Lozan (Rûdaw) - Lozan Antlaşması’nın 100’üncü yılı dolayısıyla çok sayıda Kürt siyasetçi ve aydının katılımıyla İsviçre’nin Lozan kentinde bir konferans düzenleniyor.
İki gün sürecek konferansın ilk gününde 2, ikinci gününde de 2 olmak üzere toplamda 4 panel düzenlenecek.
Konferansa Kürdistan Parlamentosu Başkan Yardımcısı Hemin Hewrami, Kürt siyasetçiler Huşyar Zebari, Mele Bahtiyar, Hişyar Özalp, Osman Baydemir, Hatip Dicle; Almanya Kürt Toplumu (KGD) Başkanı Mehmet Tanrıverdi, Avusturya Graz Üniversitesinden Prof Dr. Bilgin Ayata, Süleymaniye Üniversitesinden Pişko Hemetahir, Prof. Dr. Abbas Vali ve Sosyolog İsmail Beşikçi’nin yanı sıra çok sayıda yabancı ülke temsilcisi katılıyor.
Açılış panelinden söz alan Lozan Belediye Başkanı Grégoire Junod, Lozan Antlaşması’nda Kürtlerin yanı sıra Orta Doğu’daki birçok halkın haklarının göz ardı edildiğini belirtti.
“Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı var”
Kürt Diasporası Konfederasyonu Başkanı İsmail Kamil, Rûdaw muhabiri Zinar Şîno’ya yaptığı açıklamada, şu ifadeleri kullandı:
“Bu konfederasyona davet edilen herkes, Lozan Antlaşması’nda Kürtlerin haklarının ihlal edildiğinden haberdar. Kürtlere çok büyük bir haksızlık yapıldığını görüyorlar. Millet olarak Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı var. Kürtlerin kendi dili, toprağı ve çok zengin bir kültürü var. Reva haklarından mahrum bırakılan Kürtlere çok büyük haksızlıklar yapıldı ve baskılar uygulandı.
“Azınlık olmadığımızı, millet olduğumuzu tüm dünyaya göstermemiz gerekiyor”
Bu yüzden de Kürt halkının haklarının reva olduğunu ve Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkının Kürdistan’ın 4 parçasında reva bir hak olduğunu dünyaya ulaştırabilmemiz adına önemli bir konferans. Dış ülkeler ve dış ülkelerin bakanlıklarıyla ilişkilerimizi bu temele göre belirliyoruz. Azınlık olmadığımızı, millet olduğumuzu, millet olmaktan kaynaklı haklarımız olduğunu ve bu haklarımızın elimizden alındığını tüm dünyaya göstermemiz gerekiyor.”
Kürt Diasporası Konfederasyonu dışında kalan tüm Kürtlere de ulaşmaya çalıştıklarını aktaran İsmail Kamil, “Kürt halkının sorunları konusunda zıtlıklarımızız olmaması gerekiyor. Ele ele vererek ekip hâlinde çalışmalıyız” dedi.
Lozan Antlaşması
24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan kentinde imzalanan Lozan Antlaşması ile Kürdistan coğrafyası resmi olarak 4’e bölündü.
Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Türkiye, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalandı.
Lozan Antlaşması imzalanıp uygulamaya konulduğundan Kürdistan devletinin kurulmasını öngören Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetti.
1914-1918 I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması ardından bölgede birkaç yeni devlet kuruldu. Britanya İmparatorluğu herhangi bir çatışmaya girmeden Güney Kürdistan’a (Kürdistan Bölgesi) gelmiş ve halk tarafından karşılanmıştı. İngilizler, bölgedeki diğer milletler vaat verdikleri gibi Kürtlere de bir devlet kurma vaadinde bulundu.
“Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilmiştir”
1920 yılında imzalanan Sevr Antlaşması’nın 3’üncü bölümünde “Kürdistan” başlığıyla hazırlanan “Siyasal hükümleri” kapsayan 62, 63 ve 64. maddelerinde açık bir şekilde Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilmiştir.
Sevr Antlaşması’nın 62’inci maddesinde, İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak, bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecekti.
Osmanlı hükümeti Sevr Antlaşması’nın 63’üncü maddesinde Kürdistan devletinin kurulması anlamına da geldiği 62’nci maddenin yükümlülüklerini yerine getirmeyi kabul ettiği yer almaktadır.
63 ve 64’üncü maddelerde şu ifadeler yer almaktadır:
63’üncü madde:
“Osmanlı Hükümeti, 62. Madde’de öngörülen komisyonlardan birinin ya da ötekinin kararlarını, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul etmeği ye yürürlüğe koymağı şimdiden yükümlenir.”
64’üncü madde:
“İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra, 62. Madde’de belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye'den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyi’ne başvuruda bulunmaları hâlinde ve Konsey’in de bu nüfusun bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varır ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye'ye salık verirse (tavsiye ederse), bu durumda Türkiye, bu öğütlemeye [tavsiyeye] uymaya ve bu bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi, şimdiden yükümlenir. Söz konusu vazgeçmenin ayrıntıları Başlıca Müttefik Devletlerle Türkiye arasında yapılacak özel bir sözleşmeye konu olacaktır.
Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği zaman, Kürdistan’ın şimdiye dek Musul ilinde [Vilâyetinde 41] kalmış kesiminde oturan Kürtlerin, bu bağımsız Kürt Devleti’ne kendi istekleriyle katılmalarına, Başlıca Müttefik Devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır.”
Musul vilayeti denilen Güney Kürdistan 1921 yılında yeni Kurulan Irak devletinin bir parçası değildi. Dönemin Irak devleti Bağdat ve Basra vilayetlerinden oluşuyordu.
Birleşik Krallık, Mart 1921'de 1’inci Faysal'ı Irak'ta İngiliz mandası altında kurulacak yönetimin kralı olarak desteklemeye karar verdi. Birleşik Krallık bu hükûmetle, ileri bir tarihte bağımsızlık öngören bir antlaşma yapacaktı. Faysal bu planı kabul etti ve Irak mandasının kralı olarak Ağustos 1921'de tahta çıktı.
Daha sonra o dönem yapılan bir referandumda Kürdistan Irak’ın dışında tutuldu. Kürtler gönüllü olarak referanduma katılabilir ve oy kullanabilirdi. Sevr’de Kürdistan Irak’tan ayır tutuluyor dolayısıyla söz konusu bölgede yaşayanlara Irak Krallığı’nın bir parçası olarak görülmüyordu.
Iraklı Tarihçi Abdulrezak Hasani, Irak Bakanlıkları Kitabı’nın ikinci baskısının 36’ncı sayfasında Britanya temsilcisinin 8 Temmuz 1921’de Irak Bakanlar Kuruluna gönderdiği bir yazıda Britanya İmparatorluğu’nun tutumunu aktarıyor.
Kerkük ve Süleymaniye Tugayları Kral Faysal aleyhine oy kullandı ancak Erbil ve Musul Tugayları Sevr’de belirlenen haklarının korunmasını garantileme karşılığında kralın lehine oy kullandı.
Irak’taki manda yönetimi, Kürt bölgelerinde herhangi bir özerk yönetiminin kurulması önünde bir engel görmediğini açık bir şekilde ifade etti.
Irak’ın Koloni Ofisi yöneticisi Tümgeneral Sir Percy Zachariah Cox, 23 Ağustos 1922’de Kral Faysal ile Kürtler hakkında yaptığı bir görüşmenin detaylarını 25 Ekim 1922’de Koloni bakanlarına iletir.
İngilizlerin Irak’ta bir Arap imparatorluğu istemediklerini aksine bir Arap ülkesini destekleyecekleri Kral Faysal’a iletilir. Kurulacak ülkenin sınırları da Hamrin dağlarına kadar olacağının altı çizilir. Toprakların geri kalan kısmında ise Türkmenlerin de azınlık olarak yaşadığı Kürdistan topraklardır. “Kürdistan ileride Irak’ın çıkarlarına ortak ve ülkeyi Türkiye’ye karşı koruyacak kalkan görevini görecektir” ifadelerine yer verilir.
Dr. Welid Hamdi, “Britanya Belgelerinde Kürt ve Kürdistan” kitabının 138-139’uncu sayfasında İngilizlerin söz konusu belgelerini aktarmıştır.
Irak ile Türkiye arasında Musul Vilayeti tartışmaları başlayınca konu Milletler Cemiyeti’ne taşındı. Milletler Cemiyeti, 30 Eylül 1924’te bir komite kurdu. Bu komitenin görevi, Lozan Antlaşması'nın 3. maddesinin 2. bendine göre kendilerine verilen iş ile ilgili gereken bütün bilgiyi toplamaktı.
Hazırlanan raporda, “Çok Sayıda coğrafya kitap ve seyahatname incelendi. Eski tarifi kitapların yanı sıra 16’ıcı ve 20 yüz yıla ait Arap ve Avrupa haritaları mercek altına alındığında Arapların ülkedeki sınırları Hit-Tikrit sınırlarını veya Hamrin Dağlarına kadar uzanmaktaydı. Kuzeyi Kürdistan olarak adlandırılıyordu” bilgileri yer alıyor.
Eldeki bütün belgelere rağmen Kürdistanlıların isteği olmadan İngilizlerin de desteğiyle Milletler Cemiyeti Güney Kürdistan’ı Irak’a bıraktı.
I. Dünya Savaşı sonrası oluşan statükoda İngilizler Kürtlere bağımsızlık tanıyacaklarının ve bir Kürt devleti (Dört parçayı kapsamayacaktır) kuracaklarının vaadini vermişti ancak Lozan Antlaşmasıyla bu karardan tamamen dönüldü.
Böylece Sevr Antlaşması doğmadan öldü. Öte yandan İngilizlerin çıkarlarından dolayı Kürt meselesi Musul Vilayeti meselesine evrildi. Daha sonra da Irak-Türkiye meselesine dönüştü.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın