Rojhılat partileri, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) talebi üzerine söz konusu partilerin tecrübelerini dikkate alarak 1991 yılından sonra silahlı mücadeleyi durdurdu. İran’ın Rojhılat partilerinin silahlı mücadeleyi durdurma kararına karşılık adım atarak Kürtlere özgürce siyaset yapma fırsatı sağlaması ve müzakere kapısını açması gerekiyordu. Ancak İran bunun aksi yönünde hareket ederek 30 yıllık süreçte Kürdistan Bölgesi’nde Rojhılat partilerinin 300’e yakın üyesini öldürdü. Bu sayının bir kaç katı kadar da İran’da idam edildi.
Kürdistan Bölgesi’ndeki kamplarda kalan Rojhılatlı partiler ciddi eleştiriler almaya başladı ve ne zamana kadar İran’ın size merhamet etmesini bekleyeceksiniz? sorusuna muhatap oldular. Ayrıca İran’ın Kürdistan Bölgesi’nin koşullarını da dikkate almadığını, Pasdaran, Lübnan Hizbullahı, Heşdi Şabi ve Afgan milislerinin Tuzhurmatu ve Kerkük’e saldırarak Erbil’i de işgal etmek istediğini gördüler. Bundan dolayı Rojhılatlı devrimcilerde silahlı mücadeleye başlama görüşü hakim oldu.
Birkaç partizan birlikleri ön cephelere giderek farklı zaman ve yerlerde eylemler düzenlediler. İran başlatılan yeni mücadele yönteminden çok daha sert bir tavır ortaya koydu. Çünkü İran bölgedeki ülkelerin içişlerine karıştığı gibi uluslararası ve bölgesel güçlerin onları (Rojhılat partileri) desteklemesinden endişe ediyor.
İran olağanüstü bir hassasiyet gösterdi. Bundan dolayı gösterdiği tepkisinin o oranda olması bekleniyordu. Özellikle İran’lı üst düzey bazı yetkililerin Pasdaranların silahlı grupların bölgede kullandıkları merkezleri vurabileceğini açıklamasının ardından İran’ın Kürdistan Bölgesi’ndeki Demokrat partili güçlerin merkez ve karargahları vurması bekleniyordu. Ancak Demokratların İran’ın tehditlerini dikkate almaması beklenmiyordu. Onlar İran’ın Irak ve Kürdistan Bölgesi’nde kendi güçlerine karşı askeri operasyon yapmak için açık bir meydan olduğunu dikkate almaları gerekiyordu. İran’ın büyük bir yumruk sallayacağı belliydi. Ama ne zaman ve hangi yollarla? Bunun araştırılması ve değerlendirilmesi gerekiyordu. Bunun da ötesinde İran’ın neden bunu yaptığını sormamız lazım.
Acaba saldırının zamanlamasının Irak’taki iç sorunlarla bir ilgisi var mı? ABD ile yaşanan derin çekişmelere bağlanabilinir mi? Seçim sonuçları ve Kürtlerin Bağdat’ta siyasi tarafını belli etmesiyle bir ilgisi var mı?
Acaba Güney’deki Kürtler bundan bir mesaj almalı mı? Ya da bölgede Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında Kürtleri hizaya getirmeye yönelik bir anlaşmanın sonucu mu? Güney’deki Kürt güçleri bu soruların cevabını detaylı bir şekilde bulmalı.
Demokratlar Genel Sekreter ve partilerinin üst düzey yöneticilerinin farklı şartlarda İran tarafından öldürülmesinden ders çıkarmalıydılar. Demokrasi ve özgürlüğün merkezindeki Avrupa’da en büyük yetkiliye ulaşarak öldüren İran’ın etkisi altındaki bir bölgede hangi mantıkla geniş bir başkanlık konseyi toplantısı açık bir şekilde düzenleniyor ve İran’ın saldırma ihtimali düşünülmüyor. Son iki haftada yayınlanan istihbarat haberlerine göre, İran Irak ve Kürdistan Bölgesi’ne bir kaç füze üssü nakletmiş ve kesinlikle tek hedefi Demokratlar değil.
Yaşananlar bekleniyordu. Hatta bunun da ötesinde nasıl Türkiye onlarca kilometre Kürdistan Bölgesi’nin sınırları içine girmiş ve Rojava’da da PKK’nin peşindeyse, İran’ın da askeri bir saldırı yapacağı bekleniyordu. Geçen yıl Türkiye, İran, Irak ve Suriye her nerde kendilerine karşı bir tehlike oluşması durumunda harekete geçmek için anlaşmamışlar mıydı? Kürdistan’ı işgal eden dört ülkenin stratejisinde de Kürtler tehlike olarak görülüyor. Söz konusu ülkeler Kürtleri sınırlandırmak için birlikte çalışıyorlar. 16 Ekim’de Kerkük, Tuzhurmatu ve Şengal’de yaşananlar, Rojava’da Efrin’e yönelik plan, İran’ın Koye’deki Rojhılat güçlerine saldırısı ve önümüzdeki dönemde yaşanacak olanlar Kürtlere karşı uzun soluklu bölgesel bir planın uygulanmasıdır.
Ben Kürtlerin bu zorlu süreci geçirmek için ne yapacaklar? sorusunu sormak istiyorum. Bölge devletlerinin elindeki teknoloji ve askeri gücün Kürtlerin elindeki güçten çok daha yüksek olduğu bir dönemde acaba kendilerini savunacak güçleri var mı? Acaba yöntem değişikliği ya da sorunların kaynağı olmasıyla birlikte söz konusu ülkeler, farklı yöntemlerin uygulanması konusunda çaresiz bırakabilir mi? Kürtler bölgede çıkması öngörülen sorunların neresinde olabilir? Kürtlerin Irak’ta bölgedeki ortak sorunları değiştirebilecek siyasi değişim yapabilme cesareti var mı?
Kürdistan’ın Osmanlı ve Safevi işgaline girdiği dönem ve Sykes-Picot ile Kürdistan’ın dört devlet arasında bölünmesindeki süreçlerde söz konusu devletler arasındaki görüş ayrılıkları Kürtler için bir kapı açmış ve özgür bir nefes almalarını sağlamış. Ne zaman söz konusu devletler bir araya gelirse Kürtler kurban olmuştur. Kürtler için en büyük endişe dört devletin aynı kutuba girmiş olmalarıdır.
Dört devletin Kürdistan’ın üç parçasındaki işgali Kürt hareketini bir yere kadar yükseltti. Ortak sorunların değişmesi dört devleti de bir araya getirdi. Kürtlerin dört parçada da yeni ortak sorunların kurbanı olması bekleniyor. Kürtlerin tek çıkış yolu Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasındaki koalisyonun çökmesidir. Bu da biraz ABD’nin bölgede izleyeceği strateji ve biraz da Kürtlerin ne yapacağına bağlıdır.
Irak’ta kurulacak yeni hükümet kurma sürecindeki sorunlar dört devlet arasındaki koalisyonun gelişmesine ya da koalisyonun çatlamasına ve ortak sorunların değişmesine etki edebilir. Kürtler Irak Kürdistan’ında geçici bir süreliğine büyük koalisyonu bitirme ya da ömrünü uzatma fırsatını yakalamış.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın