Suriyeli muhalif lider: Kürt bölgeleri için özerkliği kabul ederiz

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Kualisyonu Başkan Yardımcısı Dima Musa, Efrin’de Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) bağlı gruplar tarafından Kürtlere yönelik insan hakları ihlallerini takip edeceklerini söyledi.  

 

Musa, Efrin nüfusunun çoğunlukta Kürtlerden oluştuğunu ve bu bölgede demografik yapının değiştirilmesinin sözkonusu olamayacağını vurguladı.

 

Demokratik bir Suriye’den yana olduklarını ifade eden Dima Musa, referendum yoluyla özerklik talep ettikleri taktirde Kürtler için bu hakkı tanıyacaklarını belirtti.

 

Suriyeli muhalif lider, güvenli bölge, İdlib’deki durum, Suriye’de yeni anayasa çalışmaları, Efrin ve Rojava konusunda Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.

 

Bilgilerinize dayanarak soruyorum, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulması planlanan güvenli bölge konusunda Türkiye ile ABD arasında nihai anlaşmaya varılmış mıdır?

 

Güvenli bölge konusunda hem Türkiye ve hem de ABD tarafı ile irtibat halindeyiz. Konunun ayrıntılar henüz net değil. Geçen hafta Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir görüşmemiz oldu. Bir önceki gün de Amerikalılarla görüştük. Görünen o ki henüz güvenli bölgenin ayrıntılar hakkında sağlanmış bir anlaşma yok. Her ne kadar derinliği konusunda görüş ayrılıkları var denilse de sanırım konu bundan daha karmaşık.  

 

Siz güvenli bölge oluşturulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Muhalefet olarak Suriyelilerin barınabileceği bir bölge olması halinde biz güvenli bölgenin oluşturulmasını olumlu buluruz. Her iki taraf ile yaptığımız görüşmelerde de Suriyelilerin bu talebini dile getirdik. Aynı zamanda Suriye’nin toprak bütünlüğün korunmasına işeret ettik. Buna ters düşen diğer değişimleri reddediyoruz.  

 

Türkiye güvenli bölgenin derinliğinin 20 kilometre olmasını istiyor. Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ise 5 kilometre olsun diyor. Sizce derinlik ne kadar olmalı?

 

Güvenli bölgenin derinliği bu bölgede yaşananların ayrıntıları kadar önemli bir konu değil. Bu ayrıntıların güvenli bölge konusunda nihai bir anlaşmaya varamama konusunda etkili olduğunu düşünüyorum. Sınır bölgesinde yaşayan halkın yüzde 80’i Kürt.  Bü yüzden konu daha çok bu bölgedeki askeri güçlerin varlığına bağlı. Burada kastim PYD’dir. Türkiye, Suriye ile olan sınırlarını korumak için güvenli bölgenin derinliğinin daha fazla olmasını istiyor. Fakat dediğim gibi, mesele derinlik meselesinden daha karmaşık. DSG ve PYD’nin askeri kanadının varlığı ne olacak? Çünkü askeri güçlerden boşaltılan bu bölge Suriyeliler için huzurlu bir bölge olacak.  

 

1960’larda Kürt bölgelerinde bir “Arap Kemeri” politikası uygulandı. Bir kez daha bu şekilde Arap göçmenlerin Kürtlere ait bölgelere yerleştirilme ihtimali nedir?

 

Baas rejiminin Suriyeli tüm bileşenlere karşı yaptığı gibi Suriye’de demokrafik yapının değiştirilmesi kabul edilemez. Demokrafik yapının değiştirilmesi amacıyla halkın göçettirilip bir başka bölgede yaşayan bileşenlerin menfaatlerine karşı o bölgede yerleştirilmesi doğru olmaz. Biz Suriye’nin tüm Suriyelilere ait olmasını istiyoruz.

 

Suriye hükümet güçleri Han şeyhun’u kontrol etti. Sizce İdlib’in kaderi nasıl olacak?

 

Suriye rejimi İdlib’de yaptıklarını diğer bölgelerde de yapmak istiyor. Sivilleri küçük bir bölgede toplamayı amaçlıyor. Tabi ben muhalefete sinesini açan halktan bahsediyorum. Rejim onları da terörist olarak görüyor. Rejime karşı çıkan ve özgürlük isteyen herkes onların gözünde terörsittir. Malesef 100 gündür Suriye rejimi Rusya ve İranlı milislerin yardımuyla Idlib’de ilerliyor. Rejim ve yandaşları M4 ve M5 yollarını kontrol etmek ve bölyece Suriye’deki bütün bölgeleri birbirne bağlayan yolları ele geçirmek istiyor. Sivil halk Suriye rejiminin düşündüğü son şeydir ve kaldı ki o bölgedeki sivilleri zorla göçettirmek istiyor. Bu da suçlu Suriye rejimi liderinin 2017’de bahsettiği hayalini gerçekleştirmesi anlamına geliyor. Ona göre Suriye nüfusu ne kadar az olursa o kadar iyidir.  

 

Muhalefet olarak Türkiye’nin İdlib’de verdiği sözleri ve sorumluluklarını yerine getirdiğini düşünüyor musunuz?

 

Biz Türkiye’ye büyük bir sorumluluk düştüğünün farkındayız. Birkaç sebepten dolayı Türkiye bu konuda Rusya ve İran ile karşı karşıya gelmek zorunda kalmış. Biz Türkiye’nin çabalarının devrimci güçlerin çıkarları doğrultusunda olduğunu düşünüyoruz. Fakat ne Rusya, ne İran ve ne de rejim anlaşmaların hiçbirine sadık kalmıyor. Türkiye de tek başına anlaşmayı yürütemez. Ayrıca Türkiye şu ana kadar elinden geleni yaptı. Rusya ile karşı karşıya gelme pahasına İdlib’deki grupları destekledi ve savaş cephesinde lojistik yardımında bulundu.  

 

Heyet Tahrir al-Şam bu bölgeden çekilmeyi neden kabul etmedi?

 

HTŞ’nin bölgede kalması oradaki varlığına bağlı. HTŞ gibi radikal örgütlerin ortadan kaldırılması için uygun bir atmosphere ihtiyaç var. Soçi’de Türkiye ve Rusya arasında sağlanan anlaşmanın terorik anlamda bunun için uygun zemin oluşturduğunu düşünüyorum. Türkiye o bölgedeki Suriyelilere yerel meclisler ve geçici hükümet üzerinden yardım ederek bu örgütü daha başarılı bir yolla ortadan kaldırabilir. Bombalarla ve öldürerek değil. Dolayısıyla bu radikal örgütün ortadan kaldırılması için o bölgedeki halka uygun fırsatlar sunulmadığını düşünüyorum.

 

Muhalefet olarak Suriye için yeni bir anayasa hazırlama çalışmalarının başarılı olacağına inanıyor musunuz?

 

Doğrusu uzun süredir bu konuda görüş belirtmedik. Şimdi durumun çok komik hale dönüştüğünü söyleyebilirim. Komisyon kurma çalışmaları hala muğlak durumda ve altı kişiye bağlandığı işin durmuş. Yaklaşık bir yıldır anayasa komisyonu ve siyasi süreç için yürütülen sürecin dondurulduğunu görüyoruz. Suriye rejimine destek veren İran ve Rusya ile birlikte milis gruplar da rejima siyasi sürece yönelmesi için baskı yapmıyor. Askeri faaliyetlerin, halkı göçettirmenin ve işlenen bu suçların önünü alacak herhangi bir çaba yok. Hala işkence altında ölümler sürüyor. Ayrıca zorla halkın yerinden edilmesi de sürüyor. Bu durum sürdükçe siyasi süreç ve anayasa komisyonu gibi faaliyetler konuşulamaz zaten. Muhalefet ise kendisinden istenenleri yerine getirmişti. Bu konuda top şimdi Birleşmiş Milletler’in sahasında.

 

Sizce yeni bir anayasa yazılması önünde en büyük engel nedir?

 

Gen büyük sorun rejimin siyasi sürece ciddi yaklaşmamasıdır. Rejimin koalisyon ortakları da bu konuda ciddi ve kararlı olsa baskı yapar ve müzakere masasınaa oturması konusunda rejimi ikna edebilir.  

 

PYD’nin yeni anayasa çalışmalarına katılmasına itirazını olur mu?

 

Doğrusu anayasa komisyonu üç kesimin katılımından oluşuyor. Bir kesim muhalefet, bir kesim rejim ve bir kesim de sivil toplum örgütleri ile her iki tarafta temsil edlmeyenlerden oluşuyor. PYD’den ayrı bir tarafmış gibi bahsetmek istemiyorum. Anayasadan bahsettiğimiz zaman Suriye’deki bütün bileşenlerin temsiliyetinden söz etmemiz lazım. Kürtlerin anayasa komisyonunda temsiliyeti var. Muhalefet içerisinde de Suriye Ulusal Kürt Konseyi (ENKS) temsilcileri yer alıyor. Önemli olan Suriye’deki bütün halkların temsilcilerinin bulunması. Yani PYD içinde olur mu olmaz mı bu nasıl temsil edildiklerine ve nasıl katılacaklarına bağlı.

 

Siz Haseki, Kamışlo ve Efrin gibi Kürt bölgelerine özerklik statüsü verilmesine razı olur musunuz?

 

Son olarak anayasa tüm Suriyeliler tarafından yazılacak. Kamuoyu yoklamasına ihtiyaç olan bir durum varsa tüm Suriyelilerin gözleri önünde yapılacak. Bu anayasa taslağı yazılmadan önceki tartışmalara da konu olabilir. Yada bu konuya dikkat çekilebilir. Suriyelerilerin onayına sunulabilir. Demokratik bir Suriyeden yanayız ve referendum ile kabul edilirse biz de kabul ederiz.

 

Efrin’deki silahlı grupların bu kentte sivilleri kaçırma, öldürme, mallarını yağmalama ve vergiye tabi tutma eylemleri ne zaman sona erecek?

 

Efrin Suriye’nin bir parçası ve Suriye’nin her bir karıç toprağı kadar bizim için önemli. Biz rejim veya diğer gruplar tarafından yapılan ihlalleri takip ediyoruz. Efrin bu rejime karşı ayaklanmış bir bölgedir. Efrin uzun süre PYD’nin kontrolü altında kaldı. Büyük bir zulme maruz kaldı. Bu bölgede halkın haksızlıklara maruz kaldığını duyduğumuz ilk gün durumu gözlemlemeye başladık. Suriye’de çatışmalı bölgelerin hepsinde çatışmalar yüzünden kargaşa var ve bunun önü alınamıyor. Ancak biz ENKS ve Efrin halkının da yardımyla buradaki ihlalleri kayıt altına alıyor ve gücümüz oranında önlemeye çalışıyoruz. Fakat biz Suriye’deki tüm bölgelerin yüzde 100 ihlallerden arındırıldığının garantisini veremeyiz.

 

İnsan hakları örgütlerinin raporlarına göre Efrin’de yüzlerce ailenin mal ve mülküne el konulmuş. 13 ay içerisinde 2 bin 600 kişi gözaltına alınmış, bunlardan bin kişi hala zindanlarda. 55’I çocuk ve 36’sı kadın olmak üzere 384 sivil öldürülmüş. Ayrıca kadınlar yönelik istismarlardan söz ediliyor. Siz Efrin’deki bu uygulamalar yüzünden Kürtlerin muhalefete olan inancının kaybolduğunu hissediyor musunuz?

 

Biz vatandaşlarımız arasında ayrım yapmıyoruz. Suriyeli vatandaşlarımıza yönelik hiçbir hak ihlaili, işkence, zorla göçettirme yaklaşımı kabul edilemez. Bunu kim yaparsa yapsın tavrımız aynıdır.

 

Efrin’de eğitim sistemi neden Kürtçe’den Arapça’ya dönüştürüldü? Suriye muhalefetinin gelecek için projesi bu mudur yani tüm bileşenlerin konuşma ve eğitim dili Arapça mı olacak?

 

Sanırım bu konuda geçmişte de tartışmalar oldu ancak ayrıntılar tartışılmadı. Fakat muhalefet bütün bileşenlerle onur duyuyor. Her halkın kendi kutsalları var ve bunları pratize etmek istemeleri doğaldır. Kendi dillerini konuşmaları gibi. Biz Esed rejiminin yaptığı gibi bileşenlerin bu haklarından muaf olmalarını doğru bulmuyoruz. Şühesiz herkes kendi dili ile konuşmalı, okumalı, çocuklarına öğretmeli. Bunun dışındaki yaklaşımlar kabul edilemez.

 

Türkiye ve desteklediği silahlı grupların gerçekleştirdiği operasyondan önce Efrin’de nüfusun yüzde 95’i Kürt’tü. Ancak şimdi nüfusun hüzde 25’i Kürt, yüzde 75’i ise Arap. Bu sistematik bir demografik değişim değil mi?

 

Bildiğiniz gibi Suriye’de değişik unsurlar yaşıyor. Elbette Efrin’in çoğunlukta Kürtlerin yaşadığı bir bölge olduğunu biliyoruz. Bu gerçek değişmez. Fakat öyle bir durumla karşıkarşıyayız ki milyonlarca Suriyeli evlerini terketmek zorunda kalmış. Özellikle geçen yıl Şam ve Doğu Guta’da, Der’a’da ve Humus çevresinde büyük bir göç yaşandı. Bunların büyük bölümü kuzey Suriye’deki değişik bölgelere yerleşti. Bir bölümü ise Efrin’de yerleşti. Yine Efrinlilerin bazıları operasyon döneminde göçetti. Biz gelecekte tüm Suriyelilerin evlerine dönmesini istiyoruz. Şu an Suriye’de yaşananların geçici olduğuna inanıyorum. Malesef savaş aynı durumu Suriye’nin genelinde dayatmıştır. Efrin’in eski haline döneceğinden umutluyum. Hums ve Şam için de aynı umudu taşıyorum.  

 

Bazı Kürt şahsiyetler ve partiler Efrin’de yaşananlara karşı sessiz kaldığı için ENKS’nin Suriye muhalifetinden çekilmesini talep ediyor. Muhalefet Kürtleri bu konuda ikna edebilir mi?

 

Kamuoyunun tepki göstermesi son derece doğaldır. Halkın talepleri var ama nihayetinde biz Suriye devriminin siyasi temsilcileriyiz. Yine müzakere heyetinde başlıca tarfalardan biriyiz. Siyasi çalışmalarımızın Suriye’deki bütün bileşenleri kapsaması gerektiğine inanıyoruz. Kürt ortaklarımız muhalefetten çekilirse bu gerçekleşmez. Geçmişte de birçok sorun yaşandı ve biz bunlara karşı durduk. Diğer bölgelerde de büyük ihlaller oldu. Oradaki temsilciler de çekilmek istedi ama biz hiçbir tarafın muhalefetten çekilmesini istemiyoruz.