Kürtler etkisiz azınlık olma yolunda

Güney Kürdistanlı Kürtlerin çok çeşitli sorunları var. Ancak en tehlikeli sorunlardan bir tanesi geçmişte yaşıyor, geleceği düşünmüyor olmalarıdır. Kendimize, “nerede yaşıyoruz?” diye soru sormuyoruz. Kiminle yaşıyoruz? Tamamen Arap toplumsal algısı içinde adına “Irak” denilen bu siyasi coğrafyada kaderimiz ne olacak diye düşünmüyoruz. Bu konuda iki kelimeyi bir araya getirenler, “milliyetçilik ve faşizm” suçlamalarıyla linç edilmeye çalışılıyor.

 

İnsanları olan bitenler hakkında bilinçlendiren, milli hislerini hatırlatanlar kişiler medya kanalları ve sosyal medyada neler söyleniyor bir bakın isterseniz. Oysa ki olan biten tüm bu çekişmeler içerisinde halkımızın kaderi tehlikede olduğunu, bu nedenle bekamız için bir planımız olması gerektiğini savunuyorum.

 

Bu işe el atan, sırtlayan insanlar eleştiriye maruz kalıyor. Hâlbuki etnik ve mezhepsel çekişmelere mahkum olmuş bir ülkede yaşadığımızın farkında bile değiller. Kıyasıya bir rekabet içerisindeki bu kurtlar sofrasından sağ çıkabilmenin tek yolu kendi gücümüz ve kudretlerimize bel bağlamaktan geçer. Vatandaşlık ilkesiyle bu ülkede insan gibi yaşamayı seçtiğimizi varsayalım. Fakat karşı tarafın bu konuda tutumu ne olacak onu da görmek lazım.

 

Bu yazımda şu konuyu gündeme getirmek istiyorum; Biz nerede ve kimlerle yaşıyoruz? Adı “Irak” olan bu ülkenin içinde bizim kaderimiz ne olacak? Çekişmeler, sorunlar ve savaşlarla dolu bu ülkenin neresinde yer alıyoruz? Tam tersi olursa Irak refah ve huzur içinde olursa başımıza neler gelecek? Acaba Irak çerçevesinde Araplarla tehlikeden uzak birlik ve barış içerisinde bir hayat sürmemiz için hala bir umut var mı?

 

Biz yine de Irak’ta taraflar arasında devam eden çekişmelerin ve sorunların olduğu yüzünü baz alalım.

 

Kürtler Irak’ın her hangi bir yerinde huzur içerisinde yaşam sürme şansı bulur mu? Irak’ı biz kurmadık. Aşiretçi bir toplum düşüncesiyle bu ülke çerçevesinde yaşamak da bizim tercihimiz değildi. İstemsiz ve zorla bu ülkeye bağlı yaşıyoruz.

 

İçinde Kürt ve Arapların yaşadığı bir ülkeden de sorumlu değiliz. Araplar, var oldukları günden bu yana başka bir milletle barış ve devamlılık içerisinde yaşamayı başaramamıştır. Onlara farklı gelebilecek her şeyi kendi içlerinde sindirmiş yok etmeye çalışmışlardır.

 

Şii ve Sün mezhepleri arasında devam eden mevcut durumda bizim her hangi bir etkimiz ve rolümüz olmamıştır. Hüseyin’in ölümüyle başlayan ve kıyamete kadar devam eden Şii-Sünni sorununun bu hale gelmesinden de biz sorumlu değiliz. Etnik ve din unsurlarının uyuşmadığını, yüz yıldır devam eden çekişmelerin geçmişten geleceğe taşındığını, Irak’ın geleceğinin çok kanlı ve ölümcül olacağını şimdiden kestirmek zor değil. Hepsinden daha tehlikelisi ne biliyor musunuz? geçmişte ilkel silahlarla birbirlerine karşılık veren bu toplulukların gelecekte gelişmiş ve ağır silahlarla birbirlerine nasıl zarar verebileceklerini düşünün.

 

Dolaysıyla Irak ile birlikte olduğumuz müddetçe bu siyasi ve toplumsal atmosfer içinde olacağımızı hiçbir zaman unutmamalıyız.

 

Tüm bu tahminlerimin ve gerçekleşme olasılıklarının yanlış olduğunu ve Irak’ın güllük gülistanlık olduğunu varsayalım. Değil Sünni-Şii, Kürt-Arap anlaşmazlıkları örneğin kurtla kuzunun aynı dereden su içtiğini varsayalım. Irak’ın refah ve huzur içerisinde bir ülke olduğunu düşünelim. Bu halde bile Kürtlerin Irak içerisindeki durumunu merak konusu?

 

Irak, Arapların yoğun yaşadığı ve kabile anlayışını benimsemiş bir ülke. Bu toplumda gelişimin ve nüfusun artışı bütün bilimsel gerçekliklerin tersine ilerliyor. Irak’ın ilk kuruluşundan Saddam’ın yıkılışına kadar geçen zaman dilimi için istatiksel bir karşılaştırma yapacak olursak ilginç bir tabloyla karşı karşıya kalırız. Tarih boyunca bu topraklarda yaşanan onca savaş ve katliama rağmen nüfus artışı aynı orantıda yükseldiğini görürüz.

 

2003 yılında Irak’ın nüfusu, Kürdistan Bölgesi de dahil 25 milyon olduğu tespit edildi. Kürdistan vatandaşları bu sayının yaklaşık 5 milyonunu oluşturuyor. İstatistiklere göre Irak’ın nüfusu 40 milyonu buldu. Kürdistan’ın nüfusu ise beş milyondan 6 milyona yükseldi. Yani bu zaman dilimi içerisinde nüfusumuzda sadece bir milyon artış oldu. Ancak Irak’ta toplam 15 milyon nüfus artışı yaşanmış. 10 yıl sonra yani 2030’da Irak’ın nüfusunun 50 milyonu aşacağı tahmin ediliyor.

 

Irak’ın Devlet kademsinden çıkan kararlarla sistematik bir şekilde etnik temizlik ve Araplaştırma politikası uygulanıyordu. Yeni dönemde ise farklı metotlar kullanılarak farklı bölgelerden Araplar getirilerek Kürdistani bölgelere yerleştiriliyor. Uygulamaya koydukları politikalar sayesinde nüfus artışı yaşandı ve amaçlarına ulaşmak için biraz daha yaklaştılar. Kürtler ve Araplar arasında her hangi bir sorun olmasa dahi din, toplum ve kanun bu üç kavram gelecekte Arapları Kürdistani bölgelerde çoğunluk haline getirecektir. Arapların, Kürdistan’ın demografisine karşı tehlike olmaya devam edecektir.

 

Saddam Hüseyin döneminde sekiz yıl süren Irak-İran savaşında hayatını kaybeden askerlerin (Kadısiye Şehitleri) eşleri tekrar evlenmesinin önünü açmak için bir takım kararlar çıkarmıştı. Bunlardan bir tanesi eşini savaşta kaybetmiş dul kadınlar tekrar evlenebilmesi için “ölen eşinin maaşı ve imtiyazına” sahip oluyordu. Aynı zamanda “Kadısiye Şehitlerinin” annelerine de aynı ayrıcalık tanılıyordu. Böylelikle Arap soyunun devam etmesi ve dul kadınların evlenmesi için teşvik ediyorlardı.

 

Bilindiği üzere İslam dinine mensup kişiler dört evlilik yapabiliyor. Arap toplumları içinde dört evlilik yapan adamlar toplum nezdinde daha fazla itibar görüyor ve kanunlarda buna engel değil. Irak’ın yeni dönem iktidarları yukarıda anlatığım amaçları devam ettirmek adına evlilik kanunlarında değişiklik yapmaya hazırlanıyor. Bu kapsamda daha erken evlenmenin yollarını açmak için evlilik yaşını kızlarda 9 erkeklerde ise 11’e kadar düşürmeyi planlıyorlar.

 

Kürdistan’da ise kanunlara göre iki evlilik yapmak yasak. Ayrıca toplum içerisinde ikinci evlilik yapmış erkeklere karşı kötü bir algı var. Kürdistan’da eşini kaybetmiş dul kadınlar (Şehit eşi) ölen eşinin ardından tekrar evlenmeye kalktığında hükümetten aldığı maaşı kesiliyor ve toplum içerisinde de itibarı gölgeleniyor. Kanunların ve toplum içindeki algı nedeniyle Enfal katliamının ardından dul kalan kadınlar bir daha evlenemedi, kızları ise evde kaldı. Çünkü aldıkları üç kuruş maaş evlenmeleri durumunda hükümet tarafından kesiliyordu. Kürt ailelerin sayısı gittikçe azalıyor ve doğum oranları da aynı oranda düşüyor. Bu durum milli kimliğimiz üzerinde oluşan birer tehdit unsurudur. Nüfusumuzda artış kaydedilmez ise Arap otoritesi altında etkisiz bir millet olarak kalacağız.