Kürdistan’da demografi tehlikesi
Irak'ta Arapların peş peşe gelen yönetimlerinin Kürdistan demografisini değiştirme çabası uzun bir hikayesi var. Bu konuda yüzlerce kitap kaleme alındı, yüzlerce araştırma yapıldı. 1940, 1950 hatta 1980 ve 90 nesli dahil Kürdistan halkının büyük bir bölümü bu olayın birer şahidi. Yani bu olayların tarihinin çok eskilere dayanmadığını belirtmek istiyorum. Bu yüzden böyle kısa bir yazıda söz konusu sürecin başlangıcına geri gitmek istemiyorum. Daha çok bu tehlikenin geleceği üzerinde durmak istiyorum.
Musul Vilayeti Irak devletine eklendiğinde, vilayette ve Kürdistan ile Arabistan arasındaki bölgelerde Arap nüfusu, Kürt nüfusuyla oranla çok azdı. Ancak son yüz yılda yaşanan gelişmeler ters bir tepki yarattı. Şimdi söz konusu bölgelerde Arap nüfusu ciddi oranda artmış durumda.
IŞİD'in gelişi ve örgüte karşı 3 yıllık mücadele doğrudan ve dolaylı olarak uzun vadede Kürdistan'ın demografisinin değiştirilmesi yönünde daha büyük bir tehdit haline gelecek bu süreci hızlandırdı.
Savaş ve söz konusu bölgelerde yaşanan tahribattan dolayı Sünni Arapların büyük bölümü yerinden oldu. Irak'taki Şii yönetim söz konusu Arapların Irak'ın diğer bölgelerine yönelmesine kesinlikle izin vermeyerek yönlerini Kürdistan Bölgesi'nin idaresi dışındaki Kürdistani bölgelere değiştirmeye mecbur bıraktı. Bazıları da Kürdistan Bölgesi'ne yerleşti.
Hatta, IŞİD'e karşı savaştan dolayı yerlerinden olan ve en yakın sığınak olarak başkent Bağdat'a yönelen çok sayıda Ramadilinin kente girişine bile izin verilmedi. Hepsi Bağdat Stadı'nda toplatılarak Irak uçaklarla Kürdistan'a gönderildi.
Diyala'dan Selahaddin ve Musul'a kadar geniş bir alanda yaşam izleri bırakılmadı. O bölgenin halkı halen göçzede olarak kamplarda, Kürdistan Bölgesi'nde ve Kürdistan Bölgesi'ne yakın yerlerde yaşamını sürdürüyor.
Heşdi Şabi, yaşam belirtisi kalmayan il ve ilçelerin büyük bir bölümünde denetimi sağlamış durumda. Heşdi Şabi’nin tutumu, göçzedelerin evlerine dönmesi için fırsat sağlamak bir yana, savaştan dolayı söz konusu 3 ilde mahsur kalıp kaçamayanların bile artık evlerini terk ederek Kürdistan'a göç etmesine neden oluyor.
Görünürde yaşananlar IŞİD'e karşı savaşın br parçası ancak gerçekte bu Sünni - Şii savaşıdır. Bu; bir yandan Sünnilerin nüfuzu zayıflatılıp onları bölgeden tümden çıkartmanın, diğer yandan da Kürdistan demografisini değiştirmek sürecinin hazırlıklarıdır.
Hatta İran'ın Kürdistan Bölgesi'ne gelen su kaynaklarını barajlar aracılığıyla kesmesi ve yönlerini değiştirmesi de Şiilerin stratejisinde, Sünni bölgelerde yaşam fırsatlarının ortadan kaldırılması amaçlıdır.
Kürdistan Bölgesi'ne akan nehirlerin yönlerinin değiştirilmesi doğrudan Sünni Arap Diyala Ovası ve Hemrin Havzasını etkiliyor.
Eğer nehirler İran'dan Kürdistan'a akmazsa ve Diyala (Sirwan) Nehri üzerindeki Derbendihan Barajı sadece yağmur ve kar sularıyla beslenirse, buradaki su miktarı sadece Kürdistan Bölgesi'nin ihtiyaçlarını karşılayabilir. Bu durumda Derbendihan'dan Diyala ve Hemrin Havzası'na su verilemeyecek. İran'ın da amacı bu. Oralarda su kaynaklarını kurutmayı hedefliyor. Yağışın az olduğu söz konusu bölgelerde içme suyu ve sulama ihtiyaçları karşılanamaz. Bu durumda Diyala ile Hemrin Havzası arasındaki bölgede yaşam imkanı ortadan kalkarak buradaki insanlar da Kürdistan'a göç edecek.
Bu Küçük Zap için de geçerli. İran topraklarından gelen su kaynaklarının kesilmesi, doğrudan Havice - Selahaddin ve Hemrin Dağları'na kadar uzayan bölgeleri etkileyecek. Bu bölgelerde sadece yağmura bel bağlanamaz. Uzun vadede bu bölgeler, yaşanmayacak hale gelir ve halkı Kürdistan'a göç eder. Türkiye'nin de Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde inşa ettiği barajlar Suriye ve Irak'ı etkileyecek. Dicle Nehri üzerinde inşa edilen ve edilecek olan barajlar Ninova ve Selahaddin'i olumsuz etkileyerek o bölgelerdeki insanları da gelecekte Kürdistan'a yöneltecek.
Irak Planlama Bakanlığı'nın verilere göre, Kürdistan Bölgesi ile Bağdat arasında kalan bölgede 7 milyon Arap yaşıyor. Bunlar gelecekte Kürdistan'a ağır bir yük haline gelerek demografiyi değiştirecek. 7 milyon Arap'ın Kürdistan demografisi üzerinde bırakacağı etki, peş peşe gelen Arap rejimlerinin Araplaştırma ve Kürtlere yönelik etnik temizlik politikalarından daha büyük olacak.
Bu politikanın, Irak'ta Kürt sorununun çözümü önünde engel olmanın yanı sıra Kerkük ve Kürdistani bölgeler üzerinde bir tehdit olarak etkileri sürüyor. Ancak 10 yıl sonra Kürt milletinin karşısına engel olarak çıkacak ve Kürdistan'ın demografisine tehdit olacak sorunlar daha büyük olacak.
Kürdistan'ı bu planlı ve stratejik şekilde gerçekleştirilen göçten koruyacak olan tek şey bağımsızlık kapılarını aralamaktır. Irak'tan ne kadar erken ayrılırsak söz konusu tehlikelerden o kadar uzaklaşmış oluruz.
Şimdi IŞİD'e karşı savaştan dolayı bu planın bir bölümü başlatılarak, Saddam döneminde Araplaştırma kapsamında getirlen Araplar dışında bir milyondan fazla Arap daha Kürdistan Bölgesi'nin idaresi dışındaki Kürdistani topraklara yerleşmiş durumda.
Kürdistan Bölgesi'nin 4 ilinde ise 1.5 milyon Arap var. Araplarda nüfus artışı ve aile fertleri sayısındaki artışı bilimsel esaslara göre ölçemezsiniz. Birkaç yıl sonra bu sayı beklenmedik bir şekilde yükselecek. Soru şu; Kürtler tehlikelere stratejik bir perspektifle bakıyor mu?
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)