IŞİD ve yürek burkan iki hayat

Şengal (Sincar) şehri yakınlarında bulunan Hirdan köyü o gün aniden etrafını kuşatan işid teröristleri tarafından kıyamet yerine çevrildi. Insan kılığına bürünmüş zebani gölgeleri silahlarını ateşledi,  erkeklerden bazıları yere yığıldı. Kıyamet kalabalığında can havliyle kaçışan insanların arasında nefes kesen toz duman içerisinde ilerlemeye çalışan 4 yaşındaki Cemil, o ana kadar sıkıca tuttuğu annesinin elini artık hissetmiyordu. Etrafına korku dolu çocuk gözleriyle bakındı.  Siyah kiyafetli, silahlı, uzun sakallı adamların annesini zorla bir kamyonete bidirdiğini gördü. Annesi ile gözgöze gelmediler ve kamyonet oradan uzaklaştı.

 

Cemil donakalmış, önünde ilerleyen insan topluluğuna bakıyordu. Etraflarında onları itip kakan, bağırıp çağıran siyah kıyafetli adamlar tarafından bir otobüse bindiriliyorlardı. Onu da iteledi gölgelerden biri... Otobüse bindi, içerideki kadın ve çocukların hepsi ağlıyordu. Cemil annesine bakındı ama onu hiçbir yerde bulamadı. Bir IŞİD’li otobüsteki kadınların isimlerini yazıp, evli olup olmadıklarını soruyordu.

 

Aynı otobüste 17 yaşına yeni girmiş olan Sira bulunuyordu. Sira 11‘inci sınıfa gidiyordu ve bir yıl sonra mezun olup Dohuk Üniversitesi‘nde hukuk okumayı hayal ediyordu.  Ancak şu anda çok başka endişeleri vardı. IŞİD‘in bekar kızları götürüp, tecavüz ettiklerini ve sattıklarını biliyordu. Kaçmak istiyordu ancak bunu yapabilmesi mümkün görünmüyordu. Bakışlarını ileriye sabitlemiş ve donakalmıştı, ta ki dört yaşındaki Cemil‘in bakışlarını farkedinceye kadar.

 

Sira, uzaktan kumanda edilirmişcesine aniden yerinden kalkıp, Cemil´in yanına gidip annesinin nerede olduğunu sordu. Cocuk, annesini kaybettiğinin yeni farkına varmışcasına ağlamaya başladı. Sira, onu kucağına aldı. O sırada yanlarına gelen bir terörist, Sira‘ya agresif ve aşağılayıcı bir ses tonuyla ismini ve evli olup olmadığını sordu. Genç kız evli olduğunu, kocasının IŞİD‘liler tarafından öldürüldüğünü ve oğluyla beraber orada olduğunu anlattı. Terörist bakışlarını Cemil´e çevirip hayvansı bir kükremeyle: "Bu piç gerçekten senin oğlun mu?“ diye sordu. Sira´nın evli ve çocuklu bir kadın için fazla güzel olduğunu mırıldandı, ağzından salyalar akan gölge.

 

Cemil ise, ani bir refleksle bakışlarını yukarı, Sira‘nın gözlerine çevirdi ve hayatta kalabilme içgüdüsüyle; "Evet, o benim annem“ dedi. Hiçbir güç onları ayıramayacakmış gibi birbirlerine sarıldılar.

 

Sira ve Cemil artık anne ve oğuldular. Önce Telafer´de 3000 Ezidi‘nin daha rehin tutulduğu bir okula götürüldüler. İki hafta boyunca tıkış tıkış o yerde, biraz ekmek ve kirli su ile hayatta kalmaya çalıştılar. Cemil karın ağrıları çekiyor ve ishal oluyordu. Ardından, Musul´da 50-60 kadar Ezidi kadının esir tutulduğu büyük bir eve götürüldüler.

 

Orada onlara daha iyi yiyecekler veriliyordu ve içtikleri su da daha temizdi. Her akşam arapça konuşan adamlar geliyor ve kızlardan bazılarını beraberlerinde götürüyorlardı. "Tunuslu" diye hitap edilen adam, Sira´yı gözüne kestirmişti. Genç kız Cemil´i kucaklayıp, evli olduğunu ve oğlunu bırakmayacağını haykırıyordu. Ancak bu Tunuslu‘yu hiç ilgilendirmiyordu. Onun bir Ezidi ile evli olduğunu ve evliliğinin geçersiz olduğunu söylüyordu. Müslüman olmalıydı, bu da bir Müslüman ile evlenerek olurdu.

 

Sira, adamın sözünü ettiği "evliliğin" aslında tecavüz anlamına geldiğini biliyordu. Tunuslu, Sira ve Cemil ile birlikte altı genç kızı daha seçti. Sira, adamın, başlarında bekleyen ve oradaki kadınları aile geleneğini devam ettiren bir usta edasıyla pazarlamaya çalışan IŞİD‘liye para verdiğini gördü.

 

Geceyarısı Suriye‘nin Rakka kentine götürüldüler. Tunuslu ertesi gün Sira´yı, kendisine itaat etmemesi durumunda Cemil‘i öldürmekle tehdit etti. Genç kız itaat etmek istemedi, direndi, bağırdı, çırpındı, ağladı ağladı ancak zayıf düşmüştü, direnmeye artık gücü yetmedi.

 

Tecavüzcü, hayvani duygularını Sira´nin gaspettiği bedeninde tatmin ettikten sonra Cemil´in yanına gitmesine izin verdi. Sabaha kadar birbirlerine sarıldılar. Bir süre sonra bir başkasına satıldılar ve 3 ay boyunca başka genç kadınlarla beraber IŞİD‘li bir emirin evinde kaldılar. Emirin evini temizliyor, ona yemek yapıyorlardı. Emir, her gece genç kızlardan birini alıp tecavüz ediyordu. Kadınların çığlıkları ve ağlamaları bütün gece duyuluyordu. 

 

Sira, Cemil korkmasın diye onun kulaklarını elleriyle kapatıp, başını göğsüne yaslayıp, Kürtçe ninniler söylüyordu.

 

Bir gece Sira´yı götürdüler ve o da diğer kadınlarla aynı şeyleri yaşadı. Ölmek istiyordu, acıyan bedeni değildi sadece... Gözü dönmüş, salyalı, sapık emir ruhunu da derinden yaralamıştı.

 

Sira utanıyor ve tecavüzlerle yaşamak istemiyordu. Ama Cemil´i düşünüyordu, onu yüzüstü bırakamazdı. Cemil, her tecavüz sonrasında  Sira‘nin iyi olmadığını hissediyordu ve ona her zamankinden daha sıkı sarılıyor, geceleri de elini bırakmıyordu.

 

Sira ve Cemil toplam altı kez satıldılar ve her defasında aynı şeyleri yaşadılar. Güçsüzlük, çaresizlik ve ümütsizlik duyguları her ikisini de sarmıştı. Müslüman olmamalarına rağmen her gün İslam‘ın şartlarını yerine getirmeye zorlanıyor, onları satın alan adamların eşleri ve çocuklarından dayak yiyip hakaretlere maruz kalıyorlardı.

 

Sekiz ay sonra yeniden satıldılar, ancak bu seferki alıcı, Sira ile ilgilenmiyordu. Onları yüksek miktarda para karşılığında ailelerine satmak niyetindeydi. Sira ve Cemil´in yaşadığı vahşet bu adamın umurunda bile değildi. Gözünü para bürümüş bu köle tüccarı, sadece onların kendisine kazandıracağı para ile ilgileniyordu. Irak´taki akrabalarının telefon numaralarını istedi ve çok kısa bir zamanda Türkiye´de, Gaziantep´te ilk kontak gerçekleşti.

 

Gaziantep ve Urfa şehirleri, IŞİD‘in rahatça hareket edebildiği ve lojistik desteğin yanısıra insan ticareti yapabildiği şehirler. Gaziantep ve Urfa üzerinden genç kadınların Irak veya diğer ülkelere satışları gerçekleştiriliyor. Kızlarını IŞİD‘in elinden kurtarmaya çalışan Ezidi aileleri ve Kürt temsilciler bu iki şehri oldukça iyi bilir. Bu şehirlere gidip, yakınlarını geri alabilmek için aracılar ile pazarlık yaparlar. Bu şekilde son aylarda Gaziantep´te onlarca genç kadın, IŞİD ve başka insan tacirlerinden para karşılığında geri alındı.

 

Sira ve Cemil bir aracı tarafından Suriye´den Gaziantep´e getirilip kızın amcasına binlerce dolar karşılığında geri verildi. Birbirlerine sarılıp uzun uzun ağladılar. Zebani gölgelerin hunharca katlettiği ailesinin, sevdiklerinin yasını bile tutamadan, hayatta kalabilmeye, Cemil´i yaşatabilmeye harcamıştı tüm enerjisini.

 

Amcası, yanındaki çocuğun kim olduğunu sordu. Sari bakışlarını Cemil´den ayırmadan kararlı ve sevgi dolu bir sesle ,“Bu benim oğlum“ dedi. Amca sustu , çocuğu alnından öptü ve onu kucaklayıp arabaya taşıdı.

 

O araba ile, aylarca  yaşadıkları cehennemden uzaklaşıp, Dohuk yakınlarında bulunan  kamplardan birine, belirsiz bir geleceğe doğru yola çıktılar.


(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)