Elazığ Kürdistan Teali Cemiyeti Şube Reisi: Mehmed Abdullah Cevdet - 2

Kürdistan Teali Cemiyeti (KTC), Mondros Ateşkes Antlaşması’nın (30 Ekim 1918) imzalanmasından hemen sonra legal olarak kurulan ikinci Kürd örgütüdür. İkinci örgüt diyorum çünkü ondan yirmi beş gün evvel Serbestî gazetesi sahibi Mevlanzade Rıfat, Emin Âli Bedirhan ve arkadaşları tarafından Radikal Avam Fırkası (22.10.1918) kurulmuş. Seyit Abdülkadir’in girişimleriyle, Radikal Avam Fırkası’nın bir kısım kurucuları da ikna edilerek birlikte 17.11.1918 tarihinde KTC kurulmuştur. T. Zafer Tunaya’nın aktarımına göre, cemiyetin “Kurucu ve yöneticileri: Seyit Abdülkadir Efendi (Reis), Hüseyin Şükrü (Baban) Bey (Kâtib-i Umumî), Dr. Şükrü Mehmet (Sekban) Bey, Muhittin Nâmi Bey, Babanzade Hikmet Bey ve Aziz Bey.”[1] Kadri Cemil Paşa’nın aktarımına göre, yapılan birinci genel kurulda yeni yönetim aşağıda belirtilen şahsiyetlerden oluşmuştur:

“Birinci Başkan: Şemdinanlı Seyit Ubeydullah Efendinin oğlu Ayan Meslisi üyesi Seyit Abdülkadir Efendi.

Başkan Vekili: Botan Emirlerinden Bedirhani Emin Âli Bey

İkinci Başkan Vekili: Süleymaniyeli Said Paşa’nın oğlu Fuad Paşa

Genel Sekreter: Kurmay Subaylıktan Emekli Hamdi Paşa

Muhasip: Seyit Abdülkadir’in oğlu Seyit Abdullah.

Üye: Dersimli Miralay Halil Bey

Üye: Emekli Miralay Bedirhani M. Ali Bey

Üye: Emekli Askeri Kaymakam Süleymaniyeli M. Emin Bey

Üye: Ulemadan Hoca Ali Efendi

Üye: Medrese Hocalarından Arvasizade Mehmed Şefik

Üye: Tercüman Gazetesi Başyazarı Babanzade Şükrü Bey

Üye: Babanzade Fuad Bey

Üye: Tüccar Fetullah Efendi

Üye: Dr. Mehmet Şükrü Sekban Bey”[2]

Yukarıda belirtilen kurucu ve yöneticilerin yanısıra aşağıda adı belirtilen Kürd şahsiyet ve aydınları da aktif bir şekilde KTC’nin çalışmalarına katılmış ve desteklemişlerdir. Bu şahsiyetlerden en çok bilinen ve tanınanları şunlardır: “Diyarbekirli Dr. Fuad Berxo, Bitlisli Kemal Fevzi, Kerküklü Necmedin Hüseynî, Kamuran Âli Bedirhan, İstanbul Kürd hamalları reisi Reşid Ağa, Mahabatlı Kazizade Mustafa Şevki, Sineli Mehmed Mihri, Süleymaniyeli Emin Feyzi, Vanlı Memduh Selim, Süleymaniyeli Abdülvahit Berzenci, Dr. Hamid Şakir, Law Reşid, Süleymaniyeli Abdülaziz Yamulkizade ve Hakkarili Abdurrahman Rahmi.”[3] 

KTC’nin merkezi İstanbul’da idi ve İstanbul dışında da genel olarak Kürdistan il ve ilçelerinde toplam “19 şubesi vardı.”[4] Bu şubelerden biri de Kürdistan Teali Cemiyeti Elazığ ya da eski söylemle Mamüratülaziz şubesi idi ki bu şubenin reisi Abdullah Cevdet’in oğlu Mehmed idi. KTC’nin Mamüratülaziz şubesinin kuruluş ilanı, Kurdistan mecmuasında (dergisinde) şöyle yayımlanmıştır: 

“Mamüratülaziz:

22.02.35 (1335) tarihli tahrirat-ı âliyeleri eyad-i [elden almak] ihtirama alındı. Mukaddimen arz edildiği vechiyle şube teşkil edilmiştir. Ba’de izin [izin sonrası] emri âlilerine müheyya [hazır halde] bulunduğumuzu arz eyleriz.

 

T. Zafer Tunaya göre, KTC Eleziz şubesi, “22 Şubat 1922 yılında kurulmuştur.”[6] Ancak bu belirtilen tarihte hata olması gerekir, çünkü belirtilen tarihte KTC şubeleriyle birlikte kapatılmıştır. Yukarıda Kurdistan dergisinde yayımlanan ilandan da anlaşılacağı üzere KTC Eleziz (Elazığ) şubesi, 22.02.1335 kurulmuştur. Belirtilen tarih Rumi takvime göre verilmiş ve Miladi takvimde karşılığı 22 Şubat 1919 tarihine tekabül ediyor. T. Z. Tunaya’nın verdiği tarihin yanlışlığı, cemiyetin kuruluş ilanı verilen Kurdistan dergisinin 8. sayısının yayın tarihinden de anlaşılmaktadır; adı geçen derginin 8. sayısı 21 Mayıs 1335 (R) tarihinde yayınlanmıştır ve bu tarih de Miladi takvime çevrildiğinde “21 Mayıs 1919” tarihine tekabül ediyor. Bu durumda, diyebiliriz ki KTC Eleziz şubesi, İstanbul merkez şubenin kuruluşundan 3 ay 4 gün sonra kurulmuştur.

Yine bu konuda Kurdistan dergisinin bahsi geçen sayısında iki önemli açıklama daha vardır. Birincisinde, Mehmet Cevdet’in ilçesi olan Arapkir’de KTC şubesinin kurulması çalışmalarına dair “Arapkir aşiret reisi Battal Efendizâde Hulusi”nin gönderdiği şöyle bir açıklama vardır: “Arapkir’den: Şubenin açılması için bir program ve nizamnamenin süratle gönderilmesi hakkında acizane göndermiş olduğum telgrafa cevap alamadım. Yüce iradelerinizden ferman bekleniyor.”[7] İkinci açıklama ise, “Milli Tezahürat” başlı altında, bu girişimde bulunan Kürd münevverlerine teşekkür ve tebrik amacıyla yapılmış ve şöyle denilmektedir:  “Kürd aydın ve eşrafı” arasında mühim bir mevkii elde etmiş olan değerli zatları okuyucusuna arzetmek ve bu şahıslar arasında bilhassa Mehmed Cevdet ve Hulusi Beylerin milli teşebbüslerini kemali ihtiramla tebrik eder ve diğer eşraf ve münevverlerimize güzel birer örnek olmasını bekleriz.”[8] Bahsedilen derginin dokuzuncu sayısında da, derginin sahibi Mehmed Mihri imzasıyla yayımlanan teşekkür yazısında öyle anlaşılıyor ki, Battal Efendizade Hulusi Bey, KTC bağlı olarak yayımlanan Kurdistan dergisine de yardımda bulunmuştur.[9]

KTC Elazığ şubesinin reisi Mehmet Abdullah Cevdet’tir, ancak şube yönetiminde yer alan diğer şahsiyetlerin kimler olduğu, cemiyetin kaç üyesi olduğu ve yerelde ne tür faaliyetlerde bulunulduğu hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. KTC’nin kapanış tarihini göz önünde bulundurduğumuzda ve Mamüratülaziz ya da bugünkü adıyla Elazığ şubesinin de bu dönemde kapatıldığını kabul edersek, fazla bir faaliyet gösteremediği de anlaşılmaktadır. Elazığ da dahil olmak üzere Kürdistan’daki cemiyet şubelerinin kapanışıyla ilgili olarak Jîn dergisinin 33. sayısının ilk sayfasında imzasız olarak yayımlanan “Kürd Cemiyeti Şubeleri Niçin Sededilmiş?[10] başlıklı yazıda, KTC şubelerinin kapatılmasıyla ilgili karar eleştirilerek şöyle denmektedir:

  • 1-19 şubemiz vardır, Beyefendi’nin nezareti döneminde acaba bütün şubeler aynı anda mı kanuna muhalefet etti.
  • 2-Şubelerimiz hangi kanuna muhalefetten kapatılmıştır.
  • 3-Sözkonusu şubelerimizin hepsi İstanbul merkeze bağlıdır ve İstanbul merkez de kapatılmamıştır. İstanbul merkez, acaba Adil Bey’in bahsettiği derecede muhalefet etmediği için mi kapatılmamıştır?
  • 4-Sizin nezaretiniz döneminde, bizim cemiyetimizin haricinde baştanbaşa bu Osmanlı memleketinde kanuna muhalefet eden başka bir cemiyet ve kulüp yok mudur? Biz başka bir cemiyetin kapatıldığından haberdar değiliz.
  •  Dahiliye Bakanlığı adına kısaca biz cevaplayalım: Bu cemiyetler Kürdlerin olduğu için kapatılmıştır. Çünkü bütün hükümetlerin temel siyasi amacı, Kürdlerin kendi haklarına kavuşmamasıdır.”[11] 

Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Memuratülaziz Şube başkanlığını yapmış olan Mehmet Cevdet Karlıdağ, “Ruşen Arslan ve Şerafettin Kaya’ya anlatımına göre; KTC içindeki bağımsızlıkçı ve Osmanlı Devleti’ne bağlı özerk Kürdistan yanlısı düşünce ayrılığında, babası Abdullah Cevdet ile birlikte Osmanlı içinde özerk Kürdistan yanlısı Seyit Abdülkadir ile birlikte hareket etmişler.”[12]

Dönemin siyasi iktidarı ve egemen güçleri tarafından KTC’nin şubeleri kapatıldıktan sonra Mehmed Cevdet İstanbul’a gidiyor ve faaliyetlerine burada devam ediyor. Oğlu Sabahattin Karlıdağ’a anlattığına göre, “KTC bünyesinde gösterdiği faaliyetlerden dolayı İstanbul’da iki arkadaşıyla birlikte gözaltına alınır, dönemin meşhur işkence merkezi Bekirağa Bölüğü’ne götürülür, burada yoğun işkence ve psikolojik baskıya maruz kalırlar ve bir suç ispatı olmadığından bir müddet sonra serbest bırakılırlar.” 1925 Kürd Hareket’nin fırtınası dindikten sonra İzmir’e gitmiş. İzmir’de üzüm bağları kiralayarak bağcılık yapmaya başlar fakat zararlı  haşere nedeniyle beklediği mahsulü elde edemediği için zarara uğruyor ve bir müddet sonra tekrar İstanbul’a dönüyor. Milli Eğitim’e görev almak için başvuruda bulunuyor, Erzurum Lisesi’ne Fransızca öğretmeni olarak tayin ediliyor.

1926 yılında, orada Maksutzadelerden Şükrü Bey’in kızı Fatine (Teksoy) ile evleniyor ve bu evliliğinden altı çocuğu oluyor. Erzurum’da iken Hınıs kazasındaki ileri gelen aileler ve aşiret reisleri ile devamlı görüşürdü.[13] 1934’te soyadı kanunu gereğince, soyadını Abdullah Cevdet dedemizin Karlı Dağdan Ses[14] adlı şiir kitabından esinlenerek aile soyadını “Karlıdağ” yapmıştır. 1940’a kadar Erzurum’da kalıyor. Dönemin Muş valisi Niyazi Mergen ile olan dostluğu vesilesiyle, 1940’da aile Muş’a yerleşmiş. 1945 Kasım’ında eşini kaybetmesi üzerine 1946’da Lütfiye Ünal ile ikinci evliliğini yapmış. “Annem, Ağrı Tutak’tan Polat aşiretinden bir aileye mensuptur ve halis Kürt olduklarını biliyorum.”[15] Bu evliliğinden de 4 çocuğu oluyor. Muşa yerleştikten sonra, Hêrgêt köyünde arazi satın alarak tarım faaliyetlerine devam etmiş ve aynı zamanda emekli olana kadar Muş Ortaokulu’nda Fransızca öğretmenliği yapmış. Ailenin Muş’la ilişkileri halen devam ediyor, torunlarından Levent Cevdet halen Muş’ta ikamet ediyor. 

Mehmet Cevdet Karlıdağ’ın, Muş’ta yerel basının gelişimine çok önemli katkıları olmuştur; Muş Altınova, Şark Telgraf, Yeni Zafer ve Muş’un Sesi adlı gazetelerde çok sayıda şiir ve makaleleri yayınlamış. “Cevdet Karlıdağ imzasıyla 5 Ocak 1953’te yayına başlayan Muş Altınova gazetesinde, 13 Temmuz 1956-1960 yılları arasında yayınlanan ve Vahdettin Toplu’nun sahibi olduğu Şark Telgraf gazetesine yazılarıyla destek sağlamış. 12 Mayıs 1958 tarihinde yayına başlayan Yeni Zafer gazetesinin imtiyaz sahibi Vahdettin Toplu iken, yazı işleri müdürlüğünü ise öğretmen Cevdet Karlıdağ üstlenmiştir. Yeni Zafer gazetesi şu mottoyla yayımlanmıştır: “Günlük siyasi demokrat gazete: Amacımız hakkı müdafaa ve demokrasiye hizmettir”. Muş’taki yerel basın hayatına 15 Şubat 1961’de yeniden katılan Muş’un Sesi gazetesi, Cevdet Karlıdağ’ın “Muş’un Sesi Çıkarken” başlıklı yazısıyla yayına başlamıştır.”[16]

Mehmet Cevdet Karlıdağ, hayatının yaklaşık otuz yılını Muş’ta geçirmiş, Muş’un Hêrgêt köyünde arazi satın alarak ziraatla uğraşmış. Oğlu Can Karlıdağ’la yaptığı telefon sohbetinde, tarımda verimliliği artırmak için bölgeye modern tarım makinelerini ilk olarak kendilerinin getirdiğini belirti. Ailenin Muş’la ilişkileri halen devam ediyor, torunlarından Levent Cevdet halen Muş’ta ikamet ediyor.  

Mehmet Cevdet Karlıdağ, yaşamının son döneminde tedavi olmak için 1970 yılında İstanbul Kadıköy, Selamiçeşme semtine yerleşti. 14 Şubat 1976 yılında burada vefat etti. 15.02.1976 tarihli Hürriyet gazetesinde vefatıyla ilgili şöyle bir ilan verilmiştir: “Merhum Dr. Abdullah Cevdet’in ve Fatma hanımın oğlu; Lütfiye Karlıdağ’ın eşi; Gül Karlıdağ’ın ağabeyi, Seza Derbentli, Canan Şeneler, Serap Güneri, Cem, Abdullah, Can, Seher, Fikret, Sabahaddin ve Selama Karlıdağ’ın babası, Dr. Fehmi Derbentli, Şeref Şeneler, Kudret Güneri, Salise Nurcan ve Lale Karlıdağ’ın kayınpederi Emekli Fransızca öğretmeni Mehmed Cevdet Karlıdağ, 14 Şubat 1976 günü hakkın rahmetine kavuşmuştur.” İstirahatgahı ferah ve aram olsun.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)


[1] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siaysal Partiler, Cilt 2 Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2010, s. 198

[2] Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), Doza Kurdistan: Kürt Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları, Özge Yayınları, İkinci Baskı: 1991, Ankara, s. 56, 57

[3] Jîn, Kovara Kurdî-Tirkî (1918-1919), Cild: I, Wergera M. Emîn Bozarslan, Weşanxana Deng, Sweden, 1985,  s. 29    

[4] Jîn, Kürd cemiyetinin şubeleri niçin sed edilmiştir?, no: 33, 17 Cemaziyelahir 1338 (8 Mart 1919), İstanbul, s. 1

[5] Kurdistan, aded: 8, s. 2, 21 Mayıs 1335 (21 Mayıs 1919)

[6] Tarık Zafer Tunaya, Age. Dipnot 14, s. 201

[7] Kurdistan, aded: 8, s. 2, 21 Mayıs 1335 (21 Mayıs 1919)

[8] Kurdistan, Milli Tezahürat, aded: 8, s. 2, 21 Mayıs 1335 (21 Mayıs 1919)

[9] Kurdistan, sayı: 9, 11 Haziran 1335 (11 Haziran 1919), Necmi İstikbal Matbaası, İstanbul, s. 116

[10] Jîn, Kürd cemiyetinin şubeleri niçin sed edilmiştir (kapatılmıştır), no: 33, 17 Cemaziyelahir 1338 (8 Mart 1919), İstanbul, r. 1

[11] Jîn, no: 33, 17 Cemaziyelahir 1338 (8 Mart 1919), İstanbul, r. 1

[12] Ruşen Arslan, Cim Karnında Nokta (Anılar), Doz Yayınları, 2006, s. 282

[13] Can Karlıdağ, Röportaj, İstanbul, 19.03.2020.

[14] Bu şiir kitabı 1931 yılında Orhaniye Matbaası’nda basılmıştır.

[15] Sabahattin Karlıdağ, Röportaj, İstanbul, 5 Şubat 2020

[16] İrşad Sami Yuca, Cumhuriyet Döneminde Muş’ta, Basın Hayatı (1923-1960), The Journal of Academic Social Scienece Studies, Sayı: 43, 2016, s. 208-212