eğer bu tür programlara daha sık katılırsak, Kürtçemiz daha iyi olur. Türkiye'de programların çoğu Türkçe yapılıyor ve bazı üyelerimiz Kürtçe bilmiyor. Zaza, Kurmanc, Türk, Arap üyelerimiz var.
Rûdaw: Çok az Kürt parti başkanı sizin gibi iyi Kürtçe konuşuyor.
Zekeriya Yapıcıoğlu: Hayır, Kürtçemi çok iyi bulmuyorum ama kötü de değil idare ediyorum.
Rûdaw: Çok memnun oldum mala te ava diyorum. Sayın izleyicilerimiz sizlere de teşekkür ediyorum.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın