Kerkük'teki çıkmaza merkezi çözüm

11-01-2024
Etiketler Arif Qurbani Kerkük Kürdler Türkmenler Araplar
A+ A-

Irak il meclisi seçimlerinin vilayetlerdeki yerel yönetimlere yeni bir soluk kazandıracağı, etkin bir hizmet yönetimi ve denetleme mekanizması kazandıracağı düşünülüyorsa bu Kerkük için tam tersidir. Yeni bir yönetimin doğmasını beklemek bir yana Kerkük’teki seçimlerin bir yandan farklı topluluklar arasındaki çekişmeyi derinleştireceği, diğer yandan da kentin yerel yönetimini çıkmaza sürükleyeceği görüşü daha baskın çıkıyor.

Farklı toplulukların birlikte yaşadığı tek il Kerkük değil ancak bu şehri diğer şehirlerden ayıran şey, il meclis seçimleri yasasının kendisidir. Çünkü yasada “Seçim sonuçları ne olursa olsun, Kerkük’te yaşayan toplulukların ortaklığını sağlayacak şekilde yetkiler adil bir şekilde dağıtılmalıdır” hükmü geçerli kılınmıştır.

Yasada ilin mahalli idaresinin oluşumunda seçim sonuçlarının dikkate alınmayacağı belirtilse de sonuçta oluşacak yönetime katılanların seçimi kazananlar olması gerekiyor. Dolayısıyla bu hüküm her topluluğun katılım hakkının bir nevi korunması olarak yorumlanabilir. Seçim sonuçlarına herhangi bir özellik verilmediği anlamına gelmeyeceği gibi, çoğunluk ve azınlık temelinde bazı parti veya tarafların diğer toplulukları ihmal etmesini önlemek için kullanılabilir. Bu da Kerkük’teki yerel yönetimin seçimleri kazanan dört toplumun tamamının temsilcilerinden oluşması gerektiğini doğruluyor.

Seçim sonuçları ve sandalyelerin topluluklar arasındaki dağılımı, bu yasal hükümle birlikte Kerkük’te yönetimin oluşumuna kısıtlama getiriyor. Bununla birlikte, seçimi kazanan listeler arasında siyasi koalisyon oluşmasını da engelliyor. Kerkük'ten farklı olarak diğer tüm illerde bu temelde yeni yönetimler oluşturabilir. Eğer bölünme şu anda olduğu gibi olmamış olsaydı, o zaman bu yasal metne göre Kerkük yönetimi çoğunluk sandalyelerinden oluşan bir koalisyonla kurulabilirdi. Örneğin Şii Türkmen ve Şii Araplar sandalye kazansaydı o zaman Kürdler, Hristiyanlar, Şii Türkmenler ve Şii Araplar birlikte çoğunluk olurlardı. O zaman ne diğer Türkmenlerin ne de Arapların Federal Mahkeme'ye başvurma ve “toplumumuzun hakları göz ardı ediliyor” demeye hakları kalmazdı. Veyahut da Hrisiyan aday KYB’den yana olmasaydı o zaman Araplar, Türkmenler, KDP ve Hristiyan kotası birlikte yönetimi kuramazdı ama çoğunluğu elinde bulunduran KYB’nin de meseleyi yüksek mahkemeye götürecek yasal hakkı olmazdı. Ancak bu şekilde KYB Hristiyan sandalyesini “rehin” olarak da kullanabilir ve bu durumda Araplar, Türkmenler ve KDP yine yönetimi oluşturamazdı. Çünkü Hristiyan temsilci yönetime katılmadığı taktide meseleyi mahkemeye götürebilir ve yönetimi feshedebilir. Yani bir dereceye kadar herkeste göz ardı edilmeyeceğine dair bir rahatlık var.

Bu yasal kısıtlamanın yanı sıra bir başka bölünme de Kerkük'te uzlaşmanın önünde engel teşkil ediyor. Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra ortaya çıkan siyasi bölünme, yani Kürdler ve Hıristiyanların bir cephe, Türkmenler ve Arapların başka bir cephede yer alması. Şimdi ortaya çıkan sandalye dağılımı iki cephe arasındaki dengeyi yeniden ortaya çıkardı. Araplar ve Türkmenler sandalyelerin yarısını, Küreler ve Hıristiyanlar ise diğer yarısını kazandı.

Kürelere gelecek olursak; KYB ile KDP arasındaki derin sorunlara ve farklılıklara rağmen tek bir grup çatısı altında yeniden bir araya geleceklerine dair henüz net bir gösterge yok. Ayrıca topluluklar içerisindeki siyasi partilerin Türk ve İran cephesi arasında bölünmesi de Kerkük’te yönetimin oluşumunda etkili olacaktır. Dolayısıyla Kerkük'te yerel yönetimin oluşumu için belirlenen yasal ve normal süre içerisinde hükümetin kurulması mümkün değildir. Bu gecikmenin dezavantajı, yeni bir yönetim oluşana kadar iktidarın mevcut Arap topluluğunun elinde olmasıdır. Şimdiye kadar devam eden bu kötü yönetimden Kürtler ve Türkmenlerin duyduğu “ayrımcılık” endişesi de devam edecek. Daha önce yönetim Kürtlerin elindeydi ve o zaman da Araplar ve Türkmenler endişeliydi. Bunun nedeni ise tüm toplumların iktidara katılmasını sağlayacak bir mekanizmanın bulunamamasıdır. Zira valilik makamı kimin elindeyse iktidar o yana kırılmış ve diğerleri göz ardı edilmiştir.

Bu nedenle Kerkük’te yerel yönetimin oluşumu ve müzakereler için farklı senaryolar düşünmek yerine, hangi tarafların, hangi toplulukların birlikte anlaşabileceği üzerinden hareket edilmelidir. Şu anda  Araplar ve Türkmenlerin valilik görevini ikişer yıl süreyle dönüşümlü yürütme konusunda anlaştıkları veya Kürd tarafının valilik makamını almak için gösterdiği çaba gibi. Yoksa bu seçim yasası ile bu makam kazanan veya kaybeden esası üzerinden çözülmez. Bu nedenle burada bir yandan şehrin topluluklar tarafından ortak yönetilmesinde gerçek bir denge oluşturacak, diğer yandan da gözlerin sadece valilik makamına çevrilmesine ve bu çıkmazın aşılmasına yardımcı olacak ılımlı ve orta yolcu bir çözüm önerim var. Kerkük'te yetkilerin bir nevi dengeli bir şekilde listeye alınmasını ve bu listede hangi topluluğun hangi yetkiyi alacağının tartışılmasını öneriyorum.

Örneğin Kerkük valiliği, il meclisi başkan yardımcılığı, sağlık ve tarım genel müdürlüğü görevleri bir liste olsun ve Kürdlerin olsun. Buna karşılık üç kaymakamlı (Kerkük merkez, Dubiz ve Daquq) ile belediyeler ve eğitim genel müdürlüğü makamları Türkmen toplumuna olsun. Meclis başkanlığı, vali yardımcılığı, Hewice kaymakamlığı ile Kerkük emniyet müdürlüğü görevleri de Arap tarafına olsun. Kerkük belediye başkanlığı, vali yardımcısı ve vilayet meclisi vekili de Hristiyan toplumuna verilsin. Böyle bir paylaşım herhangi bir topluluğun Kerkük üzerinde tam kontrole sahip olmasını engelleyeceği gibi hiçbir topluluğun da kendi yerel yönetimden soyutlanmış görmesini de ortadan kaldıracaktır.

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli