Marx, Hegel ve Ali Bapir
İslami Toplum Partisi’nin (KOMEL) şu andaki lideri Ali Bapir, 1992 yılında “Parlamento ve İnanç arasında Kürt Sorununun Çözümü” adlı bir kitap yazmıştı. Kitabı çok küçük yaşlarda okumuştum. Sorunun çözümü için “Şura Sitemi”ni öneriyordu.
Kürtler’in çoğunluğu ise o zamanlar da parlamenter sistemi savunuyordu.
Sözkonusu islami şahsiyet, 5 Kasım 2015’te Ortadoğu Araştırma Enstitüsü’nde (MERI) parti lideri olarak 1992’deki tezinden uzaklaşmış halde, şöyle dedi: Modern Kürt tarihinde parlamento Kürtler’in elde ettiği gurur verici bir kurumdur.
Ali Bapir’in bence hem gurur duyduğu, hem de küçümsediği bir hikayesi var. Burada Ali Bapir’in “münafık” ya da doğruluktan uzak bir kişi olduğunu söylemiyorum. Ancak bana ilginç gelen, bir dönem “İslami Şuracı” olan bu zat, şu anda parlamenter sistem taraftarı olmuş durumda.
Belki de “Kürtperver güçler”, modern bir şuracılıktan, milletten öte ailevi bir şuracılığa dönüşmüştür. Kaldı ki şuracılıkta Kürt tarihinde kırmızı çizgiyi “Kürt güçleri” çizmiştir.
Tüm bu olup bitenleri düşününce, Alman filozof Hegel’in, “Olaylar ve kişiler tarihte tekrarlanır” sözünü hatırladım.
Bir de Karl Marx’ın “Tarihin bir kez tekrarlanması trajedi, ikinci kez tekrarlanması ise komedidir”sözü gibi…
Gerçeğin ne kadar acı olduğuna ise Marksist sosyolog Slavoj Zizek, “Tarihte olaylar ilkinde trajedi, ikincisinde ise komedi olarak tekerrür eder” sözüyle damga vurdu.
Kürt solunun uluslararası enternasyonalist akımda Kürdistan Sosyalist Partisi (KSP) gibi ihmal edilmiş olması çok garip.
İslami güçler, milli girişimlerde (doğrudan ya da dolaylı ) siyasi ve parlamentodaki tüm eksikliklere rağmen, halen toplumun bir kısmının sert mentalitesinin gölgesinden -bir diğer anlamda radikal muhafazakârlar- çıkabilmiş değiller.
İslami güçler, milli akımlar, parlamento ve siyasi faaliyetler konusunda gözardı ettikleriyle kendilerini aşamamış, radikal anlamda gölgede kalmışlardır.
Kısacası, bu milletin nasyonalist temsilcisi olamadılar. Böylelikle “nasyonalizm”, “demokrasi”, “parlamento” gibi kavramların içi boşaltıldı!
Sanırım ne Marx, ne de Hegel, Ortadoğu’da korku komedisini ve trajedisini ikişer -üçer defa tekerrür eden bir milletin olduğunu bilmiyordu.
Hanedanların yıkılmasından sonra Kürtler, emirlikler halinde yaşamaya başladılar. 19’uncu Yüzyıl’a kadar Kürt emirlikleri özerk bir sisteme sahipti.
Bu denli mirasyedi bir toplumuz? 18’inci ve 19’uncu yüzyılda Baban ve Soran emirliklerinden gelenler, demokratik ve parlamenter değerlerin temsilcisi olamıyorlar mı?
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)