Demokrasinin oluşum süreci
Mevcut şartlarda Kürdistan Bölgesi’nde demokrasinin varlığından söz edebiliriz ancak bu varlığın gerçek bir demokrasi olduğunu söyleyemeyiz.
Kürdistan Bölgesi’nde basın ve düşünce özgürlüğü, çok partili sistem, siyasi rekabet ve bir seçim sistemine de sahibiz. Ancak tüm saydıklarıma rağmen demokrasinin aktif olarak varlığından söz edemeyiz. Zira iktidar çekişmesi halen devam ediyor.
Kürdistan Bölgesi’nde bu sözü tam olarak değerlendirmek çok zor. Zira burada yönetim yetkisinde değişiklik bile büyük bir risk olar görülüp güvenlik çerçevesinde algılanıyor. Sahip olduğumuz demokrasi de bu.
Kürdistan Bölgesi’nde “demokrasinin varlığı sonucunda” yönetim biçiminin tartışıldığı görüşünü inandırıcı bulmuyorum. Bu gerekçe demokrasinin olmayışından kaynaklanıyor. Zira demokrasi yönetim ve siyasi çatışmaları çözer.
Peki gerçek demokrasi bizim için neden gerekli?
Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi yönetimin tek kişilerde olduğu sistemlerin bazıları bir ölçüye kadar gelişmiş ülkelerdir (özellikle ekonomik ve güvenlik anlamında). Halbuki bu ülkeler demokrasiyi dillendirmiyor bile.
Bu devletler (Arap Baharı kapsamında olmamasına rağmen) nasıl oldu da demokrasisiz, devlet sahibi oldu?
Kürdistan Bölgesi’nin devlet olabilmesi için neden demokrasi şartı aranıyor?
Bu sorunun cevabı için, körfez ülkelerinin siyasi kültürünün incelenmesi gerekiyor. Körfez ülkeleri siyasi kültüre sahip olmadıkları gibi, çok partili kültüre de sahip değiller. Ayrıca bu toplumlarda iktidar çekişmelerine de rastlanmaz.
Kültür, din, ekonomi ve çıkarlar, bu toplumların aşiret temellerinde büyük role sahip. Aşiretler arasında siyasi çekişmeler olmadığı için de demokrasiye gerek duymadılar.
Bu nedenle körfez ülkeleri örneğini, Kürdistan Bölgesi’ne uygulayamayız. Zira Kürdistan Bölgesi çok partili sisteme sahip ve farklı güçlerin yönetimde söz hakkı bulunuyor. Bu açıdan siyasi çatışmaların yaşanması doğal.
Demokrasi yönetimi ideolojik bir sistem olmadığından, her yerde aynı mantığın uygulanması gerekmiyor. Ancak iktidar çekişmelerinin ve farklı güçlerin bulunduğu bölgelerde çözüm sağladığını söyleyebiliriz.
Kürdistan Bölgesi’nde yönetim sorununu çözme konusunda ise demokrasinin varlığına mutlak ihtiyaç var. Mahatma Gandi, “Biz farklılıklarımızla birliğiz” der.
Bizler Kürdistan Bölgesi’nde Benito Mussolini’nin İtalya’da yaptığı gibi ya faşist bir parti kurarak tek güç, tek yönetim ve tek fikirle halka hakim olmaya çalışacağız. Ya da demokrasi aracılığıyla siyasi çekişmelere çözüm bulacağız.
Demokrasi ise ancak adil bir anayasa, işlevsel ve bağımsız bir seçim komisyonu ve insan hakları temelinde oluşturulabilir.
Kürdistan Bölgesi’ndeki tüm siyasi partiler, şu anda mevcut olan çerçeveden siyasi ve yasal yolları kullanarak demokratik bir sistemi oluşturarak yönetim sorunun sonuna kadar çözümlemesi gerekiyor. Zira tekrarlanan yönetim tartışmalarından halk olarak sıkıldık artık.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)