Demirtaş; Siyasi tutuklu mu yoksa siyasi rehine mi?
Rasan Remzi...
Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın tutuklanmasının üzerinden altı yıl geçti. Demirtaş ilk olarak 4 Kasım'da gözaltına alındı, 7 Aralık 2018'de tutuklanmasından iki yıl sonra mahkeme, Demirtaş'ı dört yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırdı. Demirtaş'a verilen cezanın süresi 2021’in ortalarında doldu ancak daha cezası tamamlanmadan başka bir suçtan mahkûm edildi. Yani Demirtaş’ın bir hapis cezası biterken diğer bir davadan yargılanarak hapse mahkum edildi, biri biterken öteki devreye girdi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'yi bir davada eleştirirken Demirtaş o davadan beraat ettirildi, bir başka davada mahkûm edildi. Altı yıl boyunca bazı hakim ve savcıların yargı mensubu olarak değil, bilirkişi olarak Demirtaş'ı rehin almak için çalıştıkları söylenebilir. Bununla birlikte Demirtaş davasının Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'nden İstanbul Çağlayan Adliyesi’ne Recep Tayyip Erdoğan'a yakın bir yargıç tarafından devredilmesi, davanın hukuki bir davadan siyasi bir davaya dönüştürdü.
Geçmişte Demirtaş'ın tavrı hem HDP'ye hem de Kandil'e oranla çok farklıydı. HDP ve kamuoyu bunu hissetmiştir. HDP içinde uzun süredir Demirtaş'ın tutumlarının partininkilerle uyuşmadığını biliyorlar. Diğer bir manada, Demirtaş'ın görüşleri kamuoyu nezdinde HDP'ninkinden daha olumlu karşılanıyor. Bu, HDP'yi açıktan olmasa da alttan alta rahatsız etmiş durumda.
Bu tavır farklı, Demirtaş'ın HDP'nin büyük bir bölümünün hala İmralı ve Kandil'in etkisi altında olduğunu bilmesinden kaynaklanıyor. HDP, “Öcalan’ın özgürlüğü” için yaptığı gibi eşbaşkanının cezaevinden çıkması için tek bir resmi yürüyüş yapmadı. Demirtaş, 7 Haziran 2015 seçimlerinde büyük bir başarı kazandıktan sonra özgüveni daha da arttı. O dönemde siyasi karizması, tavrı ve sadeliği ile Kemalist gençleri ve CHP'lileri bile kendine çekmeyi başardı ve bu güven Demirtaş’ı daha çok ön plana çekti.
Demirtaş Abdullah Öcalan'la da aynı fikirde değil. Türkiye ile İmralı arasında Türkiye’deki Kürtlerin başkanlık sistemi için desteğini toplamak ve Erdoğan'ı başkan seçmek için yapılan müzakerelerin arifesinde Demirtaş müzakerelere açıkça karşıydı. Öcalan, İmralı notlarında başkanlık sistemini ve Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesini desteklemeye itiraz etmiyordu. O dönemde Demirtaş, “Seni başkan yaptırmayacağız” diye yüksek sesle haykırıyordu. Bu tavrı hem Erdoğan'a hem de İmralı'daki Öcalan'a karşıydı.
Türkiye'de 2019'daki son belediye başkanlığı seçimlerinde Erdoğan, İmralı'dan AK Parti adaylarına Kürt oylarının desteklenmesi çağrısında bulunan bir mektup getirtti. Edirne Cezaevindeki Demirtaş ise, Kürt seçmeni AK Parti adaylarına oy vermemeye çağırdı. Böyle de oldu ve Kürt seçmen daha çok CHP adaylarına destek verdi, Ankara ve İstanbul belediye başkanlığı seçimlerinde de bu oylar belirleyici oldu.
12 Ocak 2022'de AK Parti'nin haftalık toplantısında Erdoğan, HDP ve CHP'yi sert bir biçimde eleştirdi. Burada önemli olan Erdoğan’ın, Demirtaş ve Öcalan’a atıfta bulunarak “Edirne’deki, İmralı'dakine hesap verecek” şeklindeki sözleriydi ki; Erdoğan burada Demirtaş'ı Öcalan’a “dövdürmek” istedi.
26 Eylül 2022'de PKK'nin Mersin'de düzenlediği saldırının ardından Demirtaş, attığı bir dizi tweet ile saldırıyı kınadı. Kandil hemen Demirtaş'ın tutumunu eleştirdi; Hatta Kandil'e yakın bir kaynak tarafından yayınlanan bir yazıda Demirtaş, "münafık" olarak nitelendirildi.
Erdoğan eskiden seçimlerde hatta belirleyici konularda Kandil'den bir mektupla HDP'li ve Kürt seçmeni etkileyebiliyordu ama şimdi o kart Demirtaş faktörü yüzünden eskisi kadar etkili değil.
Erdoğan, kısa süre içerisinde Demirtaş'ın tavrından yeni bir baş ağrısı ile karşılaştığını anladı. Demirtaş'ın tutuklanmasının ardından İmralı'ya hapsedilmesi için girişimlerde bulunuldu. Muhalefet partileri ve yandaşları nezdinde Demirtaş'ın siyasi karizması “terörist” damgası vurularak bu konumu ortadan kaldırılmaya çalışıldı; Bu, Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) önerisiydi ve AK Parti içinde desteklendi.
Demirtaş şu anda Edirne'de cezaevinde; Erdoğan'ın isteği üzerine hapse atılan muhalif isimlerle aynı kaderi paylaşıyor. Demirtaş, romanlarıyla, mektuplarıyla, Twitter'ıyla sesini duyuruyor. Demirtaş, mesajlarında sadece Kürtlere değil, iktidara, tüm muhalefet partilerine ve Türk kamuoyuna da sesleniyor.
Demirtaş, özellikle Türkiye'nin mevcut siyasi ve sosyal atmosferinde bir arada yaşama konusunda ne tür çözümlerin bulunması gerektiğine dair olumlu konuşuyor. Aslında toplumun farklı kesimlerindeki meşruiyeti de bu kapsayıcılıktan kaynaklanıyor. Muhalefet partilerini eleştirirken muhalefete yol ve standartları da gösteriyor. Hapishanede olmasına rağmen Türkiye siyasetini çok yakından takip ediyor, yazdıkları ve söyledikleri siyaset arenasını etkiliyor, sözlerine önem veriliyor.
Hapishane Demirtaş için sınırlayıcı bir faktör değil, kendini sınırlamıyor; Özgür kalırsa başarılı bir siyasi lider olarak Türkiye'de siyaset sahnesine damgasını vuracaktır. Bütün bunlar Demirtaş'ın siyasi tutsak değil, siyasi rehin olmasına neden oluyor.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)