Bir ses, insanın kendi içindeki kuyunun tüm ayrıntılarını sınırsız ve süresiz biçimde izlemesini sağlayabilir mi? O kuyuya dalarak, sırtını duvara dayayarak, yalnızca kendisiyle hesaplaşmasını, kendisine öfkelenmesini ve en sonunda da kendisine acımasına neden olabilir mi?
Mehmet Atlı’nın şarkı söyleyen sesi... Mehmet Atlı’nın şarkının sözlerini, bestesini önemsizleştiren sesi... Mehmet Atlı’nın zamanı ve mekânı hiçleştiren, kendi başına olan ve bu kendi başınalığıyla diğer tüm etkileşimleri rededen sesi... Beckett’in üçlemesi gibi.
İlginçtir Beckett’in üçlemesini okumaya başladığımda kulağımda Mehmet Atlı şarkı söylüyordu. Hangi şarkı olduğu önemli değildi ama o şarkı söylemeye devam ediyordu. Murphy’nin ilk sayfalarında belirdi, Malone Ölüyor’da susmuyordu, Adlandırılamayan’da ise artık o ses Beckett’in kelimeleriyle yer değiştiriyordu ve sanki sesi okuyordum. İkisi de zamansızdı, ikisi de belirsizdi. İkisi de insanın kendisinden kaçmak isteyip de daha çok kendisine döndüğü, daha doğrusu kendisine battığı sınırsız bir zamanın yaratıcısıydı..
Bu sesin her insanda aynı etkiyi yaratacağı gibi büyük bir iddiada bulunmayacağım fakat aynı sıkılma durumunu yaşayanların, hiçbir zamana ve hiçbir mekana ait hissetmeyenlerin, buna isyan edip ama bu sancıyla da yaşamak zorunda olanların, sesi dinlediklerinde Mehmet Atlı’nın yarattığı adı konulamayan hüzünlü dünyada yaşamaya başlayacağını söyleyebilirim.
Mehmet Atlı’nın sesi, insanın varoluş sorununa tercüman oluyor. Belki de en başta kendi varoluşuyla yaşadığı kavganın sesidir. Kendisini anlatma, dahası anlama çabasıdır. Özgürleşememeye, gidişata dur diyememeye isyandır.
Biraz önce söylediğim gibi Mehmet Atlı’nın şarkı söyleyen sesi sözleri, ritmi, melodiyi önemsizleştiriyor. Bu dünyada asıl olan o sestir. Bu sesle tanıştığım ilk gün bile eşsizliğini farketmiştim. Bu sesin yarattığı dünyada Dengê Dilê Min’in, Mihemedo’nun No Çi Halo’nun veya Ez te Baş Nas Dikim arasında bir fark yoktur. Aynılaşmışlardır. Şarkının ritminin düzeyi yarattığı etkiyi değiştirmiyor; hep aynı kendi başınalık hep aynı arayıp da bulamama hissi.
Umarım bu anlattıklarımdan Mehmet Atlı bestelerinin, şarkı sözlerinin değersiz olduğunu düşündüğüm sonucunu çıkartmıyorsunuzdur. Böyle bir haksızlık yapacak değilim; Mehmet Atlı şarkıları, yoksul müziğimizin en nadide parçalarıdır. Zaten şarkıların güzelliği başkaları tarafından söylendiğinde de fark ediliyor. Anlatmak istediğim şey, sesin yarattığı etkinin şarkının kendisinden ayrı, bağımsız olduğudur.
Otuz yılını kutlayan bir sanatçı için yazılan yazının sonunda “nice otuz yıllara” demek beklenen makul durumdur. Ben Mehmet Atlı için bu dilekte bulunacağım fakat bir başka şey daha söyleyeceğim; çok iyi biliyorum ki bu ses yıllar olduğu sürece dinlenmeye devam edecektir.
Bir yıldız gibi parıldayan pek çok sanatçı, Mehmet Atlı’nın 30. sanat yılında ona ait kült şarkıları seslendirdi. Doğrusunu söylemek gerekirse bazılarını bu yolla tanıdım. Mehmet Atlı, her zaman olduğu gibi kibarlığı ve mütevazılıği ile adeta bir arkeolog hassasiyetiyle sanat kuyumuzu kazmış ve karşımıza çok nadide cevherlerle çıkmış. Böylelikle Mehmet Atlı'nın sesinin güçlü etkisiyle duyumsadığım şarkıları bu sefer başka sanatçıların sesinden dinleyerek şarkıların varlığına daha fazla odaklanabildim ve yeni tatlar keşfetme şansına eriştim. Bu kervanın daha çok yol yürüyeceği açık. “Mihemedê Me” yalnız değil.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın