Beyrut’ta Kürdler

Kürdler ilk dönem tarihinin bilinen en eski bölgesinin en eski Milletidir. Şu an bulundukları bölge merkez olmak üzere Batı’da Çatalhöyük (Hatti-Hitit) kalıtlarının bulunduğu bugünki Ankara civarı, Doğu’da Afganistan’ın güneyi, Güney’de Bağdat ve Kuzey’de Özbekistan sınırına dayanan birer imparatorluklar bölgesinde yaşadılar. Dönem dönem bütün alanlarda, dönem dönem ise birbirinden ayrı bu çoğrafyanın çeşitli bölümlerinde devletler kurdular ve bu devletler yüzlerce yıl sürdü.

Bölge savaşlarında Kürd Milletinin yaşadığı bu merkezlerde gerçekleşti. Kürd yurdu her anlamda savaş alanı haline getirildi, bölündü ve talan edildi. Bu durum ise Kürd Milletinin toplu veya küçük gruplar halinde başta bölgeyi çevreleyen ülkeler olmak üzere dünyanın dört bir yanına savruldu. Bulundukları ülkelerin genellikle çeşitli şehirlerinde yaşamaya başladılar. Fakat Ortadoğu’da daha çok başkentlerde bulundular ve oraya yerleştiler.

Bu gözlem yazısı da Lübnan Kürd’leri üzerine olmasına rağmen Beyrut başlığını taşıması burada Kürd nüfüsunun tarihinden bugüne ana merkez olarak Beyrut’u meskun tutmasından dolayıdır.

Beyrut Kürdler için oldukça ayrı bir anlam ifade eder. Tarihin birçok döneminde; ilki Selahaddin Eyubi dönemine kadar gide, özellikle Kürd aydınları olmak üzere tolumun temsilicisi olan Kürd bireylerinin bir biçimde uğrak yeri olmuştur. Artık merkez olma özelliğini yitirsede her Kürdün yolu Beyrut’a düşmüştür.

Uzun yıllar savaş görmüş bir yerin hüznü ve yalnızlığı çevrenin sıkıntılı sessizliğinde kendisini hissettiren bir şehir. Şehrin Güneyi Sabra ve Şatilla Göçmen kampları olduğu için fazla uğrak yeri değil. Neredeyse yalıtılmış ve tecrit edilmiş durumda. Dışarıda bu yalıtılmışlığın bütün yüzünü görmek mümkün. Hatta hükümet kampların etrafına güvenlik gerekçesi ile duvarlar çekmekte idi. Görünen Beyrut daha çok Kuzeye veya Akdeniz’in doğu kıyısına sıkışmış.

Burda kültürler içiçe geçmiş, her inanç ve topluluktan kesime rastlanabilir. Kiliseler daha çok göze çarpıyor. Estetik ve tarihi yapılar.Ünlü Amerikan Üniversitesi şehrin merkezi ile Akdenizin en güzel kıyısını kaplıyor. Camiler ile nerdeyse duvar duvara kiliselere rastlanabilir. İçe dönük ve sanatçı bir topluluk kuzey sokaklarında kendisini gösteriyor. Şehrin ortasındaki Şehitler anıtı iç savaş dönemede aldığı yaralarla bütün tarihin özeti gibi sergileniyor. Yeni yapılarla savaşta kurşun yaraları ile duran binalar örnek babında yanyana.

Uçak sabahın dördünde Beyrut siluetine inerken bütün bir tarih ilk gençlikten bugüne akıp gidiyor. Beyrut zaten böyle bir uğrak yeri. Taksi otel yolunda birer kahve ısmarlıyor. Le Beirut, Ya Amara, Beyrut’ta Feiruz’dan dinleniyor, yol boyunca. Birçok yerde var ama en net akşam ezanı ile sabah çan sesleri Beyrut’ta bu netlikte duyulabilir.

Beyrut’ta küçük ve sıkıntılı-sıkışmış bir Kürd nüfusu var. Örgütlü ve birbirinden ve Kürdistan’dan haberliler ve çok net yakından izliyorlar. Varlıkları umutları ve güçleri Kürdistan’ın gücüne ve geleceğine bağlı.İlk yıllardaki gibi öncü aydın kesim değil daha çok kendi iç sistemi ile uğraşan bir nüfus var.

Bedirxani’lerin, Memduh Selim Bey’in geçtiği Roja Nu dergisinin çıkarıldığı ve 1927 Xoybûn’un kurulduğu, Ağrı Bağımsızlık Savaşının 1930 sessiz sedasız düşünsel temelleri bu şehirde atıldı. İlk yoğun gelişler 1. Dünya Savaşı yıllarında başladı, 1920’lerde Kemalist saldırganlık daha çok aydın göçüne neden oldu. Bedirxani’ler ve Memduh Selim Bey ilklerdendir. Büyük Kürd Aydınları bir dönem yaşadıkları Beyrut’ta Ağrı’nın Bağımsızlık Savaş örgütü Xoybun’u örgütlediler. Önmeli bir Kürd yazını olan “Roja Nu” burada çıkarıldı. Buradan da anlaşılacağı gibi dönemin Milli Kürd Hareketlerinin merkezi konumunda idi.

Genel göç 1920-1960 aralığında olsa da bölgedeki krizlere bağlı olarak küçük göçler yaşandı. Şeyh Said Bağımsızlık savşında 1925’ten sonra büyük bir Kürd göçü aldı. Kürd hareketliği 1982’de farklı bir boyuta ulaştı. Şimdilerde ise gözü kulağı Kürdistan’da her zaman sokağa Ala Rengin ile çıkmaya hazır daha sivil  ve daha organize bir milli topluluk bulunuyor.

En çok Mardin, Midyat ve Diyarbakır bölgesindeki Kürdler, Beyrut’a yerleşmiş. Al-Karantina ve Al-Maslak mahalleleri başta olmak üzere, Sidon ve Lübnan’ın içlerinde 60-85 bin arası bir Kürd nüfusu bulunuyor. Kimi kaynaklar bu sayıyı 100 bin olarak verse de rakam net değil. Yüzde 40’ın vatandaşlığı bulunmuyor. Göçmen statüsünde yaşıyorlar. İlk başlarda farklı alanlarda faaliyet yürütülmüş olsa da şimdilerde Kürd’ler eğitim ve sistem olarak toplumun iyi yerlerinde etkili durumdalar.

Beyrut Kürd’leri, Mehmet Uzun’un, Siya Evine-Yitik bir Aşkın Gölgesinde isimli romanında, Memduh Selim Beyi ve Ağrı Bağımsızlık Savaşının ilk örgütlenmesini analattığı ölümsüz eseri ile hem Beyrut’u anlatıyor, hem de Memduh Selim Bey şahsında Kürd aydınını ve sürgün acılarını direnişle bütünleştirerek ölümsüzleştiriyor. Beyrut deyince birkaç şey ile birlikte akla ilk gelen bu romandır.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)