Olağanüstü dönemler ve sonrasında toplumların sosyolojisi değişime uğrar
Olağanüstü dönemlerde bir hedefi veya planı yoksa toplumun psikolojisi ve sosyal davranış biçimleri farklı biçimde değişir. Bu şu anlama gelir; Bir ülkenin veya bölgenin olağanüstü durumlara karşı vatanını veya toplumunun geleceğini ilgilendiren, sosyal, ekonomik ve hatta kültürel hedef ve planları olduğunda bu o toplumun bireylerini olumlu yönde daha kapsayıcı, vatanına, düşüncesine, topluma bağlı hale getirir. Tabi bu oluşumun yönlendirilmesi veya altyapısı önemlidir.
Bilindiği gibi her toplumsal durum aynı sonucu doğurmaz. Toplum bilimleri, pozitif bilimler gibi doğruluğu, yanlışlığı sınanamayacağı için, her durumun aynı sonucu doğuracağı da varsayılamaz.
Bizimki gibi sürekli, her anlamda değişen bölge ve toplumsal gerçekler çok farklı sonuç ve davranış biçimleri ortaya çıkarır. Ünlü “coğrafya kaderdir” sözü tam da burada kendi tarifini bulur. Bizdeki çok sık yaşanan büyük değişimler toplumda olumlu anlamda beklenen değişimi sağlamaz. Bizde 19. yüzyıldan bu yana en az on beş kez yaşanan iç ve dış değişimlerle rağmen durum aynı sosyal- psikolojik sonucu doğurmamıştır.
Özellikle sosyal oluşum ve statülerini tamamlamış toplumlarda, sosyal- psikolojik dalgalanmalar az görünür.
Son deprem felaketinin yaşandığı bölgelerde toplumun davranış biçimlerinin negatif veya pozitif değişimleri anlaşılır bir durumdur. Her ne kadar bu değişimler incelenmemişlerse de pratiği, hareket tarzı, eskisi ile karşılaştırıldığında bir sonuca varılabilir.
Toplum daha farklı birliktelik ve davranış biçimleri geliştirir veya görülür. Deprem felaketinden önceki duyarlılık ve sorumluluklar tersi negatif yönde de gelişebilir. Bu bireyin veya toplumun üretimine, sorumluluklarına yansır. Birey daha sorumluluk hissedebilir. İçinde bulunduğu durumu ve çevresini daha az önemser hale gelebilir. Anlaşılacağı gibi bu durum her şeyi olabileceği gibi, hukuk ve hukuki davranışlara da yansır.
Daha az önemser, daha çok kendine dönük yaşar. Bunun en klasik pratiği çok ayrıntılı gözlemleme fırsatı bulduğumuz Kolombiya toplumunda görüyoruz. Öyle ki tarihlerinde uzun iç savaşlar, çete savaşları ve büyük kayıplar yaşayan bu toplum, doğa felaketleri ile de sık sık baş etmek zorunda kalmışlardır. Bütün bunlara rağmen Marquez’in “büyülü gerçeklik” anlatımı biçiminde bir yaşam sürdürmeye başlamışlardır.
Toplum her şeye rağmen pozitif sürekli bir mutluluk arayışı içinde çevresi ile bu tarzda yaşamı sürdürmeye başlamıştır. Vatana ve değerlere sahiplenme duygusunda ciddi zayıflama görülmeye başlamıştır.
Yeni durum, yeni bir davranış şekli geliştirir. Bu davranış şekli anlaşılacağı gibi her duruma yansır. Üretimi geriletebilir. Kültürel, toplumsal gelişmeyi ya engeller veya geriletir. Küçük ve büyük suç oranlarında artışı tetikler. En sorunlu olanı da birey veya toplum ya bu eksikliğin farkında değildir veya bunu önemsemez.
Konu çok ayrıntılı gözlem, analiz ve araştırmayı gerektirmektedir.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)