Hiçbir din kötü değil, belki inananlar kötüdür.
Hiçbir Tanrı zulmetmez, belki halkı zulmedendir.
Che Guevara’nın hikayesini biliyor musunuz?
Onunla aynı fikırde olmayabilirim ama Latin Amerika’ya büyük bir mücadeleyle damga vurdu. Yüzlerce kişi ona güvenip, savaştı.
Aynı zamanda doktor olan Che’nin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Amerika ve Rusya gibi super güçlere karşı dik durdu.
Che, devrimden önce insanlara dinlerini sordu mu? Devrimden sonrası için komünist sistemi şart koşmuş muydu?
Bunun cevabı, hayır! Hayatını insanlığa, fakir Latin Amerika halkına adayan o güçlü adam, kimseye baskı yapmadı. Gücünü yoksullar için kullandı.
Günümüzün Bağdat’ında ise siyasetçiler sırtlarını dine dayarak işlerini yürütüyor; ister Şii olsun, ister Sünni olsun.
Gelen her yönetim, kendini bir dinin veya mezhebin temsilcisi olarak ön plana çıkarıyor. Her bir siyasi parti üyesi kendisini sadece içinde bulunduğu dini gruba bağlı görüyor.
1979’dan önce İran ile Suudi Arabistan çok yakın dosttu. O dönemde İranlı sanatçı Gogoş, başta İran olmak üzere herkes tarafından sevilen bir ünlü bir sanatçıydı; ta ki İran Devrimi ile Humeyni yönetimi ele alana kadar. Humeyni’nin ülkeye hükmetmesiyle beraber sanat hayatı da altüst oldu.
Bu tür yöneticiler, senin özgür ve aydın biri olmanı istemiyor. Bir Şii’nin bir Kürt’le yaşamasını, bir Hristiyan’ın bir Ezidi ile yaşamasını istemiyorlar.
Keşke federal sistemi olması gerektiği gibi yaşasak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Amerika gibi...
Ama çok zor. Çünkü amaçları farklı. Ülkeyi yağmalamaya devam etmek için istikrarsızlık ve kargaşa peşindeler.
Sakın onların dini laflarına da inanmayın, çünkü hiçbirinde samimi değiller. Yaşam standartlarınızı yükseltmek için çabalayın, çocuklarınız için iyi bir gelecek hazırlayın. Ve çocuklarınızın duyacağı bir ses tonuyla şunu deyin: “Ben Iraklıyım!’’
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın