Yürekleri iç savaş için atanlar…
Şengal Savunma Güçleri (HPŞ) Sorumlusu Haydar Şeşo gözaltına alındıktan sonra ortaya konulan tepkiler, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverleri Birliği (KYB) arasındaki ihtilafın bitmediğini gösterdi.
Olay sonrası yapılan tehditler ve verilen demeçlerden sonra, geçmişte yaşadığımız kanlı tarihin tekrarlanmasının uzak bir ihtimal olmadığı algısına kapılırsak haksız değiliz.
Yıllardır KDP ve KYB stratejik anlaşma çerçevesinde ortak yönetimde bulunuyor. Bundan dolayı belli ölçüde birarada çalışma ortamı oluştu. Ancak sağda ve solda birbirlerini kötülemeye meyilli ve “rakibi”ni yok etmenin peşinde olmaları endişe verici. İç savaş dönemi mentalitesini taşıyanların ve Kürdistan Bölgesi’nin bölünmesini ümit edenlerin sayısı az değil.
Ben Şeşo’nun gözaltına alınması üzerine yazmayacağım. Kürdistan Bölgesi’nin siyasi meydanında yeralan sert demeçler veren ve savaş düşkünü şahsiyetlerden bahsediyorum. İnsan ne kadar düşünse şu bilmecenin yanıtını bulamıyor. Nasıl olur da iki siyasi parti üst düzeyde anlaşma ve ortak çalışmalara vurgu yaparken, alt kademedeki organlar, milletvekilleri ve hükümet içinde yer alan partilerin mensupları sert bir dille ve düşmanca davranabiliyor!
Acaba sözkonusu kişilerin sözleri ve demeçleri, içinde yer aldıkları siyasi partilerin bir yansıması mıdır? Yoksa bireysel görüşler mi? Bu sorunun cevabını araştırmak zor olmasa gerek. Diyelim ki bu sert dil bireyin görüşünü ifade ediyor; peki neden partiler gerilimi azaltmak için bunları susturmuyor?
Bu partilerin çifte standardını anlamak mümkün değil. Geçen yıl yapılan Irak Parlamentosu ve Kürdistan Bölgesi yerel seçimleri zamanında bir ağızdan çıkan “Seçim sonuçlarını kabul etmiyoruz, kanla elde ettiklerimizi kolay bir şekilde seçimle kaybedemeyiz” sözlerini çok iyi hatırlıyoruz.
Bilinen bir liderin tehditler savurarak “yeniden eski kaplanlar olmaya hazırız” dediğini de gördük. Son günlerde bu bölgenin siyasi yönetiminde olan bir partinin milletvekilinin, “Kürdistan Bölgesi Başkanı, benim başkanım değildir. O sadece bir haindir” sözlerine şahit olduk. Bu nasıl bir politikadır? Hem hükümetin ortağısın, hem de düşmanca ifadeler sarfediyorsun! Bu sert dille yurttaşları etkileyip parti içinde daha iyi yerlere gelmeyi mi hedefliyorsun? Demek ki bir parçası olduğun bu ülkenin siyasi sistemini inkar ediyorsun.
Birileri bu tür demeçleri hoşgörerek parti içindeki demokrasi ve ifade özgürlüğüyle irtibatlandırmaya çalışıyor. Aslında bu tavırlar sorumsuzluk ve disiplinsizliğin ötesinde, bizdeki siyasi parti kültüründen gelen kin ve nefretin yansımasıdır.
Kürt milleti en fazla zarar gördüğü ihtilaftan ötürü bugüne kader kimliksiz ve devletsiz kalmıştır.
Burada yaşananlar, Kürdistan Bölgesi’nde hala çifte idarenin devam ettiğini gösteriyor. İki idarenin birleştirilmesine ilişkin sözlerle kendimizi aldatıyoruz.
Örneğin; pratikte asayiş kurumlarının birleşmesi yönünde en ufak bir adım bile atılmadı.
Peşmerge ile ilgili olarak da durum ortada. Peşmerge Bakanlığı bünyesi altında henüz bütün birimler biraraya gelmedi. Bu bölgede hala Peşmerge Bakanlığı çerçevesinde yeniden organize olmayı kabul etmeyen bazı birlikler var ve sağdan soldan destekleniyor. Kürdistan Bölgesi Başkanlığı’nın açıklamasında belirtildiği gibi Şeşo’nun güçleri bunlardan biri.
Şunu itiraf etmeliyiz ki her ne kadar tek ses ve ulusal olarak tek tavır sergilemeyi iddia etsek, temelde birbirimize karşıyız.
Geçmişi tamamen kurban vermekten ibaret olan ve savaşların ateşiyle yanan bir milletin hala acı veren geçmişi düşünmesi felakettir. Maalesef Kürtler hiçbir şey olmamış gibi iç savaş ve gerginlikten ders almış değil. Nasıl ve hangi zor şartlardan geçerek bugüne geldiğimizi unutmuş gibiyiz.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)