Evin Güneş intiharında olmayan sis perdesi
Bu yazıyı Evin Güneş ve Mehmet Ronahi’nin yaklaşık 3 yıl öncesine kadar dayanan ortak bir yakın arkadaşı olarak yazıyorum. Ne mesleki ne de kişisel hiçbir duyguma ve yargıma yenik düşmeden meseleyi aklımın ve vicdanımın terazisinden geçirerek açıklığa kavuşturmak boynumun borcudur. Bunu tek bir kelimede bile elden bırakmadan tamamlamak ise çocuklarımın yüzü suyu hürmetine olan ikrarım olsun.
Memhet Ronahi ile, sevgili Evin’den (Fatma Demirel) tanışmadan çok öncesine dayanan tanışıklığım ve iletişimim 3 yıl önce tarafımca sonlandırıldı. Gerekçesi hem Evin ile olan ilişkilerinin her ikisi tarafından bana yansıtılmasının artık ruh sağlığımı etkileyecek raddeye varmış olması ve ayrıca Mehmet Ronahi’nin bir telefon konuşmamızda, alkollü olduğu bir sırada sarf ettiği bir cümledir. Arkadaşlık veya tanışıklık veya dostluk denen yakınlık biçimlerinin hiçbirinin hiçbir formatında aşılmaması gereken sınırın aşılmış olmasıydı temel mesele. Bunun üzerine doğrudan telefonu yüzüne kapatıp, bütün iletişim kanallarımdan da engelleyerek ilişkimi de iletişimimi de özgür irademle bitirdim. İlerleyen günlerde gerek başka numaralardan, gerekse de Evin’in telefondan ulaşmaya çalışmışsa da, sesini duyduğum ilk saniyede telefonu kapatarak noktayı koydum istisnasız.
Birkaç sefer bizatihi Evin kendisi arayarak Mehmet’le barışmamızı istemişse de benim için konu yok hükmünde kalmıştır. Evin ile de hem bu ısrarının sürmesi hem de yukarıda bahsettiğim diğer gerekçeden, iletişimimi kesmeyi tercih ettim. Hiçbir yerden engellemedim, ancak beni aradığında telefona cevap vermedim, yazdığında da cevaplamayacağımın gerekçesini yazarak kendisine ilettim. O da bir süre sonra iletişim kurma ısrarından vazgeçti zaten.
İkisiyle de iletişimde olduğumuz birkaç yıl içinde, iki kez Diyarbakır’a gittiğimde Evin’in evinde, Mehmet ve her ikisinde de başka arkadaşlar da olmak üzere misafir kaldım. Daha evvelinde Mehmet Ronahi de İstanbul’a geldiğinde birkaç kez benim evimde konaklamıştır. Söz konusu yıllar içinde ilişkilerindeki gel-gitler ve dozu yüksek şiddet, birkaç kez komşuların polis çağırması, ikisinin de karakola götürülmesi ile devam etti. Evin her aradığında uzun uzadıya maruz kaldığı şiddeti defaatle anlatmış, ne yapılabileceği üzerine aramızda uzunca sohbetler geçmiş ve karar kılınan yöntemin uygulamasına her geçildiğinde ise yeniden Mehmet Ronahi ile ilişkisini sürdürmesi nedeniyle sonuçsuz kalmıştır.
Bu sonuçsuz kalmaların gerekçesinin maruz kaldığı tehdit ve geniş çeperli baskı olduğunu belirtmiş, Mehmet Ronahi’ye olan duygularına da hakim olamadığını bu yüzden onunla ilişkisini sürdürdüğünü ifade etmiştir. Bunu sadece bana değil, yüzlerce başka kişiye de gerek telefon üzerinden gerekse yazışarak aktardığı ilgili belgelerle, ekran kaydı ve ses kayıtlarıyla ortaya koymuştur.
Aşağıdaki ekran kaydı ve benzer onlarca kayıt daha olayın intiharla sonlanması üzerine tarafıma yollanmış, başka insanlar tarafından da sosyal mecralarda da geniş bir şekilde paylaşılmıştır.
Evin, meseleyi DTK içinde delege olarak yer alan tanıdığı bir çok kadın arkadaşına taşıdığını, Diyarbakır başta olmak üzere başka bir çok il ve ilçede bulunan kadın kurumu ve insan hakları dernekleri ve temsilcileriyle de görüştüğünü, maruz kaldığı şiddet ve baskıyı adeta bangır bangır duyurduğunu ancak kimsenin arkasında durmadığını da yine aynı şekilde bana ve başka yüzlerce kişiye beyan etmiştir.
Ben şahsi olarak Evin’e agresif, değişken ve yüksek uçlar arasında değişken haleti ruhiyesi nedeniyle yardımcı olamamış olma suçuyla karşı karşıyayım. Evin’in intiharında hepimiz sorumluyuz diyen tweett postundaki o geniş sorumlu çeperden bahsediyorum. Evin’in intiharı Diyarbakır merkezli Kürt siyasası (kadın kurum ve hareketleri dahil) ile entelijansiyasının buluştuğu suskunluk ağının bizzat içinde, an be an geliyorum diyerek gelmiştir. Aşağıdaki resimde bizzat Evin’in başka insanlara yolladığı mesajların ekran kaydında bu kurumların ve kişilerin ismini zikrederek belirttiğini göreceksiniz.
Geçmişinde 12 yıl örgüt üyeliğinden cezaevinde yatmış, daha öncesinde pratik faaliyetleri olan, cezaevinden çıktıktan sonra ise Diyarbakır’da neredeyse herkesin tanıyıp güvendiği bir isimle uzun yıllar birlikte yaşamış, peşi sıra işlettiği kafeteryasında düzenlediği etkinliklerde tanışıp, arkadaşlık ettiği onlarca yazar, şair, müzisyen, sinemacı vs.nin bulunduğu bir çevrede yaşamış, hikayesini de bu çok geniş çevredeki neredeyse her kurum ve kişiye şahsen aktarmıştır. Buna rağmen, intiharın ilk elden Diyarbakır SES Şubesi ve Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioglu eliyle KHK ile ilişkilendirilmiş olması bilerek veya bilmeyerek, Fatma Demirel intiharının üzerini adeta kalın bir sis perdesiyle örtme işlevini görmüştür maalesef. Mehmet Ronahi ile yaşadığı ilişkinin hali pür meali ise ikisinin twitter sohbet odalarındaki tartışmalarına kadar yansımıştır.
Mehmet Ronahi ile yaşadığı ilişki bütün bu kanallardan dahi adeta fışkırarak bahsi geçen çevrede adeta meşrulaşmıştır. Bu meşruluk Evin’in artık sosyal medyadan takipleştiği herkese benzer mesajlar yollayacak kadar bir performansa dönüşmüştür. Herkes Evin’in bir gün önce söylediklerini ertesi gün yok sayarcasına ilişkisini sürdürmesi dolayısıyla bu aşikar şiddeti kanıksamış, bu ilişkinin meşruiyetini sorgulamayı bir kenara bırakmıştır.
Gelinen noktada ise hikayenin içine bir de çocuk istismarı, bir çocuğa yönelik cinsel taciz durumu da eklenmiştir.
Evin Güneş’in intihar etmiş olmasının arkasındaki son failin yukarıda belirttiğim aşikar gerçekler ışığında Mehmet Ronahi olduğunu söylemenin vicdanla bağdaşmadığını, haksızlık olduğunu düşünen varsa buyursun beri gelsin, sözünü söylesin. Hal böyle iken, gerek sol ve Kürt medyasının meseleyi KHK ile ilişkilendirerek servis etmesi, elbirliğiyle bir kadının intihar etmesinin üstünün alelacele kapatılmaya çalışılmış olması, bu insanları yakından tanıyan biri olarak bu haberi yazmamı zorunlu ve gerekli kılmıştır. Bunu henüz düşünürken, E. E. belirteceğim bir arkadaşım arayarak, Evin’in ses kayıtlarının olduğunu, bunun haber yapılıp yapılamayacağını söylemiştir. Ben de ses kaydını bana yollamasını söylemiş ve gelen ses kayıtlarını dinledikten sonra da çalıştığım kurumun iç grubunda bu meselede bildiklerim olduğunu ve daha önce servis edilen haberin başlık ve içeriğine itiraz ederek, konunun başka boyutları olduğunu tartışmaya açmış ve ses kayıtlarını da çok sonra o gruptan editör ekibine ilettim.
11 aralık 2021 günü 16. gibi ise ses kayıtlarının deşifresini yaparak, bir haber hazırlayarak, yayına verilmek üzere editör arkadaşıma ilettim. Haber yayına girdikten sonra gazeteci Rozerin Urucu arayarak ses kayıtlarının kendisine ait olduğunu ve haberini çaldığımızı iddia etmiştir. Ya da belirtmiştir. Ses kayıtlarını bana yollayan arkadaşım kayıtların Rozerin Urucu tarafından kendisine yollandığını belirtmemiş, Rozerin haberimizi görüp kendisine döndükten sonra bana da mesaj atarak Rozerin’in kayıtları kendisine yolladığını söylemiştir.
Hem bu nedenle, hem de meseleye ayrıca Mehmet Ronahi’nin Evin’in kızı sevgili H.ya sistematik tacizde bulunduğunun da haberimizle gündeme gelmiş olması, beni vicdanen gözlerim kapalı karar veremeyecek noktada olmam hasebiyle, haberin geri çekilmesini sağladım. Kısacık bir süre yayında kalmış olmasına rağmen yankı bulan haberi kaldırmış olmamın nedeni taciz konusunda vicdanımın sonuna dek rahat olacak doneleri görecek akla sahip olmayışındandır. Çünkü, belki bir erkek olmanın etkisinde kalarak, Evin’in hem çocuğuna yönelik tacizden bahsedip, ilişkisini sürdürmüş olması, belki bir twitter sohbet odasında bu konuda ben Mehmet’e iftira attım demiş olması veya başka nedenlerle haberi yayınlamış olmanın da, yine bu haberi kaldırmış olmanın da tam olarak arkasındayım.
Haberi yayınladım çünkü ses kaydında Evin bizzat kendisi anlatıyor ve haberimiz de tam olarak o içerikten ibaret. Ayrıca şahitlik ettiğim kısım da bana haberde hiçbir sorun olmadığını ispatlıyor. Kaldırmış olmanın da arkasındayım çünkü taciz konusu, benim açımdan tek bir şekilde ispatı yapılacak bir duruma dönüşmüştür o da Evin’in sevgili kızına ulaşarak teyit ettirmektir. Ancak annesini henüz toprağa vermiş, zaten öncesinde trajediden başka bir emaresi bulunmayan bir çocuğa böyle bir anda teyit ettirmenin imkanı yoktu. Vicdanımın aklının karıştığı bu nokta, haberi kaldırmış olmamın arkasında durmamı da salık veriyor.
Her şeye rağmen, ses kayıtları bir başka gazeteciye gitmişken, o gazeteciyi tanımıyorken, o kayıtları benim de samimi olduğum bir arkadaşımıza yollamış iken, söz konusu ikinci kişi bana yollarken bu kayıtlar başka bir gazeteciden bana bakmam ve fikrimi söylemem için gönderildi, haberin olsun dememişken, ben bu kayıtlar kime giderse gitsin arkasına önüne bakmadan yayınlamak zorunda, zira bir kadın bahsettiği zulüm eşliğinde hayatına son verdi diyerek haberi yaptım. Bütün bu gerekçelerle beraber haberi yayından kaldırdıktan sonra twitter üzerinden hayali bir çok gerekçe uydurulmuş olsa da kazın ayağı öyle değil..
Gelelim taciz meselesine, Evin’in hem bir sohbet odasında belirttiği, hem karakolda kendisinin ve kızının ifadelerinde belirttiği şekliyle ortada bir taciz durumu var. Evin bunu mesaj yoluyla da birçok kişiye iletmiş durumda. Aşağıdaki fotoda görülecektir. Kendisinin ifade tutanağında da kızının verdiği ifade tutanağında da Mehmet Ronahi’nin kızına tacizde bulunduğu kayıt altındadır. Ancak daha sonrasındaki paylaşımlarında ‘ben iftira attım’ demiş olması konuyu bilen herkesin kafasını karmakarışık hale getirmiştir. Mehmet Ronahi, Evin’in kızına o yönde ifade verdirttiğini kendisine bizzat söylediğini ve özür dilediğini, ilişkilerinin devam ettiğini iddia ediyor. Bunu teyit ettirebileceğimiz tek kişi Evin’in kızıdır. Kendisine ulaştım ancak …
Yazıyı yukarıdaki “ancak” kelimesine getirdiğim anda telefonuma Evin’in kızından aşağıdaki “Selam Rawin müsaitim” mesajı geldi.
Ve evet Evin Güneş’in kızı sevgili H.ya, …..karakolda verdiğin ifade doğru mu? diye sordum.
Konuşma şöyle sürdü:
-Hangisi?
-Mehmet Ronahi’nin sana olan yaklaşımıyla ilgili verdiğin ifade
-Ha taciz meselesi
-Evet
-Doğrudur abi
Böylece an itibariyle Mehmet Ronahi’nin kendisine, annesinin daha önce defaatle açıklayıp sonra iftira attığım dediği konuyu Evin’inin kızının ağzından bizatihi teyit etmiş bulunuyoruz.
Bu noktada sabit ve su götürmez olan iki şey söz konusudur. Mehmet Ronahi yıllarca hem çocuk istismarı hem cinsel tacizde bulunduğu bir gencin annesini de intihara sürüklemiştir. Bu kanının oluşmaması önünde hiçbir engel kalmamıştır. Taciz meselesini kızı bizzat, şiddet, baskı, tehdit ve dahasını da Evin zaten ses kaydıyla, mesajlarıyla ortaya koymuştur.
Ayrıca, karakolluk oldukları ve Mehmet Ronahi’nin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığı gece, karakolda “o kızın falanca teröristin yeğenidir ona ve annesine mi inanacaksınız bana mı” dediği ve serbest kalmasında bunun etkili olduğu da yine Evin’in geride kalan ses kaydı ve mesajlarında sabittir.
Takdir, meseleyi bir şekliyle duyan, bilen, okuyan, yazan çizen herkesindir. Konuya dahil olma biçimi ve aşamalarıyla ben ve aynı durumdaki bir çok insanın günahının miktarı ise Evin ve kıymetli kızının takdirine kalmıştır.
Sosyal medyadan yürütülen manipülasyonları, gerçekleri kasıtlı şekilde çarpıtma çabalarını da yine takdirinize bırakıyorum...
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)