Ortadoğu’daki normalleşmenin Irak’a etkisi
Yaklaşık son 1 yıllık dönemde Ortadoğu’da normalleşme olarak anılan bir süreç yaşanıyor. Sorunlu ya da rekabete dayalı ilişkileri bulunan ülkeler arasında yeni bir diyalog süreci var. Özellikle İsrail’in 2020 yılının sonlarında Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Sudan’la yaptığı ve diplomatik ilişkilerin yeniden tesis edilmesi üzerine kurulan İbrahim ya da Abraham Anlaşmalarının ardından Ortadoğu’nun yeni bir dönemden geçtiğini söylemek yanlış olmaz.
Bu noktada özellikle son dönemde Suudi Arabistan ve İran arasında yapılan müzakerelerin yanı sıra, Türkiye’nin özellikle Suriye ve Libya gibi Ortadoğu’da kilit krizler haline gelen meselelerde karşı karşıya kaldığı Suudi Arabistan, BAE, Mısır gibi ülkelerle ilişkilerini yumuşatarak diplomatik diyalog sürecini başlatmış olması dikkat çekici oldu. Bununla birlikte Suriye’nin Arap Birliği’ne yeniden dahil edilmesi, ayrıca Ankara ve Şam arasındaki diyalog sürecinin başlaması da Ortadoğu’daki olumlu havayı pekiştirici bir rol oynadı. Ancak söz konusu gelişmeler Suriye, Yemen, Libya gibi çatışmalı alanlardaki sorunların üstesinden gelinmesi açısından iyimser tahminlerin ortaya çıkmasına sebep olsa da bugünden yarına kısa ve hatta orta vadede sorunların çözüleceği anlamına da gelmiyor. Zira söz konusu meselelerde kilit haline gelmiş pek çok konu var.
Ancak Ortadoğu’da yaşanan bu olumlu sürecin Irak iç politikasında da iyimser bir hava ortaya çıkardığını söylemek yanlış olmayacak. Özellikle Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ve kabinesinin kurulduktan sonraki ilk altı aylık süreçte attığı adımlar Irak’ın her kesiminde takdir topluyor ve destek buluyor. Bununla birlikte dış politikada izlenen denge siyaseti de meyvelerini topluyor.
Irak’ın komşu ülkelerle geliştirdiği dengeli ve işbirliği odaklı siyasetin yanı sıra bölge denkleminde de arabulucu ve çözüm üretici bir siyaset üretilmeye çalışılması, Irak’ta yakalanmaya çalışılan istikrara katkı sağlıyor. Bu noktada Irak açısından Suudi Arabistan ve İran arasındaki diyaloga zemin sağlanması ve arabuluculuk yapılması, bu girişimin olumlu sonuçlanması, Irak açısından verilmiş önemli bir test niteliğinde. Diğer taraftan Irak’ın ABD, Rusya ve Çin gibi küresel aktörlerin yanı sıra Batı ülkeleri ile de ilişkiler geliştirmeye çalışması, Irak’ı küresel siyasette de temasını ve uluslararası varlığını güçlendiriyor.
Öte yandan Sudani hükümeti diplomatik ve siyasi çabaların yanı sıra, dış politikada yumuşak güç unsurlarını da kullanmaya gayret gösteriyor. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarının rolünü arttırma çabası olduğu gözlemlemek mümkün. Nitekim Irak’taki düşünce ve sivil toplum toplum kuruluşları üzerinden “second track diplomacy” çabaları da yürütülüyor.
Özellikle farklı konularda yapılan uluslararası toplantı, forum, sempozyum gibi etkinliklere uluslararası düzeyde geniş katılım sağlanması da hedeflenerek Irak’ın istikrarlı ve normalleşen bir ülke olduğu görüntüsü veriliyor. Zira sadece Mayıs ayı başında Iraklı düşünce kuruluşları MERI ve Nahrain Merkezi’nin ortaklaşa düzenlediği Irak Forum’un yanı sıra Uluslararası Su Konferansı ve Uluslararası Uyuşturucu ile Mücadele Konferansları düzenlenirken, bu etkinliklere başta Başbakan Sudani olmak üzere devlet ve hükümeti temsilen üst düzey yetkililerin de katılımı sağlanıyor. Böylece ulusal ve uluslararası kamuoyu ile doğrudan temas edilmekle birlikte, yapılan çalışmaların doğrudan ve detaylı bir biçimde aktarılması sağlanıyor. Böylece Irak’ın olumlu yüzü gösteriliyor.
Nitekim yakalanan iyimser hava Irak’taki her alana sirayet etmiş gibi görünüyor. Uzun süredir problemli bir ilişki yürüten Bağdat ve Erbil arasında anlaşma sağlanması bu anlamıyla son derece değerli. Son dönemde her iki taraftan yapılan açıklamalarda bütünleştirici bir dil kullanılıyor olması dikkat çekici. Özellikle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani’nin Irak Forum’undaki konuşmasında Iraklılık vurgusu yapması ve Bağdat’la işbirliğine dikkat çekmesi önemli.
Bununla birlikte uzun süre sonra IKBY Başbakanı Mesrur Barzani ve Başbakan Yardımcısı Kubat Talabani’nin bir araya gelmesi de hem IKBY’deki sorunların çözümü hem de Irak’taki olumlu sürecin tüm taraflarca devam ettirilmesi açısından önemli. Zira Irak’taki hemen her siyasi süreç birbirinin parçası ya da tamamlayıcısı. Bu anlamıyla özellikle Irak iç politikasındaki olumlu sürecin ilerletilmesi, Irak açısından dış politikada da daha rahat adım atılması ve bölgesel ve uluslararası işbirlikleri geliştirilmesi için alan açacak nitelikte.
Başka bir değişle Irak’ın iç politikayı istikrara kavuşturmak için harcadığı enerjiyi dış politikaya yönlendirmesi ve Irak’ı geliştirecek işbirlikleri için harcanması mümkün olacak. Zira Irak’ın Ortadoğu haritasındaki merkezi konumu, sosyal, siyasal ve ekonomik unsurları ile bölge coğrafyası ile etkileşimi, Irak’taki gelişmelerin seyrinin Ortadoğu’nun tüm bölgelerine etki etmesine sebep oluyor.
Bu noktada Irak’ta yaşanan ve Ortadoğu’yu etkisi altına alan Körfez Krizi, ABD’nin işgali, terör örgütü IŞİD’in Irak’taki varlığı gibi örnekleri çoğaltılabilecek pek çok gelişme saymak mümkün. Bu noktada Irak’taki olumlu sürecin devamı sadece Irak için değil, Ortadoğu’daki istikrarın devamlılığı için de oldukça önemli.
Bilgay Duman, ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)