Kimin Kürdistan’ın geleceğiyle ilgili söyleyecekleri var?
İçinden geçtiğimiz dönemde, “Kürtler’in IŞİD’e karşı savaş haberlerinin önemli bir parçası” olduğunu dile getiren araştırmacı, yazar, yorumcu, medya mensubu ve akademisyenler düşüncelerini ifade ederken toplumun büyük bir bölümünün aynı kanaatte olduğunu varsaymak bir yana, savaşı basitleştirerek neredeyse sonlandıracak boyuta indirgiyor.
Ancak tüm yaşananlara rağmen “konuyu anlamama”, savaşın analizinin yanlış yapıldığı sonucunu doğurdu.
Onlarca uluslararası ilişkiler uzmanının da yaşananlarla ilgili öngörüleri ve yorumları bu doğrultudaydı.
Ortaya çıkan tüm gelişmeleri anlama ve öngörüde bulunma çabası, geçmişte yaşanan olaylara da şimdilerde daha çok açıklık getirmektedir.
Sosyal bilimler uzmanlarının olayları analiz kapasitesi hiçbir zaman şimdiki kadar, gerçekleşebilecek senaryoları yorumlama konusunda çaresiz kalmamıştı.
Tabii bu durum yanlışlık ve yetersizlikten kaynaklanmıyor. Asıl neden dünyadaki coğrafi konjonktürün değişmesi.
Öyle bir değişim ki sürekli değişimin yükü altında karışıklık yaşanması sözkonusu. Devletlerin “çıkarları” olabildiğince hızlı değişkenlik göstererek varlıklarını da etkiliyor. Zira “mutlak güç” kavramı artık kontrol altında bulunmamakla birlikte çok karışık bir şekilde bölündü.
Dünyadaki aktörler olaylar karşısında aynı derecede kırılma göstermese de bazıları saldırı ve tehditlere karşı daha dirençli bir kapasiteye sahip. Ancak aralarında Kürdistan Bölgesi’nin de bulunduğu bazı devletler ise yaşanacak bir saldırı (IŞİD’in Erbil’e yaklaşması gibi) karşısında gerekli direnç ve olanağa sahip olmayabilir.
Global liberal sistemde, Soğuk Savaş dönemi ve 11 Eylül saldırılarından sonra devletlerin, kendi güçlerine güvenmesi gerekiyor. Yoksa yaşanabilecek kaos ve güvensizlik ortamı tüm yolları kesmiş durumda.
Sosyolog ve kuramcı Zygmunt Bauman'ın dediği gibi; “Çağımızın modernizminde, kendini her zaman değişime hazırlaman gerekiyor. Sabır ve strateji de artık hayal!”
Her bir teori yeni bir dünyayı kurmak ya da varolan dünyayı belirtmek amacıyla ortaya konulur. Ancak şimdiye kadar hiçbir teorinin “gerçek dünyada” varlığı sözkonusu olmadı.
Gelecekle ilgili öngörüler sürekli değişim içinde. Bazıları, geçmişte yaşanan olayların tekrarlanmasını öngörürken, bazıları da değişen aktörlerle orantılı olarak yorum içeriyor. Bu nedenle öngörülerin ilk aşaması her zaman kendi içinde bir anlamsızlık da barındırıyor.
Bazı düşünürler, geleceğin geçmiş ve şimdiki zamandan daha farklı değerlendirilerek analiz edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Gelecekle ilgili öngörüler her ne kadar karışık ve içinden çıkılmaz bir hal alsa da bir şekilde yorumlanıp değerlendirilmeli.
Bugün yaşadığımız en büyük sorun ise, hiçbir teorinin olabileceklerle ilgili öngörüde bulunamaması.
Uluslararası sistemde, siyaset ve güvenlikle ilgili teşebbüsler ve Kürdistan Bölgesi’nin içinden geçtiği bu hassas dönemle ilgili bir öngörü ve analiz olmaması da bizler için oldukça önemli bir sorun teşkil ediyor.
Bu süreçte oldukça farklı tehlike, karışıklık ve çatışmayla karşılaşabiliriz. Bu nedenle Kürdistan Bölgesi’nin karşı karşıya kaldığı IŞİD’le savaş, ekonomik kriz, başkanlık krizi, Irak Hükümeti’yle yaşanan sorunlar, Türkiye ve İran ilişkiler ve partilerin kutuplaşması birbirini izleyen sorunlar doğurdu.
Haklı olarak Kürdistan Bölgesi için coğrafik, toplumsal ve güvenlikle ilgili geleceğe dönük çok iyi analiz ve değerlendirmeler yapılmalı.
Eğer gelecekle ilgili söyleyecek sözümüzün olmasını istiyorsak en önemli sorunumuzdan başlamamız gerekiyor.
Benim bu konudaki düşüncem ise; Kürdistan Bölgesi’nin geçmiş ve bugününün çok ayrıntılı şekilde tahlil edilmesi. Aksi halde Kürt sorunu ve Kürt devleti sadece Kürdistan Bölgesi’yle sınırlı kalıp bölgede gelişecek olayların etkisinden çıkamayacaktır.
Çok ağır bir yükün altındayız ve önümüzü göremiyoruz. Bu durumda “Kürtler’in devleti olacak mı?” sorusu üzerine, ileride Kürtler’in Türkiye ve İran’la daha zor bir sürece gireceğine dair veriler mevcut.
Bu nedenledir ki ileride daha dinamik ve daha hızlı değişimlerin yaşanacağa benziyor. Ve ne yazık ki Kürdistan Devleti’nin kurulacağına dair bir beklenti içinde de değilim.
Yoksa ben mi yanılıyorum?
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)