Terörle mücadele ve Türkiye’nin tehditleri

13-12-2022
Etiketler Arif Qurbani Rojava IŞİD Türkiye Kürdistan Bölgesi
A+ A-

Rojava’da askeri güçleri ve üsleri bulunan ABD ve Rusya aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) ve hatta Çin, Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin kontrolünde bulunan Rojava’ya saldırmasının kabul edilemeyeceği konusunda Türkiye’yi farklı seviyelerde her ne kadar uyarsalar da Türkiye, kara saldırısına dair planlarını açıklamaktan geri kalmadığı gibi planından da vazgeçmiyor.

Son olarak da Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 Aralık’ta Urfa’da yaptığı açıklamada sınırlarının 30 kilometre güneyine ineceklerini vurguladı. Türkiye, pratikte de 20 Kasım’dan beridir savaş uçakları, insansız hava araçları ve füzelerle bölgenin bir kısmına yönelik hava saldırıları düzenliyor. Bu saldırılarda bölgenin finansal altyapısı ile su, elektrik ve enerji kaynaklarına büyük bir hasar verildi fakat Türkiye sonuçlarını düşünmeksizin sınır bölgelerine büyük bir askeri sevkiyat yaparak kara saldırısını başlatmaya hazırlanıyor.

Bazı gözlemcilerin kanısına göre, Türkiye önümüzdeki 6 aylık zaman diliminde Erdoğan için belirleyici olacak, kaybetmesi hâlinde Erdoğan’ın iktidarını ve siyasi ömrünü sonlandıracak, kazanması hâlinde de ona ömrünün sonuna kadar iktidarda kalma şansı sağlayacak bir seçim sürecine girecek. Bu gözlemciler Kurdistan’ın batısı (Rojava) ve güneyine yönelik bu saldırı isteğini seçimlere bağlıyor. Onlara göre, Erdoğan ve partisi bu saldırılar yoluyla Türk milliyetçilerin büyük çoğunluğunun kalbini kazanmayı hedefliyor.

Bunda bir gerçeklik payı olabilir. Geçmiş, Erdoğan’ın iktidarda kalmak uğruna imkansıza başvurabileceğini kanıtlamış durumda fakat yine de bu, AK Parti için iki taraflı bir sorun olduğundan gerçeğin tümü değil. Erdoğan, Kürtlere karşı savaşarak ne kadar oy kazanıyorsa Kürtler arasında daha fazla oy kaybediyor. AK Parti’yi iktidara geldiği günden bu yana Kürdistan’ın kuzeyindeki seçmenler nezdinde güçlü bir pozisyona kavuşturan, sadece AK Parti’nin dini ve inançsal yönü değil belki de barış süreci ve Kürtlere kapının açılmasıyla ilişkiliydi.

Savaş, istikrarsızlık ve Kürt düşmanlığı, Erdoğan ve partisi için Erdoğan’ın milliyetçi Türkler arasındaki konumunu savaş yoluyla güçlendirmeye çalışmasından daha zararlı. Dolayısıyla bu süreç sadece seçimle ilişkilendirilemez. Kürdistan’ın güneyi ve batısına yönelik hedef ve stratejilerin hayali, on yıllardır Türkiye Devleti ve siyasi şahsiyetlerinin uykularını kaçırıyor. Kendileri de bunu saklamıyor, değişik seviye ve aşamalarda dile getirmekten de geri durmuyor. Kürt sorunu ve Kürt siyasi haraketlerinin terörizm olarak lanse edilmesi temelden beri bu amaçlarından kaynaklanıyor.

Türkler tarafından Kürtlere dayatılan “terörle mücadele” kavram ve söylemi sorgulanıyor. Terörle mücadele bağlamında Rojava’da çizilen imaja gelecek olursak da sadece Kürtler değil tüm dünya Kürtlerin terörist olmadığını biliyor. Rojava sınırlarından Türkiye’nin huzur ve istikrarına yönelik herhangi bir tehdidin olmadığına tüm dünya şahit. Suriye’de IŞİD gibi hareket edip eylemlerde bulunan; Efrin, Serê Kaniyê, Girê Spî hatta Cerablus’u kontrol eden gruplara kimin yardım ettiği ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleri için de aşikâr.

Dünya ülkeleri, IŞİD’in ortaya çıkışı ve yükselişini aynı zamada IŞİD’le savaşı henüz unutmuş değil. Dünya, IŞİD, Kobani’yi işgal etme girişiminde bulunduğu zaman Türkiye’nin, IŞİD’i vurmak için Suriye hava sahasını geçmemesi ile şimdi kimsenin itirazlarına kulak asmayarak Kobani’deki Kürt kadın ve çocuklara yönelik hava saldırıları düzenlemesi arasındaki farkı görüyor.  

Tarihten bugüne, başka hiçbir grup veya örgüt hakkında, bunların tehlikeli bir terörist örgüt olduğu konusunda IŞİD konusunda olduğu kadar uzlaşmaya varılamamış ve hiçbir gruba karşı IŞİD’e karşı açılan cephe kadar geniş bir uluslararası cephe açılmamıştır. Bununla birlikte, kendisi her ne kadar IŞİD’le savaşıp 450 IŞİD mensubunu öldürdüğünü iddia etse de Türkiye, IŞİD’le savaşmayan tek NATO üyesi ve tek bölge devletiydi. Eğer, Türkiye kendisini terörle mücadele cephesinde konumlandıracaksa Türkiye’nin, Batılı ülkelerden Türkiye havalimanları aracalığıyla IŞİD’e katılıp insanlığa karşı savaşan IŞİD’lilerin otobanı olduğu hakkındaki Batılı raporlara ne yanıt verecek?

Türkiye’nin askeri teknolojisi, özellikle de insansız hava araçları konusunda çok ileride. Azerbaycan-Ermenistan savaşı, Türkiye insansız hava araçları nedeniyle Azerbaycan lehine sonuçlandı. Rusya-Ukrayna savaşında, Ukrayna tarafından hedeflenen tüm savaş gemileri, köprüler ve askeri merkezler Türkiye insansız hava araçlarıyla vuruluyor fakat IŞİD’le savaşın kesintisiz devam ettiği 4 yıl boyunca Türkiye sadece bir defa bile insansız hava araçlarını IŞİD’e karşı kullanmadığı gibi IŞİD’e karşı savaşan güçlere silah vermeye dahi hazır değildi. Uluslararası toplum tüm bunların farkında. Bundan dolayı da Türkiye tarafından kullanılan terörle mücadele söylemi Kürt düşmanlığının maskesi hâline gelmiş durumda.  

Türkiye’nin tüm dost ve düşman devletleri bu doğruları biliyor. IŞİD’e Karşı Uluslarası Koalisyon, Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslarası Güvenlik Konseyi gibi kuruluşlar, Türkiye hakkında biz Kürtlerden daha fazla bilgi sahibiler. Tümünün, Türkiye’ye karşı itirazları ve Türkiye ile ilgili endişeleri buradan kaynaklanıyor fakat şunu da göz önünde bulundurmak gerekir ki ülkeler arasındaki çıkar ve dostluklar nedeniyle bu ülkelerin Türkiye’ye karşı sadece tutum almasından öte bir şey bekleyemeyiz.

Biz Kürtlerin bu gerçeği iyice kavraması, kendi savunmamız ve varoluşumuz için kendimize güvenmemiz gerektiğini anlaması gerekiyor.  

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

 

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli