Sağın ve Solun aydını

Aydın, vicdan ve namusuyla, haysiyet ve onuruyla aydındır. Aydın haksızlıkların ve zulmün her çeşidine karşı çıktığı için aydındır. Bu açıdan tarihin ilk büyük aydını, karşı çıktığı haksızlıkların ve zulümlerin bedelini ölüm cezasına çarptırılarak ödeyen Atinalı Sokrates’tir.

Sonra da 1784 tarihinde yazılmış “Aydınlanma Nedir?”  adlı müthiş makalesiyle aydınlanmanın ve aydının ne olduğunu yazan Immanuel Kant gelir.

Edward Said’in Entelektüel’i önemlidir; çünkü gerçek manada bir “sürgün, marjinal ve yabancı” olan Said, Salman Rüşdi’nin fikirlerini özgürce ifade etmesini desteklemiştir aydın ahlakıyla, sokağa inmiştir görüşleriyle, hayata katılmıştır aydın duruşuyla.

Türkiye’nin aydın profiline bakalım. Gerçekten haksızlığın ve zulmün her türlüsüne karşı çıkan, yani kendi fikrinde olmayanlara yapılan haksızlıklara ve zulümlere karşı çıkan (sağdan ve soldan, yukarı kulelerden ve aşağı tabakalardan fark etmez) kaç aydın var? Yok, maalesef varsa da çok az.

Sağdan ve soldan aydınların haksızlıklara ve zulümlere karşı çıkan tavırlarına bakalım.

Şu isimlerden hangilerinin İslamiyet anlayışları birbirine benziyor? 

Şifreciler: Edip Yüksel, Caner Taslaman, Ömer Çelakıl.

Batılı İslamcılar: Roger Garaudy, Muhammed Esed, René Guénon, Eva de Vitray-Meyerovitch.

Siyasal İslamcılar: Hayreddin Karaman, M. Asım Köksal, Nihat Hatipoğlu.

Fethullah Gülenciler: İbrahim Canan, Necmettin Şahinler.

Devletçiler: Fuat Köprülü, Abdülbaki Gölpınarlı, Elmalılı Hamdi Yazır.

Solcular: Yaşar Nuri Öztürk, Turan Dursun, Bahriye Üçok.

Kürtçüler: Faik Bulut, Mustafa Varlı.

Milliyetçiler: Lütfi Bergen, Muhsin Yazıcıoğlu, Necip Fazıl Kısakürek.

Anadolu İslamcıları: M. Said Çekmegil, Ercüment Özkan, Metin Önal Mengüşoğlu.

Muhalif İslamcılar: Mustafa Öztürk, İhsan Eliaçık.

Ve Alparslan Kuytul, İlhan Arsel, Nuray Pekdemir, Mustafa Özcan, Mehmet S. Aydın, İhsan Şenocak, Cemalnur Sargut, Mustafa İslamoğlu, Dücane Cündioğlu vs. gibi nice isimler. Hepsinin ayrı bir İslamiyet anlayışı var.

Asıl dikkat çekmek istediğim husus: Her İslam ülkesinin İslamiyet’i algılayışı/anlaması çok farklı olduğu gibi, her İslam ülkesindeki aydınların İslamiyet’i algılayışı/anlaması da birbirinden tamamen farklıdır.

Şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor: Kendine aydın diyen her Müslümanın ayrı bir İslamiyet görüşü ortaya çıkıyor. Her aydın kendi İslami görüşünde yalnız, her aydın kendi İslami görüşünde kahraman, her aydın kendi İslami görüşünde Yehuda.

Solculara bakalım.

Aydın Üzerine Tezler’i yazan Yalçın Küçük ne kadar aydındır gerçekte?

Komünizm fikri için hapis yatan, sürgün olan Nazım Hikmet Ran/Borzecki, ötekilerinin acılarına ne kadar duyarlı olmuştur ya da ötekilerinin acılarını Nazım’ın şiirlerinde görebilme imkânımız var mıdır gerçekten? Şahsen bir öteki olarak ben ne onun Memleketimden İnsan Manzaraları’nda yer edinebilmişimdir ne de onun şiirlerinde acılarımı görebilmişimdir.

Ya da Hikmet Kıvılcımlı’nın fikriyatı neden evrensellik kazanamamıştır?

Sabahattin Ali bir muhalif olduğu için devlet tarafından öldürtülmüştür ama kitaplarında evrensel bir aydın profilini görmek mümkün değildir.

Sonra aydın ve aydınlanma üzerine kafa yoran Doğan Avcıoğlu, baktı ki haktan beklediği desteği gelmiyor, en sonunda çareyi darbeleri destekleyerek halkı doğru yola götürmekte bulmuştur.

Server Tanilli, İlhan Selçuk, Emin Çölaşan, Yılmaz Özdil çok mu farklıdır?

Yine de sağdan az, soldan çok çıkan birkaç aydınımızın hakkını yememek gerekir. Bu açıdan evrensel aydın çıtasını yakalamamış olsa da resmi aydın çizgisinin dışına çıkan Cemil Meriç, Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk, Uğur Mumcu gibi isimlerin hakkını yememek gerekir.

Bu yazı Faik Öcal’ın yakında Zilan Akademi Yayınları’ndan çıkacak Yeni Bir Aydınlanma Felsefesi kitabından alındı.

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)