Deprem Notları - Bundan sonraki hayatımızda hep deprem olacak
Bu yazı, depremi canlı bir şekilde Adıyaman Besni’de yaşayan, ailesinden bireylerinin son anlarına şahit olan ve yaşadığı ocağı enkaza dönüşen Yazar Faik Öcal’ın notlarından derlendi.
20 Şubat 2023
221- Depremde gerçekleri olduğu gibi yansıtan medyanın önemi bir daha ortaya çıktı. Gerçekte bir hayalet şehre dönüşen Adıyaman’ı a haber "Adıyaman’da hayat normale dönüyor" şeklinde yansıtıyor. Resmen algılarla oynuyorlar, algıları kendilerine göre şekillendiriyorlar. Tarafsız ve bağımsız medya bir ülkenin istiklal ve istikbalinin teminatıdır. Şunu de belirtmek gerek. Depremin ilk gününden itibaren ana akım medyada Adıyaman’a yer verilmedi. Hangi gerekçelerle Adıyaman’a yer vermediler, bilmiyorum. Depremin ilk günlerinde sanki Adıyaman depremden en az etkilenen illerden biriymiş gibi Adıyaman’dan söz edildi. Oysa gerçekler hiç de öyle değildi. Adıyaman depremden en büyük zararı gören illerin başında geliyor Hatay ve Maraş ile beraber. Belki birincisidir. Ama gelin görün ki medyada, basında hep Hatay ve Maraş vardı. Beni en çok kahreden hususlardan biri de bu olmuştur. İlk günlerde Besni’de basın ve medya namına hiç kimse yoktu.
222- Çoğu insan kırsalda kendine ev yapmak istiyor. Çok katlı bina hayatı herkesin gözünü korkutmuş. Çok katlı bina toplu ölüm demek. Kırsalda tek katlı evler yapmak çözüm mü? Değil. Çözüm aklı bilgi üssü, kalbi sevgi yuvası yapmak. Aklın rehberliği, kalbin bağışlaması olmadan hayatımız düzene giremez, insanca yaşayıp insanca ölemeyiz.
223- Birbirimizi sevmeliyiz, karşılıksız, içten, insanca. Aklımızda öteki varsa kalpte gerçek sevgi olmaz. Aklımızda sınıflama varsa kalbin kıblesi yıkılır. Aklımızda duvarlar varsa ilk sarsıntıda kalbimiz parçalanır. Ayrım yapmadan herkesi sevmeliyiz. Ancak insan insanı kurtarır. Ancak insan insanın yaralarını iyileştirir. Ancak insan insanı güzelleştirir.
224- İnsan olan, bataklıkta gül yeşerme ihtimaline umut bağlayandır. Karamsar insan sadece bataklığı görür, iyimser insan bataklığın içindeki gül tohumunu görür, kokusunu duyar. Akıllı insan gülü yeşertmek için bataklığı kurutur. Aklını kullanmayan bataklığı mutlak güç görür. Artık tercihimizi yapmak zorundayız. Ya gül olup güzelleşeceğiz ya da hep beraber bataklığın içinde boğulacağız. Üçüncü halin imkânsızlığının gerçek hayattaki karşılığını yaşıyoruz.
225- Depremden daha başımızı kaldıramadık ama dünya telaşı ağzını açıp bekliyor. Yakınlarını kaybedenler bir kenarda acı çekiyor. Evini kaybedenler başını sokacak bir yer arıyor. Gıda problemi olanlar gıda temin etmeye çalışıyor. Dünya telaşı hiç bu kadar can yakıcı olmamıştı. “Ölenle ölünmez, hayat devam ediyor” dedikleri bu olsa gerek. Tek korkum: Yine dünyaya kapılıp gitmek… Zaten dünyaya kapılıp gittiğimiz için hayatımızdan ve yaşadığımız evin malzemesinden çalan hırsızları görmedik. Umarım bu sefer gözlerimiz açılır, hem dünyaya kendimizi kaptırmayız hem de hayatımızdan ve evimizin malzemesinden çalmak isteyen hırsızları görüp, buna müsaade etmeyiz.
226- İnsanlar çok gergin. Kimsenin kimseye tahammülü yok. Deprem halkın psikolojisini alt üst etmiş. İnsanlar çatmak için bahane arıyor. Deprem herkesin içindeki negatif enerjiyi dışa vurdu. Halkın psikolojisini iyileştirecek ekip ve ekipman şart. Yoklar ama. Hiçbir şey yok. Hiç kimse yok. Çaresizlik içinde etrafımıza bakıyoruz. Toprağa temas etsek belki bu kadar gergin olmayacağız. Her yer kar ve buz. İçimizdeki elektrik tellerini birbirine temas ettirmeyecek aracılar lazım. Yok.
227- Bu deprem bir daha gösterdi ki Sokrates ve Meletos'un savaşı hiç bitmeyecek. Sokrates yine hak, halk, hakikat için baldıran zehrini içecek. Meletos riyakarlığın, ahlaksızlığın her türlüsünü deneyecek. Sokratesçiler akla ve erdeme göre hareket edecekler. Meletosçular aklı karıştıracak her yola başvuracaklar. Tercihi yapmak zorundasın. İnsan olan Sokrates’in safında yerini tutacak, insan olmayan Meletos kesilecek başımızda. Asıl tehlike, münafıklarda: Sokratesçi görünen Meletosçularda. Bunlara her yere sızmışlar, kendilerini gizlemesini iyi biliyorlar. Sokrates’in ağzıyla konuşurlar ama fırsatı buldular mı Meletosçu zehirli dilleriyle ölümcül darbeyi indirmek için anında saldırırlar.
228- Yarım kalmış hikayeleri içimde tamamlayamıyorum. Bu benim cezam olmalı. Yarım kalmış hikayeler peşimi bırakmıyorlar, rahat vermiyorlar. Kaçacak yer yok. Hikayesi tamamlanmış sığınağım yok. Her yarım hikaye bir parçamı alıp götürüyor, beni bilinmezliklere sürüklüyor. Ömrüm yarım kalmış hikayelerin mahşer yerine dönüşmüş. Ömrüm yarım kalmış hikayelere bekçilik yapmakla geçecek. Ömrüm, benim olmaktan çıkacak, hiç tanımadığım bir şeye dönüşecek. Ömrüm yarım kalmış bir hikayede hitama erecek, kimin olduğu hiç önemli olmayan.
229- Altında dükkan, işyeri vs. olan binaların sırf biraz daha yer kazanmak için kolonları kesilmiş. Bu binaların çoğu yıkıldı. Yapıları sürekli takip edecek yapı denetim mekanizmasının kurulması gerekiyor. Neden buna duyarsız kalıyoruz. Hayatlarımızın altı oyuluyor, görmezlikten geliyoruz, sesimi çıkarmıyoruz. Sonra da şikayet ediyoruz, enkazın altında çığlığımızı duyan yok diye. Kötülüğü kendimize yapan biziz. Sadece başkaları bunu fırsata çeviriyor, duyarsızlığımız üzerinden para kazanıyor. Biz böyle duyarsız olmaya devam ettikçe enkaz altında kalan hayatlarımızdan kar ve kazanç sağlayanlar daha çok olur.
230- Hayatımz pamuk ipliğine bağlı. Pamuk ipliğine bağlı yaşamlarımıza tonlarca ağırlıkta taş demir bağlamışız. Deprem binlerce pamuk ipliğine bağlı yaşamlarımızı enkaza çevirdi, enkaz altında bıraktı. Ziya Paşa’nın dediği gibi, “İdrak-i maali bu küçük akla gerekmez, zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.” Neden ısrarla kendimizi kandırmaya çalışıyoruz. Aklın yolu birdir. Zira akıl ve bilimle pamuk ipliğini çelik sicimlere çevirebiliriz, hayatlarımızı güvence altına alabiliriz.
231- Depremden beni en çok etkileyen şeylerin başında Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden gönderilen yardımlar oldu. Tam her kesten ve her şeyden umudumuzu kesmişiz, her şey bitmiş, diyoruz. Bir de bakıyoruz ki yardım tırları her yerden geliyor. Halk olarak ayağa kalkıyoruz, tekrar insana umut bağlıyoruz. Zira dünyanın her yerinden yardımlar geliyor. Gözlerim yaşarıyor, ağlıyorum. İnsan gibi ağlıyorum. İnsan kardeşlerim yardıma geldiği için ağlıyorum. Fakat şunu da belirtmeliyim. Lütfen depremde vicdanlarımızı rahatlamak için yardım göndermeyelim. Yardımları bizzat takip ederek ihtiyaç sahiplerine ulaştıralım. Biraz zahmet olacak ama bizzat yardımlarımızın ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldığından emin olalım. Asıl yardım uzaklardan çok para göndermek değildir. Asıl yardım az da olsa bir ekmeği aç olan birine kendi elleriyle vermektir. Burada kastım, yardımın ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasıdır. Yoksa başka bir şey değil.
232- Hatay-Defne'deki 6.4, Samandağ'daki 5.8 büyüklüğündeki depremler bizi çok korkuttu. Şu gerçek bir daha teyit edildi: Deprem hayatımızın bir gerçeği. Bundan sonraki hayatımızda hep deprem olacak. Depremle yatıp depremle kalkacağız. Deprem bilinçaltımızdaki bütün korkuları gün yüzüne çıkardı. Depremi bilimsel ve sosyal ilişkisi saptanıp buna göre bir hareket planı ve yeni bir yaşam alanı oluşturmak gerekir. Deprem bölgelerinde yaşayan vatandaşlara maddi ve manevi her türlü desteğin sunulması gerekir. Bu da devletin görevidir.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)