Haber Merkezi - Tornedalingar, İsveç’in en eski halklarından biri olmasına rağmen adından pek söz edilmeyen bir topluluk. Samilerle aynı statüyü talep eden bu etnik grup için yeni bir umut ışığı doğuyor. Böylece İsveç’in yeni yerli halkı haline gelebilecekler.
“Mücadelemiz kaybettiklerimizi geri almaya yöneliktir”
“Bizim mücadelemiz, kaybettiklerimizi geri alma mücadelesidir; başkalarını bir şeyden mahrum etme girişimi değildir,” diyor Eva Kvist. Bu ücra köydeki masasının üzerinde kalın bir klasör duruyor. Solgun sayfalar devrildikçe hikâye de gün yüzüne çıkıyor.
İsveçli Tornedalingar Federasyonu STR-T’de görevli olan Eva Kvist, 1999’dan kalma gri renkli bir sayfa gösteriyor. Bu sayfanın, azınlığın yerli statüsü için yaptığı ilk talebi içeren bir gazete kupürü olduğunu belirtiyor.
Tanınma mücadelesi: Samiler gibi statü
Bugün Avrupa’da tanınan tek yerli halk Samilerdir. İsveç’in ulusal azınlıklarından biri olan Tornedalingar, Kväner ve Lantalaiset kimliklerini de bünyesinde barındırıyor. Bu topluluk da aynı statüyü talep ediyor ve talepleri artık hükümet nezdinde tartışılıyor.
Bir ailenin mirası: Mücadeleyi devam ettirmek
Halkı için mücadele içinde büyüyen 40 yaşındaki Eva Kvist, kendisini Tornedaling, Lantalainen ve Kvän olarak tanımlıyor. Babası Weikko Kvist, Kvenland Derneği’nin kurucularındandı. 1990’lı yılların başlarında Kväner’in yerli halk olarak tanınması konusunu gündeme getiren çalışmalarda da yer aldı.
“Babam bu mücadeleye devam etmemden mutlu olurdu. Çalışmalarımda onun manevi varlığını çok güçlü hissediyorum,” diyor Eva Kvist.
Görünmez kılınan bir azınlık
Bu azınlığın varlığı çok fazla gündeme getirilmiyor. Luleå Üniversitesi’nde tarih alanında doktora yapan Judit Malmgren, araştırmaların uzun süredir tek taraflı olduğunu ve genellikle Laponya olarak adlandırılan bölgede yaşayan Samileri tek halk olarak öne çıkardığını söylüyor. Söz konusu alan, İsveç, Norveç ve Finlandiya’nın kuzey kesimlerine kadar uzanan geniş bir bölgedir.
Malmgren, bunun araştırmaların yetersiz ya da yanlış olduğu anlamına gelmediğini, ancak yazılı kaynaklardaki bilgilerin göz ardı edilmiş olabileceğini belirtiyor.
“Laponya’nın bazı bölgelerinde, Sami ve Fince konuşanlar yüzyıllardır yan yana yaşamış ve birbirlerinin kültürlerinden etkilenmişlerdir,” diyor.
Tarihin izleri hep aynı yere işaret ediyor
Arkeologların, bölgede başka topluluklar yaşamış olmasına rağmen; kulübe, şömine ve ren geyiği çobanlığına dair kalıntıları sıklıkla Samilere atfettiklerini ifade ediyor.
“Laponya üzerine yapılan araştırmalarda daha fazla çeşitliliğe ihtiyaç var. Aksi takdirde, bu bölgelerde yalnızca Samilerin yaşadığı fikrine katkıda bulunmaya devam etme riskiyle karşı karşıyayız,” diyor.
“Tarihimizi görünür kılmalıyız”
Eva Kvist, azınlık tarihinin görünmez kılındığını düşünüyor:
“Biz yolumuza devam etmek için sağa sola dirsek atmayan, kaba gürültü çıkarmayan bir azınlığız. Ama bizim bir tarihimiz ve kültürümüz olduğunu göstermemiz gerekiyor. Bunun görünür kılınmaması bizim suçumuz değil,” diyor.
Devletin kabulleri ve komisyon raporu
İsveç hükümeti, 2021 yılında Tornedalen, Kvänen ve Lantalaiset halklarını etkileyen tarihi adaletsizliklerdeki rolünü kabul ederek bir Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu kurdu.
2023 yılında sunulan komisyon raporunda, azınlığın maruz kaldığı İsveçlileştirme politikaları, Meänkieli dilini konuşma yasağı, kafatası ölçümleri ve çocukların istismara maruz kaldığı yatılı okul benzeri evler anlatılıyordu.
Kişisel bir yüzleşme: “Utancın kaynağını anlıyorsunuz”
Eva Kvist, STR-T başkanı olmadan önce bu komisyonda görev yaptı. Yaptığı araştırmalar sırasında tanıklıklarla karşılaştıkça duygulanıyor.
“Devlet bizi alt ırktan, değersiz bir topluluk olarak görüyordu,” diyor.
Komisyon raporu Eva için göz açıcı olmuş.
“İşlerin nasıl yürüdüğünü anladığınızda bu utancı da anlamaya başlıyorsunuz. ‘Bu yüzden mi dilimden, kimliğimden utanmışım?’ sorusunun cevabını alıyorsunuz,” diye ekliyor.
Yerli statüsü gündemde
Komisyon, azınlığın güçlendirilmesi için hükümete çeşitli önerilerde bulundu. Hükümet, Samiler gibi Tornedalingar’ın da yerli statüsüne sahip olup olmaması konusunun araştırılmasını talep etti.
Ayrıca, uzun yıllardır ren geyiği ile geçinen Tornedalen sakinlerinin, mevcut düzenlemeler nedeniyle dezavantajlı duruma düştükleri belirtildi.
Ren Geyiğiyle yaşanan kültürel bağ
Eva Kvist, ren geyiği çobanı olmasa bile bu işi yapmasına izin verilen, imtiyazlı bir Sami köyüne mensup. Ancak azınlığın ren geyiği sahipliği sınırlı ve yaşadığı bölgeye ait bir etiket taşıması gerekiyor. Örneğin, Kiruna’daki arkadaşının yanına taşınırsa, ren geyiklerini kaybedecek.
“Bu, sanki kendinden bir parça kaybetmek gibi olurdu,” diyor.
“Azınlığın ren geyiği çobanlığıyla bağlantısını bile kurmayan çok sayıda insan olduğunu biliyorum. Ama tarihsel olarak bakıldığında, neredeyse her çiftlikte ren geyiği vardı.”
“Ren geyiği yetiştiriciliği benim için çok önemli. Küçükken, babam ren geyikleriyle çalışırken ben de ren geyiği otlağında uyuduğumu hatırlıyorum.”
Kültür ve kimlik için verilen mücadele
Ren geyiği barınağında dururken, bahçeye bir okul taksisi geliyor. Oğlu Helmer okuldan dönüyor. Alışkın olduğu meraya doğru yürüyerek annesine yardım ederken aralarında Meänkieli konuşuyorlar.
“Bu mücadelenin büyük bir kısmı, üç çocuğumun kültürümüzle, dilimizle gurur duymaları ve gelecekte bunu yaşama fırsatı bulmaları içindir,” diyor Eva Kvist.
“Ama aynı zamanda atalarımızın da haklarının iade edilmesini istiyorum ve kendimle, kültürümüzle gurur duyabilmek istiyorum.”
Yerli statüsü siyasi bir karar gerektiriyor
Yerli bir halk olarak tanınmak için, geleneksel topraklarla tarihsel bir bağ ve kültürel ya da dilsel olarak çoğunluk nüfustan farklılık gerekir. Ancak yerli olmak için başvurulacak belirli bir merci veya kuruluş bulunmuyor. Sonuçta bu mesele siyasi bir karar gerektiriyor.
DN’nin parlamentodaki partilere gönderdiği ankete göre, Sol Parti, İsveç Demokratları ve Yeşil Parti; Kväners, Tornedalingers ve Lantalaiset’e yerli statüsü verilmesini araştırmak isteyen partiler oldu. Sosyal Demokratlar ise konunun daha fazla araştırılmasından memnun olduklarını ancak şu anda bir tavır almadıklarını belirtti.
“Yol ayrımındayız: Ya vazgeçeceğiz ya da mücadele edeceğiz”
Eva Kvist, konuyla ilgili daha fazla siyasi kararlılık gösterilmesini ve devletin sorumluluk almasını istiyor. Ona göre yerlilik statüsü, Sami halkının toprak haklarını ellerinden almak anlamına gelmiyor.
“Sami halkının hiçbir şeyden mahrum kalmasını istemiyoruz. Biz de benzer haklara sahip olmak istiyoruz. Hepimizin üzerinde yaşadığı bir gezegenimiz var. Kültür, gelenek ve topraklar üzerinde tekel talep edemeyiz,” diyor.
Bu azınlığın iki seçeneği olduğunu belirtiyor:
“Ya tarihlerinden, kültürlerinden, geleneklerinden vazgeçecekler ya da seslerini yükseltip mücadele edecekler. Aksi takdirde yolun sonunda İsveçlileşme riski artıyor. Var olduğumuzu ve sesimizin önemli olduğunu göstermeliyiz. Bu yüzden aktif olarak seçmemiz gereken yolun bu olduğunu düşünüyorum,” diyor.
Kaynak: Dagens Nyheter
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın