Platonik aşk!

Türkiye sorunu çözme fırsatı yakalamıştı. AKP iktidarı işi ucuzdan aldı, hilebazlığa başvurdu. Rakibi Türk partileri her adıma karşı çıktılar. Ordu yolu tıkadı. Tümü milliyetçi bir yarışa girdi. Sonuç mu?

 

Sonuç bugünkü ölüler ve yıkımdır. Ekonomik ve siyasi imaj kaybı da cabası.

 

Kürt düşmanlığı aldı başını gidiyor. Bırakalım Kuzey’i, Batı Kürdistan da aynı düşmanlıktan nasibini alıyor.

 

Tam da şimdi "ateşkes" ve "önceki sürecin tekrarlanması" gündeme geliyor, ama hiç mi hiç mevcut ortama uymuyor. Evet her halükarda ateşkes çatışmadan daha iyidir, ama iki tarafa da şunu sormak gerekmiyor mu?: O kadar ölü ve yıkımın hesabını kim verecek?

 

Öte yandan unutmayalım ki devletin tüm gücüyle yürüttüğü bir planı var.

 

Erdoğan'ın tutumu da ilginç; Almanya Parlamentosu’nun Ermeni Soykırımı kararı ve Muhammed Ali'nin cenaze törenindeki bozgununun intikamını da Kürtler’den almak istiyor. Neredeyse yatağını askeri kışlaya serecek.

 

Boyu aşan savaş

 

Devlet otursun kalksın, Öcalan'a dua etsin. Doğru ya da yanlış, Kürtler’in istemleri en dibe vurdu. Kürtler devletin tüm kutsallıklarını onayladılar. Yine de iktidar/devlet birşey vermeye yanaşmadı. Ve olay patladı.

 

"Bir musibet bin nasihatten yeğdir". Umarız son bir yılın acı dersleri, Kürt hareketinin aklını başına getirmiştir.

 

Biz neredeyse Türkler’den daha fazla Türkiye aşığı olmuşuz. Bize hakaret ediyorlar, tecavüz ediyorlar, öldürüyorlar. Evlerimizi, şehirlerimizi yıkıyorlar. Hala da eteklerine yapışmış bırakmıyoruz. Zorla güzellik olur mu? Neden tersini düşünmüyoruz?

 

PKK ve HDP, Kürt toplumunun enerjisini o karşılıksız aşkta tüketti. Karşılık görmeyince, bu defa düşünmeden boylarını aşan tepkiye başvurdular. İşte bizim yakadan bugünkü ağır yükün sorumluluğu.

 

Sorun sınırlarını aşıyor

 

Sen çözmeyince, kuraldır, başkaları devreye girer, hem de kendi yöntemleriyle. Nereden bakılırsa bakılsın Kuzey Kürdistan sorunu vardığı boyutlarla Türkiye'nin etki alanından kayıyor.

 

Neden mi? Güney ve Batı Kürdistan sorunu, Suriye savaşı, DAIŞ felaketi, bölgesel cepheleşmeler, Sunni-Şii çelişkisi, büyük devletlerin bölgeye yerleşmeleri…

 

Türk devleti, Güney Kürdistan ilişkilerinden emindi. Ama orada ikili iktidar olduğunu unuttu sanki. Barışmak için neredeyse Putin'e yalvaracaklar, ama halen Moskova'nın öksürmesi Ankara'yı titretiyor. Türkiye'nin müttefik patronları ondan kuşkulular, ağırlıklı bu nedenle olaylara müdahele ediyorlar.

 

Türkiye iyi biliyor ki ulusal sorunların çözümü onlar için işten değil. İşte Batı Kürdistan'a karşı Türk devlet düşmanlığının diğer bir nedeni. Hangi statüsü olursa olsun, sekuler, Kuzeyin dilini üstelik Latin harfleriyle kullanan bir Rojava, Türk devletinin Kuzeydeki “başarılarına” darbe olacaktır, en azından beklentimiz bu. (Güney'den de o beklenti vardı, ama maalesef olmadı.)

 

Türkiye'nin Suriye olayları üzerindeki etkisi halen küçümsenemez. Sınırın güneyinde Kürtler’in başarısız olması için her yola başvuracaktır. Ancak şu net: Olayların mevcut yönü Türk devletinin istemlerinin aksinedir.

 

Bölgeselleşmeden de öte

 

Sorun bölge sınırlarını da aşma eğiliminde. Evet henüz uluslararası bir yaptırım yok ama yüzlerce kişinin ölümüne, binlerin göçüne ve büyük bir yıkıma neden olan savaşın boyutları çok büyüktür ve daha da büyüme riski var. Dünyanın gözleri önünde olan bu facianın gündem konusu olmaması düşünülemez.

 

Sadece bölge devletleri değil, dünya egemeni devletler de farklı endişelerle olayı izliyor.

 

Rusya, Suriye ve İran'dadır. ABD de taktiğini değiştirmiş, bölgede kara da dahil gücünü arttırıyor. Güney Kürdistan ve Irak'ta süreklilik kazanan 14 üssünden bahsediliyor. Fransa olaya müdahil. İngiltere ve Almanya bir şekilde bölgedeler.

 

Diyeceksiniz ki Suudiler ve Türkiye, Şii+Rus cephesine karşı tutunamıyor. DAIŞ'i de boşayabilirler. Böyle bir durumda ABD ve diğerlerinin onları koruması gerekir. Sistemin çıkarları bunu gerektiriyor. Evet ama eğer bunu yaparlarsa, neden Türkiye'nin yaramazlıklarının önüne geçmesinler? Türkiye bu defa bunu istemiyor. Ama ne yapabilir ki?

 

Kürt sorununun bütünselliği

 

Taşlar yanyana dizildiğinde, Kuzey, Güney, Batı (ve Doğu) Kürdistan sorunlarının bütünselliğini iyi görüyor.

 

Bölgede net bir kamplaşma var. Ama kamplaşmada bir aktör çeşitli konularda karşıt kampın aktörüyle işbirliği yapabiliyor; ABD ve Rusya'nın Suriye konusunda, Türkiye ve İran'ın Kürtler konusunda yaptıkları gibi. Yarın daha ilginçlerine de şahit olabiliriz.

 

Kürtler bu kamplaşmadan kaçamayabilirler. Ama tutumlarını belirleyen, Kürt sorununun bütünselliği olmalıdır. Bazılarımız bunu görmeyebilir. Küçük hesaplardan görmek istemeyebilir. Ama istesek de, istemesek de olaylar bu yöne doğru akıyor ve bu Kürtler’in lehinedir. Çünkü bölge devletlerinin inisiyatifiyle Kürt sorunu çözülemez. O halde neden bir ortak bir konsepte bu istikamete yönelik çalışmayalım ki?

 

Bazı şeyler vardır ki insan tek başına çözebilir, ama bazıları da birlikteliği zorunlu kılmaktadır. Bugün birliktelik günüdür. Ayrı ayrı hareket etmek güçsüzlük ve yem olmak demektir.