Kürtlerin ve Şiilerin akıttığı kanın sorumlusu kim?

13-02-2024
Adel Bakawan
Etiketler Dr. Adil Bakawan Irak ABD İran Kürt Şii
A+ A-

Geçtiğimiz haftalarda farklı yer ve olaylarda Irak ve Kürdistan Bölgesi topraklarına yeniden Kürt ve Şii kanı döküldü. Bu sefer Kürtlerin ve Şiilerin döktüğü kan, geçtiğimiz yüzyılda aynı topraklarda akıtılan kandan farklıydı.

 Bu kez akan Kürt kanı ABD'nin Orta Doğu'daki hikayesiyle, Şii kanı ise aynı bölgede İran İslam Cumhuriyeti'nin emelleriyle bağlantılı. Yani ne Kürdün kanı Kürtler için, ne de Şii'nin kanı Şiiler için akmadı.

Kürtler ve ABD

2003’te Irak’ın fiili işgalinin başlangıcında Kürtler ile ABD arasında nesnel bir ilişki gelişti. Bu ilişkide hem Kürtlerin ABD'ye, hem de ABD'nin Kürtlere ihtiyacı vardı. Bazı marjlarda ve tali konularda buluştukları karşı karşıya geldikleri doğru ama bu nesnel ilişki olmasaydı Kürtlerin şu anda ve burada sahip olduklarını asla elde edemeyecekleri de bir gerçek. Bu ABD için de geçerli, Kürtlerin doğrudan desteği olmasaydı Washington'un Irak'ta yaptıklarını başarması da çok zor olurdu.

 O tarihten bu yana dünya diplomasisinin kolektif hafızasında Kürtlerin imajı, ABD'nin Orta Doğu'daki stratejik müttefiki olarak tanımlanıyor. Bu resmin gerçeklikle ne kadar ilişkili olduğu başka bir konu ve bu hafızada pek de önemli değil. 16 Ekim 2017'de Heşdi Şabi milisleri ABD'nin Abrams zırhlı tankları ile Kerkük'e girdiklerinde Kürtler ile ABD arasındaki bu nesnel ilişki bitmedi ama büyük bir darbe aldı.

 Dolayısıyla ABD'ye karşı olan tüm askeri, güvenlik, siyasi ve diplomatik aktörler, Kürtleri ABD'nin “vekili” olarak gösteriyorlar ve ABD’nin Orta Doğu'daki hegemonyasına karşı meşruiyet müdafaa adına Kürdistan Bölgesi'ne saldırıyor, insansız hava araçlarıyla, akıllı balistik füzelerle Kürt çocuklarının, kadınlarının, insanlarının kanını döküyorlar.

Buna karşın ABD Başkanının yanıtı ise şöyle: “Evet, füzeler ve İHA’ların hedef aldığı yerler konsolosluğumuzdan uzak değillerdi ama hiçbir Amerikalı zarar görmedi.” Bu tür açıklamaların ABD'nin bölgedeki tüm düşmanlarına verdiği net mesaj şu; “Kürt müttefiklerimizi vurmanızın, kanlarını dökmenizin bir önemi yok, önemli olan tek şey Amerikalıların al kanıdır!”

İran ve Irak’taki Şiiler

ABD'nin Kürtlerle olan bu ilişki sisteminin aynısı İran'ın Iraklı Şiilerle olan ilişkisi için de geçerli. İran İslam Cumhuriyeti 2003'ten beri Şiileri onlarca farklı askeri ve siyasi grup üzerinden bölüyor ve bölünmüşler arasında sürekli başka bölünmeler yaratıyor. Yalnızca Irak'ta kurduğu grupların sayısı 80'i aşıyor.

Bu gruplar hem ideolojik, hem örgütsel hem de stratejik olarak İran İslam Cumhuriyeti'nin büyük hikayesi içerisinde yer alıyor. Bu hikaye uğruna ülkelerinde ekonomiden askeriyeye, güvenlikten egemenlik meselesine kadar her şeyi feda ediyorlar.

 Bu gruplardan Iraklıların herhangi bir yerel toplulukla veya herhangi bir yabancı ülkeyle arası bozulduğunda, nesnel nedenler mutlaka İran İslam Cumhuriyeti'nin içinde bulunduğu durumlarda aranmalıdır veya bunun tersi de geçerlidir. Bu bağlamda Iraklı milislerin Irak ve bölgedeki ABD çıkarlarına yönelik tüm saldırıları durduğunda bu Tahran ile Washington arasında perde arkasında bir müzakere olduğunu gösteriyor, saldırılar tekrar başladığında ise bu müzakerelerin başarısızlıkla sonuçlandığı şeklinde okunuyor.

Sorun şu ki, sonuçta dökülen kan İran'ın değil, Iraklı Şiilerin kanıdır ve ABD tüm gücüyle gruplara saldırıp birçok yoksul Iraklı Şii genci öldürdüğünde, İran Cumhurbaşkanı da tıpkı ABD Başkanı gibi “Bizim kırmızı çizgimiz İranlıların kanıdır” diyor. Yani dolaylı olarak Amerikalılara şunu söylüyor: “Iraklı Şiileri öldürmenizin bizim için herhangi bir sakıncası yok!”

Sonuç

Irak denilen bir ülkenin iki ana toplumu olan Şiiler ve Kürtler, ne ABD'nin ne de İran'ın “Irak'ın onuru” ve “Iraklıların kanına saygı” diye herhangi bir dertlerinin olmadığının gerçekten farkındalar mı?

Hem Şiiler hem de Kürtler arasında çok temel bir bilinçlenmenin oluşmaya başladığını düşünüyorum ama aynı zamanda ne kadar zor durumda olduklarına ve ABD ile İran'a karşı düşünsel ve hareket bağımsızlığını büyük oranda yitirdiklerine dair bir bilinçlenmeye de sahipler.

Öte yandan bu iki toplum, yani Şiiler ve Kürtler, derin güvensizlikle dolu temel bir ilişkiyle birbirine bağlı. Şiiler, son 20 yılda Kürtlerin arkalarında hep zehirli bir hançer gibi durduğuna inanırken, Kürtler de son 20 yılda Şiilerin Kürtlere karşı işlenen tüm ihanetlerin arkasında olduğuna inanıyor. Böylesine dramatik bir durumda Kürtlerin ve Şiilerin, yoksul Iraklıların Washington ve Tahran'a karşı akıttığı kana bir sınırlama koyması çok zor.

Fransa Irak Araştırma Merkezi Direktörü Dr. Adil Bakawan

 (Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli
 

Son paylaşılanlar

Foto: Ariyan Ferec

Medya ve seçim: Örneğin Rûdaw

Malumunuz seçimler demokrasi sisteminin yegane unsuru ve prensibi değildir ancak hepsinin bir bütün olarak önemli ve temel unsurlar olduğu bu unsurlardan hiçbirinin diğerine kurban edilmemesi gerektiği de doğrudur.