Öcalan ne diyecek?

Abdullah Öcalan PKK’nin tutuklu lideri. 1999 yılından bu yana Türk devletinin elinde.

25 yıldır izlediği, dinlediği, okudukları şöyle dursun, yediği, içtiği, giydiği her şey devletin kontrolünde. Devlet istemediği sürece ne kimseyle görüşebilir ne de dışarıya bir tek söz ulaştırabilir.

MHP lideri Devlet Bahçeli iki aydır Öcalan’ın konuşması için gündem oluşturuyor. Bunun sonucunda DEM Parti yönetimi görüşme için dilekçe verdi. Adalet Bakanlığı izin vermesine rağmen haftalar geçti ancak ilginç bir şekilde görüşme sağlanmadı.

Ve bugün beklenen görüşme gerçekleşti. Görüşmeye eş başkanlar değil, Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan gitti.

Peki Abdullah Öcalan ne diyecek?

Aslında sürpriz hiçbir şey söylemeyecek. Söyleyebilemez.

Ortak vatan diyecek. Birlikte yaşam diyecek. Kürtlerle Türklerin kader birliğinden bahsedecek. Malazgirt, İdris-i Bitlisi, Çanakkale, Eşme ruhu diyecek. Misak-ı Milli diyecek. Türk devletinin Kürtlerin de devleti olduğundan bahsedecek. Türk’ü sevmeyen Kürt, Kürt değildir, Kürt’ü sevmeyen Türk, Türk değildir diyecek. Halklardan, İslam kardeşliğinden, ümmetten dem vuracak. Türkiye’nin Kürt hamiliğinden, Kürt-Türk ittifakından, emperyalistlerin bölge üzerindeki oyunlarından ve halkları birbirine düşürme planlarından bahsedecek. Barışa, kardeşliğe, birlik ve beraberliğe çağıracak. Güzel şeyler sayacak, tatlı şeyler söyleyecek, yumuşak ve yuvarlak konuşacak. Elhasıl PKK silah bıraksın, Kuzey ve Doğu Suriye’deki (Rojava) güçler Şam’daki yönetime katılsın, Suriye’nin birlik ve bütünlüğünü korusun diyecek.

Bunlara ek olarak ulus devletler çağı bitti, devlet kötüdür, devletsiz demokratik ulus, toplumsal Lozan, demokratik ekolojik cinsiyet özgürlükçü paradigma, kuantum, üç cisim problemi, Zigguratlar, Enkidu, İştar, kadın, tanrıça, demokratik modernite, özgür eş yaşam vs de diyebilir. Hiçbir sakıncası yok.

Bir süredir Devlet’in ve devletin periferisindeki Kürt İslamcıların ısrarla Öcalan’ın konuşmasına atıfta bulunması ve gündem oluşturması, konuşma içeriğinin bu olacağını haber veriyor.

Bazıları da diyecek ki Öcalan, gerçekçi olalım, güzel sözlerin aldatıcılığına doyduk desin. Bunca bedel, ağzımıza bir parmak bal çalıp başladığımız noktaya dönelim diye verilmedi desin. Eşitlenmedikçe kardeşliğin olamayacağından bahsetsin. Birliğin ancak özgür ve bağımsız olanlar arasında gerçekleşebileceğini söylesin. Türkiye’nin Kürtlere ve Kürdistan’ın her karış toprağına yönelik saldırı, işgal ve operasyonlarının son bulmasını istesin. Kendi isimleriyle Kürt, Kürtçe ve Kürdistan’ın resmi olarak tanınmasından bahsetsin. Ağır soykırım ve trajedilerle Kürtlere kaybettirilen yüzyılın tazmin ve telafisini istesin. Türkiye’ye yeni bir yönetim sistemi önersin. Otonomi ve federasyon desin.

Tabii ki her iki olasılık da gerçekleşmeyebilir. Sonuçta herkes tahmin yürütmekte serbest. Ancak devlet tarafı Öcalan’ın konuşmasında ve Ankara’da eve çıkıp Türk siyasetine katılmasında ısrarcı gibi.

Şam uzak olabilir ama mışar elimizin altında. Üç vakte kadar.

Belki de Bir Halkı Savunmak’ın son bölümünü (VII. Bölüm) yeniden dikkatle okumak gerek.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)