Merreyi u Merdimi veya Fareler ve İnsanlar

“Küçük kitaplığıma dizerim bir bir

 

Ninemin ellerinden cevizler düşer

İnsan olmuş köpekler gelir

Ninemin kutsal dolabını karıştırır

Bir taş ervah-ı ezelden durur

Amcamın bahçesinde” (Canan Aktaş, Suret Defteri, Klaros Yayınları)

 

Bu şiir, bu kitabın anısının anlatımından çıktı. Kitap bu dolaptan. Sanırım 1979, dolap evin her tür koruması, bir eski Alman Lugarı, birkaç kitaptan birisi, Kaliforniya sıcağının alaz tarlası-çöl sıcaklığına, sarılığına yürüyen iki figür-kapak, kalmış aklımda.

Şimdilerde en çok hangi kitabı hediye verirsin sorusuna; Fareler ve İnsanlar cevabı veririm. Yanı sıra, bulduğum her dilde, her değişik kapakta, her baskıda olanını alırım. Şimdiye kadar dağıtmasam belki yüz adet olurdu. Çevremde bütün okumaya başlayan çocuklarına hediye etmişimdir. Bazıları okudu mu diye ödüllü yarış düzenlemişliğim dahi var. “

Gogol’un paltosundan çıktık” versiyonu olarak okumaya John Steinbeck’in “Farler ve İnsanları” ile başladım diye yanıt veririm. Bilindiği gibi Steinbeck toplumcu gerçekci bir yazar. Kendisi de bu gerçekci hayatı her biçimi ile yaşamış. En çok bilinen ve insan trajedisini en batıdan anlatan iki kitabın da birisi bu, öbürü: “Gazap Üzümleri”, iki kitapta ikinci dünya savaşı öncesi büyük buhran yıllarında orta ve batı Amerika sefilleri üzerine yazılmış. Gazap Üzümleri yolunu Oklahama’dan Los Angeles’e gittim. Kaliforniya girişinde Needles sınırında o yıllarda kalan, Gazap Üzümleri’nde bahsedilen kontrol noktası hala duruyor ve polis geçenlere, nereye neden gidiyorsunuz diye soruyor. Gazap Üzümleri’nden böylesi bir sorgulama var, işsiz olanlar ve işi hazır olmayanları Kaliforniya’ya buhran yıllarında almıyorlar. Şimdilerde bile o yollarda o yoksulluğu görebilirsiniz.

Aslında kitap novella, ama büyük bir roman olabilir. Penguin Yayınları bir Fareler ve İnsanlar’ı "Cannery Row” öyküsü ile yayınlamış, ikisini roman gibi de okuyabilirsiniz. Sanki birbirinin devamı. Sanırım yazar kısa ve vurucu olması bakımından novella yapmış. Gerçi bir yorumda  altı perdelik bir oyun tarzı veya oyun olabilmesi düşüncesi ile yazıldığı fikri var. Gazap Üzümleri 400 sayfa civarında , bu ikisi bir kitap olarak 300 sayfaya yaklaşıyor. Demek ki olurmuş.

İngiltere ve Amerika da kitap ortaokullar da literatür okuma eseri olarak kullanılıyor. Onun içn sürekli yeni baskılar, üzerine çalışmaların yanı sıra ikinci el kitapçılardan aldığınızda ortaokul öğrencilerinin kenar notları, açıklamaları ve alt çizimlerini görürsünüz. Aslında herbiri birer genç gözü ile inceleme alanı gibi.

Sanırım dünyada çevrilmeyen dil kalmadı, en son Kurmanci-Kürdçe çıktı. Artık nerdeyse bütün Kürdi yayınevleri klasikleri Kurmanci ve Soraniye çeviriyor epeycesine rastladım. Bendeki Kurmanci, Avesta Yayınları’nda: “Merreyi U Merdimi” başlığı ile Sezgin Fırat tarafından, İngilizce’den çevrilmiş, yayın tarihi 2021.

“Çeme Salinasi çend kilometreyi başure Soledadi de bi renge xo ye keski kaşan ro acer u xorin herikiyeno.” Kitap ümlesi ile açılır. Soledad, San Fransisco ile Los Angeles arasında bir küçük kasaba. Bahsedilen Salinas ırmağı ortasından geçiyor. O yıllarda olduğu gibi sıcağın ortasında bir tarım kasabası. Nerdeyse aynı özelliklerle duruyor. “A few miles south of Soledad, the Salinas River drops in close to the hillside bank and runs deep and green.” Kitap bölge tarifi ile böyle başlıyor. Yol ve çoğrafya tarifi iç içe.

Kitap aslında iki farklı karakterin birbirine dayanarak 1930’lu buhran yıllarında Amerikan rüyası yolculuğudur. George koruyucu, zeki ve planlı, Lennie ise iriyarı güçlü, küçük rüyaları olan çocuk ruhlu bir rüya yolcusu. Gücünü ve planlarının derinliğini George’dan alıyor. Sürekli rüyasını George’a anlatırsa da aslında asıl rüyanın isteği George’dan geliyor gibi. Tek kadın çiftlik sabinin eşi. Kadın da çiftlik sahibi de kurban, her ne kadar çiftllik sahibi baskın görünse de istemediği bir ilişki ve ortamın kurbanı. Yine siyahi işçi hem yaşlı hemde siyahi olmasının dışlanmışlığı ve kurban oluşu anlatılır. Yani hepsi bir yolculuğun sonunda sıcağın ortasında çiftliğe sığınmış Amerikan Rüyası kurbanları. Sonları da başlangıç gib rüya gibi bir trajedi ile bitiyor.

John Steinbeck 1937 yılında kitabı yazmaya başladığında kitabın adını: “Something Happened” olarak düşünmüştür. Fakat sonra Robert Burns’un, ‘To a Mouse’ şiirinden: ‘Fareler ve İnsanların en büyük planları/ çoğu kez ters gider’ dizelerinden hareketle kitaba ‘Fareler ve İnsanlar’ adını verir.

Sanırım konu çokca biliniyor, buhran yıllarında iki arkadaş kasaba kasaba dolaşarak hayatlarını kazanmaya çalışıyorlar. İkiside para biriktirip küçük bir çiftlik sahibi olma hayalleri var. Her gittikleri çiftlikte anlattıklarında herkes aynı hayali kurduğunu söyler, hatta bazıları bu plana ortak olmak ister. Siyahi işci Crook karşılıklı Lennie ile tek arkadaştır. Bu hayal-plan için: ‘şimdiye kadar bunu başarabilmiş bir işçi görmedim.’ dese de rüyaya ortak olmak istediğini de söyler. Aynı talep çok yaşlı ve yorgun olan Candy’den de gelir. Lennie çiftlikte tavşanlar ve küçük hayvanlar istiyor. Yumuşak tüylü hayvanları severken öldürdüğü için; sevgi ve gücünü kontrol edmemiyor, her zaman başları belaya girer ve başka bir yere gitmak zorunda kalırlar. Son gittikleri çiftlikte bütün uyarılara rağmen cebindeki ölü fareyi okşamaya, George’un uyarılarına rağmen devam eden Lennie çiftlik sahibinin oğlunun eşi, ismi kitapta geçmeyen, çiftlikteki tek kadının saçını okşarken panikleyip, kendisini trajik sona , rüyanın da her zamanki durağına götüren finale ulaşır. Kitap bu trajik sahne ile biter.

Aslında dış yorumlarda belirtildiği gibi fare-insan ilişkisi tiksinti üzerinde değildir. Bana göre daha çok çaresiz ve güçsüzlük üzerinde kurgulanmıştır. O yıllara göre cesur sayılacak ırk ayrımına vurgu yapılması, siyahi karakterin bundan dolayı dışlandığı ve nerdesye ana karakterlerden birisi olarak kurgulanması da bu düşünceye temel olmaktadır. Kadın dahil hepsinin ekonomik veya toplumsal hayalleri var. İsimsiz kadın nasıl yıldız olmak istediği ve bu çiftlikte takılıp kaldığı evliliği sorguladığı anlatımı yine Lennie’nin hayali kadar sorunlu. Karakterlerin tümünün yoğun bir yalnızlık ve toplumdan dışlanma içerisinde olduğu, kesinlikle yine hiçbirinin geleceğe güvenle bakmadığını görürüz.

Anlatı 3. tekil şahıs üzerinden, ama belirleyici bir anlatı oluşturmuyor. Belli bir karakterin bakış açısı anlatımı denilebilir. Bütün öykü geriye gidişlerle üç gün içerisinde geçiyor. Burada Ulysses akla geliyor.  5 Aralık 1937, The New York Times ile yaptığı söyleşide, “yaşlı köpek öldürülür” imgesi ile kendisi de bu tür çiftliklerde çalıştığını, novellanın bir nevi gerçek öykü olduğunu belirtmiştir.

Aslında, kimin söylediği bilinmeyen ama düşünce olarak kabul gören, “coğrafya kaderdir” belirlemesinin bizim Kürdistan’a uyarlaması gibi bir öykü, novella Fareler ve İnsanlar.

Not:

1- Tüm referanslar, Fareler ve İnsanların, Kürdçe, Türkçe, İspanyolca ve İngilizce çeşitli dönem baskılarından alınmıştır.

2- Lacivert Dergisi, Mart-Nisan 2014, sayı 56 da: Fareler ve İnsanlar dosyası hazırlamıştır. Bu alanda yapılan en kapsamlı olan dosya da: Hasine Şen, Mürselin Kurt, Ayşe Ece, Efnan Dervişoğlu, Sofya Kurban, Şenel Bezci, Mehmet Fırat Pürselim, ve Raşel Rakella Asal’ın değerlendirmelri bulunmaktadır.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)