25 Şubat 2017, saat 16:06. Bir telefon geldi. Telefonun diğer ucundaki ses, “Bestoon, Şifa’yı kaybettik” dedi. Her ne kadar hayır, olamaz, bir yanlışın olmalı desem de ikna edemiyorum arkadaşımı, çünkü ekranların güzel yüzlü meleği, başarılı gazeteci ve savaş cephelerinin tek kadın muhabiri Şifa Gerdi sahiden şehit düşmüştü.
Şifa! O lanet bomba patladığında, yani dünyaya sığmayan o koca yüreğin durduğunda, gözünün önünde hayatının hangi karesi canlandı, bir film şeridi gibi hangi günlerin geçti gözünün önünden, bilemiyorum. Tek bildiğim, gözlerim gördüğü müddetçe, seni cesaretin, ferasetin, merhametin ve cömertliğinle hatırlayacağım gerçeğidir.
Sevgili Şifa! Sen 1986 yılında, gurbette doğmuştun. Çünkü senin baban bir vatanseverdi, o bir peşmergeydi ve peşmergelerin kaderi hep böyleydi. Yerinden yurdundan göçe zorlandığın bir toplama kampında, başında bombaların patladığı bir gece dünyaya açmıştın gözlerini. Kaderin yine o gece yazılmış olacak ki ölümün yine bomba seslerinin ortasında, o lanet 'ölüm kuyusu'nun yanıbaşındaydı. Çocukluğun desem, 90’lı yıllarda, iç savaşın zorlukları içinde geçti ama sen yılmadın, usanmadın, inandın ve çalıştın. Kadın olmanın suç olduğu, gazeteci olmanın da her yiğidin harcı olmadığı bu coğrafyada sen hür, inançlı ve başarılı bir kadın gazeteci oldun.
Ben seni 2014'ün başlarında tanıdım. Kanaldaki ilk günlerim dün gibi gözümün önünde. Bir abla şefkatiyle elimden tutup beni yetiştirmiştin. Ses nasıl alınır, haber nasıl yazılır, görüntü nasıl montajlanır bir bir sen öğretmiştin.
IŞİD cellatlarının Erbil'in kapısına dayandığı gecede, hepimizden sakladığın gözyaşların hala gözümün önünde. İlkin sarsılmıştın, yanlız bir odaya girip gözyaşı dökmüştün, ben içeri girince de gözyaşlarını silip, koca yüreğinle “Vatanı o lağım farelerine bırakmayacağız” demiş ve haberleri sunmak için stüdyoya inmiştin. Duruşun millete umut olmuştu.
Yakın akrabalarından birkaçı şehit düştüğü gün, başsağlığı dilediğimde “hepimizin yolu” demiştin.
Ya meslekteki titizliğin! Biri taraflı yayın yapmaya kalkışsa, anında basardın çığlığı: “Bizim işimiz tarafsız ve bağımsız yayın yapmaktır. Taraflı yayın yapacaksan, parti kanalına dön!”
Ah Şifa, ah! Ya kardeşini tanıdığım ve aranızdaki muhabbete şahit olduğum gün. İşte o gün, ailene olan düşkünlüğünü anlamıştım. Narin sırtında, peşmerge bir babanın, hasta bir annenin ve boy boy kardeşlerin yükünü nasıl taşıdığını görmüştüm.
Sırtında bu yükü taşıyıp, Musul'un ortasından canlı yayın yapacak kadar da cesaretli, yürekli ve mesleğine aşıktın.
Son görüşmemiz geliyor aklıma. Hani, birkaç hafta önce doğum gününü kutlamıştım. Sen “30’u devirdim, yaşlandım artık” demiştin, ben ise, “İnşallah 70’inci yaşını da kutlayacağım” demiştim. Ama malum, her kaderin üstünde bir kader vardır.
Sen gittin, yani artık yoksun, yani artık olmayacaksın. Haberleri okumayacak, cepheden cepheye haber peşinde koşmayacaksın. Ruhun şad, yattığın yer nurla dolsun ve mekanın cennet olsun. Seni katleden IŞİD canileri ve onları destekleyenlerin de üzerine, Allah lanetini yağdırsın.
Şifa! Senden geriye derslerle dolu onurlu bir hayat ve bir de mütevazi odan kaldı. Hani o duvarında, yeşil kılıfın içinde semavi Kelam’ın asılı bulunduğu odan. Varsın sevgi cellatları o mübarek Kelam adına bin bir yalan uydursunlar. Varsın caniliklerini ve kin dolu kapkara içlerini ona maletsinler. Onlar ne derlerse desin, o Kelam onlardan münezzehtir. O Kelam, sana ve senin gibi onbinlercesine sevgiyi, şefkati, dostluğu ve yaşatmak uğruna yaşamayı öğreten rehberdir. O Kelam'ın Sahibi sana Firdevslerin en âlâsını nasip etsin, bizleri de senin, Kürdistan kurtuluş mücadelesinin şehitleri ve vicdan sahibi sevgi fedaileri ile yeniden, kendi sevgi ikliminde biraraya getirsin.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın