Erbil (Rûdaw) – Sevr Antlaşması’nın 3’üncü bölümünde “Kürdistan” başlığıyla hazırlanan “Siyasal hükümleri” kapsayan 62, 63 ve 64. maddelerinde açık bir şekilde Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilir. Ancak Sevr Antlaşmasına imza atan Türk tarafı, anlaşmaya uymayarak 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması’nı imzaladı.
Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr (Sèvres) banliyösünde bulunan Seramik Müzesi (Musée National de Céramique) 10 Ağustos 1920'de I. Dünya Savaşı sonrasında İtilâf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu hükûmeti arasında yapılacak bir toplantı için hazırlandı.
Amaç bir barış antlaşmasıydı. Adını toplantının yapılacağı kentten alan Sevr antlaşması İtilâf Devletleri ile Türkiye arasında imzalanarak Ortadoğu, Avrupa ve Afrika’nın çağdaş tarihinin sayfalarına kazındı. Antlaşmayı, İtilaf Devletleri Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı, Çekoslovakya ile mağlup Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalandı.
ABD Osmanlı İmparatorluğu ile savaşmadığı SSCB ise henüz Milletler Cemiyeti üyesi olmadığı için imza atmadılar.
Sevr antlaşması, “Osmanlı İmparatorluğu Hükümetinin istemesi üzerine, bir Barış Antlaşması yapılabilmesi için, Başlıca Müttefik Devletlerce, 30 Ekim 1919'da, Türkiye'ye bir Mütareke sağlanmış olduğunu göz önünde tutarak, barış antlaşması imzalamaları için yetki verilmiştir” cümleleriyle başlamaktadır.
Sevr’in ön açıklama dışında 13 bölümden oluşmaktadır:
Birinci Bölüm: Milletler Cemiyeti Misakı (1-26’ıncı maddeler)
İkinci Bölüm: Türkiye'nin Sınırları (27-35’inci maddeler)
Üçüncü Bölüm: Siyasal Hükümler (36 – 139’uncu maddeler)
Dördüncü Bölüm: Azınlıkların Korunması (140-151’inci maddeler)
Beşinci Bölüm: Kara, Deniz Ve Hava Kuvvetlerine İlişkin Hükümler (152-207’inci maddeler)
Altıncı Bölüm: Savaş Tutsakları Ve Mezarlıklar (208 – 225’inci maddeler)
Yedinci Bölüm: Yaptırımlar (226 – 230’uncu Maddeler)
Sekizinci Bölüm: Mali Hükümler (231 – 260’inci Maddeler)
Dokuzuncu Bölüm: Ekonomik Hükümler (261 – 317’inci Maddeler)
Onuncu Bölüm: Hava Ulaşımı (318 – 327’inci Maddeler)
On birinci Bölüm: Limanlar, Su Yolları Ve Demiryolları (328 – 373’üncü Maddeler)
On ikinci Bölüm: Çalışmanın Örgütlenmesi (374 – 414'üncü ’inci Maddeler)
On üçüncü Bölüm: Çeşitli Hükümler (415– 433’inci Maddeler)
Sevr Antlaşması’nın 3’üncü bölümünde “Kürdistan” başlığıyla hazırlanan “Siyasal hükümleri” kapsayan 62, 63 ve 64. maddelerinde açık bir şekilde Kürdistan’ın kurulması ve sınırlarından bahsedilmiştir.
Sevr Antlaşması’nın 62’inci maddesinde, İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecekti.
Osmanlı hükümeti Sevr Antlaşması’nın 63’üncü maddesinde Kürdistan devletinin kurulması anlamına da geldiği 62’inci maddenin yükümlülüklerini yerine getirmeyi kabul ettiği yer almaktadır.
63 ve 64’üncü maddelerde şu ifadeler yer almaktadır:
63’üncü madde:
“Osmanlı Hükümeti, 62. Maddede öngörülen komisyonlardan birinin ya da ötekinin kararlarını, kendisine bildirildiğinden başlayarak üç ay içinde kabul etmeği ye yürürlüğe koymağı şimdiden yükümlenir.”
64’üncü madde:
“İşbu Antlaşmanın yürürlüğe konuşundan bir yıl sonra, 62. Maddede belirtilen bölgelerdeki Kürtler, bu bölgelerdeki nüfusun çoğunluğunun Türkiye'den bağımsız olmak istediklerini kanıtlayarak Milletler Cemiyeti Konseyine başvuruda bulunmaları halinde ve Konsey’in de bu nüfusun bağımsızlığa yetenekli olduğu görüşüne varır ve bu bağımsızlığı onlara tanımayı Türkiye'ye salık verirse (tavsiye ederse), bu durumda Türkiye, bu öğütlemeye uymaya ve bu bölgeler üzerinde bütün haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi, şimdiden yükümlenir. Söz konusu vazgeçmenin ayrıntıları Başlıca Müttefik Devletlerle Türkiye arasında yapılacak özel bir sözleşmeye konu olacaktır.
Bu vazgeçme gerçekleşirse ve gerçekleşeceği zaman, Kürdistan’ın şimdiye dek Musul ilinde [Vilâyetinde] kalmış kesiminde oturan Kürtlerin, bu bağımsız Kürt Devletine kendi istekleriyle katılmalarına, Başlıca Müttefik Devletlerce hiçbir karşı çıkışta bulunulmayacaktır.”
Ancak Sevr Antlaşmasına imza atan Türk tarafı, anlaşmaya uymayarak 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması’nı imzaladı.
Sevr Antlaşması'nı imzaladıktan sonraki bir yıl içinde, Avrupalı güçler çiğneyebileceklerinden daha fazlasını ısırdıklarından şüphelenmeye başladılar.
Yabancı işgaline direnmeye kararlı olan Mustafa Kemal Atatürk gibi Osmanlı subayları, Osmanlı ordusunun kalıntılarını yeniden örgütlediler ve birkaç yıl süren çaresiz çatışmalardan sonra, antlaşmanın şartlarını uygulamak isteyen yabancı orduları kovdular. Sonuç, bugün tanıdığımız ve 1923 Lozan Antlaşması ile yeni sınırları resmen belirlenen Türkiye oldu.
Foreign Policy dergisinin yazarı Nıck Danforth Sevr Antlaşmasının 95’inci yıl dönümünde Sykes-Picot'u unutun. Modern Ortadoğu’yu açıklayan SEVR Antlaşmasıdır, adında yayımladığı makalede, “Farklı sınırlar Ortadoğu'yu daha istikrarlı mı yoksa mezhepsel şiddete belki de daha az eğilimli hale mi getirebilirdi? Şart değil. Ancak tarihe Sevr Antlaşması'nın merceğinden bakmak, Avrupa tarafından çizilmiş sınırlar ile Ortadoğu istikrarsızlığı arasındaki neden-sonuç ilişkisi hakkında daha derin bir noktaya işaret ediyor: Avrupa tarafından dayatılan sınırlarla sonuçlanan bölgeler zaten çok zayıf olma eğilimindeydi. Ya da sömürge işgaline başarılı bir şekilde direnmek için düzensizi miydi?” diye soruyor.
Makalesinin devamında bazı Kürtlerin Mustafa Kemal Atatürk ile omuz omuza vererek Sevr’in uygulanmaması için savaştıklarını belirten Nıck Danforth şöyle devam ediyor:
“Sevr’de öngürülen Kürt devleti, aslen İngiliz kontrolü altında olacaktı. Bu bazı Kürt milliyetçilerin işine gelirken, diğerleri bu tarzda bir İngiliz buyunduruğu altında ‘bağımsızlık’ı sorunlu buldular. Bu yüzden Türk milli hareketine katılarak mücadele ettiler. Özelikle dindar Kürtler arasında devam eden bir Türk ya da Osmanlı hükümdarlığı, Hristiyan sömürgeciliğinden daha tercih edilebilir görülüyordu.”
Tarihçi ve Duke Üniversitesi Öğretim görevlisi Yektan Türkyılmaz aynı zamanda kendisi de Kürt, Sevr Antlaşmasının ardından Kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile Lozan Anlaşmasına ilişkin şunları söyledi:
“Türkiye ile Osmanlı arasındaki ilişkiler tahmin ettiğimizden daha da derin. Bence Osmanlıcılık hiçbir zaman yok olmamıştır.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın