Kürtler düze çıkıyor
Paris saldırıları, ateş topu olan Ortadoğu’nun, Batı’nın güvenliliğini yok etmeye başladığını gösterdi.
IŞİD’in ilk amacı Batı’daki sistemi ve kültürü ortadan kaldırmaktır. Bu yüzden Batı IŞİD’in ilk hedefidir.
Örgütün Ortadoğu’yu bu denli hedef almasını ise, “Bölgede yaşayanların, kendi inanç ve kültürlerinden uzaklaşıp, Batı’nın etkisi altına girmeleri” diye açıklıyor.
Batı, güvenlik tehdidi ve sarsılmaya başlayan istikrarı için Ortadoğu’daki kargaşayı sona erdirmek için topyekün harekete geçmeye hazırlanıyor.
Bu hedef doğrultusunda Peşmerge Güçleri ve Kürt savaşçılar tüm dünyanın ilgisini çekiyor.
Çünkü IŞİD artık bütün dünyayla savaşıyor, Kürtler ise bütün dünya adına insani değerleri korumak için savaşıyor.
Şimdi Fransa ve neredeyse bütün Avrupa şöyle düşünüyor: Madem ki biz IŞİD’e karşı mücadele için asker gönderemiyoruz, o zaman bütün gücümüzle peşmergelere yardım edelim.”
Hatırlarsanız, geçtiğimiz günlerde Avrupalı bir parlamenter, peşmergelere gerektiği kadar destek verilmemesini “skandal” olarak nitelendirmişti. işte bu sesler giderek artıyor.
Şengal’in kurtarılması ile Paris saldırılarının aynı zamana denk gelmesi, Peşmerge Güçleri’nin önemini daha da çok gözler önüne sermiş oldu.
Bu Kürtler için ve Kürt siyaseti için büyük bir şans kapısını araladı. Eğer bu durum iyi değerlendirilebilir ise belki de yüz yıllık 1916 Sykes-Picot Anlaşması hükmünü kaybedecektir.
Kürt devleti olgusunu Körfez ülkeleri destekliyor, Türkiye ise durumu anlıyor. Amerika ve Avrupa, bağımsız bir Kürdistan devletinin kurulmasını “istikrarın oturması” olarak görüyor. Bu durumun silahlı örgütlerin yayılmasına engel teşkil edeceği düşünülüyor.
Aslında bağımsız Kürdistan devleti İran için de güvenilir bir komşu olur. İran, Irak güçleri ve Heşdi Şabi’nin tersine, peşmergelerin az bir destekle IŞİD gibi örgütlerin, sınırlarına yaklaşmasını engellediğini gördü.
Eğer Peşmerge Güçleri önünü kesmese idi, Irak Ordusu ve Heşdi Şabi, Musul, Kerkük, Enbar ve Diyala gibi Bağdat’ı da boşaltırdı ve bu İran için büyük bir felaket anlamına gelirdi.
Geçtiğimiz aylarda Güney Kürdistan halkı siyasi çalkantılar nedeni ile çok büyük üzüntü içindeydi ancak Şengal’in kurtarılması tekrar yüzleri güldürdü.
İşte tam bu dönemde Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB), stratejik ortağı Kürdistan Demokrat Partisi’ne (KDP) doğru bir adım atması değer biçilmez bir durum.
KYB’nin bu adımı hem kendisini hem de Kürdistan’ı büyük bir karmaşadan çıkarır.
Süleymaniye’ye çekilmek ve iktidarını oraya sıkıştırmak hiçbir şekilde KYB’nin çıkarına değildir.
KDP ve Değişim Hareketi (Goran) arasında yaşanan kriz, KYB ile KDP’nin stratejik ortak olduğunu ve bu krizi aşabileceklerini gösterdi.
Unutmamalıyız ki halk herşeyden önce istikrara ihtiyaç duyuyor.
Arap Baharı, IŞİD ve benzeri olaylar, birçok ülkeye sıçradığı gibi Kürdistan Bölgesi’ne de yansıdı. Bu durumda bölgede en güçlü ve kendi silahlı gücüne sahip olan KYB ile KDP’nin tekrar biraraya gelmesinden daha doğal bir şey olmaz.
Kürdistan Başkanlığı meselesini partiler bir kördüğüm haline getirmişti, ancak bu da sona ermek üzere. Çünkü dünya, Mesud Barzani’yi başkan olarak görmeye devam ediyor.
17 Kasım’da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkan Yardımcısı, Kürdistan Bölgesi Başkanı olarak Barzani ile uzun bir toplantı yapmıştı. Unutmamalıyız ki Erbil artık IŞİD’le mücadelenin merkezi.
Batı, Barzani’yi Kürtler adına bugün ve gelecek için eşit ortak olarak deklare ediyor. Kürdistan Bölgesi Başkanı’nın bu kadar güven arzetmesi, bütün Kürtler için gurur vericidir.
Bu durum KDP ile KYB’nin sorumluluğunu daha da arttırıyor.
Dünyanın Kürtler’e ve Kürdistan Bölgesi’ne verdiği destek anca bu şekilde değerlendirilebilir.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)