Televizyon ekranında Hakkarili ensesi kalın bir gazeteci konuşuyor. Ortadoğu uzmanı sandalyesine oturtulmuş. Etrafında başka konularda uzmanlar da var.
Ekrandaki heyecanlı, bilgili ama cahil ve cevval genç kadın sunucusu, son günlerde sıklıkla duyduğu birkaç Kürt kentinin ismini sayıyor. Hem Arapça hem de Kürtçe versiyonlarını telafuz ediyor. Telabyad, Qamişlı, Resul Ayn falan diyor. Neyese ki Afrin zamanında Cindirês’e ‘Cinderesi’ dedikleri gibi olmuyor.
Arada daha bir batini olsun diye Rasulayn diyor “e” yerine “a” kullanarak ama en azından Cindirês’in başına gelen felaket, Serê Kaniye’nin başına gelmiyor. En azından Arap şehri olduğunu kanıtlamak için Resul Ayn’ın başına geliyor gelen.
Gelelim semirmiş Hakkarili Kürt gazetecimize; Bütün oparasyonlarda, askerin artık normal askerlik gibi git-gel yaptığı alanlara ancak konvoyun son arabasında arada gidip geldiği yerler var malum, sınırın bu yakasından ve örneğin Telabyad diye fotoğraf paylaştığı günün akşamı HaberTürk televizyonu ekranında görmemiz içten bile değil.
Ama tabi onun sandalyesi Ortadoğu uzmanlığı. Kürt olduğu için şehirlerin Kürtçe versiyonlarını doğru ve fonetiğine uygun telafuz ediyor. Bu onun uzman olduğunun en büyük kanıtı.
Çeşitli branşlardan bilimum uzmanlar buluşup, ülkenin sözüm ona en ciddi ekranlarından birinde Mazlum Kobani ‘yi tartışıyorlar. Kimdir bu “Kim Bu Terorist Mazlum?” yazıyor kaje de. Uzmanlarımızın tamamı çeşitli bilimsel yöntemler kullanarak Mazlum denen “teröristin” kim olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Tabi kim olduğunu dediysek, aslında nasıl bir “terörist” olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Zira Mazlum Kobani’nin kim olduğunu dünyanın en kötü ihtimalle bir buçuk milyar insanı biliyor.
Velakin en çok bizim “en büyük Kürt terörist uzmanı” Kürt gazetecimiz konuşuyor. En uzman o. En Kürt terörist uzmanı o. Bir ara Bahoz Erdal’ın Beşar Esad’ın sınıf arkadaşı olduğunu söylüyor, sonra bir yerde Suriye Kürtlerinin yüzbinlercesinin kimliksiz olduğunu falan anlatırken, Bahoz’un da kimliksiz olduğunu söylüyor. “Ulan oğlum peki diplomasını teyzesinin oğlunun adına mı yapmışlar?” diye sormak diğer uzmanlardan hiçbirinin aklına gelmiyor. Onlar Kürt bir “teröristi” bir Türk olarak tahlil, tasnif ve taltif etmenin uzmanı. Kimse kimsenin uzmanlığına girmiyor çok adaplılar. Arada cahil kızımız ortaya bir nohut yuvarlıyor ama dert değil.
Velhasıl konu Kürtlerin “Ordusuz Generali” olunca, bir sürü yerden değişik enformasyonlar da yağıyor tabi günün her saati. Trump “Muhteşem Mazlum” diyor. Putin, Trump’u kıskandığını belli etmemek için Soçi’den döner dönmez ayağının tozuyla Genel Kurmay Başkanı’na telekonferans yaptırıp “Ne Mazlum” diyeceğinin hesabını yapıyor falan.
Bizim semirmiş de tabi bu sıralar konuyu şuraya getiriyor, “Birden fazla kod isimle karşımıza çıkan terörist! binbir surat Neslihan gibi meret, Mazlum” diyor. “Almanya’da yürüyen bir dava var. Bir kadın asitle eritilmiş. Devletimiz inşallah o davayı izliyordur” diyor, “Mazlum’un o davada ismi geçiyor” falan diyor. Mazlum’a Amarikalılardan daha fazla yük bindiriliyor.
Bir başka kanalın ekranından “Mazlum’un sorumluluğunda 41 şehit 821 yaralı” diyor. Öyle ya, Türkiye Mazlum Kobani için “kırmızı bülten” çıkarmış. Gazetenin birinin manşeti aynen şu, “ABD’ye girdiği anda….” Ee. İşte ee si yok. Trump’un kulağını bükmedik mi? Pompeo ve Pence için bir pense gibi kıstırma, kusturma ve susturma kıskacı uygulamadık mı işte. Canım Amerika’ya gittiği anda o bizde.
Bildiğiniz sürreel zamanlardan geçiyor Türkiye toplumu. Tümden sürreel. Medyası bu sürreel durumu tıpkı bir simulasyona çevirmiş durumda. Gerçek o kadar yalan hale getiriliyor ki, bütün insanlar da devasa bir yalanın içinde gerçek insan gibi davranıyor. Örneğin semirik gerçekten gazeteciymiş gibi davranıyor. Diğer uzmanlar da öyle. Hele sipiker kız…
Velhasıl “Amerika’nın Muhteşem Mazlum”u için Kongre de Dışişleri Bakanlığı’na vize serbestisi uygulansın diye talepte bulunuyor. Bu arada hazır Mazlum ABD’ye gitmişken bir “Bebek Katilini” daha indirmiş olacaklar. Herşey bu kadar basit.
Öcalan’nın yakalanması vesaire PKK terminolojisinde “Uluslararası Komplo” diye geçer ya, işte ortada uluslararası bir komplo var yine. Ama bu kez uluslararası kompoyu Kürtlere yaptılar. Ortada komplo kurularak yakalanmış bir lider yok. Ama ortada komplo kurularak bir lider yakalatılmış Kürdistan’ın dört parçası, Avrupa ve dünyanın diğer yerlerindeki Kürtler var.
Gazeteciymişim gibi davranacak olursam, Kürtler hiçbir parti, parça ve ideoloji ayrımı olmadan bütün dünyada aynı kişinin ömrüne kendi ömürlerinden ömür verecek bir komploya yakalandılar. İşte Türklerin anlamadığı nokta da burası.
Rojava’ya dönük başlayan saldırı Türkler tarafından Kürtlere bahşedilen ve millet olmanın olmazsa olmazı olan şeye dönüştü.
Dünyanın en sempatik başkanı “Sarı Başkan” da Mazlum’a olan hayranlığını bütün bir Amerikan ulusuna pay ederek Mazlum Kobani’yi sadece bir parti veya bir parçanın değil, bütün Kürtlerin ‘General Mazlum’u haline getirdi. Ordu yok, devlet yok, diğer ast ve üstler yok ama ortada bir “General” var. Zaten onlar olsa herkesin general olma ihtimali de oluyor, meziyet ki hiçbiri olmadan general olmaktı.
İşte “General Mazlum Kobani” ismi üzerinde Kürtlerin birbirleri arası kan davalarının bir kenara bırakıldığını görüyoruz. KYB, KDP gibi iki büyük siyasi Kürt gücünün tabanından tavanına dahi muazzam bir sempati görmek içten bile değil “General Mazlum” için.
PKK’nin başındaki Ankara grubu dışındaki neredeyse bütün Kürtler ve bütün parçalar, “General Mazlum Kobani”yi Kürtler adına adeta bir Mesih olarak görmeye başladı. Bu isim etrafında Kürtlerin devletsizlikten daha ağır sorunu olan, birbirleri arası husumetler ve asla bir araya gelinemeyecek ihtilafların bertaraf olduğunu görüyoruz.
Trump’ın “General Mazlum Muhteşem bir insan” mealindeki cümlesinin görünümü Kürdistan ile dünyanın diğer tüm yerlerindeki görünümü arasında sadece Kürtlerin bilip hissedebileceği bir fark var.
Bunun ölçümlenmesini nereden mi yapıyoruz? Evela dünyanın 150’den fazla merkezinde organize edilen yürüyüş, miting ve benzeri eylemlerden görüyoruz. Katılım her parçadan Kürdistanlı ile her ideoloji ve partiden Kürten ibaret oluyor. General Mazlum Kobani Türkler için “terörist”, Trump için “Muhteşem Mazlum”, Amerakan ulusu için “İhanet edilmiş Kürt General”, Rusya için “Ne Desek Mazlum” iken, Kürtler için giderek daha fazla ve daha derinden “ulus olma şuurunun zuhuru” anlamına dönüşüyor.
Sosyal medya mecraları bunu ölçümleyebildiğimiz bir diğer etkili ve geniş alan. Yine Kürt medyasının total yayın akışından da bunu anlıyor ve bunu ölçümleyebiliyoruz. Kürdistan’ın neresinden olursa olsun, hangi parçasından kim finanse ediyor olursa olsun, Kürt medyası tarihinde ilk kez böyle bir ortak hissiyat etrafında kenetleniyor.
Avrupa’da onlarca şehirde PKK taraftarlarınca organize edilen mitinglerde Kürdistan bayrağı yoğun şekilde taşınıyor ve sahipleniliyor. Mazlum Kobani posterleri ve Kürdistan bayrakları bu mitinglerin ortak iki sahiplenileni oldu. Ki PKK’nin bu güne kadar Kürdistan Bayrağına dair ideolojik tutumunu da biliyoruz.
KDP etki alanındaki kitlede çok ciddi şekilde bir Rojava, Mazlum Kobani ve benzeri hassasiyetlerin oluştuğunu hatta eyleme dönüştüğünü görüyoruz. Rojava’dan çekilen Amerikan askeri konvoyunun Duhok’ta taşlanması bunun en önemli barometresidir.
Yine KYB’nin etki alanında ve tabi Güney Kürdistan’ın tümünde Türk mallarına dair boykotun ciddi şekilde günlük yaşamın içine girmesi bize birşeyler söylüyor.
Tahran’da Türk Büyükelçilği önünde yapılan ve yakalşık 15 bin insanın katıldığı eylemdeki sloganlar bize bir şey söylüyor.
ENKS çatısı altındaki PKK dışı Rojava orijinli partilerin yaklaşımındaki değişim bir şey söylüyor. ÖSO’nun siyasi çatısı olan Suriye Muhalefeti toplantılarına katılmıyor olmaları bize birşeyler fısıldıyor. Her ne kadar Suriye Muhalif Cephesinden tamamen ayrılmamış olmaları onları Kürtler nezlinde vazgeçilmesi gereken kayıp haline getirmiş olsa da, Muhalifetin düzenli toplantılarına katılmayı durdurmuş olmaları, en vazgeçilmesi gereken kayıp grubun bile bir değişim içinde olduğunu gösteriyor.
İşte herkesin kendince bir tanım bulmaya çalıştığı General Mazlum Kobani’nin Kürtler açısından ifade ettiği anlam, buralardan beslenen bir iştaha sahip.
PKK ile daha düne kadar “kan davalı” oldukları için YPG ve DSG’ye de şerh koyan yüzlerce binlerce insanın, General Mazlum Kobani etrafında toplanılması konusundaki telkinleri ve yaklaşımları, Kürtler açısından içten içe bir değişimin ve bir şuurun ortaya çıkmaya başladığına işaret ediyor. Rojava hassasiyetiyle oluşan ve “General Mazlum Kobani” olarak simgeleşen bu duygu, Kürtlerin yüzlerce yıl maruz kaldıkları mengeden kurtulmak için ihtiyaçları olan tek duygunun ta kendisi. Yani ulus ve millet olma duygusu. Türkçesi, ulus bilinci!
Dünya Kürtleri ilk kez korumaya aldı
Tam yüz yıl önce Ortadoğu’da vuku bulan benzer tabloda, bütün dünyanın Kürtleri adeta meze ettiğini, lime lime ettiğini görüyoruz. Lozan, Sykes Picot ve daha başka sözleşmelerle Kürtler bellerini asla doğrultamayacakları bir parçalanmaya tabi tutulurken, dünya dil birliği etmişti adeta.
Şimdi bu dil birliğinin yüz yıl sonra yeniden ortaya çıktığını görüyoruz. Ama bu kez Kürtleri koruma altına alma konusunda. Evet Kürtler İŞİD ile verdikleri mücadelede ve İŞİD Hilafetini alaşağı ederek dünyayı adeta yüz yıl önce yaptığı ejderhalık karşısında utanca sevketmeyi başardı.
Dünya’nın ‘namusu’nun Kürtlerin kan dökerek ve kanını vererek temize çıkarıldığı şeklindeki algı, neredeyse dünyanın tamamına özellikle sosyal medyanın gücüyle duyurulmuş oldu. Bütün dünyanın bir haftalığına Kürt rengine boyandığını, bir haftalığına bütün donyanın Kürtlerin evi olduğunu söylemek hiç de abartı olmaz.
İşte dünya bu renge boyanırken, Kürtlerin aynı evi paylaştıkları ise yüz yıl önce ortaya çıkan tablo, o sözleşmelerin geçerlilik süresinin dolduğu şu zamnanda yeniden ortaya çıksın diye, General Mazlum Kobani için kırmızı bültenle uğraşıyordu.
Semirmiş gazeteci General Mazlum’un da kimliği ve hiçbir kaydı olmadığını söylüyordu konuşmasının bir başka yerinde. Sadece Almanya’da kaldığı dönemde bir iltica belgesinin olduğunu ve Mazlum Kobani’nin resmi geçer tek akçesinin aslında bu olduğunu söylüyordu. Dolayısıyla aslında ABD’ye gidebilmesi için bir kimliğinin dahi olmadığını söylüyordu.
Ama kırmızı bültenin nasıl çıkarıldığını, peki madem böyleyse hiçbir kaydı olmayan bir insanı kim olarak ABD’den ya da interpolden istenebildiğini anlatacak kadar uzman değildi hasılı.
Dünyanın Kürtleri korumaya aldığını söylerken, bu korumanın evela duygusal, ardından sosyal ve sonra da diplomatik olduğunu söylemek mümkün.
Kürtlerin en acil ihtiyacı askeri açıdan koruma altına alınmak olsa da, işin bu kısmı birkaç başka angajman hesaba katılarak yapıldığını görüyoruz. Evet bu da 600 civarında insanın ölmesine, yüzbinlerce insanın yerinden yurdundan olmasına sebep oldu.
Ulus ve millet olma ilelebetliğini düşündüğümüzde, Kürtlerin verdiği kayıp, kendilerine biçilen kefenin içindeki rutinin herhangi bir yerindeki kütleye denk geliyor. Oysa öbür taraftan, örneğin İstanbul’da HDP’li olup, seçimde de İmamoğlu’na oy vermiş iki milyon insanda başka bir değişim söz konusu.
HDP’nin şu an İstanbul’daki desteği hiç yoksa bir buçuk milyon erimiştir. Bu erime baş bir yere elbette ki gitmedi. Ancak gittiği yer Mazlum Kobani oldu. Yani Kürt ulus şuurunun ana damarına doğru akışa geçti. Bu şuur yarın yine seçim olsa yine HDP’ye belki akar ancak tillah olsa CHP ve İmamoğlu’na bir daha asla peşkeş olunmaycaktır. Şahitlik ettiğimiz, mesleki tecrübe ile ölçümlediğimiz şey tam da budur.
Operasyon’nun başladığı 9 Ekim’den bu yana uğradığımız yüzlerce Kürt mekanında karşılaştığımız tablo ve değişim bu yönlüdür. Dolayısıyla Kürt dağına kırmızı bültenle arama çıkarmak ile Amerika’dan kimliksiz, ordusuz, astsız ve üstsüz, çok isimli birini interpol aracılığıyla istemek arasında hiçbir fark yok.
Türkiye toplumu ve devleti bu açıdan Kürtleri belki birçok argümanı devreye koyarak PKK’den, HDP’den, KDP’den vesaire vesaire azatmayı başarmıştır. Kuzey Kürdistan açısından bir devri de sonlandırmıştır. Kayyumlarla, operasyon ve abluka ile bir dönemi noktalamıştır devlet, ancak buradan azalttığı herşeyi General Mazlum Kobani’ye kaptırmıştır da.
Türk devleti PKK karşısında kazandığı bütün mevzilerde aslında bir anlamda Mazlum Kobani’ye yenilmiştir. Mazlum Kobani Türk devletinin Kürtlerde fışkırmasına neden olduğu ulusal birlik ve ulusal bilincin simgesi haline bu yüzden gelmiştir.
Ekranın başına dönecek olursak, Hakkarili şişman (bir kere hem Hakkarili hem şişman olmak tabiatın olağan akışının kaldıramaycağı bir durum) size birşeyler söylüyor, lütfen ona inanın ey Türkler…
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın